Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Mayıs 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Tuba Nur ARICAN

DARAĞACINDA SALLANAN BİR DEMOKRASİNİN HİKÂYESİ (1)

SİZ bu satırları okurken, 48 yıl önce bugün, bir ihtilâl çoktan gerçekleştirilmişti. Millet ruhunu, demokrasi anlayışını bir türlü hazmedemeyen zihniyet, milletin oyuyla meclise giren 400 milletvekilini teker teker topluyordu.

İşte şimdi şu saatlerde toplanan milletin vekilleri Harbiye’ye götürülüyor; bahçede bekleyen Harbiyeli öğrenciler de akla hayale gelmeyen hakaret ve çirkefliklerle onları karşılıyordu. Elleri bağlı vaziyette uçaktan Harbiye’ye indirilen her milletvekilinin ismi söyleniyor ve ardından o kişiye özel küfürler savruluyordu.

Evet evet, sizler tam bu satırları okurken, 1950’de büyük bir coşkuyla, umutla ve heyecanla iktidara gelen Demokrat Parti Hükümeti, ordunun içinde gizlice kurulmuş olan bir cunta tarafından devrildi. Milletin iradesi, halkın ruhu, demokrasi, çok ağır bir “darbe” yedi.

Demokrat Parti’nin dikta rejimine gittiği zehabına kapılan cuntacılar, kimin dikta rejimi istediğini, yaptıkları ihtilâlle aşikâr bir şekilde gösterdiler. Bunu yaparken yalnızlar mıydı peki? Elbette ki, hayır. Hürriyet ve demokrasi fakiri, adı Halk Partisi olan, ama halkın partisi olmaktan çoktan çıkan bir muhalefetle, Cumhuriyet Halk Partisiyle yaptı.

48 yıl önce bugün, Demokrat Partili 400 milletvekili, bir daha hiç geri dönmemek üzere, vazifesinden hatta hayattan, zulümle alındı…

1946 RUHU, YA DA DEMOKRATLAR

1950’ye kadar devam eden “Tek Şef İsmet Paşa” dönemi, halk için hayli sancılı geçen bir süreçtir. Gerçi “sancı” kelimesi hafif kalır o zamanın halini anlatmaya. İçler acısı desek belki biraz daha gerçekçi olur...

İsterseniz, biz anlatmayalım da, zamanın şahitlerinden birinin, bir “vatandaş”ın mektubu konuşsun…

“Bendeniz, CHP’nin Türk Milletinin fertlerini birer köle gibi kullandığı 6 liralık yol vergisi için milletin ayağına gitmeye dahi tahsildarlarının tenezzül etmeyip, topyekûn C. Savcılıklarında tevkif müzekkereleri çıkartıp, yanında muhtar ve jandarma ile akşamları yorgun ve bitkin iş bulmak için kahvelerde bekleşirken elinde urgan, kahve kapılarını tutup bir istilâcı gibi isim okuyarak milleti urganlarla birbirine bağlayıp Volga mahkûmları misali hapishanelere sürüklediği…

Aynı vergiyi ödemekte dağlık bölgede vasıta bulamadığı için geç kalanların şehirden kilometrelerce ilerideki bağlarından sırtına 100 kiloluk üzüm çuvallarının yüklenip, jandarma nezaretinde şehirlere sevk ettiği kamçılı ve dipçikli idare altında yetişmiş, işsizlik yıllarında iş aramak için 100 ağaçlık zeytinliğini T.C. Ziraat Bankasına ipotek ederek, ancak 45 lira para alabilen ve bu para ile Ankara’ya giderek bin bir müşkülatla iş bulabilen bir vatandaşım…” (15 yıl sonra 27 Mayıs Yargılanıyor / Nazlı Ilıcak)

Türk halkı, kendilerine “insan” muamelesi yapacak bir yönetime öylesine muhtaçtı ki… İşte o yüzden, “Demokrat Parti” adında kurulan bu ikinci partiyi daha ilk günden bağırlarına bastılar. Çünkü onları bağırlarına basan insanlar vardı o partide. Onlarla birlikte aynı sofrada çorbalarına ekmek doğrayıp kaşık salan insanlar vardı. Tek parti yönetimi, köylüyü halktan saymayadursun, Demokrat Parti toplumun her kesimine, millet olmanın, halk olmanın derin coşkusunu yaşatıyordu.

Demokrat Parti’nin kuruluş macerası da hayli sıkıntılı ve sancılı. Zamanın DP Balıkesir Milletvekili Sıtkı Yırcalı, Demokrat Partinin kurulurken çektiği sıkıntıları bakın nasıl anlatıyor: “O zamanlar validen en küçük memura kadar herkes Halk Partiliydi. Memur, tabiî Halk Partisi üyesi sayılıyordu. Bunun DP’nin kuruluş ve yayılışındaki doğurduğu baskıyı ve ağır etkiyi söylemeye bile gerek yok. Halk Partililer, her bölgenin hakim kişileriydi. Tarafsız olmak isteyen vali, kaymakam, emniyet ve jandarma yetkililerini de üst makamlar baskı altına alıyorlardı. Partiye katılan ya da ilçe, bucak ve ocak kurullarında görev alan esnafı, tüccarı hatta serbest meslek sahibi arkadaşları bile yıldırmak için bütün devlet gücünü kullanıyordu. İşçinin emeğine mani olunuyordu.

Bir bina tutuyorduk, levhamızı, bayrağımızı astığımızın ertesi gün, bina sahibini caydırmak için yapmadıklarını bırakmıyorlardı. Bir gün Balıkesir’in Hotaşlar Köyüne ocak açmak için gittik. Hangi bina ile anlaşmışsak, caydırmaya ve ağır eziyete başladılar. Biz de köy meydanında büyük bir toplantı yaptık. Meydanın ortasında dallı budaklı çınar ağacının gövdesine partinin ocak levhasını çaktık, dalına da bayrağımızı astık. Sonra da kendi binamıza sahip oluncaya, ya da hürriyet içinde bir pencereye levhamızı ve bayrağımızı asıncaya kadar, toplantımızı meydanlarda yapacağımızı bildirdik. İdarenin ve jandarmanın baskısı ile bunları bize yasaklayan köy muhtarı ve ihtiyar heyeti de, aynı heyecanla uzaktan bizi alkışlıyorlardı. Ağlayanlar vardı. Belki hareketin tam bilincine varamamışlardı, fakat heyecan yüreklerine, kafalarına düşüp, içlerini çalkalamıştı.

İşte böylece, bütün bu zorluklara karşı hürriyetçi demokratik atılım bütün topluma mal oluyordu.

Biz Balıkesir’de parti binasında haftada bir toplanır, halkı eğitmek maksadı ile demokratik rejim hususunda tartışmalar düzenlerdik.

Bir astsubay telefon ahizesini bir pikaba bağlamış ve halka konuşmalarımızı duyurabilmek için bir nev'î hoparlör hazırlamıştı. Bir 23 Nisan günü, o günün mânâ ve ehemmiyeti üzerinde dururken, Anayasa’nın “Hakimiyet, kayıtsız, şartsız milletindir” maddesini bir defa söyledik. Halktan birkaç kişi de bunu tekrar etti. Bu defa aynı maddeyi ben 3 kere hoparlörden bağırdım. Halk da yürekten bir haykırışla buna katıldı. O tarihten sonra bütün Türkiye’de (Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir) sloganı Demokrat Parti’nin “amentüsü” oldu. Demokrat Parti toplantılarında, mitinglerde, kongrelerinde, başta ve sonda üçer defa tekrarlanmaya başlandı.” (a.g.e.)

Tuba Nur ARICAN

27.05.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (26.05.2008) - Satışa çıkarılan İlâçlama uçakları elde kaldı

  (25.05.2008) - BİTKİSEL YAĞ AÇIĞIMIZ ÇOK BÜYÜK

  (24.05.2008) - Kanola, Türkiye’nin tarımdaki alternatifi

  (23.05.2008) - Bereketli topraklarımızı iyi planlayalım

  (22.05.2008) - Birliklerin faiz borçları silinsin

  (21.05.2008) - Organik pamukta dünya lideriyiz

  (16.05.2008) - Eğitimci Aydın Üneşi: Kemalizm birlikte yaşamayı dinamitledi

  (15.05.2008) - Batman eski Baro Başkanı Sabih Ataç: Çoğulcu Osmanlı’da sorun yoktu

  (14.05.2008) - PKK ve Hizbullah’a Nurcular set oldu

  (13.05.2008) - İnsanlar özgürce kendini ifade edebilmeli

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf
© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır