Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

‘Skandal’ gazetecilik ve politikacılık

Türkiye’de bazı gazeteler ve gazeteciler olur olmaz politikacılara saldırmayı, politikacıları karalamayı ve aşağılamayı pek severler. Bu çerçevede sık sık yaptıkları bir şey, politikacıların halk tarafından en az güvenilenler arasında olduğunu ilgili kamuoyu araştırmalarına dayanarak vurgulamaktır.

Böyle yapmakla aslında sadece kişilerin şöhretine zarar vermeyi çok aşan bir noktaya uzandıklarını ve demokratik sistemin temellerini redde varacak aşırılıklara kaçtıklarını fark etmezler. Hafızanızı şöyle bir yoklayın; siz söz konusu gazetelerde güven araştırmalarında gazetelere duyulan güvenin politikacılara duyulanın da aşağısında çıktığının ve %10’lar civarında gezdiğinin haber yapıldığını hiç gördünüz mü?

Bu neden böyle olmaktadır? Neden bazı gazeteler bir türlü güvenilir ve inanılır olamamaktadır? İlkeli ve dürüst yayın yapmamaktadır? Çarpıtmaya ve manipülasyona başvurmaktadır? Karalamayı ve lince tabi tutmayı marifet saymaktadır? Bunun, muhtemelen, ideolojik bağnazlık, mesleki yetersizlik, kamusal araç ve imkânları ahlak ve hukuk dışı kişisel yararlar için kullanma arzusu, gücün yozlaştırıcılığı, kuvvet tarafından ayartılma, etkili iç ve dış denetim mekanizmalarının bulunmaması, sansasyonel yayıncılığın çekiciliği vs. gibi birçok sebebi vardır. Bu problem bir türlü hafiflememekte ve her gün kötü gazeteciliğin yeni örneklerine rastlanmaktadır. Son örnek, kimliği ve çizgisi malum bir gazetenin Türkiye’nin önde gelen hukukçu ve fikir adamlarından Prof. Dr. Mustafa Erdoğan hakkında yaptığı yayındır. Erdoğan’ın AİHM hakimliğine aday gösterilmesinden memnun olmayan, daha doğrusu rahatsızlık duyan bu gazete durumdan vazife çıkarmış ve Prof. Erdoğan aleyhine yayın yapmaya başlamıştır. 25 Mart nüshasının baş manşetini bu amaca tahsis etmiş ve şöyle bir manşet çekmiştir: “Skandal hukukçu”

Gazetenin skandalı nereden çıkarttığını merak ettiyseniz anlatayım. Prof. Erdoğan “Türkiye İçin Bir Demokratikleşme ve Sivilleşme Perspektifi” başlıklı bir makale yazmış. Bu makalede laiklik, cumhuriyetin nitelikleri, din eğitimi gibi konularda bazı tespitlerde ve tavsiyelerde bulunuyormuş. Bu gayet normal; adam zaten hukukçu ve siyaset felsefecisi. Uzmanlık alanı bu. Demokratikleşme ve sivilleşme ise Türkiye’nin kadim problemleri. Uzmanlık bilgisiyle problemlerin karşılaşması ve ortaya tespit ve tavsiyelerden oluşan böyle bir yazının çıkması gayet normal. O zaman skandal nerede?

Skandal şurada. Bu görüşler malum gazetenin benimsediği ve yoğun bir propagandayla her satırında yansıttığı görüşlerle taban tabana zıt. Gazeteye hakim kafaya göre bundan dolayı ortada bir skandal var. Başka bir deyişle skandal, o gazeteye ters düşmek. Yani gazete kendi çizgisini tartışılmaz doğru olarak almakta ve ona her ters düşüşü skandal olarak görmekte. Nitekim, bunun böyle olduğu gazetedeki haberi okuyunca hemen anlaşılıyor. Haberin başlığına “skandal” kelimesi yerleştirilmiş; ama haberde Prof. Erdoğan’ın görüşlerinin niye skandal olduğunu anlamamıza yardımcı olacak bir ipucu yok. Gazete kendi görüşlerinin niye peşinen doğru kabul edilmesi gerektiğini anlatmamış. Onların doğruluğunu veri olarak almış ve buna dayanarak, kendince, bu görüşlerin sahibini hem teşhir hem de malum çevrelere ihbar etmiş. Gazetenin kafası o kadar naiv ki, birçok sağduyulu okuyucunun haberi okuyunca “adam haklıymış” diyebileceğini dahi anlamıyor. O kadar emin ki, o bu görüşlerin skandal olduğunu söylediyse mutlaka herkesin ortada bir skandal bulunduğunu kabul edeceğini var sayıyor.

