Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Nisan 2007
Mehmet Fırıncı ve Mehmet Kutlular ; Mehmet Emin Birinci'yi anlattı...indirmek ve dinlemek için tıklayınız

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

İstanbul’a “yabancı” olmayan gazeteciler

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından yayınlanan ve İstanbul’da görev yapan yabancı gazetecilerin şehre ilişkin gözlem ve yorumlarını aktardıkları “Yabancı Gazetecilerin Gözüyle İstanbul” adlı kitap, okuyucuyla buluştu.

İstanbul Kitapçısı’nda düzenlenen imza gününde yabancı gazeteciler, okuyucularla bir araya geldi.

İstanbul’da görev yapan yabancı basın-yayın kuruluşlarının temsilcilerinin, şehre ilişkin gözlem ve yorumlarını aktardıkları makalelerin bir araya getirildiği Yabancı Gazetecilerin Gözüyle İstanbul isimli prestij kitabı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından yayınlandı. Gazeteci Semih Kavak tarafından yayına hazırlanan Yabancı Gazetecilerin Gözüyle İstanbul, Araştırma Yayınları Dizisi’nin ilk kitabı olarak okuyucusu ile buluştu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Genel Müdürü Nevzat Bayhan, İstanbul’un büyülü bir şehir olduğunu söyleyerek, İstanbul’da yaşayan yabancı gazetecilerin şehirle ilgili düşüncelerini aktarmak için böyle bir çalışma yaptıklarını belirtti. Bayhan, bir soru üzerine İstanbul’un yabancı gazetecileri bu kadar etkilemesinin sebebini İstanbul’un üç medeniyete ev sahipliği yapması olarak açıkladı. İstanbul’u ve güzelliklerini bütün dünyaya anlatmak istediklerini belirten Nevzat Bayhan, bunun için benzeri çalışmaların devam edeceğini kaydetti.

“Her köşesi bir şiir”

İmza gününe katlan ve okuyucular için kitap imzalayan Hollandalı gazeteci Wilco M.J. Van Herpen da, İstanbul’da 8 yıldır yaşadığını belirterek, şehre hayran olduğunu ifade etti. Herpen, Türkçe şiir okumaya çalışırken, “İstanbul’un hangi köşesine neresine bakarsanız bakın bir şiir görürsünüz” şeklinde konuştu. İstanbul’u anlatmaya zamanın yeterli olmadığını dile getiren Hollandalı Herpen, “Artık İstanbullu oldum, buradan gitmeyi düşünmüyorum” dedi.

İmza gününe Herpen’nin yanı sıra; Gülara Navidifard (Azerbaycan), Saad Abdülmecit (Mısır), Niinomi Makoto (Japonya), Taha Mi Ouda (Kuveyt), Vatanabe Mayuki (Japonya), İsmet Koçan (Makedonya), Asude Abdül Koçan (Makedonya), Kim Sang-Jin (Güney Kore) de katılarak okuyucularla bir araya geldi.

Kitap alan okuyucular, yabancı gazetecilerden imza alabilmek için kuyruk oluşturdu.

Yabancı Gazetecilerin Gözüyle İstanbul kitabı, makalelerin İngilizce çevirilerine yer verilmesiyle de uluslar arası bir yayın niteliğine sahip. Ayrıca sayfaları arasında usta fotoğraf san’atçılarının son derece etkileyici İstanbul fotoğraflarına da yer verilen kitap, estetik görünümü ve modern tasarımıyla da dikkat çekiyor. Kitabın dikkat çeken bir diğer yönü, kitaba katkıda bulunan isimlerin “yabancılıkları” göz önünde bulundurulduğunda sorunlu olduğu varsayılabilecek yaklaşımlarının, tersine son derece içten ve nesnel olması. Kitapta makalesi yer alan gazetecilerden bazılarının İstanbul’a ilişkin görüşleri ise şöyle;

İstanbul aşkının gözü kör

Makedonyalı gazeteci Asude Abdül Koçan, İstanbul’u şöyle tanımlıyor yazısında: “Yeni gelenleri uçsuz bucaksız görünümüyle ilk bakışta korkutan ve bir deve benzeyen İstanbul, çok kültürlü, hem güzel hem çirkin, hem tarihî hem modern, hem doğulu hem batılı, sürekli büyüyen ve hiç uslanmayan, çehresi günden güne değişen, fakat eski güzelliklerini de koruyan bir şehirdir.” Uzun yıllardır İstanbul’da yaşayan Filistinli gazeteci Fekri Shaban ise İstanbul’a, İstanbulluları bu şehrin hak ettiği kıymeti daha iyi bilmeye dâvet edecek kadar âşık olmalı ki yazısına başlık olarak “İstanbul Aşkı” demeyi uygun görmüş.

