"Gerçekten" haber verir 12 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kariyer

Ortak bir kültür

Eskiden beri, atalarımızın sahip oldukları topraklar üzerinde bir kültür mirası bırakmadıklarına, ama haklı ama haksız, hayıflanır dururdum. Öyle ya bugün büyük devlet olarak Amerika’nın varlığını birçok faaliyetlerimizde hissedebiliyoruz. Bu duygu, gözümle görünceye kadar beni rahatsız ediyordu; ne zaman ki küçük bir gezi yaptım, içimdeki bu olumsuzluğu silip süpürdüm. Eh, gezmek ve görmek duymaktan iyidir.

Aynen bunun gibi, Osmanlıların üzerinde oldukları geniş coğrafyada yaşayan insanların ortak kullandıkları kültür küçümsenmeyecek bir miras olmuştur elbette. Gittikleri yerlerde hiç baskı uygulamadıkları halde, birçok manevî değerlerini adeta kazıdılar.

Bunu komşu ülkelere yapacağımız küçük bir gezi ile gözlemlememiz pekâlâ mümkün. Üzerinde bulunduğumuz ülkemiz coğrafyasının neresine gidersek gidelim, bizden olan bir havayı anında teneffüs edebiliyoruz. Bu bakımdan yurdun her tarafı birdir. Ticarî hayattan tutun günlük yaşantımıza kadar her yerde bu kültür sinmiş durumdadır. Milleti millet yapan özellik de budur zaten.

Uzun bir süre başka ülkede kalıp da ülkesine yeni dönen bir gurbetçinin ilk yaptığı, derin bir nefes almaktır. Bu nefesle ülkesinin kültürünü ciğerlerine çekmektedir aslında. İşte nedir kültür denildiğinde, ülkemizdeki havada olan bu değerler bütünüdür diye cevap versek, hiç de yanlış olmaz. Ülkemizin her yerinde hiç yabancılık çekmediğimizin sebebi teneffüs ettiğimiz bu havadır.

İstanbul ne ise güney illerimizden Gaziantep de ve diğer iller de odur. Çünkü sokaklarında, caddelerinde ve özellikle çarşılarında ilk göze çarpan, ilk ilgimizi çeken ve ilk teneffüs edilen hava aynı. Ülkemiz insanları da birbirine benzemiyor değil.

İşte Suriye gezisinde Osmanlı’nın geniş coğrafyada bıraktığı kaybolmayan havayı ve vurduğu yerinden sökülmez mührü, gezdiğimiz her yerde görme fırsatını yakalarken, hep bu duygular içinde oldum. Mazimizle övündüm. Atalarımın gittikleri yerlerde bir miras bırakmadı düşüncesi nerden çıktı, dedim. Evet, bu mirası Avrupa’nın ortasında Saray Bosna’da da, Bağdat’ta da, Halepte ve Şam’da da görebilirsiniz.

Halep’in kapalı çarşısına girdiğimde, burası İstanbul, dedim. Bunu öylesine tabiî söyledim ki, yanımdaki Suriyeli dostlar da güldü. O kubbeler, o dükkânlar, o mallar, o dükkân kapılarında bekleyen esnaf, İstanbul, Gaziantep ve ülkemin diğer yerlerinde olan kapalı çarşılarındakilerle aynıydı. İşte işte, şu bize malını teşhir eden esnaf İstanbul’dakine, gerek yüz hatları ve gerek davranış olarak, ne kadar benziyor!

Halep kapalı çarşısındaki sarraflar, ıtriyatçılar, halıcılar, dericiler ve çeşitli turistik eşya satıcılar, Osmanlı kültürünün bir canlı ve somut uzantısı. Şam’da da aynı çarşıya rastlarsınız. Gaziantep ile Halep zaten birbirinin kardeşi gibi; yüz kilometrelik bir uzaklıkta olan bu iki şehir insanları da birbirinin akrabası ve yakını. Yemeklerinden ikametlerine kadar her şeyde çok benzerlikler var. Halep’te Türkçe bilenlere de çok rastlarsınız. Alış veriş etmek için bir dükkâna girdik. Bizimle Türkçe konuştu. Bu dil yüzünden alış verişimizi de ondan yaptık.

Sadece bu kapalı çarşılar bile, İslâm-Türk kültürünün halen ayakta olduğunu göstermeye yeter. Kapalı çarşıların kendilerine göre açılış ve kapanış saatleri var. Orada satılan mallarının özelliklerinin olması ortak bir ticaret anlayışını da oluşturmaktadır. Halep’in ilçelerinde de bu kapalı çarşı kültürünü, ancak san'attan uzak bir yapılaşma içinde görebilirsiniz.

Kapalı çarşılar antik Roma’da da rastlanır; ancak gerçek kapalı çarşılar, İslâm mimarisinde görülür. Kapalı çarşı geleneği İslâm toplumunun güzel bir mirasıdır.

Osmanlının uzandığı coğrafyada bıraktığı tarihî eserler, onun en büyük mirası, birer mührü. Bu mirasın, orada doğanlar için bir dayanak olduğunu kritik bir dönemde ortaya çıkıyor. Bu sebeple, Bosna-Sırp savaşında, Sırpların Bosnalıları vahşice öldürmeleri yanında tarihî eserleri de hedef almaları halen var olan ortak kültürü yok etme amacını gütmekteydi.

Suriye’deki dostlarımızın bize sıcak davranmalarında bu ortak kültürün rolü büyüktür.

Hüseyin KARA

12.07.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Başlıklar

  GÜNLÜK (AJANDA) KULLANMA ÜZERİNE

  Ortak bir kültür

  YAZ OKULU İZLENİMLERİ 1 - 5 TEMMUZ 2008

  YASEM AJANDASI 12 TEMMUZ 2008/27

  YASEM İLETİŞİM

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır | Site yöneticisi | Editör