Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Erdoğan: İnkılâp tarihini okuyun

Başbakan Erdoğan, “88 yıl önce, Atatürk ve dâvâ arkadaşlarının tereddütsüz benimsediği”ni ileri sürdüğü millî egemenlik ilkesinin içinin boşaltıldığını belirterek, “Biz laikliği millet oyuyla mı getirdik?” diyenlere hitaben, “Onlara dönüp, Atatürk’ü, millî mücadele ve inkılâp tarihimizi yeniden okumalarını tavsiye ediyorum” diye konuştu.

Erdoğan, partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmada, milli egemenlik fikrinin, parlamenter demokrasinin olmazsa olmazı, vazgeçilmezi olduğunu ifade etti. Demokrasiyi, ‘’siyasi idarenin, meşruiyetini millete, topluma, halkın iradesine dayandıran bir düzen’’ olarak tanımlayan Erdoğan, demokratik istemlerde, meşruiyetin kaynağının millet olduğunu vurguladı. Erdoğan, millet iradesinin oluştuğu yerin de seçilmiş meclis olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Onun için çatısı altında bulunduğumuz bu yüce Meclis, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizin kalbidir. Demokrasinin mümkün olabilmesi, millet dışında bir siyasi meşruiyet kriterinin dışlanmasını gerektirir. Siyasi meşruiyeti keyfilikten ve şahsilikten arındırarak, milleti meşruiyetin yegane kaynağı haline getirmeden, demokrasiden söz edilemez. İşte bu sebeple milli egemenlik, demokrasiyi mümkün ve zorunlu kılan bir ilkedir.” Meclisin varlık nedeninin, millî egemenliğin güçlendirilerek sürdürülmesi, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işler kılınması için emek sarf edilmesi olduğunu kaydeden Erdoğan, ‘’Zaman zaman Türkiye’de millî iradeyi değersiz hale getirmek, milli egemenlik fikrini aşındırmak isteyen demokrasi dışı yaklaşımların revaç bulmaya başladığını görebiliyoruz. Cumhuriyet, laiklik, demokrasi gibi ortak değerlerimizin tartışmaya açılarak milli egemenliğin gölgelenmeye çalışıldığı süreçlere şahit olabiliyoruz’’ diye konuştu. Erdoğan, millet egemenliğine dayalı temsili demokrasiyi benimsemiş siyasi ve toplumsal aktörlerin asla düşünemeyecekleri, asla ifade edemeyecekleri otoriter-dayatmacı sözde fikirlerin, bu konjonktürde gündeme daha rahat sokulabildiğini belirtti. ‘’88 yıl önce, Atatürk ve dava arkadaşlarının tereddütsüz benimsediği millî egemenlik ilkesinin içi, çeşitli özel gerekçelerle ve çıkar mücadeleleri adına boşaltılıyor, sulandırılıyor’’ görüşünü dile getiren Erdoğan, heyecana kapılıp, ‘’Biz laikliği millet oyuyla mı getirdik’’ diyenlerin bile çıktığını söyledi. Erdoğan, ‘’Onlara dönüp, Atatürk’ü, millî mücadele ve inkılap tarihimizi yeniden okumalarını tavsiye ediyorum’’ dedi.

Erdoğan, muhalefetin, her konuda ret cephesi haline geldiğini, bunun, ‘’Bana yar olmayanı, kimseye yar etmem’ anlayışı’’ olduğunu belirterek, ‘’Bu, iktidarın su içme ihtimali olan her kuyuya zehir atma gayretidir. Bazı muhalefet partilerinin gerçekçilik zemininden uzaklaşmasını, halkla buluşabilecekleri mecraları bir türlü yakalayamamalarına bağlıyorum’’ diye konuştu.

/ ANKARA

23.04.2008


 

İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLER

Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonunda kabul edilen raporda, Türkiye'ye bir kez daha reformları hızlandırma çağrısı yapılarak, yeni sivil anayasa hazırlığının “insan hakları ve özgürlüklerin korunmasını anayasanın merkezine yerleştirme'' açısından çok önemli bir fırsat sunduğu vurgulanıyor. Yeni anayasa çalışmasında sivil toplumun geniş katılımının sağlanması tavsiye edilen raporda, “Üniversitelerdeki başörtüsü yasağının, sivil toplumun görüşlerini temel alacak geniş çaplı bir reform paketi içinde kaldırılmaması halkın bir bölümünde endişe ve düş kırıklığına yol açtı” ifadesi kullanılıyor.

Avrupa Parlamentosu (AP) Dışişleri Komisyonunda kabul edilen raporda, Türkiye’ye bir kez daha reformları hızlandırma çağrısı yapılarak, yeni sivil anayasa hazırlığının “insan hakları ve özgürlüklerin korunmasını anayasanın merkezine yerleştirme’’ açısından çok önemli bir fırsat sunduğu vurgulanıyor.

