Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, vefatının 47. yıldönümünde Balıkesir’de rahmetle anıldı. Yeni Asya Balıkesir Temsilciliği, Bediüzzaman’ın vefatının 47. yıldönümü sebebiyle Balıkesir Belediyesi Konferans salonunda, “Bediüzzaman’da sevgi ve Mevlânâ’da Hoşgörü’ konulu bir anma toplantısı düzenledi.
Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular ve yazar İslâm Yaşar’ın katıldığı anma programına halk büyük ilgi gösterdi. Sunuculuğunu Kemal Çalış’ın yaptığı toplantı, Kur’ân-ı Kerim tilâveti ile başladı.
Programın açılışında konuşan Mehmet Kutlular, toplumdaki suç oranlarının artışı ve ahlâkî çöküntü sebebiyle bu yılki anma programın konusunu “sevgi” olarak belirlediklerini söyledi. Dinimizin, karıncaya ayak basmayı yasakladığını belirten Kutlular, bugün çevre ülkelerde kan aktığını, gençliğin işlediği suçların arttığını ve büyük bir ahlâkî çöküntü yaşadığını hatırlattı. Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin, “yetişen gençlik dinden koparılırsa anarşist olur’ tesbitini hatırlatarak, sanki bugünkü hâle işaret ettiğini dile getirdi. Kutlular, “Hiçbir ırkın bir başka ırka üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak takva iledir. Allah, herkesi eşit yaratmıştır. Bir ırktan olmak başka ırklara köle nazarı ile bakmayı netice veremez. Irkçılık yerine İslâmı, İslâmın bize bahşettiği birliği ve beraberliği nazarlara sunmak zorundayız. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, bütün hayatı boyunca ırkçılığa karşı olmuştur” dedi.
Ecdadımızın tarihte kurduğu devletlerde milletlerin eşitliği prensibinin dikkat çektiğini ifade eden Kutlular, “Tarihimiz bunun en başarılı örneklerini ortaya koymuştur. Osmanlı bizim için güzel bir örnektir. Asırlardır çok uluslu olarak yaşamalarına rağmen ırkçılık yapmamışlardır. Osmanlının yönetim kadrosu Türk olmasına rağmen Türkçü değillerdi ve ırklarını Kur’ân’a hizmetkâr yapmışlardı. Gayrimüslimlere renkleri, dinleri ve dilleri dolayısıyla ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapmamışlardı” diye konuştu.
Konuşmasına demokrasinin önemine vurgu yaparak devam eden Mehmet Kutlular: “Millet devlet için olmaz. Devlet millet için vardır. Kamusal alan olmaz, her alan milletindir.
“Millete yasak konamaz, hürriyetine kısıtlama getirilemez. Bütün dinlere hürriyet veren bir ecdadın evlâtları, kendi milletlerine yasaklar getiremez. Buna razı değiliz. 27 Mayıs 1960’ta ihtilâl yapılıyor ve bir başbakan iki bakan işkence ile idam ediliyor. 12 Eylül 1980’de yine ihtilâl, yine baskı, bu millet bu zulme lâyık değildir. Halifeler seçimle iş başına gelmiştir. İslâmda seçim ve demokrasi vardır. Asr-ı Saadet buna en güzel örnektir. Demokrasi insanlara hürriyet ve insanca yaşama hakkı vermektir. Baskı yapmak, zulüm yapmak değildir. Meşrûtiyeti alkışlayan Üstad, 1935 Eskişehir Mahkemesinde kendisinin dindar bir cumhuriyetçi olduğunu beyan eder. İnanç ve fikir hürriyeti demokrasinin temelidir. Bir devlet fikir, inanç ve vicdan hürriyetini temin etmezse payidar olmaz. Demokrasi asgarî müşterekimizdir. Antidemokratik teşebbüsler hiçbir zaman netice vermez” şeklinde konuştu.
Sevginin kaynağı Allah'a imanda
Yazar İslâm Yaşar da konuşmasında, dünyanın bugün her şeyden çok sevgiye muhtaç olduğunu çünkü, menfaat uğruna kan akıtıldığını söyledi.
“Biz Resulü Ekremin Hz. Muhammed’in sevgisi ile dolu olduğunuzdan bu salonları dolduruyorsunuz, çünkü kalbimizde imanlarımız var” diyen Yaşar, konuşmasına şöyle devam etti: “Moğollar Anadolu’yu yakıp yıkarken Konya’ya girememişler. Çünkü onların kalbinde iman vardı, onu yıkamadılar. Mevlânâ’nın mânevî mührü bu bölgede vardı. Ondan sonra dünyamızı kasıp kavuran Süfyanlar yine önce kalplerde imanı yıkmaya gayret ettiler. Onların karşısına Üstad Bediüzzaman çıktı.
“İmanı kurtaran eserler kaleme aldı. Kâinatı istilâ edecek bir muhabbet, insanda onun kalbinde yerleştiği için insanlar manen dirildiler. Allah’ı sevmek bize imanlı birsima kazandırıyor. İnsanları sevmeyi de bu vesile ile öğreniyoruz. Mevlânâ’nın sema gösterisinden Allah’tan aldığını insanlara vermeyi öğütleyip ve sema yaparak Allah’a yükselmeyi anlamayan, asrımızın insanı bu sema gösterilerini folklorik hareket sanıyorlar. Allah’a imanın ona yükselmenin dünyanın ve gezegenlerin dönmesini anlatan semazenlerin mânâsı böyle ele alınmalıdır. Çünkü, Üstad ‘Eğer ben Mevlânâ zamanında gelseydim, Mesnevîyi, o benim zamanımda gelseydi, Risâle-i Nur’u yazardı’ diyor.”
İslâm Yaşar, muhabbetin, sevginin, kâinatın sebeb-i vücudu, rabıtası, nuru, hayatı olduğunu söyleyerek, Bediüzzaman Hazretlerinin, bütün ömrünün eza ve cefa çekmekle geçmesine, ona görülen dehşetli zulümlere, ezalara, cefalara katlanırken feryadı figan etmediğini, aman dilemediğini belirterek, “Taşıdığı muhabbet, sevgi hasletinin onun adavetini şefkate dönüştürdüğü için kendisine zulmedenleri bile sevgi halkasının dışında bırakmadı ve imanlarını kurtarmak kaydıyla hepsine hakkını helâl etti” dedi. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri gibi onun yolundan giden muhabbet fedailerinin de, din, dil, ırk ve tefrik etmeden bütün beşeriyete muhabbet besleyip sevgi diliyle seslenirken, dünyevî ve uhrevî bir şey beklemediklerini, sadece Allah’ın rızasını kazanmak istediklerini kaydetti. Yaşar, “Biz de muhabbet fedaileri olmalıyız, ama bir anlık değil bir ömür boyu. Bu çalışma insanları kurtaracaktır” dedi.
|