Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Temmuz 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kariyer

Bir başka soluklanma

Öğrenme faaliyetlerini de içine alan eğitimin, daha çok insanı ilgilendirdiği açık. Hayvanın böyle bir ihtiyacı yok. Hayatını devam ettirecek becerileri ile doğmaktadır. Kendi gayretiyle annesini emmekte ve dünyaya gelişinden hemen sonra kendi kendine kalkıp yürüyebilmektedir. Hayatıyla ilgili ne varsa önceden öğretilmiş olarak dünya serüvenine çıkmaktadır.

İnsan öyle mi? Tam bir aciz ve her şeyi öğrenmeye muhtaç olarak doğmaktadır. Doğarken yaptığı bir becerisi vardır yalnızca; o da parmağını emmesidir. Bu ise doğduktan hemen sonra annesini emmek için ana rahminde kazandırılan önemli bir refleks. “Taallümle tekâmül/ öğrenme ile gelişim” ilkesi hayatının her safhasında hakim. Ancak bir yılda ayağa kalkabilmekte, en az iki yılda ihtiyaçlarını sınırlı bir şekilde isteyebilmekte ve gençlik dönemine kadar anne-baba ve çevresinin yardımına ihtiyaç duymaktadır. Ne kadar öğrenirse, becerilerini büyükleri sayesinde ne kadar geliştirirse o kadar hayata karşı dayanma gücüne sahip olabilmektedir.

Anlaşılan o ki, insan öğrenmeye mahkûm ve kabiliyetlerini bu yönde kullanmak zorundadır. Nitekim hepimiz en az dört yaşından sonra anaokulu ile başlayan ve yine en az on yılı bulan bir eğitim serüvenimiz var. Acaba bu eğitim sürecimiz yalnızca hayatta kalmamızı mı amaçlar? Yoksa bu eğitim yorgunluğu hayatımızın temel ihtiyaçlarını daha kolay elde etmek için mi? Bu gidip gelmeler, bu didinmeler ve bu sınavlar yalnızca barınacak bir ev edinmek ve çoluk çocuğa katılmak için mi?

Geçimin sağlanması ile hayatın temel ihtiyaçlarına ulaşmaya diyecek bir şey yok; onlar zaten gerçekleşiyor. Ama yalnızca maddî boyutta ihtiyaçlar mı? Sanki eğitim ve öğretimin amacı daha başka bir şeye uzanmakta ya da uzanması gerekmektedir. Meselâ; hayatın bizim için ne anlamı var? Maddî temel ihtiyaçlarımızın dışında hayatın bir gizi yok mu? Çevremizdeki varlıkların; insanlar, çiçekler ve yıldızların halka halka olmuş görüntüleri, hizmetimizde oldukları izlenimini vermiyor mu? Duygu ve kabiliyetlerimizin uzandığı dünyalar için eğitim ne veriyor? Hayatı öyle bir iş ve bir aşa indirgemeyi hedefleyen bir eğitim eksik olmuyor mu?

Eğitim, sanki fizyolojik ihtiyaçlarımızın giderilmesine çalışılmasından çok kendimizi daha detaylı ve yoğun, çevreyi daha dikkatli ve derin bir şekilde gözlemlemektir. Her şeyde yalnızca derin bir anlam değil, anlamlar var. Sanki o anlamların arkasındaki gizi çözmeye çalışmak ve geniş ufkun bize kazandıracağı havayı teneffüs etmekle manevî bir doyuma erme isteği olarak geliyor bize eğitim. Sanki yalnız yemek, bir iş yeri açmak, işçi ya da memur olmak, kendimizi unuturcasına kalabalıklara karışmak, dünyanın hayhuyları arasında sıkışmak, iki delik arasında hapis olmuş olarak dünyayı kendimize dar etmek gibi amaçlar eğitimi anlamsızlaştırıyor, değil mi?

Onca zamanımızı harcayarak okuyorsak eğer, şöyle başımızı kaldırarak dünyada ve kâinatta ne var, ne olup bitiyor diye düşünmek ve biraz da hayal kurmak yerinde olmaz mı? Sanırım rutin işlerimizden çok, hayatı bütünüyle anlamlandıran faaliyetlere uygularsak eğitimi ve öğrendiklerimizi, daha çok doyuma ulaşacağız gibi. Azıcık düşünsek bile önümüze geniş ufuklar açılıyor.

Kaçımız, bize bir amaç olarak dayatılan ders kitaplarının ötesinde eline aldığı bir çiçeği bizi anlamlar denizine baktıran bir pencere haline getirebilmiş? Çiçek ve toprak, bahçeler ve bahar, yıldız ve galaksiler… Bunlar bize çok şey çağrıştırmıyor mu?

Eğitim, bizi özgürlüğe yönlendirmeli; bizim her an tetikte olmamızı sağlamalı.

Hayatın her anı fizyolojik ihtiyaçlar kadar bir anlam ifade ediyor. Ediyor etmesine, ama biz gündelik işlerin dışına çıkabiliyor muyuz ya da eğitim bizi buna yönlendirebiliyor mu?

İlköğretimin sonunda sınav, lisenin sonunda sınav ve üniversitenin sonunda yine sınav ya da sınavlar karşısında kalan bir öğrenci ve hayatı yaşamaya aday bir insan, rutin işlerin dışına çıkıp özgür duygular içinde şöyle hayatın gizemine girebiliyor mu? “Oh be!” diyerek, derin anlamlar içinde öteleri çağrıştıran nefesi doyasıya soluklayabiliyor mu?

[email protected]

Hüseyin KARA

07.07.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Başlıklar

  Bir başka soluklanma

  Narsizm başarıyı engelliyor

  Tatil programını söyle bana, sana kim olduğunu söyleyeyim

  Dünyayı kurtardı!


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004