AP Dışişleri Komisyonu, Hollandalı parlamenter Ria Oomen-Ruijten’in hazırladığı Türkiye raporunu kabul etti. Oylamada 53 ‘’evet”, 2 ‘’hayır’’ oyu ve 4 çekimser oy kullanıldı. Komisyonda kabul edilen rapor, nihai olarak mayıs ayında yapılacak genel kurulda oylanacak. Raportör, komisyondaki oylammadan önce yaptığı konuşmada, Türkiye’nin çağdaşlaşması ve hukuk devleti ilkesinin tesisi için Türkiye’den reformları sürdürmesini istediklerini belirterek, raporda adil ve dengeli olmaya çalıştıklarını söyledi. Düzenlenen oylamada, raportörün siyasal gruplarla ortak uzlaşma sağlayarak sunduğu 13 değişiklik önergesi kabul edildi. Oylamada, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni tezlerini savunan 7 değişiklik önergesi reddedildi. Kabul edilen bir değişiklik önergesinde, ‘’AKP’nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının sonuçlarından endişe duyulacağı’’ ifade edildi ve ‘’Anayasa Mahkemesi’nin kararını, hukuk devleti ilkeleri, Avrupa standartları ve Venedik Komisyonu’nun, siyasal partilerin kapatılmasıyla ilgili ölçütlerine uygun alması’’ temennisinde bulunuldu. Kabul edilen diğer bir değişiklik önergesindeyse, ‘’hükümete, reformları sürdürürken, demokratik ve laik bir Türkiye’de çoğulculuk ve farklılıklara saygı göstermesi’’ istendi ve ‘’ülkenin çağdaşlaşması için hükümete ve tüm siyasal partilere, önemli adımlarda yapıcı bir uzlaşmaya gitmesi’’ çağrısında bulunuldu. Üniversitedeki başörtüsü yasağının kaldırılmasına da atıfta bulunulan ve oylamayla kabul edilen başka bir değişiklik önergesinde de, ‘’üniversitelerdeki başörtüsü yasağının, geniş anlamda sivil toplumun görüşlerini temel alacak, geniş çaplı bir reform paketi içinde kaldırılmamasının halkın bir bölümünde endişe ve düş kırıklığı yaşatması not edildi’’ ifadesi kullanıldı.

Kabul edilen başka bir değişiklik önergesinde, DTP milletvekillerine ve belediye başkanlarına terör örgütüyle aralarına açık bir sınır koymaları istendi. Yine başka bir değişiklik önergesinde, Leyla Zana ile birlikte DTP üyesi 53 belediye başkanı hakkında, görüşlerini açıkladıkları gerekçesiyle dava açılması eleştirildi.

Yeni sivil anayasa hazırlığının ‘’insan hakları ve özgürlüklerin korunmasını anayasanın merkezine yerleştirme’’ açısından çok önemli bir fırsat sunduğu anlatılan raporda, yeni anayasa çalışmasında sivil toplumun geniş katılımının sağlanması tavsiye ediliyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘’2008’in reform yılı olacağı’’ taahhüdünün memnuniyetle karşılandığı belirtilen raporda, hükümetin parlamentodaki çoğunluğuna dayanarak reformlarda kararlı davranmasının Türkiye’nin modern demokratik refah toplumuna dönüşümünde hayati önem taşıdığı vurgulanıyor. Taslakta, ‘’demokratik yollarla seçilmiş siyasal liderliğin, iç ve dış politikayla güvenlik konularının biçimlenmesinde tam sorumluluk üstlenmesinin ve ordunun demokratik sorumluluğa saygı göstermesinin güvence altına alınmasında’’ ve TBMM’nin askeri ve savunma politikasında bu kapsamdaki tüm harcamalarda tam denetim yetkisinin tesis edilmesinde ‘’hükümetin yeni sistematik çabalar göstermesi’’ isteniyor. Türk Ceza Yasası’nın 301. maddesinin taahhütlere bağlı kalınarak öncelikle değiştirilmesi istenen belgede, ifade özgürlüğü kapsamında yeni reformların yapılmamış olması eleştiriliyor. Taslak raporda, Ergenekon soruşturmasının kararlılıkla sürdürülerek örgütün ‘’devlet organlarındaki tüm bağlantılarının ortaya çıkarılarak örgütle ilişkisi olanların yargıya teslim edilmesi’’ isteniyor. Vakıflar Yasası’nın çıkarılmasından duyulan memnuniyetin dile getirildiği taslakta, ‘’AB Komisyonu’nun metni inceleyerek gayrimüslim azınlıklarca mülklerin yönetimi, satın alınması ve üçüncü kişilere satılmış olanlar dahil geri alınmasının mümkün olup olmayacağını araştırması gerekir’’ deniliyor. Belgede, ‘’Türk hükümetine, Kürt sorununun kalıcı çözümü amaçlayan siyasal inisiyatifin öncelikli olarak başlatılması çağrısı yapılır’’ ifadesine yer verildi.

/ STRASBOURG

23.04.2008


 

Bahçeli: AB, Türkiye’yi bölecek

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye’nin AB dayatmaları ile etnik ayrışma ve millî kimliğini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğuna iddia ederek, “Düşe kalka gelinen bu aşamadan sonra, Türkiye, AB ile ilişkilerini daha fazla tahribata neden olmadan, sonu karanlık bir maceraya dönüşmeden derhal yeniden sorgulamalıdır” diye konuştu.

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, oynanan oyunun belli olduğunu belirterek, ‘’Küresel güçler, kurguladıkları gelecek projelerinin önündeki milli devlet engellerini zayıflatmak, kontrol altında tutmak veya ortadan kaldırmak peşindedirler’’ dedi. Buna ulaşmanın sözde çağdaş yorumunun ise milli devletlerin, ya alt kimliklere ve kültürlere ayrılarak sosyal ve siyasal yapısının çözülmesi, ya da milli direncin kırılması için küresel üst birliklerle yakınlaşarak egemenliğin paylaşılması olduğunu bildiren Bahçeli, Türkiye’nin, iki sürecin de aynı anda ortaya çıkardığı sorunlarla uğraşmak zorunda kaldığını söyledi. Devlet Bahçeli, Türkiye’nin ayrıca, AB dayatmaları ile etnik ayrışma ve milli kimliğini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğunu da savunarak, ‘’Bu durum ülkemizi, iki ağır tehlikeyle ve aynı anda mücadele etmek mecburiyeti ile yüz yüze bırakmıştır. Bu itibarla, düşe kalka gelinen bu aşamadan sonra, Türkiye, AB ile ilişkilerini daha fazla tahribata neden olmadan, sonu karanlık bir maceraya dönüşmeden derhal yeniden sorgulamalıdır. Bugünkü şartlar ve müzakere zihniyetinin ortaya koyduğu gerçek, mevcut millet ve devlet yapımızla Avrupa ile birlikte müşterek bir geleceği paylaşamayacağımızı işaret etmektedir’’ diye konuştu.

