Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Çeteler

Hayatımızı, yaptığımız tercihler belirler. Önümüzde uzanan onlarca belki de yüzlerce yoldan hangisine sapacağımıza karar vermek ve bunu uygulamak, bizimle birlikte çevremizdeki her şeyi de etkileyip değiştirir.

Doğru bir tercih, çevremizi de bizimle birlikte ve bizim istediğimiz biçimde şekillendirir.

Yanlış bir tercih ise bütün çevremizi ve hayatımızı hiç de istemediğimiz bir mecraya doğru sürükleyebilir.

Onun için attığımız her adımın mutlaka bir sonucu ve bir tepkisi olacağını baştan bilmemiz gerekir.

O anda içinde bulunduğumuz duruma ya da şartlara göre, uzun vadeli sonuçlarını hiç düşünmeden yapacağımız bir tercih o anı kurtarabilir, bizi rahatlatabilir ama hayatımızın ondan sonraki gelişiminin denetimini de bizim elimizden alabilir.

Yanlış bir tercih yapmışsak, ondan sonra nasıl yaşayacağımızı büyük ihtimalle başkalarının kararları belirler.

Yanlış tercihlerin en korkunç sonucu, amacımızla kendi aramıza başkalarının iradelerini sokmaktır.

Bu, insanlar için geçerli olduğu gibi devletler ve hükümetler için de geçerlidir.

Yanlış tercihler yaptıklarında yanlış sonuçlar alırlar.

Kendi ülkelerinin yönetimini kaybederler.

Kaderlerini başkalarının kararları belirler.

Türkiye yaklaşık her ciddi konuda yanlış tercih yaptı.

Karşılaştığı her sorunu "o an" için çözmeye çalıştı.

Uzun vadeli düşünemedi.

Ve, her zaman olduğu gibi "o anı" düşünmek, geleceği tehlikeye attı.

Çünkü "kısa vadeli" çözümler çözüm değildir, aksine yeni ve daha büyük bir sorun yaratmak anlamına gelir.

Hatta bazen daha önceden varolmayan yeni sorunlar doğurur.

Özellikle son yirmi yılda Türkiye sorunlarını "hukuk dışına" çıkarak çözmeyi tercih etti.

Her seferinde de daha büyük bir sorunu oldu.

Devlet içinde çeteler kurdu, Susurluk felaketini yarattı.

Bu sorunu "çözmemeyi" tercih etti sonra.

Üstünü kapattı sadece.

Susurluk da toprağa gömülmüş uğursuz bir tohum gibi sürekli olarak yeni hukuksuzluklar yetiştirdi.

Şemdinli felaketine biz Susurluk üstünden geldik.

Şemdinli'yi de çözmemeyi tercih ettik.

Devlet görevlileri, hukukun kendilerine dokunamayacağına inandı.

Bu yanlış tercihlerin sonucunda ne oldu peki?

Dün bizim gazetede Mehmet Elkatmış'ın Neşe Düzel'e söylediği gibi Türkiye'nin her yanını çeteler sardı.

Elkatmış'a göre bugün Türkiye'de "binlerce" çete var.

Kürt sorununu "çözmek" için yapılan yanlış bir tercih, hem Kürt sorununun büyümesine hem de Türkiye'nin bir çeteler bataklığına dönmesine neden oldu.

Asıl sorun çözülemediği gibi çözülmesi çok zor yeni bir sorun daha yaratıldı.

Bu çetelerin hemen hemen hepsinin içinden bir devlet görevlisi çıkıyor.

Binlerce devlet görevlisinin çetelerle çalıştığı anlamına geliyor bu.

Binlerce "çeteci" devlet görevlisi ne demek, biliyor musunuz?

Devlet iflasa yaklaştı demek.

Hrant Dink suikastında bu iflası çok açık bir şekilde gördük biz.

Katillerin devlet görevlileriyle yakın ilişkiler kurduğu ortaya çıktı.

Katilin eline bayrak verip resimler çektirdiler.

İngiltere'de bir İskoç yazarını vuran katilin, elinde İngiliz bayrağı, yanında İngiliz polisiyle resim çektirdiğini düşünsenize...

Düşünemezsiniz bile.

İngiltere ile aramızda böyle bir fark olması çok mu onur verici?

Yapılan yanlış tercih, gelişmişlikle aramızdaki mesafeyi biraz daha açtı.

Şemdinli'yi görmeyen, Dink'i öldürtenleri yakalamayan. Dağlıca baskınının hesabını sormayan hükümet ise siyaset yapabilmek için daracık bir alana sıkıştı.

Kendi yanlış tercihleri, kendi iktidarını kaybetmesine yol açtı.

"Anlık" hesaplarla işi idare edeceğim derken çok istediği iktidarı iyice elinden kaçırdı.

Türkiye yönetilmesi zor bir ülke haline geldi.

Şimdi "birileri" Türkiye'yi ve hükümeti sıkıştırmak istediğinde eldeki çeteleri kullanarak bombalar patlatıyor, insanları vurduruyor.

Ülke de hükümet de çaresiz kalıyor.

Ancak başka devletler araya girerse sorun çözülebiliyor.

Türkiye, sorunlarını çözebilmek için iyiden iyiye başkalarına muhtaç duruma düşüyor.

Bu, yanlış tercihlerin sonucu.

Peki, ne olacak?

Yanlış tercihlerde ısrar edildiği sürece yanlış ve istenmeyen sonuçlar elde edilecek.

Doğru tercih ne?

Hukuka sahip çıkmak.

Bunu, bu iktidar yapabilir mi?

Bu kadar yanlış tercihten sonra zor gözüküyor.

Yanlış her adım, insanı amacından biraz daha uzaklaştırır, insanın hayatını biçimlendirme gücünü biraz daha azaltır.

Doğru tercihi yapmak ve ona kararlılıkla sahip çıkmak biraz daha zorlaşır.

Gene de her zaman bir ümit var.

Yeterli aklı ve cesareti gösterip, durumu toparlamak mümkün.

Ama şu soru tabii ki dehşet verici:

O kadar akıl ve cesaret olsaydı bu kadar çok yanlış tercih yapılır mıydı?

Taraf, 22.1.2008

Ahmet Altan

23.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Asker ve başörtüsü

  Hukuka saygı, 'ordu karşıtlığı' değildir!

  2008'de sekiz hedef

  Çeteler

  Bu bir kriz değil, buhran


 Son Dakika Haberleri