Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 02 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dünya

 

Rice ne getirecek?

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sean McCormack, Bakan Condoleezza Rice’ın, PKK terörüne karşı Türkiye, Irak ve ABD arasındaki üçlü mekanizmanın nasıl daha etkili hale getirilebileceği konusunda Amerikan hükümetinin fikirlerini Türk yetkililerle paylaşacağını söyledi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sean McCormack, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın, PKK terörüne karşı Türkiye, Irak ve ABD arasındaki üçlü mekanizmanın nasıl daha etkili hale getirilebileceği konusunda Amerikan hükümetinin fikirlerini paylaşacağını söyledi. McCormack, düzenlediği basın toplantısında, ABD’nin Türkiye ile ‘’üzerinde eyleme geçilebilir istihbarat’’ paylaşmasıyla sınır ötesi operasyon konusunda ‘’itidal’’ tavsiye etmesi arasında çelişki olduğu yönünde bir soruyla karşılaştı. Bu sorunun, ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’a yöneltilmesinin daha yerinde olacağını belirten McCormack, kendisinin, bölgedeki kuvvetlerin yaptıklarına ilişkin bilgisi olmadığını söyledi.

/ WASHINGTON

02.11.2007


 

Rice ve Erdoğan ziyareti kritik

ABD’nin eski Ankara büyükelçilerinden Mark Parris, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın Türkiye ziyareti ve ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’ye yapacağı ziyaretin, ABD Başkanı George W. Bush yönetiminin geri kalan döneminde, Türk-Amerikan ilişkilerini belirleyecek derecede önemli olduğuna işaret etti.

Washington’daki Brookings Institute adlı düşünce kuruluşunda Türkiye projesi üzerine çalışan Parris, Rice’ın Cuma günü başlayacak Türkiye ziyaretinin ana amacının, Erdoğan’ın, Oval Ofis’te Bush ile görüşmesinden başarılı bir sonuç çıkması olduğunu ancak bunun hiç de kolay olmayacağını kaydetti. Terör örgütü PKK ile ilgili Türkiye’nin beklentilerini ‘’anlaşılabilir’’ olarak niteleyen Parris, Washington yönetiminin ‘’yavaş davrandığını’’, Irak, Türkiye, ABD üçlü mekanizması gibi girişimlerin, PKK’ya karşı somut eylemlerle sonuçlanmadığını ve terörist saldırıların son dönemde arttığına işaret etti.

ABD Kongresi’ndeki Ermeni tasarısıyla Türkiye’nin ‘’hak etmediği bir tokatla’’ karşılaştığını vurgulayan Parris, Türkiye’de ABD’ye duyulan güvenin zayıfladığının altını çizdi. Parris, ABD’nin, ‘’PKK’ya karşı eyleme geçmedeki başarısızlığının’’ pekçok Türk’ün, ABD’nin PKK’yı desteklediği sonucunu çıkarmasına ve şehit cenazelerindeki sloganlarda PKK ile birlikte ABD’nin de kınandığına dikkati çekti.

Rice’ın Ankara’ya, 100 bin Türk askerinin Türkiye-Irak sınırında beklediği bir sırada ziyaret düzenleyeceğini hatırlatan Parris, Türk ordusu ve askeri liderliğin, ‘’farklı nedenlerden dolayı’’, harekete geçmekte isteksiz olduğunu savundu. Erdoğan’ın, Rice’tan, Washington’ın ne yapmaya hazır olduğunu duymak istediğini ve beklenti çıtasını da PKK kamplarının kapatılması ve liderlerinin yakalanıp Türkiye’ye verilmesi gibi yüksek tuttuğunu belirten Parris, Iraklı Kürtlerin bu ortamda kışkırtıcı davrandığına, Bağdat hükümetinin ise yeterince ikna edici olmadığına işaret etti.

Erdoğan’ın Washington’ı ziyaretinde, Bush’tan gerekli güvenceyi alması halinde, Türk-Amerikan ilişkilerinde, ‘’son 14 ayda ortaya çıkan gerginliği’’ ortadan kaldırma şansının doğacağını belirten Parris, bu güvence alınamadığı takdirde Erdoğan’ın, bazı sonuçlara varmasının beklenebileceğini belirtti. Parris, ‘’bu, neredeyse kesinlikle, Türk ordusunun, kar yağmadan önce Irak’ın kuzeyine bir çeşit müdahalede bulunacağı anlamına gelir. Aynı zamanda Türk-Amerikan stratejik işbirliğini sağlam bir yere oturtmak için Oval Ofis’e yeni bir liderin gelmesinin beklenmesi anlamına da gelebilir’’ dedi.