/ ANKARA

23.04.2008


 

Mahkeme, CHP’de 10 bin 394 kişinin üyeliğini iptal etti

Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP’nin iki ayrı Merkez Yönetim Kurulu toplantısında alınan kararla üye kaydedilen 10 bin 394 kişinin üyeliğini parti tüzüğüne aykırı bularak iptal etti.

Eski CHP Ümraniye İlçe Başkanı Erdoğan Mert tarafından açılan davanın dünkü duruşmasına, dâvâcı avukatı Tuba Ürün katıldı. Ürün’ün dâvânın kabulü yönündeki son sözlerini dinleyen Yargıç Ahmet Pınar, davanın kabul edildiğini açıkladı. Mahkemenin, dâvâ dilekçesinde 8 bin 48 kişinin üyeliğinin iptal edilmesi istenmesine karşın gelen bilirkişi raporu doğrultusunda 10 bin 394 kişinin CHP’ye üyeliğini parti tüzüğüne aykırı bularak iptal ettiği öğrenildi. Dâvâyı izleyen CHP Parti Meclisi Üyesi Erbaşar Özsoy, duruşmanın ardından yaptığı açıklamada, ‘’CHP yönetiminin, kurultay döneminde tüzüğün 12. maddesine aykırı olarak 40 bine yakın kişiyi üye kaydettiğini’’ ileri sürdü. Bunların üyeliklerinin iptali için çeşitli mahkemelerde dâvâlar açtıklarını belirten Özsoy, dünkü dâvânın da bunlardan biri olduğunu bildirdi.

/ ANKARA

23.04.2008


 

Mustafa Kumlu: Taksim işçiye açılmalı

ürk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, 1 Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda kutlanmasına ilişkin yasağın ‘’gerçekçi ve anlamlı’’ olmadığını savunarak, ‘’Türkiye, korkuyu besleyip büyüten bu yasağa son vermeli, 1 Mayıs tatil ilan edilmeli ve bu yıl Taksim Meydanı emekçilere açılmalıdır’’ dedi.

Türk-İş Başkanlar Kurulu, çalışma hayatının gündemindeki konularını ve 1 Mayıs kutlamalarını değerlendirmek üzere konfederasyon genel merkezinde toplandı. Kumlu, toplantı öncesinde yaptığı açıklamada, Türk-İş’in 1977’deki ‘’Kanlı 1 Mayıs’’ın ardından ilk kez Taksim için ısrarlı olduğunu söyledi. Türk-İş’in, artık ‘’Taksim yaralarının sarılması gerektiğine inandığını’’, Taksim’in emekçilere açılmasının ‘’korkuların aşılması, demokrasinin sınırlarının genişletilmesi’’ açısından gerekli gördüğünü ifade eden Kumlu, ‘’Taksim yasağı gerçekçi, anlamlı bir yasak değildir. Bu yasak provokasyona, teröre prim veren bir yasaktır. Türkiye, korkuyu besleyip büyüten bu yasağa son vermeli, 1 Mayıs tatil ilan edilmeli ve bu yıl Taksim Meydanı emekçilere açılmalıdır. Bu çerçevede bakanlar kurulu dün (önceki gün) açıkladığı kararını gözden geçirmelidir. Bu konudaki ısrarımız sürecektir’’ diye konuştu.

/ ANKARA

23.04.2008


 

Yazıcıoğlu: TBMM, demokrasinin sarsılmaz güvencesi

BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, TBMM’nin, demokrasinin, milli bağımsızlığın, devletin ülkesi ve milletiyle birlik ve beraberliğinin, aydınlık yarınların sarsılmaz güvencesi olduğunu ifade etti.

Yazıcıoğlu, 23 Nisan Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla yayınladığı kutlama mesajında, mlli iradenin kalesi olan TBMM’nin korunması ve güçlendirilmesinin milletin hürriyet ve istiklaline olan sadakat ve inancının bir gereği olduğunu ifade etti. Yazıcıoğlu, ‘’TBMM, demokrasimizin, millî bağımsızlığımızın, devletimizin ülkesi ve milleti ile birlik ve beraberliğinin, aydınlık yarınlarımızın sarsılmaz güvencesidir’’ dedi. Yazıcıoğlu, şunları kaydetti: ‘’Kurtuluş savaşını yönetmiş, genç bir cumhuriyetin inşasını sağlamış, cephelerde yorulmuş ve imkansızlıklar içindeki bir millete umut aşılamış, yönetme iradesini millete vererek demokrasi bilincine önderlik yapmış olan bu Meclis, her şartta bu özelliklerinden taviz vermeyecektir.’’

/ ANKARA

23.04.2008


 

Demokrasimize sahip çıkmalıyız

Hak-İş Yönetim Kurulu’nun, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla yaptığı açıklamada, ‘’Ulusal egemenlik bilinci Türkiye’nin karakteridir. Gelinen süreçte, millet olarak ulusal egemenliğimizin üzerinde hiç bir güç olmadığını bilmeli, demokrasimize, özgürlüklerimize, diyalog ve işbirliği bilincimize sahip çıkmalıyız’’ denildi.