Fransız gazeteci Jerome Bastion, “İstanbul’un büyüleyen manzaralı mekânlarını sevdiğimiz gibi, kirli, gürültülü ve kalabalık sokaklarını da seviyoruz” itirafında bulunuyor. Bastion’a bakılırsa İstanbul, “âşık olduğumuz bir kadın”a benziyor. Bu yüzden “görmediğimiz ya da görmek istemediğimiz olumsuz yanlarını es geçiyoruz.” El Cezire’den Amer Lafi ise “görmek isteyen gözler için İstanbul’un gerçek değeri mevcut sorunları sebebiyle gölgede kalmış değildir” diyerek bir bakıma hak veriyor Bastion’a. Lafa ekliyor, “Konu belki de İstanbullu olduğunu gerçekten hissedebilmek için şehre vakit ayırmakla ilgili.” Amer Lafi, kendisi gibi tempolu çalışan insanları İstanbul’un güzelliklerinden mahrum bıraktığı için vakit probleminden yakınıyor ve “sırf bu yüzden” kendisinin “en çok İstanbul’un Pazar sabahlarına âşık olduğunu” söylüyor.

Tanınmış gazeteci Hüsnü Mahalli, “Hayalin de ötesinde arzulanan bir şehir” olarak tanımladığı İstanbul’u anlatırken, özel hayatına ve bu şehirdeki ilk gözlemlerine götürüyor okuyucuyu. Halepli olması dolayısıyla İstanbul’la “kader birliği” etmekte zorlanmadığını belirten Mahalli, “İstanbullular o kadar Haleplilere benzer ki, arada lisan farkı olmasa asla Halep’te mi yoksa İstanbul’da mı bulunduğunuzu fark edemezsiniz” diyor.

İki kardeş şehir: İstanbul ve Kudüs

Associated Press’ten Kudüs doğumlu Bashar Qadomi, “İki Şehrin Hikâyesi: İstanbul ve Kudüs” başlıklı yazısında, Hüsnü Mahalli’nin İstanbul ve Halep arasında kurduğu ilişkinin bir benzerini İstanbul ve Kudüs arasında kuruyor. “Henüz Kudüs’ü görmeyip de bir gün yolu oraya düşenler, iki şehir arasındaki inanılmaz bağı hissetmekte zorlanmayacaktır” tesbitinde bulunan Qadomi, “İnsan, kendi kardeşinin evinde ‘misafir’ olabilir mi hiç? Kudüs’le İstanbul kardeş değil mi? Konuşulan lisan farklı olsa bile gönlümüzün dili ortak değil mi?” diyerek Hicaz Demiryolu’nu hatırlatıyor ve “geçmişte kalan bu yolculuğa” geldiği coğrafyada duyulan özlemin, “İstanbul özlemi”nin gönüllerde hâlâ devam ettiğini belirtiyor; “Haydarpaşa’dan kalkan tren, gün olur belki yine Kudüs’e gider.”

“Düşlerin ve mutluluğun başkenti” olarak tanımladığı İstanbul’da eşi ve üç çocuğuyla beraber 16 yıldır yaşadığını kaydeden Koreli Kim Sang Jin, “tıpkı geride bıraktığımız 16 düş ve mutluluk dolu yılda olduğu gibi” diyerek bir 16 yıl daha bu şehirde yaşamayı arzuladığını anlatıyor. Okurlara İstanbul’u gezmek için 6 günlük bir gezi planı önerisinde bulunan Tacik Muratali Umarov, buna benzer planlardan en az yirmi tane daha düzenleyebileceğini söyledikten sonra ekliyor, “Gerçeği söylemek gerekirse bu şehirde yaşadığım on sene içinde, tarihi mekânların tamamını da gezebilmiş değilim. Ama sanırım, bir şehir bilimci ya da tarih uzmanı, İstanbul’u incelemek için bütün hayatını harcasa bile ömrü vefa etmeyeceğine göre, ben de mazur görülebilirim.”

