Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

TBMM, DTP ve “ovada siyaset yapmak”

(...)22 Temmuz’un ortaya çıkarttığı TBMM’nin “temsil yeteneği”nin en çarpıcı göstergelerinden biri DTP’nin bir grup kuracak ölçüde Parlamento’da yerini almasıydı.

DTP’nin ne olduğu, kim olduğu bir “sır” değil. Kimliği ve ne olduğu bir sır olmayan bu siyasi organizmanın TBMM’ye girmesi, “dağda savaşacaklarına ovada siyaset yapsınlar” şeklinde sloganlaştırılan ve doğru anlayışın somut biçimde teyididir.

Başka hiçbir neden olmasa bile, sırf bu nedenle, DTP’ye “PKK’yı terörist ilân et” diye bastırılmasının, “dayatma”ya muhatap kılınmasının gereği ve yararı yoktur. DTP’yi “ilginç” yapan ve Türkiye’nin önündeki “demokratik süreç” bakımından “işlevsel” kılabilecek olan, şayet PKK yasal bir siyasi parti olarak seçimlere katılabilse, ona oy verecek olanlardan oy alan bir parti olmasıdır.

Dolayısıyla, DTP’nin “işlevselliği”, PKK’yı “terörist ilân etmek”ten değil, PKK’nın “silahsızlandırılması”nda “rol alabilecek” olmasından geliyor. Sırrı Sakık’ın önceki gün TBMM’de yaptığı konuşma ve kullandığı sözcükler, tam da bu bakımdan üzerinde durulmaya değer nitelikte.

***

Sırrı Sakık, parlamento kürsüsünde, “Bu ülkenin bir de PKK gerçeği var” dediği vakit, Ak Parti sıralarından tepkiler geldi. Doğru söylüyordu. Yok mu? “Sevimsiz” bir gerçek olsa da, gerçek. Var. Nitekim, o da, “Eğer, Başbakan ABD’de Bush ile baş başa PKK’yı konuşuyor ise, biz de burada konuşmalıyız. Bu bizim sorunumuzdur. Onu silahsızlandırmak boynumuz borcudur. Biz silahı, şiddeti savunmuyoruz. Onu da silahtan, şiddetten arındırmak bizim görevimiz ise, konuşarak anlaşarak halledeceğiz” dedi.

Doğru söylüyor. Ülkede, nâhak yere dökülen kanlardan, insanların haklı olarak PKK’ya duyduğu öfke, “siyaset üretim merkezi” olması gereken TBMM’de bu konunun tüm boyutlarıyla ele alınması ve “PKK’nın silahsızlandırılması”nın konuşulmasına engel olmamalıdır. Bu “olgu”, TBMM’de konuşulmazsa, nerede konuşulacaktır?

TBMM, “tek sesli bir koro” gibi konuşacaksa, “çoğulculuk”tan, “demokrasi”den söz etmenin gereği kalmaz. Elbette, TBMM’de farklı ve bazılarının hiç hoşuna gitmeyen düşünceler seslendirilecektir. “Dağda savaşacaklarına, ovada siyaset yapsınlar” demek, TBMM’de farklı düşüncelerin açıkça ortaya konmasının güvence altına alınması anlamına gelir.

Sırrı Sakık, “Bir radyoda Kürtçe şarkı yayınlandığı için RTÜK’ün o radyoya yayın yasağı getirdiğini” hatırlattıktan sonra, “Hiç vicdanınızın sesini dinlediniz mi, hiçbir dönem kendinizi Kürtlerin yerine koydunuz mu? Biraz empati yapalım. Empatinin Kürtçesi ‘nefs u qıyas.’ Burada Türkçe yayın yapan televizyon Kürtçe yayın yapsa kıyamet mi kopardı?” diye haykırırken de haklı.

Ayrıca, “Cumhurbaşkanı’nın dediği farklılıklar, kravat değil, kültür ve dildir. Başbakan, 75 Kürt milletvekili olduğunu söylüyor. Uçakta aklına Kürtler geliyor. Burada siz niye hatırlamıyorsunuz? Kürt milletvekilleri niye konuşmuyor?” diye haykırırken de, yerden göğe kadar haklıydı.

Ak Parti iktidarının, 22 Temmuz’la elde ettiği “Kürt temsili”nden sonra, bugüne dek yaptığı gibi, bildik, basmakalıp, geleneksel “devlet söylemi” ile “Kürt sorunu”na yaklaşımı çok daha uzun süremez. Böyle bir yaklaşımın sonuç vermediği ve işleri “kangren” haline getirdiği, vardığımız nokta ile ortada.

***

Buradaki zorluklardan birisi de, Sırrı Sakık’ın önemli konuşmasının ne ölçüde DTP’yi ifade ettiği sorusunun net bir cevabı olmaması. Birçok DTP yetkilisi ve sözcüsü, “PKK’nın silahsızlandırması”nda rol almaktan ziyade, işlevlerini “PKK propagandistliği” ve “PKK’ya meşruiyet kazandırılması” gibi algılıyor ve öyle kullanıyorlar.

DTP’nin “tek sesli” bir yapı olmadığı seziliyor. Böyle bir durumda, yapılması gereken ve özellikle Ak Parti’nin üzerine düşen Sırrı Sakık’ın dillendirdiği “yaklaşımı” güçlendirmek ve meşrulaştırmaktır.

Çünkü, bugünkü Türkiye’de hiçbir şey, hiçbir öncelik “kanın durdurulması”ndan, ülkemizin büyük topluluklarının arasında ekilebilecek “husumet tohumları”nın engellenmesinden daha değerli değildir.

Referans, 7 Aralık 2007

Cengiz ÇANDAR

08.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  “Çeteler rejimi”

  28 Şubat sona erdi, 12 Eylül’e devam

  TBMM, DTP ve “ovada siyaset yapmak”

  Türbanlaşma-çeteleşme

  Ayrımcılığın adı “modernlik” olunca...


 Son Dakika Haberleri