Hak-İş Konfederasyonu’nun Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşu ve parlamenter sisteme geçişin 88. yıldönümünü yürekten kutladığı belirtilen açıklamada, ‘’ulusal egemenlik’’ gününün ‘’Çocuk Bayramı’’ olarak kutlanmasının ulusal egemenlik bilincinin küçük yaşta kazandırılması açısından büyük önem taşıdığına dikkat çekildi. Kayıtlı, şartlı, sınırlı, sorumlu bir egemenlik anlayışının cumhuriyetin ve demokrasinin geldiği düzey bakımından kabul edilemeyeceği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:

‘’TBMM’nin açılışından 88 yıl sonra Türkiye’nin parti ve sendikaların kapatılmak istendiği ya da tehdit altında olduğu bir yer olmaması gerekir. Bu girişimler, Türkiye toplumunun birikim ve gelişimine duyulan güvensizlikten kaynaklanmaktadır. Türkiye, 88 yıllık birikimine bağlı olarak tercihini, çağdaş, demokratik ve hukuk devletinin en güçlü bir şekilde yaşamasından yana kullanmalıdır. Türkiye’nin kaderi gibi gösterilen statükocu anlayış yerine modern demokrasilerde halkın gücü ve rolünü öne çıkaran sivil siyasetin belirleyiciliğinin kabul edildiği ve güçlendirildiği bir anlayış egemen olmalıdır. Türkiye’de hukuk devletinin güçlendiği, demokrasi geleneklerinin yerleştiği gerçeği unutulmamalıdır. Zira, demokrasi ve hukuka bağlılık milletimiz için dönüşü olmaz bir yaşam tarzı olmuştur. Bu nedenle, millet olarak, ulusal egemenliğimize, temel hak ve özgürlüklerimize her zamankinden daha çok sahip çıkmalıyız. Ulusal egemenlik bilinci Türkiye’nin karakteridir. Gelinen süreçte, millet olarak ulusal egemenliğimizin üzerinde hiç bir güç olmadığını bilmeli, demokrasimize, özgürlüklerimize, diyalog ve işbirliği bilincimize sahip çıkmalıyız.

Tüm milletimizin ve yarınlarımız olan çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını en içten dileklerimizle kutlarız.’’

/ ANKARA

23.04.2008


 

TBMM, özel gündemle toplanacak

TBMM Genel Kurulu bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanacak. TBMM Başkanı Köksal Toptan, Mecliste kutlamaları kabul edecek.

TBMM Genel Kurulu, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı sebebiyle saat 14.00’de özel gündemle toplanacak. Meclis Başkanı Toptan’ın açış konuşmasının ardından, TBMM’de grubu bulunan ve temsil edilen siyasî partiler adına konuşmalar yapılacak. Bu çerçevede, AKP Genel Başkanı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras ile DSP adına Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı konuşacak.

/ ANKARA

23.04.2008


 

Askere hain tuzak: 1 şehit, 5 yaralı

Hakkari'nin Çukurca ilçesi ile Şırnak-Uludere karayolunda mayın patlaması sonucunda 1 güvenlik görevlisi şehit oldu, 5 güvenlik görevlisi yaralandı.

Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan terörle mücadeleye ilişkin duyuruda, Hakkari’nin Çukurca ilçesi dağlık arazi kesiminde, önceki gün güvenlik güçleri tarafından yapılan arama ve tarama faaliyeti esnasında, terör örgütü mensupları tarafından döşenen mayının patlaması sonucu Er Ersin Selimoğlu’nun şehit olduğu, 2 güvenlik görevlisinin yaralandığı kaydedildi. Şırnak-Uludere kara yolunun Besta Taburu yakınlarında ise yolda mayın taraması yapan ekibin kontrolleri sırasında meydana gelen patlamada, ilk belirlemelere göre 2’si asker biri geçici köy korucusu 3 güvenlik görevlisi yaralandı.

/ ANKARA-ŞIRNAK

23.04.2008


 

Çöpe atılan ekmeklerle Somali doyar

Balıkesir Fırıncılar Odası Başkanı Necdet Erkan, Türkiye’deki ekmek israfının dünyanın başka bir ülkesinde görülmediğini savunarak, ‘’Türkiye’de çöpe atılan ekmek, Somali’yi doyurabilecek oranda’’ dedi.

Erkan, yaptığı açıklamada, küresel ısınma sonucu yaşanan kuraklığın gıda ürünlerinde yarattığı sıkıntının bu yıl daha fazla şekilde hissedileceğini söyledi. Tarım politikalarının yetersiz olduğunu ve bu kapsamda geçen yıl buğday taban fiyatının düşük tutulmasının ekim yapılan arazi miktarını azalttığını iddia eden Erkan, doğrudan gelir desteğinin ise çiftçileri üretime teşvik etmek yerine tembelliğe ittiğini savundu. Erkan, gıda ürünlerinde yaşanan sıkıntıların bugüne özel bir durum olmadığını belirterek, ‘’Küresel ısınma sürüyor. Ülkemizi ileride daha zor günler bekliyor. Yeni tarım politikalarına ihtiyaç var. Çiftçilerin üretime teşvik edilmesi gerekiyor’’ dedi.

Vatandaşların buğday, pirinç, mısır ve benzeri ürünleri bilinçli tüketmesi gerektiğini anlatan Erkan, Türkiye’de üretilen ekmeğin yüzde 40’ının çöpe gittiğine değinerek, şunları kaydetti: ‘’Özellikle ekmeği çok bilinçli tüketmemiz gerekiyor. Temel gıda ürünleri yetersizliği konusunda birçok sıkıntıyla karşı karşıya bulunduğumuz günümüzde ise ekmek çöpe atılmayacak kadar değerlidir. Bugün ülkemizde üretilen ekmeğin yüzde 40’ı çöpe gidiyor. Maalesef bu oran fakir ve dar gelirli ailelerin oturduğu ve varoş diye tabir edilen bölgelerde daha fazla. Çünkü bilinçsiz tüketim var. Vatandaşlar ihtiyacı kadar ekmek almalı. Bayatlaması ekmeğin çöpe atılmasını gerektirmez. Buzdolabına koyduğunuzda ekmek 3 gün boyunca küflenmez, bayatlamaz. Fırından yeni çıkan ekmeği yemek sağlıklı olmamasına karşın halkımızda sıcak ekmek yeme alışkanlığı var. Akşam aldığımız ekmeği sabah yemiyor, çöpe atıyoruz. Türkiye’de çöpe atılan ekmek Somali’yi doyurabilecek oranda.’’