Kitaptaki bütün metinlerde olduğu gibi keyifli anekdotlarla dolu “İstanbullu Bir Japon” başlıklı yazısında, bu şehirde kendisini yabancı hissetmediğini itiraf eden Japon Niinomi Makoto, zaman içinde farkında olmadan gerçek bir İstanbullu olduğunu belirtiyor. Bay Makoto’ya göre İstanbul, “biraz fazla heyecanlı” ama “İstanbul’da yaşamak insana kesinlikle bir usanç vermiyor.” Çünkü ona göre, “burada gönlüm Japonya’da olduğundan daha rahat.”

Kitaba katkıda bulunan gazeteciler ve yazılarının başlıkları ise şöyle:

1. Gülara NAVİDİFARD, ASSA-IRADA (AZERBEYCAN) “Deniz Kokan İstanbul’um”

2. Saad ABDÜLMECİD, EL MISRIYUN (MISIR) “İslâm Dünyasının En Güzel Şehirlerinden Birisi”

3. Muratali UMAROV, HOVAR MİLLİ ENFORMASYON AJANSI (TACİKİSTAN) “Benim Canım İstanbul’um”

4. Wilco M. J. Van HERPEN, RTL NEDERLAND (RTL 4)-(HOLLANDA) “Amsterdam’dan İstanbul’a Bitmeyen Bir Yol Hikâyesi”

5. Niinomi MAKOTO, SERBEST MUHABİR - (JAPONYA) “İstanbullu Bir Japon”

6. Fekri SHABAN, EL CEZİRE (FİLİSTİN) “İstanbul Aşkı”

7. Taha MI OUDA, KUWAIT NEWS AGENCY (KUVEYT) “Doğu ile Batı’nın Merkezinde İstanbul”

8. Hüsnü MAHALLİ, AL KHALEEJ (SURİYE) “İstanbul’u Özlemek”

9. Bashar QADOMI, ASSOCIATED PRESS TV NEWS/MIDDLE EAST SERVICES “İki Şehrin Hikâyesi: İstanbul ve Kudüs”

10. Watanabe MAYUKİ, SERBEST MUHABİR - (JAPONYA) “Gördüğüm İstanbul”

11. İsmet KOÇAN, MAKFAKS NEWS AGENCY - (MAKEDONYA) “Sıra dışı Bir İstanbul Öyküsü; Orhan’ın Simit Poğaçası”

12. Asude Abdül KOÇAN, MAKEDONİJA DENES (MAKEDONYA) “İstanbul; Çözülemeyen Bir Bilmece”

13. Nazile ABBASLI, Respublika (AZERBAYCAN) “Sözün Bittiği Yer İstanbul”

14. Yoray LİBERMAN, FORBES - EDİTİNG SERVER (ABD- FRANSA) “Memlekete Dönmek mi? Henüz Değil…”

15. David JUDSON, REFERANS (TÜRKİYE) “Sıfatlarını Yitiren Şehir”

16. Amer J A LAFI, AL JAZEERA CHANNEL (KATAR) “Pazar sabahlarına Aşık Olduğum Şehir”

17. Jerome BASTION, TV 5 - (FRANSA) “Senin İçin Titriyorum İstanbul!”

18. Muhammed ADİL, ASHARQ AL AWSAT (İNGİLTERE) “Dünyanın En Güzel Açık Hava Müzesi”

19. Indra & Jusko BOJADZİC, OSLOBODENJE (BOSNA-HERSEK) “Kurtarıcımız İstanbul”

20. Bert W. & Mrs. SCHÖNBORN, ZDF TV (ALMANYA) “İstanbul’un Tenha Güzelliği; Beylerbeyi”

21.Kim SANG-JİN, CHOSUN (GÜNEY KORE) “Düşlerin ve Mutluluğun Başkenti; İstanbul”

22. Sandro TUCCI, Il Diario (İTALYA)”Sihirli Bir Kent; İstanbul”

11.04.2007


 

Allah sonsuz sevgi kaynağıdır

Yeni Asya Cebeci okuyucuları ve Ankaralılar Derneği’nin birlikte düzenlemiş olduğu “Mevlânâ’dan Bediüzzaman’a Sevgi” konulu konferans Ankaralılar tarafından büyük ilgi gördü.

