Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Hâlâ susacak mısınız?

'Siyasal simge' tartışmaları üzerine çok yazdım, çok konuştum. İkna olma niyeti ve kapasitesi olanlara bol bol yetecek kadar...

O yüzden bugün ne Başbakan'ın "Velev ki siyasal simge olsun" sözünün ne kadar doğru olduğunu yazacağım, ne de bu söz üzerine Ak Parti'yi suç üstü yakalamış gibi sevince kapılan ve taze bir coşkuyla türban taarruzuna geçen muhalefete çatacağım.

Bugün sözüm, türban yasağının yanlış olduğunu yıllardır için için bilen ama bir türlü açıkça ifade etmeyen; "laikçi" çevreleriyle, eşleriyle dostlarıyla ters düşmeyi göze alamadıklarından, "İslamcılar"la ittifak halinde görünmekten korktuklarından susmayı sürdürenlere...

Sözde çağdaş kadın örgütlerine, demokrat geçinen sivil toplum kuruluşlarına, "ilerici" aydınlara, "başı açık" milyonlara sitem etmek istiyorum bugün. Bakıyoruz, yeniden alevlenen türban tartışmalarında yine malum saflaşma... Bir yanda başörtülüler ve Ak Parti öbür yanda ise yeminli türban karşıtları, yani bir kısım medya, yüksek yargı mensubu, küçük bir grup STK ve CHP...

Peki toplumun büyük çoğunluğu nerede? Bütün anketlerde her yüz kişiden 70-80'ini oluşturan ve üniversitelerde türban serbestisini savunan koskoca kitlenin tutumunu ortaya koyabilme kanalları hiç mi yok?

On milyonlarca insan hiçbir sivil toplum örgütü tarafından temsil edilmiyor mu? "Yenileşme"den söz edip duran sol nerede?

Baş örtme hakkını savunmanın solcu olmakla, ilerici ya da sosyal demokrat olmakla çelişmediğini, tam tersine bunun gereği olduğunu hâlâ içlerine sindiremediler mi? Bu saflaşma çoktan "yasakçılarla başörtülüler" saflaşması olmaktan çıkarabilir, "yasakçılar ve özgürlükçüler" saflaşması haline gelebilirdi, gelmeliydi.

Bu, türban sorununun çözümü açısından belirleyici öneme sahipti. Ama sadece bu da değil... Böyle bir gelişmenin pratik sonuçlarından daha önemli olan şey, solun ideolojik alanda yaptığı açılıma yapacağı katkıydı. Çünkü artık açıkça ortada ki, solda bir yenilenme yaşanacaksa eğer, bunun en temel unsurlarından biri doğru bir laiklik anlayışı; inanç ve ibadet özgürlüğünün temel bir özgürlük olarak içe sindirilmesi olmak zorunda. Zira, bugün demokrasinin en çetin konusu bu.

Şu anda sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada demokrasi tartışmalarının en çetin geçtiği; modernizmin en fazla çuvalladığı; Avrupa'nın en kararlı insan hakları savunucularının "sınıfta kaldığı" sınav bu noktada veriliyor.

Yıllar yılı "anti demokrasiye demokrasi tanınamaz" klişesiyle durumu idare eden "modernist" tutucular, hayatın getirip dayattığı hiçbir sorunu çözemez haldeler.

Avrupa'nın göbeğinde yaşayan 5 milyon Müslümanla ne yapacaklarını, neyi yasaklayacaklarını, neyi serbest bırakacaklarını şaşırmış bir halde birbirlerine bakıyorlar. İşte böyle bir tarihî süreçte, başörtüsü bir kez daha simge haline geldi: Özgürlükçü solla totaliter sol arasındaki ayırımın simgesi...

Türkiye'deki sol kanat içinde din ve inanç özgürlüğüne sahip çıkma yönünde bir değişim yaşanması; topyekun bir "aydınlanma" yaşanmasa bile, hiç değilse bir kanadın sol içindeki totaliter çizgiye karşı çıkıp özgürlükçü bir açılım yapması, solun kendi kaderi açısından son derece olumlu olurdu. Yakın geçmişte, solun bazı kesimlerinden, bazı büyük sendika ve derneklerden bu yönde bazı açılımlar gördük ve sevindik.

Ama ne yazık ki, bu tutumlar "namusu kurtarmak" için yapılan açıklamalar olmanın ötesine geçmedi. Bu kuruluşlar tutumlarını ısrarla ve yüksek sesle ortaya koymadılar; bir mücadele alanına dönüştürmediler; malum saflaşmayı kırmak ve özgürlükçü olup olmamak noktasında yeni bir saflaşma haline getirmek için hiçbir çaba göstermediler. Şimdi kritik bir aşamadayız.

Ak Parti türban sorununu anayasa yoluyla çözmeye kararlı görünüyor. Onu bu haklı mücadelesinde yalnız bırakmamak kendine demokrat diyen, özgürlükçü diyen herkesin görevi. Yıllardır sözünü ettiğimiz "toplumsal konsensüs"ün bütün ifade kanallarını kullanarak, kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları aracılığıyla kendini somut bir biçimde ortaya koymasının zamanı.

Türban meselesinin Ak Parti'yle CHP ve devletin bir kesimi arasında bir hesaplaşmaya dönüşmesine seyirci kalırsak bunun bedelini demokrasimiz. Yani hep birlikte öderiz.

Bugün, 18 Ocak 2008

Gülay Göktürk

19.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Askerlerin seçilmişlere hesap vermediği bir rejim demokrasi değildir

  Hâlâ susacak mısınız?

  MHP'nin formülü türbanı çözemez

  Askere göre, örtü çağdışı

  Sözün bittiği yer


 Son Dakika Haberleri