Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Askerlerin seçilmişlere hesap vermediği bir rejim demokrasi değildir

Ak Parti'nin yeni anayasa taslağının açıklanması biraz daha gecikirse, korkarım, 12 Eylül rejimini nihayet tasfiye edecek bir sivil anayasaya kavuşma hayalini büsbütün terketmemiz gerekecek.

Son olarak. Hürriyet'in dünkü manşetinden okuduk ki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'iradesini' kullanmış, Bilim Kurulu'nun Ak Parti'ye sunduğu taslakta değişikliğe giderek, Yüce Divan'da yargılanabilecek kişiler listesinden genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının çıkartılmasına karar vermiş.

"Miş" diyorum, zira benim dün Ankara'da görüştüğüm Ak Parti yöneticileri, bu manşeti birebir doğrulamaktan imtina eden bir üslupla "Başbakan nihai kararını vermedi" diyorlardı.

Hatta Başbakan'a yakın bir kaynaktan şu yorumu dinledim: "Hürriyet'in manşetini, gazetenin temennisi saymak, bir tür ön alma operasyonu, Başbakan'ı ofsaytta bırakma çabası olarak değerlendirmek mümkün."

Taraf'ın Ankara Bürosu'ndan Erdem Gül de, anayasa çalışmasından haberli Ak Partililer nezdinde yoklama yaptı ve benzer bir sonuca ulaştı.

Buna karşın, görüştüğümüz Ak Partililerin haberi doğrudan yalanlamaması, Başbakan'ın sonunda Hürriyetin duyurduğu şekilde irade kullanabileceğine dikkat çekmeleri önemliydi.

Bana öyle geldi ki gerçekten de bir ofsayt durumu olacak; askeri bürokrasinin en üst kademesinin Yüce Divan'da yargılanması yeni anayasada da engellenecek.

***

Bu öngörüden hareket edince, Hürriyetin Ak Parti'den üst düzey bir yöneticiye dayandırdığı açıklama üzerine düşünmekte yarar var. Söz konusu yönetici, Yüce Divan'ın "siyasi" bir yargılama yeri olduğunu, dolayısıyla komutanlara Yüce Divan'da yargılanma yolu açılmasının "ciddi komplikasyonlara yol açabileceğini" söylemiş.

Oysa hukukçular böyle düşünmüyor. Taraf Ankara Bürosu'ndan Sibel Hürtaş'ın sorularını yanıtlayan Profesör Yavuz Atacın değerlendirmesi, "ciddi komplikasyon" şifresini hukuki bazda değil, sivil-asker iktidar dengeleri bazında anlamamız gerektiğini hatırlatıyor bize.

Anayasa taslağını hazırlayan Bilim Kurulu üyelerinden olan Atar'a göre, "Yüce Divan'da üst düzey bürokratlar ve devlet adına görev yapanların yargılanması bir prensip. Dolayısıyla askerler de burada yargılanabilir. Asker olması ayrı bir istisnaya tabi tutulmasını gerektirmez."

İşin hukuki yorumu buyken, Başbakan

taslağın ilgili düzenlemesinde geri adım atarsa, bunu yine Atar'ın deyişiyle "Anlaşılan siyasiler gerginlik istemiyor" diye yorumlayabiliriz.

Tabii, bir de "Yüce Divan'ın siyasi bir yargılama yeri" olduğu iddiası var. Atar ona da karşı çıkıyor: "Yüce Divan siyasi bir mahkeme olamaz. Eğer olsaydı birtakım bürokratlarda burada yargılanamazdı."

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Alifeyyaz Osman Paksüt de, Atar'la hemfikir: "Yüce Divan ceza yargılaması yapan bir yüksek mahkemedir; siyasal karar veren bir merci değildir."

Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının Yüce Divan'da yargılanmasının

yolunu kapalı tutmak, bu görevdeki kişileri fiilen "hukuk önünde hesap vermekten muaf" kılmak anlamına geliyor.

Zira yürürlükteki Askeri Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası, en üst düzeydeki komutanların, özellikle de genelkurmay başkanının yargılanması önünde engel.

Yasa, görevdeki bir subayın yargılanabilmesini komutanının iznine bağlıyor. Yani bir kuvvet komutanının yargılanabilmesi ancak genelkurmay başkanı izin verirse mümkün. Genelkurmay başkanının ise üstü yok, dolayısıyla, görevdeyken yargılanmasına izin verebilecek kimse de yok.

Öte yandan, Hürriyet in haberindeki "Yüce Divan siyasi merci, dolayısıyla askerler buraya çıkarılamaz" gerekçesi, her ne kadar hukuki açıdan yanlış bir saptamaya dayansa da, ima ettiği mantık ayrıca sorgulanmayı hak ediyor.

Zira bu özürlü mantık, askerlerin siyasi ortamlarda hesap vermesine kapalı. Başka deyişle, maaşını vergilerimizle ödediğimiz, uygulamaları ulusal güvenliğimizi ilgilendiren genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının, demokratik temsilcilerimize "hesap vermemesi" gerektiğini kabullenen bir mantık bu.

Oysa askerin seçilmişlere hesap vermediği bir rejimin adı demokrasi değildir.

Böyle bir rejim, 'Şemdinli' gibi askerin açıkça hukuku çiğnediği, 'Dağlıca' gibi komutanların tavrının, hata, ihmal ve hatta komplo çağrıştırdığı olayların siyasi süreçte sorgulanmasına imkân vermez.

***

Son 13 yılı Washington'da gazetecilik yaparak geçirdim; bir bakıma, "asker siyasetçiye hesap vermez" mantığının reddini esas alan bir sisteme her gün tanıklık ettim.

Amerikan demokrasisi, 11 Eylül sonrasında, Beyaz Saray'ın militer kararlarıyla çok örselendi. Yine de, Washington'da gün geçmiyor ki bir komutan, (sık sık da genelkurmay başkanının kendisi), Senato'nun veya Temsilciler Meclisi'nin önüne çıkmasın; Kongre üyelerinin karşısında, sorumlusu olduğu askeri uygulamalar konusunda hesap vermesin, eleştirileri dinlemesin, ayrıntılı soruları bir bir yanıtlamasın.

Bazen benzeri bir sahnelerin TBMM çatısı altında da yaşandığını hayal etmiyor değilim.

Doğrusu, Şemdinli'nin, Dağlıca'nın, hatta Ayışığı'nın, Sarıkız'ın Meclis komisyonlarında sorgulandığı, komutanların milletvekillerinin sorularını bir bir yanıtladığı bir Türkiye hayalini seviyorum.

Taraf, 18 Ocak 2008

Yasemin Çongar

19.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Askerlerin seçilmişlere hesap vermediği bir rejim demokrasi değildir

  Hâlâ susacak mısınız?

  MHP'nin formülü türbanı çözemez

  Askere göre, örtü çağdışı

  Sözün bittiği yer


 Son Dakika Haberleri