Necdet Erkan, ekmek fiyatları üzerine sürekli tartışmalar yaşandığını ve ekmeğin pahalı olduğunun söylendiğini belirterek, ‘’Ekmek bulamayacağımız günleri görmekten korkuyorum. ‘Ekmek pahalı’ deniliyorsa, o zaman değerli bir şey çöpe atılmaz. ‘Ekmeğe yine zam yapılmış’ diye yakınanlar, önce ekmeğin bilinçli tüketimi için neler yapılması gerektiği konusunda çaba göstermeli’’ dedi.

/ BALIKESİR

23.04.2008


 

Taksim-Şişhane hattı için 29 Ekim hedefi

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Taksim-Şişhane arasındaki metro hattının açılışını 29 Ekim tarihine yetiştirmeyi arzu ettiklerini belirterek, ‘’Bu gerçekleşmese bile yıl sonuna kadar hattı açacağız’’ dedi.

Topbaş, Taksim-Şişhane arasındaki metro çalışmalarıyla ilgili Şişhane’de yapımı devam eden metro istasyonunda basın mensuplarına bilgi verdi. Ulaşımdaki sorunları çözecek metroyla ilgili ciddî çalışmalar yaptıklarını dile getiren Topbaş, hedeflerinin Yenikapı’dan 4. Levent ve oradan Hacıosman Mahallesi ve Çayırbaşı’na ulaşacak hattı gerçekleştirmek olduğunu dile getirdi. Yenikapı geçişiyle ilgili özellikle arkeolojik kazılardan kaynaklanan gecikmelerin yaşandığını hatırlatan Topbaş, ilk etapta Taksim-Şişhane hattını tamamlamak için çalıştıklarını ve bu hatta Ağustos ayında test sürüşlerine başlayacaklarını ve Şişhane’den Taksim’e 2,5, Atatürk Sanayi Sitesi’ne de 21 dakikada ulaşımın sağlanacağını anlattı.

/ İSTANBUL

23.04.2008


 

Varlıklar âleminde insan

Eskişehir Yeni Asya Temsilciliği tarafından düzenlenen “Varlıklar Âleminde İnsan” konferansında, insanın yaratılış mucizesi ele alındı. Prof. Dr. Orhan Ayyıldız, insanın yaratılışını slaytlar eşliğinde anlatırken, iki yarım hücre ile başlayan yolculuğun her aşamasında bir çok mucizeler meydana geldiğine dikkat çekti.

Yaratılışın Kur’ân-ı Kerim’den ve Hadis-i şeriflerden anlatıldığı şekilde meydana geldiğini, bugünkü modern ilimlerin de doğruladığını ifade eden Ayyıldız, 1400 yıl önce bildirilen bu mucize karşısında bazı ateist ilim adamlarının iman ederek İslâmiyeti seçtiklerini anlattı. Ayyıldız, Risâle-i Nurların da Kur’ân’ın bu asra bakan bir tefsiri olduğuna işaret ederek, Bediüzzaman’ın “zaman ihtiyarladıkça Kur’ân gençleşiyor” ifadesinin her gün yeni keşiflerle ispat edildiğini belirtti.

Yimpaş Otel’de gerçekleştirilen programın ikinci bölümünde, Prof. Dr. Mehmet Aybak, “İnsan ve Mahiyeti” başlıklı konferansını sundu. Yine muhteşem slaytlar eşliğinde konuşmasına başlayan Aybak, insanın mahiyetini anlatırken sık sık Âyet-i Kerimelere ve Hadis-i Şeriflere atıfta bulundu. Risâle-i Nur’un da insan hakkında çok orijinal tesbitleri olduğunu örnekler vererek anlattı.

Mehmet Aybak, “Kendini bilen Rabbini bilir” Hadis-i Şerifini okuduktan sonra, şöyle devam etti: “İnsan kendini bilmediği zaman, Rabbini de tanımıyor, Rabbini tanımayınca, insan olma vasfını kaybediyor, vahşi bir canavara dönüşüyor. Önüne geleni yutmak, ortadan kaldırmak istiyor. Nitekim 19. Yüzyılda zalimler tarafından yutulan mazlûmların kanı hazmedilemedi. Bunun sonucu olarak, iki cihan harbinde öyle bir kustu ki, Bediüzzaman’ın deyişiyle yeryüzünü kana buladı.”

Aybak, daha sonra insanın mahiyetini, fıtratına takılan Esma-yı İlâhiyeyi anlattı. İnsanda iki zıt özelliğin bir arada bulunduğuna dikkat çekti. İnsana takılan duygu ve lâtifelerin yaratılış gayesine uygun olarak istihdam edildiği takdirde, insanı âlay-ı İllîyine çıkardığını, aksi takdirde esfel-i safiline düşürdüğünü anlatan Aybak, konuşmasına şöyle devam etti:

“Felsefeciler insanı hep bir hayvan olarak tanımlamışlardır. Kimisi konuşan hayvan demiş, kimisi düşünen hayvan, kimisi de uygarlıklar kuran hayvan diye tarif etmiş. Kur’ân ise insanı Eşref-i Mahlûkât olarak tarif etmiş, onu yeryüzünün halifesi olarak taltif etmiştir. Fıtratına yerleştirdiği istidatlarla da, insanı cennete lâyık bir varlık eylemiştir. “

İnsanın analiz ve sentez gücüne sahip olduğunu anlatan Aybak, “İlim analiz, san'at sentezdir” dedi. Bediüzzaman’ın, “insan küçük bir kâinat, kâinat da büyük bir insandır” sözüne dikkat çekerek, insanın ana maddesinin de kâinattaki elementlerden meydana geldiğini, fakat her bir hücresinin dünya kadar büyük vazifeler gördüğünü, bu kıyasala ile insanın gerçekten kâinat kadar bir mahiyete sahip olduğunu ifade etti.