Kur’an tilaveti ile başlayan programın açış konuşmasını yapan Şemsettin Türkan, Hz. Mevlânâ ile Bediüzzaman’ın hayat çizgilerinin ve üstlendikleri misyonun birbirine paralellik gösterdiğini, her ikisinin de zamanının en büyük âlimleri olduğunu, eserlerinin Amerika’da en çok satan kitaplar arasında bulunduğunu, her ikisinin de pek çok insanın imanını kurtardığına dikkat çekti.

Oktay Coşkun ve Mesut Nurver’in şiirlerinin ardından söz alan Seyfettin Bulut, “Allah sonsuz sevgi kaynağıdır. O kaynaktan beslenen sevgiler de sonsuzlaşır. Eğer sevgi o kaynaktan beslenmiyorsa örümcek ağı gibi kopmaya mahkûm olur” dedi. Cahiliye döneminde kız çocuklarının diri diri gömüldüğünü, bu geleneğin şimdi de müstehcen neşriyat vasıtasıyla manevî olarak devam ettiğini belirten Bulut, söz konusu durumun gençlerin ebedî hayatını da mahvettiğini kaydetti.

“Bizlerin zaman zaman kırlara çıkıp çiçekleri koklaması, Allah’ın yaratmış olduğu güzellikleri tefekkür etmesi gerekir” diyen Seyfettin Bulut, mutluluğun adımlarının Allah’a iman, Marifetullah, Muhabbetullah ve Lezzet-i Rabbaniye olduğunu kaydederek “Allah’a kul olan dünyaya kul olmaz” dedi.

Programın sonunda Beyaz Düşler Grubu ilahileriyle izleyenleri coşturdu.

Ahmet İhsan Kaya / ANKARA

11.04.2007


 

Lâle, sempozyumda konuşuldu

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Lâle Festivali kapsamında önceki gün bir sempozyum gerçekleştirildi.

Lâlenin tarihimizde, Avrupa tarihinde ve san’atta nasıl yer aldığının anlatıldığı sempozyumda konuşan Prof. Dr. Nurhan Atasoy, lâlenin ve diğer çiçeklerin san’at eserlerinde yoğun bir şekilde kullanılmasının Kanuni dönemiyle başladığını ifade ederek, “Ben Kanuni dönemini ‘çiçek dönemi’ olarak hatırlıyorum” dedi.

İBB Başkanı Kadir Topbaş'ın da katıldığı sempozyumun açılış konuşmalarının ardından “Lâle ve Osmanlı San’atı” başlıklı bir sunum yapan Prof. Dr. Nurhan Atasoy, en erken tarihli lâle motiflerinin Selçuklular dönemine ait çinilerde görüldüğünü belirtti. Osmanlı döneminde ise 16. yüzyılda lâlenin çok yaygın olduğunu ifade eden Atasoy, Osmanlı dönemi eserlerinden ilk olarak Kanuni’nin 1534 tarihli İran-Irak seferine ilişkin minyatürlerde lâlenin bulunduğunu söyledi.

Lâlenin Türkiye’den Avrupaya gidişini ve orada sebep olduğu olayları anlatan Prof. Dr. Lucia Tomasi Tongiorgi de, ilk olarak 1554’te Buzbek adlı bir diplomatın 1. Fardinand’a lâle soğanı götürdüğünü söyledi. Lâlenin Avrupaya girişiyle ilgili farklı iddiaları aktaran Tongiorgi, lâlenin 16-17. yüzyıllarda Avrupanın san’atında önemli rol oynadığını ifade etti.

Yeni Asya / İSTANBUL

11.04.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004