Habere bak: Sivilleşmeyi savunmak skandalmış

Bana kalırsa skandal olan Prof. Erdoğan’ın görüşleri değil, gazetenin gazeteciliği. Üstelik haberi yapanların anlama sıkıntısı (veya iyi niyet kıtlığı) yaşadığı da anlaşılıyor. Haberin spotlarında Erdoğan’ın laikliğe karşı olduğu yazılıyor. Oysa, haberi okuyunca anlıyorsunuz ki, karşı olunan laiklik değil, Türk tipi laiklik. Gazete kendini doğrunun merkezi gördüğü için, laiklikte de doğru çizgiyi kendisinin temsil ettiğini sanıyor. Yani hem yargıç hem savcı olarak meseleyi hükme bağlıyor. Savunmaya ise zaten hacet yok.

Diğer konularda da Erdoğan’ın görüşlerinin niye skandal teşkil ettiği haberden anlaşılmıyor. Erdoğan demokratik ülkelerde olduğu GKB’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmasını, MGK’nın kaldırılmasını, eğitimin ideolojik endoktrinasyondan arındırılmasını, din eğitiminin özgürleştirilmesini, Anayasa’nın demokratik ve sivil ilkeler doğrultusunda yenilenmesini istiyor. Bunlar gazeteye göre skandal. O zaman demek ki, siyasi sistem üzerinde askerî vesayetin sürmesi, GKB’nın Milli Savunma Bakanlığı’na değil Milli Savunma Bakanlığı’nın GKB’na bağlı olması, eğitimin beyin yıkama faaliyeti olmaya devam etmesi, din eğitimine özgürlük tanınmaması skandal olmuyor. Olabilir, ama bunların skandal olmadığı bir rejimin adı başka bir şey olmalıdır, demokrasi değil.

Gazeteciler arasında tuhaflıklar olduğu gibi politikacılar arasında da tuhaflıklar yapanlar çıkıyor. Zaman zaman televizyon tartışmalarında gür sesi ve içeriği olmayan konuşmalarıyla dikkat çeken CHP milletvekili Berhan Şimşek de kafadaşı gazetenin haberini Meclis’e taşıyarak Dışişleri Bakanı Gül’e “Erdoğan’ın görüşlerini paylaştığı için mi kendisini aday gösterdiklerini” sormuş. “Böyle bir kişinin ‘milli menfaatleri’ nasıl koruyacağı”nı sorularına eklemeyi de unutmamış. Tabii, insan böylesine önyargılı ve sabit fikirli olunca bilginin ve sağduyunun bir önemi kalmıyor. Şimdi Şimşek’e AİHM’nin politik bir platform olmadığını, oraya giden hakimlerin ülkelerini temsil gibi bir görev ve yetkilerinin bulunmadığını, işlerinin önlerine gelen davaları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Mahkeme’nin müktesebatı çerçevesinde karara bağlamak olduğunu nasıl anlatacağız? Bu eminim deveye hendek atlatmaktan daha zor.

Mustafa Erdoğan’ın, yanılmıyorsam, geçen yıl hazırladığı bu rapor, Türkiye’de şimdiye kadar demokratikleşme ve sivilleşme konusunda hazırlanan en nitelikli raporlardandır. Ülkenin gerçekten demokratikleşmesini ve sivilleşmesini isteyen bütün hükümetler için bir yol haritası niteliğindedir. Dikkatle okunması ve parti programlarına adapte edilmesi gereken bir metindir. Mustafa Erdoğan çapında bir bilim ve fikir adamından beklenecek olan da bu nitelikte bir rapor yazmaktır. CHP’li politikacılar ve onlarla aynı kafadaki bazı gazeteciler bilmiyor olabilir; ama Prof. Erdoğan bu ülkede yetişmiş en nitelikli bilim ve fikir adamlarından biridir. Bugün söz konusu raporu vesile kılarak ona saldırmaya çalışanların çoğu Erdoğan’ın yazdıklarını okuyup anlayacak çapta bile değil. Prof. Erdoğan’ın birçok eseri evrensel ölçekte takdir görecek niteliktedir. İsmi bu eserler tarafından yaşatılacak ve gelecek nesiller tarafından devamlı anılacaktır. Ben de Mustafa Erdoğan’ın görüşlerinin hepsinin altına imzamı atıyor ve skandala ortak oluyorum.

Zaman, 28.3.2007

Prof. Dr. Atilla YAYLA

29.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  ‘Skandal’ gazetecilik ve politikacılık

  Bir liberalden ne bekliyorlar?

  İstiklâl Mahkemeleri’nin dosyaları açılsa ve TV’lerde yeniden kurgulansa

  KA-DER ve başörtüsü


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004