Dinleyicilerin büyük takdirini toplayan konuşmacılar, konferans sonunda uzun uzun alkışlandılar.

Kâmil Tuncay tarafından takdim edilen program, Yeni Asya Gazetesi Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Timur’un konuşmacılara ve misafirlere hitap ettiği teşekkür konuşması ile sona erdi.

ABDİL YILDIRIM / ESKİŞEHİR

23.04.2008


 

Köylüler vadilerine sahip çıktı

Rize'nin Çayeli ilçesi Senoz Vadisinde bulunan köylüler, vadide yapımı devam eden ‘tünel tipi HES’ projelerini, düzenlenen bir mitingide protesto etti.

Senoz Yöresi Derneği ve TEMA Rize İl Temsilciliği tarafından Seslidere’de organize edilen protesto mitingine katılan Senoz Yöresi Derneği Başkanı Dr. Mahmut Akyıldız; yöresini, köyünü, bölgesini, insanını seven biri olarak bir süreden beri gözlem yaptığını belirterek, ‘’Gelinen durumda Senoz Deresi ciddî bir sınavdan geçiyor. Bu doğa bizleri bunun için yetiştirdi. Biz bunların katledilmesine, yok edilmesine seyirci mi kalacağız, yoksa hayır mı diyeceğiz?’’ diye sordu. Senozderesi.com’un haberine göre dünyanın küresel ısınmaya doğru gittiğini, bundan sonraki savaşların ‘’su savaşları’’ olacağını hatırlatan Akyıldız, şunları söyledi: ‘’Burayı tahrip edenlerin arkasında çok büyük güçler bulunmaktadır. Maksat enerji değildir. Sizin su kaynaklarınıza el koyuyorlar. Siz asırlardır beklediniz, tapu alamadınız, ama bu taşeron firmalar sizin derenize girdikten sonra gelip sizin arsalarınızın, arazilerinizin, baba mirası topraklarınızı alacaklar.’’

TEMA Vakfı Rize İl Temsilcisi Nevzat Özer ise yörenin üç iklimin, üç bitki coğrafyasının çakıştığı bir yerde olduğunu ifade ederek, bu güzelliğin korunması gerektiğini söyledi.

Yörede Çataldere, Uzundere’nin denize kadar olan bütün akar suyunun tünel ve santral şeklinde projelendirildiğini kaydeden Özer, ‘’Bu dereleri siz ancak 500 metre ve bin metre aralıklarla göreceksiniz. Bu sadece suyun kuruması değildir. Su buradaki yeşil örtünün, ekosistemin birinci derecede önemli unsurudur. Çevre ve Orman Bakanlığı bölgedeki HES’lerle ilgili ‘ÇED raporu gereksizdir’ diyor. Binlerce bitki türü, böylesine heyelan hassasiyeti olan bir bölgede çevreye etkisi bile tartışılamaz’’ dedi.

23.04.2008


 

Güney Kore’den Kore gazilerine vefa

Bursa'da 2 Kore Savaşı gazisine, Güney Kore Hükümeti tarafından gönderilen ‘’Barış Büyükelçiliği Madalyası’’ takdim edildi.

Güney Kore’nin Ankara Büyükelçiliği’nde görevli askeri ataşe Tuğgeneral Hyun Soo Koh, Türkiye Muharip Gaziler Derneği Bursa Şubesinde düzenlenen törende, çok genç yaşta Kore’ye savaşmaya giden Türk gençleri sayesinde, Güney Kore’nin bugün demokratik ve çok gelişmiş bir ülke haline geldiğini söyledi. Koh, Güney Kore Hükümeti tarafından gönderilen ‘’Barış Büyükelçiliği’’ madalyalarını gazilere takdim etmekten onur duyduğunu ifade etti. Türkiye Muharip Gaziler Derneği Bursa Şube Başkanı Rıfat Koca da Koh’un ziyaretinden duydukları memnuniyeti dile getirerek, ‘’Kore halkı ile can kardeşliğimiz, kan kardeşliğimiz adına, Kore’de akıttığımız kanları, verdiğimiz canları helal ediyoruz’’ dedi. Konuşmaların ardından Kore Savaşı gazileri Habib Ekinci ve Ahmet Diler’e, madalyaları takdim edildi.

/ BURSA

23.04.2008


 

İstanbullular’a su tasarrufu çağrısı

İstanbul ve Su Kanalizasyon İdaresi (İSKİ), son günlerde yağışların kesilmesi ve hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi sebebiyle günlük su tüketiminde artış olduğuna dikkat çekerek, suyun tasarruflu kullanılmasını istedi.