/ WASHINGTON

02.11.2007


 

Uygur kızlara Çin işkencesi

İnsan hakları savunucu Rabia Kadir, Çin’i, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan genç Uygur Türkü kadınları zorla evlerinden çıkararak Çin’in doğusundaki fabrikalarda çalışmaya zorlamakla suçladı.

Kendisi de ABD’ye iltica etmiş olan bir Uygur Türkü olan ve 2006 yılında Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen Kadir, ABD Kongresi’ndeki İnsan Hakları Grubu’nda yaptığı konuşmada, ABD’den Çin’in bu uygulamaya son vermesi konusunda yardımcı olmasını istedi. Kadir, ‘’yerel yetkililer, Uygur kadınlarının Çin’in doğusundaki şehirlere transferini en önemli hükümet politikalarından biri olarak görüyorlar ve bu konuda sıfır tolerans gösteriyorlar’’ diye konuştu.

Tercüman aracılığıyla yaptığı konuşmada, Uygur Türklerinin halen çoğunluğu oluşturduğu, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin güneyinden, ‘’iş imkânları’’ kisvesi altında ülkenin doğusuna nakledilen kadınların tamamının bekâr ve 16-25 yaş arasında olduklarına dikkati çeken Kadir, Sincan Uygur bölgesindeki resmi basında yer alan istatistiklerden alıntılar yaptı.

“Şimdiden yüzbinlerce Uygur kadını, Doğu Türkistan’dan alınarak Pekin, Tianjin, Jiangsu, Qingdao, Shandong, Zhejiang ve diğer bölgelere nakledildiler’’ diye konuşan Kadir, günde 12 saat çalıştırılan ve maaşları aylarca ödenmeyen kadınlara çok kötü muamelede bulunulduğunu savundu. Kadir, söz konusu kadınların ‘’ucuz köleler ve potansiyel seks işçileri’’ olarak görüldüklerini ifade etti.

ABD’ye çağrıda bulunan Kadir, Uygur Türkü kadınların başka bölgelere götürülmelerinin izlenmesini ve gelecekte Çin ile insan hakları konusunda oluşturulacak bir diyalog zemininde bu ülkeye söz konusu uygulamayı sona erdirmesi yönünde çağrıda bulunulmasını istedi.

/ WASHINGTON

02.11.2007


 

İstihbaratçıdan istihbarat eleştirisi

İngiltere Dış İstihbarat Servisi MI6’nın eski başkanı, hükümeti, Irak savaşını istihbarata fazla dayandırmakla suçladı.

London School of Economics’te konuşan eski MI6 Başkanı Richard Dearlove, hükümetin, özellikle parlamentodaki muhalefeti ikna edebilmek için istihbarat bilgilerine fazlaca ağırlık verdiğini belirterek, bu arada diğer birçok önemli faktörün göz ardı edildiğini söyledi. Bütün bu yaşananların istihbaratçılar açısından “istenmeyen şeyler” olduğunu da belirten Dearlove, Bush yönetimi içindeki bazı unsurların öne sürdüğü, Saddam Hüseyin-El Kaide bağlantısının ise gerçek dışı olduğunu ifade etti.

Dearlove, “11 Eylül saldırılarıyla Irak arasında bağlantı olmadığını benim gibi herkes biliyor” dedi. Hükümeti, İran konusunda da sırf kamuoyunun desteğini kazanmak için istihbarata dayalı bir saldırıya kalkışılmaması konusunda uyaran Dearlove, “Böyle bir savaş için mutlaka sağlam ispat olmalı ve doğru hedefin vurulduğundan ikna olunmalı” dedi. Dearlove, Irak savaşı sırasında kullanılan istihbarat bilgilerinin o dönemde doğru olduğuna inanıldığını da sözlerine ekledi. Dearlove, MI6 başkanlığı görevinden 2004 yılında emekli olarak ayrılmış ve o dönemde bunun, Blair hükümetiyle Irak savaşı konusunda ters düşmesinden kaynaklandığı belirtilmişti. Ancak Dışişleri Bakanlığı Dearlove’un emekliliğinin Irak savaşıyla ilgili olmadığında ısrar etmişti.

/ LONDRA

02.11.2007


 

Irak, Amerikalı diplomatların kâbusu oldu

Amerikalı diplomatlar, artık Irak’ta görev yapmak istemiyor. Amerikan diplomasisinde 46 yıldır görev yapan bir diplomat, “Bağdat’a gitmek idama mahkûm edilmek gibi bir şey” dedi.

