Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

PKK olmasaydı...

Sayın Öcalan” başlıklı yazıma gönderilen mesajlardan birinde şöyle bir görüş vardı; “Siz Kürt halkının Öcalan’a “Sayın Öcalan” demesini, ona duyduğu saygıyı neden anlamıyorsunuz?

Eğer o ve PKK’nin silahlı mücadelesi olmasaydı, bugün Türk devletinin Kürt kimliğini tanıması, Kürtçe televizyona izin vermesi, “reformlar yapıldı” dediğiniz bütün o değişiklikleri yapması mümkün olacak mıydı sanıyorsunuz? Kürtler bugün kazandıkları her şeyi sizin terörist dediğiniz Öcalan’ın başlattığı silahlı mücadele sayesinde kazandı; o yüzden de Öcalan’a saygı duyanların sayısı sandığınızın çok çok üstündedir.”

Bu görüşün tipik olduğunu biliyorum. Bu görüşle Kürt önde gelenleri ile konuşurken de sık sık karşılaştım ve aslında açıkça ifade edenlerin yanı sıra, PKK’ya uzak duran kitle arasında bile oldukça yaygın olduğunu biliyorum. Aslında bu görüş etkili olduğu sürece, yani Kürtler demokratik reformların ancak PKK’nın silahlı ayaklanması sonucu yapılabildiğine inandığı sürece, “ateşkes”lerin geçici olması da kaçınılmaz, İmralı’daki suçlunun “kurtarıcı” gibi görünmesi de... Oysa meseleye bir de şöyle bakılabilirdi: Acaba PKK ve on beş yıllık şiddet ortamı olmasaydı; Kürt halkı demokratik reformlar açısından bugünden daha ileri bir noktada olmaz mıydı?

Evet, tarihi geri sararak tahlil yapmaya çalışmanın; “geçmiş öyle değil de böyle yaşansaydı, acaba bugün nerede olurduk” diye spekülasyon yapmanın pek sağlıklı bir yol olmadığı ortada. Ama geçmişe ilişkin bazı kırılma noktalarında nasıl deniyorsak, PKK meselesinde de deneyebiliriz bu yöntemi. (...)

Tarihin değişik bir versiyonunu Kürt meselesinde de düşünebiliriz pekala... Çok gerilere gitmeden, şöyle bir senaryo mesela: 80’lerin ikinci yarısında, 12 Eylül döneminin karanlığından çıkış sürecinde, Güneydoğu’da da Türkiye’ye paralel olarak demokratik bir hareketlenme başlıyor. Darbe yıllarında biriken tepkiler, Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananlara duyulan öfke, silahlı direnişe doğru değil, demokratik bir Kürt muhalefetinin oluşturulmasına doğru akıyor. Yasal zeminde kalmaya son derece dikkat eden bu muhalefet kısa sürede yurt içinde ve dışında bütün demokratik güçlerin desteğini alıyor, kısa sürede yasal partisini oluşturuyor. Kimse bu partiden terörle bağı var mı diye kuşkulanmıyor, kimse bu örgütün arkasında kim var diye korkmuyor. Haklı zeminde kalmaya özen gösteren ve güçlü bir kamuoyu desteğini arkasına almış böyle bir partiyi kimse Meclis’ten atmaya kalkışamıyor.

Bugün itibariyle, yirmi yıllık geçmişi olan böyle bir parti şu anda Meclis’te güçlü bir muhalif harekete dönüşmüş durumda. Kendine gerçekçi hedefler koyarak ve bu hedefler için mümkün olan en geniş ittifakları arayarak, demokratik hakların kazanılması yolunda ağır ağır ama emin adımlarla ilerliyor. Özellikle Avrupa Birliği sürecinde, AB’nin de desteği ile bu ilerleme daha da hızlanıyor.

15 yıllık savaş yaşanmadığı için bölge daha çok yatırım çekiyor, ekonomik bakımdan bugünkünden daha iyi bir noktaya geliyor. Köylerden zorunlu göç diye bir olay yaşanmadığı için, Güneydoğu’da bugün tanık olduğumuz sosyal sorunlar bu ölçüde yaşanmıyor... Bence, bana mektup yollayan ve “PKK olmasaydı biz hiçbir şey elde edemezdik” diye düşünen okurum bir de bu senaryo üzerinde düşünmeli.

Eğer geçmiş öyle değil de böyle yaşansaydı, ben iddia ediyorum ki bugün Kürtler “PKK sayesinde kazandıklarını” düşündükleri haklardan çok daha fazlasını kazanmış olurlardı. Onbeş yıllık savaş, sadece Kürt meselesinde değil, genel olarak demokranin yerleşmesinde en önemli barikat oldu. Güneydoğu’da süren savaş askerin siyaset üzerindeki etkisinin ve kontrolünün sürmesinin en temel gerekçelerinden biri oldu. Bu savaş yüzünden, birçok tabu sorgulanamaz, birçok reform yapılamaz hale geldi. Doğrudur, “Hak verilmez, alınır”. Devlet ya da statükocu güçler, mağdurlar istemeyi bilmezlerse, haklarını kendiliğinden vermezler. Kürtlerin, on yıllardır süregelen inkâr politikasına karşı mücadele etmeleri elbette gerekliydi. Ama bu mücadele şiddet yoluyla olmak zorunda değildi. Eğer demokratik biçimlerde ısrar edilseydi, ben inanıyorum ki bugün hem bir bütün olarak Türkiye, hem de Kürtler daha iyi bir noktada olurdu.

Bugün, 18.3.2007

Gülay GÖKTÜRK

19.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Filistin için çağrı

  PKK olmasaydı...

 

  “İcabında 30 milyonun yarısı asılır, kalanlar Atatürk yolundan gider”

  Namaz kılınmasa olmaz mı?


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004