İSKİ’den yapılan yazılı açıklamada, kentin, en kurak geçen yılın yarısı kadar yağış alması sebebiyle barajlardaki doluluk oranının 2007 yılının Kasım ayında 75 milyon 51 bin metreküp hacmiyle yüzde 8,69 seviyesine kadar indiği bildirilerek, bu tarihten itibaren başlayan yağışlar ile barajlardaki doluluk oranının 11 Nisan 2008 tarihinde yüzde 43,94 seviyesine ulaştığı kaydedildi. Daha sonra yağışların kesilmesi ile doluluk oranı ve su seviyesinin azalmaya başladığı ifade edilen açıklamada, şehirdeki barajlarda bugün itibarıyla 376 milyon 55 bin metreküp su bulunduğu bildirildi. İstanbulluların geçen yıl aldığı tasarruf tedbirleri sonucu günlük su tüketiminin yüzde 10 oranında azaldığı ve su kaynaklarının tükenmemesi için büyük bir katkı sağlandığı ifade edilen açıklamada, şunlara yer verildi: “Son günlerde yağışların kesilmesi ve hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi ile günlük su tüketiminde artış gözlemlenmektedir. Yılbaşından itibaren günlük olarak 1 milyon 800 bin ile 1 milyon 850 bin metre küp aralığında seyreden su tüketimi, 21-22 Nisan 2008 tarihlerinde 2 milyon metre küp seviyesine ulaşmıştır. Musluklarımızdan suyun kesintisiz akması için hayata geçirdiğimiz yeni içme suyu temin çalışmaları yanında İstanbullular’ın mevcut su rezervimizi tasarruflu kullanmaları önemini korumaktadır.”

/ İSTANBUL

23.04.2008


 

Kaza namazına internetten takip

Kazaya kalmış namaz borcu olanlar artık kolaylıkla namaz borçlarını hesaplayabilecekler. Namaz borcu olanların İnternet üzerinden borçlarını hesaplayabilecekleri ve borçlarını ödeme konusunda yardım alabilecekleri “kazanamazi.org” sitesi yayın hayatına başladı.

Geçtiğimiz hafta yayına başlayan sitenin kuruluş amacı, kaza namazı borcu olup da ödemek isteyenlere kılavuzluk etmek, henüz ödemeyi düşünmeyenlere de hatırlatmak. Namaz borcu olan kişi Sitedeki Kaza Borcu Hesaplama Modülü ile önce ne kadar namaz ‘borcu’ olduğunu hesaplıyor. Daha sonra çıkardığı ‘ödeme planı’ ile hangi tarihe kadar kaza namazı kılması gerektiğini tesbit edebiliyor. Eğer isterse kaza namazı borcu bitene kadar bu süreci siteden takip edebiliyor. Üyeliğin ücretsiz olduğu sitede diğer hizmetler için üyeliğe gerek duyulmuyor. ‘Kazanamazi.org’ sitesinde hesaplama modülünün dışında, namaz ve özellikle kaza namazı hakkında bilgiler, hatıralar, videolar ve namaz konusunda çeşitli eserlerden bölümlere de yer verilmiş. Namazla ilgili olarak da çeşitli yazarların yazılarına yer verilmiş.

/ İSTANBUL

23.04.2008


 

3 yılda 108 bin tüp bebek

Türkiye'de son üç yıl içinde yaklaşık 108 bin tüp bebek uygulaması yapıldığı, bunlardan yüzde 25’inin canlı ve sağlıklı doğumla sonuçlandığı belirtildi.

Türkiye’de 1980’li yıllarda tüp bebek uygulamalarında gebe kalma başarısının, uygulama başına yüzde 15 seviyesinde iken günümüzde yüzde 45-55’lere çıktığı ifade edildi. Ege Üniversitesi Aile Planlaması İnfertilite (IVF) Araştırma Uygulama Merkezi Müdürü ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Tavmergen, Türkiye’de ilk tüp bebek uygulamaları için çalışmaların Ege Üniversitesi’nde başladığını belirterek, “Prof. Dr. Refik Çapanoğlu, beni kendi imkânları ile Almanya’ya göndererek bu konuda eğitim almaya gönderdi. Almanya dönüşümden sonra 3 yıl fareler üzerinde çalışmalar yaptık” dedi.

Sağlık Bakanlığınca, 1987 yılı ortalarında, yasal altyapıyı oluşturmak üzere “Tüp Bebek Bilimsel Komisyonu” oluşturulduğunu, Diyanet İşleri Başkanlığının da nikâhlı çiftlere uygulanmasının caiz olduğunu açıkladığını hatırlatan Tavmergen, o dönem tüp bebek tedavisi için 10 aday çiftin belirlendiğini söyledi. Tavmergen, Türkiye’de ilk tüp bebeğin 18 Nisan 1989’da, 2 Mayıs 1989’da da ilk ikizlerin dünyaya geldiğini kaydetti.

104 TÜP BEBEK MERKEZİ

“Tüp bebek yöntemiyle bu güne kadar on binlerce çocuğun dünyaya geldiğini” ifade eden Tavmergen, son üç yıl içerisinde yaklaşık 108 bin tüp bebek uygulaması yapıldığını bildirdi. Tavmergen, “2005’te yaklaşık 32 bin, 2006’ta 36 bin, 2007’de ise 40 bin tüp bebek uygulaması oldu” diye konuştu.

Tüp bebek uygulamalarının, canlı ve sağlıklı doğum sayısı olarak algılanmaması gerektiğini anlatan Tavmergen, “Bunlar bir başarının göstergesi değil, uygulama sayısıdır. Bu uygulamaların yaklaşık yüzde 25’inin canlı ve sağlıklı doğum olarak sonuçlandığını söyleyebiliriz” değerlendirmesinde bulundu.

Tavmergen, bugün itibariyle Türkiye genelinde Sağlık Bakanlığından ruhsatlı 104 tane tüp bebek merkezi olduğunu belirterek, “1980’li yıllarda tıp teknolojisinin bugüne göre daha yetersiz olması nedeniyle gebe kalma başarısı uygulama başına yüzde 15 seviyesinde iken günümüzde bu oran yüzde 35 yaşın altındaki tedaviye uygun çiftlerde yüzde 45-55’lere ulaşmıştır” dedi.

“TÜRKİYE’DE TÜP BEBEK

UYGULAMALARI AVANTAJLI”

Türkiye’de tüp bebek uygulamalarının, dünyanın birçok ülkesinden daha avantajlı olduğunu ifade eden Tavmergen, şunları kaydetti:

“Bazı ülkelerde çok katı kısıtlamalar var. Bunlar da çoğu zaman gebe kalma başarısını olumsuz yönde etkiliyor. Kimi ülkelerde tek embriyo transferi ya da 2’den fazla embriyonun transfer edilmemesi söz konusu. Bu, yönetmeliklerle kısıtlanmış durumda. Kimi ülkelerde de embriyo seçim kriterlerinde katı sınırlandırmalar var. Örneğin, bazı ülkelerde embriyo seçimi çok erken dönemlerde yapılıyor, yani döllenmeden tam bir gün sonra seçiliyor. Bu durumda geri kalan embriyoların ya dondurulması ya da atılması gerekiyor. Türkiye’de ise böyle bir kısıtlama yok. En iyi embriyolar daha geç günlerde seçilebiliyor. Bu da gebe kalma başarısını olumlu yönde etkiliyor.”

Tavmergen, Türkiye’de, tüp bebek uygulaması sırasında embriyoların genetik testlerinin yapılarak, sadece sağlıklı olanların seçilerek anneye transfer edilmesi işlemi olan Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT) işleminin de mümkün olduğunu belirterek, bunun bazı ülkelerde hukuken yasak olduğunu söyledi.

“Teknik olarak diğer ülkelerde yapılıp da Türkiye’de yapılamayan bir şey olmadığını” anlatan Tavmergen, “Bu ve benzeri nedenlerden dolayı Türkiye’de tüp bebek uygulamaları dünyanın birçok ülkesinden daha avantajlı” diye konuştu.

/ ANKARA

23.04.2008


 

Nükleer santralden korkulması yersiz

Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. Genel Müdürü Hacı Duran Gökkaya, Türkiye’nin ilk nükleer enerji santralinin 2015 yılından önce devreye girebileceğini belirtti. Gökkaya, yaptığı açıklamada, nükleer enerji konusunun bütün Türkiye’yi ilgilendiren, hatta uluslar arası boyutlu bir konu olduğunu kaydetti.

Türkiye’de nükleer enerji üretimine ilişkin yasal alt yapının hazır olduğunu ve çalışmalarda ihale sürecinin yaşandığını kaydeden Gökkaya, 24 Mart 2008’de başlayan ihale sürecinin 24 Eylül 2008’de sona ereceğini hatırlattı. Gökkaya, nükleer enerji üretimiyle ilgilenen 4 firmanın ihale dosyası aldığını, bu sayının sürecin sonuna doğru 10-15’e ulaşacağını tahmin ettiklerini ifade ederek, ‘’Nükleer enerji önemli ve büyük yatırım. Bir nükleer enerji santrali 10-15 milyar dolar arasında değişiyor. Devletin verdiği desteklerle nükleer enerji üretmek cazip hale geldi. Örneğin devletin 15 yıl süreyle elektriği alım garantisi vermesi gibi’’ dedi.

Özel sektör tarafından nükleer santralde üretilecek elektriğin TETAŞ tarafından satın alınacağını ifade eden Gökkaya, şunları anlattı: "Türkiye’nin ilk nükleer güç santralinin 2015 yılından önce devreye gireceğini düşünüyoruz. Çünkü yasadan kaynaklanan bazı belirlemeler var. Bir kere 2020 yılına kadar devreye girmeyen üniteler için elektrik alım garantisi vermeyeceğiz. Kanunun amir hükmü gereği elektrik alım garantisini de 2030 yılına kadar vereceğiz. Bu bakımdan nükleer güç santralinin 2015 yılından önce devreye gireceğini düşünüyoruz. Nükleer güç santrali teknolojisi yapım sürecinin 5 ile 7 yıl arasında değiştiğini de biliyoruz.’’

NÜKLEER ENERJİYE KARŞI ÇIKANLAR

Gökkaya, her yeni teknolojiye olduğu gibi nükleer enerjiye karşı çıkanların da olmasının tabiî olduğunu ifade etti. ‘’Her şeye karşı çıkanlar var. ‘Bugün yağmur yağacak’ deseniz biri de çıkar karşınıza ‘hayır kardeşim bugün yağmur yağmayacak’ der. Nükleer enerjiye karşı çıkanlar Türkiye’nin hayrına değil şerrine uğraşıyor demektir. Elektriğin ABD’de yüzde 45’i, Fransa’da yüzde 60’dan fazlası nükleer enerji santrallerinde üretiliyor. Çevremizde Bulgaristan’da var, Ermenistan’da var, Rusya’da var. Neden Türkiye’de olmasın? Emisyon açısından bakacak olursanız da çevreyle uyumlu olan nükleer santraller korkulacak tesisler değil.’’

Gökkaya, nükleer güç santrallerinde üretilecek elektrik sayesinde Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığının azalacağını, Türkiye’nin başka ülkelere elektrik satma imkânı kavuşacağını vurguladı. Türkiye’nin enerjisini 5 bacak üzerine oturtmayı amaçladıklarını ifade eden Gökkaya, sözlerini şöyle tamamladı: ‘’Sayın bakanımız çok güzel ifade ediyor, ben size onun ifadesiyle anlatayım. Türkiye’nin enerjisini 5 bacak üzerine oturtacağız. Kömür, hidroelektrik santralleri, doğal gaz, yenilenebilir enerji kaynakları ve 5. bacak olarak da nükleer enerji güç santralleri. Önemli olan da zaten bu alanda elektrik üretiminde çeşitliliğin sağlanması.’’

/ GAZİANTEP

23.04.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri