Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 16 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

13 Şubat’ın perde arkası

8 Şubat tarihli ‘Sırlar odasında sürpriz görüşme’ başlıklı yazım, kamuoyunda büyük heyecan yarattı. 6 Şubat’ta TBMM Genel Kurulu’nda türbanla ilgili anayasa değişikliği teklifi görüşülürken, Ankara’nın bir başka köşesindeki özel toplantıya dikkat çekmiştim.

Şöyle dedim: ‘Şehir merkezine uzak bir köşede gerçekleşen görüşmede öyle iddialar gündeme geldi ki; resmiyet kazanması halinde, meclis gündemindeki konuyla da ilintili bir kritik davanın seyrini değiştirebilir, hatta ‘domino’ etkisi yaparak Ergenekon’a kadar uzanabilir.’

Sonra bazı sorular sıraladım.

Yazımı ise şöyle bağladım: ‘Bu sorulara verilen cevapların ‘itirafa’ dönüşmesi ihtimal dahilinde. Onun için 13 Şubat’ı iple çekiyorum. Önce o günü bir görelim...’

Taraf Gazetesi’nin tecrübeli röportaj yazarı Neşe Düzel’e bu bölümle ilgili yaptığım açıklamalar da 13 Şubat tarihli Taraf Gazetesi’nde yer aldı. Yine orada, bu açıklamayı ‘ihtimal’ olarak ifade ettim.

Peki ne oldu? Evet, bir itiraf gelmedi. Bu da bir ihtimaldi. Maalesef, bu durumu Ergenekon’un medya uzantısı karanlık çağ, suistimal etti. Bu mevzua girmeyecektim, ama beni mecbur kıldılar. Her şeyi yazacağım, bu da onlara kapak olsun.

Görüşme Sincan’da yapıldı

Danıştay davası sanıklarından Osman Yıldırım, aynı davanın sanıklarından Süleyman Esen’e mesaj gönderdi: ‘Duruşmalarda avukatını yakından takip ediyorum. Tavrını çok beğeniyorum. Beni kendisiyle görüştürebilir misin?’

O sırada Yıldırım’ın avukatı yok. Sanık Esen, konuyu avukatı Mehmet Eren’e açtı. Eren, bu talep karşısında çok şaşkındı. Ama kabul etti. 6 Şubat Çarşamba günü sözleştiler. Eren, o gün saat 15.30’da Yıldırım’a gitti. Sincan F Tipi Cezaevi’ndeki bu görüşme baş başa geçti. Herhangi bir sürprize karşı Eren, gardiyanları kapıdan ayrılmamaları konusunda uyardı. Çünkü, Yıldırım’la ilk kez görüşüyordu.

16.55’e kadar süren görüşmede Yıldırım, inanılmaz iddialarda bulundu: ‘Mehmet Bey, beni şu çocuğun (Alpaslan Aslan) altında harcıyorlar. Bu çocuk kim ki, beni yönetecek?’ Bu kez avukat sordu: ‘Konuş o zaman, seni kim engelliyor?’ Yıldırım: ‘Birkaç defa konuşmak istedim beni sürekli engellediler.’

Eren, bunun üzerine şu öneride bulundu: ‘13 Şubat’ta duruşma var. İster hakimlerin önünde çık konuş ister yazılı olarak dilekçe ver.’ Yıldırım, ‘Tamam söz, duruşma günü konuşacağım. Bakalım dilekçe de verebilirim’ dedi.

Veli Küçük bombası

Bu mutabakattan sonra laf, nelerin konuşulacağına geldi. Ener ‘Ne biliyorsun?’ diye sordu, Yıldırım başladı konuşmaya: ‘Necip Hablemitoğlu’nu kimin öldürdüğünü biliyorum. Açıklarsam yer yerinden oynar.’

Sonra devam etti: ‘Bu Danıştay olayı ve Cumhuriyet Gazetesi’ne bomba olayı olmadan önce 27 Nisan’da (2006) Ataşehir’de gizli bir toplantı yaptılar. O toplantıda Veli Küçük de vardı.’

Avukat, küçük dilini yutacak gibi oldu: ‘Nereden biliyorsun? Senin bu işlerden nasıl haberin oldu?’

Yıldırım anlattı: ‘Bu ekibi çok iyi tanırım. JİTEM’cilerle ilişkilerim vardır. Pek MİT’i, emniyeti tanımam.’

Ya Alpaslan Aslan?

‘Birlikte tahsilat yapardık’ diyen Yıldırım, şunları söyledi: ‘Alpaslan’la çok tahsilat yaptık. ATV’den 5 milyon dolar, Mustafa Süzer’den 500 bin dolar alacağım var. Ankara’ya da sık sık gelip gittik. Ankara’da bize iki astsubay yardım ederdi.’

Ener, ‘Kim bu astsubaylar?’ diye sordu. Yıldırım: ‘İsimlerini söyleyemem. Tuncay Özkan’ın ‘MİT’in Gizli Tarihi’ isimli kitabını okursan orada görürsün.’ Yıldırım, Ener’in ‘ Bu kitap çok kalın, sayfasını söyle bari oradan bakayım’ dese de pek ayrıntıya girmedi.

Mahkemede şaştı

Sonra ne olduğunu hep birlikte izledik. Osman Yıldırım, 13 Şubat günü Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki karar duruşmasında, tam tersini söyledi. Karar açıklandıktan sonra Mahkeme Başkanı Hakim Orhan Karadeniz’e doğru bağıran Yıldırım, ‘ İngiliz p... kurduğu devleti başınıza yıkacağız. Laik düzeni başınıza yıkacağız. Getirdiğim tanıkları neden dinlemediniz? Sen de onların p....n.’

Davayı bitiren Karadeniz, tam yerinden doğrulup kalkmak üzereyken, birden durup Yıldırım’ın bu sözlerini zapta geçti. Sonra jandarmaya ‘Şimdi alın götürün. Benim kimseden korkum yok’ dedi.

Tetiği çeken Alpaslan Aslan’ın ‘Gül ve Erdoğan’dan Türkiye’ye şeriat getirmelerini istiyorum. Genelkurmay’dan da şeriatı engellememesini talep ediyorum’ şeklinde bazı gazetelere ‘son söz’ olarak manşetten yansıyan açıklamalarını zaten biliyorsunuz.

Hayatları boyunca iki rekat namaz kılmayan, eşlerine, kızlarına, kız kardeşlerine ‘başınızı örtün’ bile demeyen, kimi alkolik, kimi esrarkeş, kimi mafya bozuntusu isimlerin hep bir araya toplanarak ‘şeriat devleti’ özlemiyle cinayet işlemelerini, herhalde en iyi açıklayacak olan Ergenekon’dur.

Bir de medyadaki çapulcu takımıdır.

Çünkü; Birilerinin, aradan geçen 5 gün içinde Osman Yıldırım’ın nasıl değiştiğini izah etmesi gerekir.

Star, 15 Şubat 2008

Şamil Tayyar

16.02.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Ortak paydamız demokrasi

  Önce yargı demokrat olmalı

  13 Şubat’ın perde arkası

  1 numara

  Provokatör

  Tahrikler ve yüksek gerilim


 Son Dakika Haberleri