Washington Post gazetesi, Dışişleri Bakanlığının Bağdat’taki münhal görevlere başvuru olmadan da atama yapabilmek için 26 Ekim’de açıkladığı yeni politikaya tepki gösteren diplomatların, Irak’ta çalışma emrini “potansiyel idam cezası” olarak gördüklerini ve Irak’a gitmek istemediklerini yazdı.

Amerikan diplomasisinde 46 yıldır görev yapan bir diplomat, “Bağdat’a gitmek idama mahkûm edilmek gibi bir şey” dedi. Gazeteye göre, bu politika değişikliği konusunda personeli aydınlatmak amacıyla bakanlıkta yapılan toplantıda, bazı diplomatlar Bağdat’taki Amerikan büyükelçiliğinin önemini kaybettiği görüşünü savundu ve yanlarına muhafız almadan dışarı bile çıkamadıklarını belirterek, bu şartlar altında nasıl görev yapacaklarını sordular.

Bazı diplomatlar da savaş bölgesine gönderilmeden önce kendilerine özel eğitim verilmemesini eleştirdi.

Amerikalı diplomatlar, Vietnam savaşından bu yana istemedikleri görevlere gönderilemiyor. Bağdat’taki büyükelçilikte 2008’te atama yapılacak 250 görevden 50’sine hiç talep olmadı.

/ WASHINGTON

02.11.2007


 

Savaş intihar ettiriyor

ABD’de yapılan bir araştırmada, Irak ve Afganistan savaşlarından dönen yüzlerce askerin intihar ettiği ortaya çıktı. Savaş Gazileri İşleri Kurumunun yaptığı ve halen devam eden araştırmada, Afganistan’da savaşın başladığı 7 Ocak 2001’den 2005 sonuna kadar olan dönemde ordudan ayrılmış 283 muharip gazinin intihar ettiği belirlendi.

Savunma İnsangücü Veri Merkezine göre, savaşların başlamasından beri Irak ve Afganistan’da 147 asker intihar etti. Böylece, savaş bölgesinde intihar edenlerle ülkelerine döndükten sonra intihar edenlerin sayısının toplam 430’u bulduğu belirtildi. Irak’ta intihar oranının 2006’da her 100 bin askerde 17,3’e çıktığı ve bunun son 26 yılın en yüksek oranı olduğu bildirildi.

02.11.2007


 

Suharto’nun tazminatı yoksullara

Endonezya’nın eski Devlet Başkanı Suharto, Time dergisine itibarını zedelediği gerekçesiyle açtığı dâvâdan kazandığı 100 milyon dolardan fazla tazminatı yoksullara bağışlayacağını söyledi.

Suharto, haftalık Gatra dergisine verdiği demeçte, yolsuzluk suçlamalarının kendisini perişan etmediğini söyleyerek “Birdenbire zengin oldum. Hepsini yoksullara bağışlayacağım” dedi.

Endonezya Yüksek Mahkemesi, Amerikan Time dergisini, Suharto ve ailesiyle ilgili olarak 1999’da yaptığı yolsuzluk haberinin Suharto’nun itibarını zedelediği gerekçesiyle Eylül ayında tazminata mahkûm etmişti.

Time’ın, mahkemenin kararına itiraz etmeyi planladığı belirtildi.

/ CAKARKA

02.11.2007


 

2 Amerikan askeri öldürüldü

Irak’ın kuzeyindeki Nineva vilayetinde yola yerleştirilen bombanın, araçlarının yakınında patlaması sonucu 2 Amerikan askeri öldü.

Amerikan ordusundan yapılan açıklamada, olayda 2 askerin de yaralandığı belirtildi. Irak’ta geçen ay 36 Amerikan askeri ölmüştü. Bunun, Mart 2006’dan bu yanaki en düşük rakam olduğu kaydediliyor.

/ BAĞDAT

02.11.2007


 

ABD’de çocuk tutuklulara pranga

ABD’deki çocuk mahkemelerinin çoğunun, ufak tefek suçlar yüzünden tutuklanan çocukları prangaya vurdurduğu ortaya çıktı.

“Northwestern University”den Profesör Cathryn Crawfor’un yaptığı araştırmaya göre, mahkemeler çocuklara mütemadiyen pranga takılmasını emrettiği gibi, çocukları avukatla görüşmekten de men ediyor. Araştırma, çocukların çoğunun, gözaltı süresi sonunda cezaevine gidip gitmeyeceğinin belli olacağı ilk duruşmaya avukatsız çıktığını gösterdi. Dâvâ hazırlığı aşamasında da çocuklara nadiren avukatla görüşme fırsatı veriliyor. Prof. Crawfor, çocukların neredeyse tamamının ilk duruşmada suçu kabullendiğini belirtti.

/ CHİCAGO

02.11.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri