"Gerçekten" haber verir 25 Kasım 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Kazım GÜLEÇYÜZ

Kur’ân ve Lozan



On dokuzuncu asrın son yıllarında İngiliz Parlamentosunda kürsüye çıkan Müstemlekeler Bakanı Gladstone elindeki Kur’ân-ı Kerimi göstererek şunu söyler:

“Bu kitap Müslümanların elinde kaldıkça biz onlara hakikî hakim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız; ya Kur’ân’ı ortadan kaldırmalıyız veya onları Kur’ân’dan soğutmalıyız.” (Tarihçe, s. 44)

O sırada ilim tahsili için Van’da bulunan Bediüzzaman, Vali Tahir Paşanın konağına gelen gazetelerde bu haberi okuduğunda şöyle der:

“Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim...” (a.g.e.)

Aradan yıllar geçer. İ’lâ-yı kelimetullah sancağını altı asır boyunca cihanın ufuklarında dalgalandıran Osmanlı, son döneminde bu misyon ve mânâdan uzaklaştığı için dağılır ve çöker.

Yerine Anadolu ve Trakya topraklarında yeni bir devlet kurulur. Bu devletin, devrin dünyaya hakim güçleri tarafından tanınması, Lozan’da yürütülen gizli pazarlıklarla şartlara bağlanır.

Orada Türkiye’den istenen, İngiliz Murahhas Heyeti Reisi Lord Gürzon’un ifadesiyle şudur:

“Türkiye İslâmî alâkasını ve İslâmı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulûs birliği etmiş olur. Biz de kendisine dilediğini veririz.” (Büyük Doğu, sayı 29, Emirdağ L., s. 277)

Dikte edilen bu şartın yeni Ankara yönetimi tarafından kabulü üzerine anlaşmanın imzalanmasını müteakip İngiltere Avam Kamarasında “Türklerin istiklâlini niçin tanıdınız?” diye yükselen itirazlara Lord Gürzon şu karşılığı verir:

“İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.” (Adı geçen kaynaklar)

Sonrasında Ankara merkezli olarak Türkiye yeni ve çok sıkıntılı bir sürece girer. Lozan’da verilen söz çerçevesinde birer birer tatbik sahasına konulan icraatın hedefi şöyle ifade edilir:

“Otuz sene sonra gelecek neslin kendi eliyle Kur’ân’ı imha etmesini intac edecek (netice verecek) bir plan yapalım...” (Tarihçe, s. 137)

Kur’ân’ın ve hadislerin—hâşâ—“ne mal olduğunu” gösterip mukaddes kitabımızı ve Peygamberimizi (a.s.m.) halkın ve bilhassa genç nesillerin gözünden düşürme niyet ve kastıyla yaptırılan tercümeler; ezanın Türkçeleştirilmesi ve okullarda başlatılıp bütün hızıyla sürdürülen inançsızlık propagandası, planın parçalarıdır.

Eşref Edib’in o kara dönemdeki bazı uygulamaları anlattığı Kara Kitap’ta geçen ve yıllardır dilden dile dolaşan çok çarpıcı örneklerden biri:

Öğretmen, sınıftaki küçük çocuklara “Benden şeker isteyin” der. İsterler, hemen cebinden çıkarıp verir. Sonra “Bir de Allah’tan isteyin bakalım” diye devam eder. Bu defa şeker gelmeyince de, “Demek ki—hâşâ—Allah yokmuş, olsaydı istediğinizi verirdi” diyerek zehrini kusar.

O dönemde eğitimin nasıl bir zihniyetin eline geçtiğini gösteren son derece ilginç bir örnek de, o günün Türkiye’sini anlatan Turkey To-Day (1928) adlı kitabın yazarı Grace Ellison’a konuşan bir maarif müfettişinin söyledikleridir:

“Bizim peygamberimiz Gazimizdir. Biz o Arabistanlı şahıs ile ilişkimizi sona erdirdik. Muhammed’in dini Arabistan’a uygundu; ama bize yaramaz.” (Şükrü Hanioğlu, Zaman, 23.11.08)

İngiliz yazarın, “Ama sizin hiç mi inancınız yok?” sualine müfettişin verdiği cevap da “Evet [var]. Gazi’ye, bilime, ülkemin geleceğine ve kendime” şeklinde olmuştur. (Hanioğlu, a.g.g.)

Dünyasında dinî inanca kesinlikle yer vermeyen müfettiş, yeni dönemde dizginleri ele geçiren zihniyetin “ideal” bir örneği ve prototipidir.

Ama vaktiyle deklare edilen “Müslümanları Kur’ân’dan soğutma” planı İlâhî bir tavzifle dile getirilen “Kur’ân’ın sönmez ve söndürülemez bir manevî güneş olduğunu dünyaya gösterme” kararına takılınca hesap bozulmuş ve Allah, nurunun söndürülmesine yine izin vermemiştir.

25.11.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (23.11.2008) - Nur fabrikası

  (22.11.2008) - Ezan ve Atatürk

  (21.11.2008) - CHP, AKP ve Atatürk

  (20.11.2008) - İşin özeti

  (19.11.2008) - Bozulan dehşetli plan

  (18.11.2008) - DP'nin dirilişi

  (16.11.2008) - Ân-ı seyyâle

  (15.11.2008) - Ölümsüzlük?

  (14.11.2008) - AKP ve devrimler

  (13.11.2008) - AKP ve Atatürk

 
Ufo ısıtıcılar, infrared ısıtıcı, kumtel ısıtıcılar.
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır