15 Aralık 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Kültür-Sanat

 

Âkif’in saklı şiiri

74. vefat yıldönümünü nedeniyle 27 Aralık’ta anacağımız Mehmet Âkif Ersoy’un bilinmeyen ve hiçbir yerde yayımlanmayan bir şiirini, 1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi 10. sayısında okurlarıyla paylaştı.

Gazeteci-yazar Yusuf Çağlar’ın arşivinde bulunan ve Âkif’in dostlarından Ispartalı Hakkı’ya gönderdiği şiirin yayımlanmamış olması yanında, yazılış tarihi itibariyle ilk şiir örneklerinden olması da dikkat çekici… Şiirin orjinali ise adı pek çok defa şiirle anılan bir isme armağan edilmiş: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a…

Bilinmeyen gerçekler

Son haftalarda Almanya’da bir meslek örgütü tarafından Türk okullarında okutulan İstiklâl Marşı için telif istenmesi, bir gerçeği daha ortaya çıkardı. Devlet, İstiklâl Marşı ile ilgili herhangi bir kamulaştırma çalışması yapmamış. İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif’le ilgili bilinmeyen daha pek çok hususun olduğunu gün geçtikçe ve yeni belge, bilgi ortaya çıktıkça fark edilyor. 1453’te yayımlanmamış şiiri dışında Âkif’in Darülfünun muallimliği ile ilgili pek çok bilgi ve belgeye de yer veriliyor. Mehmet Âkif’in 1908’den 1913’e kadar devam eden Darülfünun edebiyat muallimliği hakkında bilinen en çarpıcı belgelerden birisi 1911 yılına ait Darülfünun mezunlarını gösteren hatıra-i cemiyet fotoğrafı. Fotoğraf dönemin meşhur mecmualarından Şehbal’in 28 Haziran 1911 tarihli nüshasında yayımlanıyor. Fotoğrafın ön sırasında Mehmet Âkif’le birlikte yer alan muallimler aynı zamanda dönemin fikir ve edebiyat hayatına tesirleri olmuş meşhur simalar: “Şehbenderzâde (Filibeli Ahmed) Hilmi, Hüseyin Dâniş (Pedram), Namık Kemal Beyzade Ali Ekrem (Bolayır), Ahmet Hikmet (Müftüoğlu), Darülfünun Edebiyat Şubesi müdürü (İzmirli) İsmail Hakkı, Ahmed Midhat Efendi, (Babanzâde Ahmed) Nâim Bey…”

MUALLİM MEHMET ÂKİF

Mehmet Âkif’in 1912’de Ispartalı Hakkı’ya yazdığı bir mektubun içeriği de bizlere Darülfünun muallimliği hakkında da ipuçları veriyor.

İşte bilinmeyen şiir

‘’Feyz-i rebiiye bak

Zümrüde dönmüş türab

Bulmuş o tesir ile

Köhne cihan ab ü tab

Bizde neden var fakat

Yok yere bir ıztırab?

Zulmet-i ati ise

Ruha veren piç ü tab

Ah ne müdhiş hata

Ah ne yanlış hesab!

Mübhem olan an içün

Doğru mu çekmek azab

Sen demiyor muydun ey

Ar-ı beliğu’l-hitab!

Hiz ü ganimet şumar

Fursat-ı ahd-i şebab

Tekye ber-eyyam nist

Ta diger ayed behar’’ AKİF'İN TALEBESİ REŞAT NURİ ÜNLÜ şairin 1909’da Darülfünun edebiyat muallimi olarak girdiği ilk dersi, talebesi Reşat Nuri (Güntekin) Tan Gazetesi’nin, 2 Kânunusani 1939 tarihli nüshasında şu satırlarla aktarıyor: “Sahne meşhur Zeynep Hanım Konağı’nda büyük salon… Zaman Meşrutiyet’in ikinci senesi… Görünüşte burası yediden demiyelim de on yediden yetmişe kadar her yaşta ve her sınıfta insanın toplandığı herhangi bir içtima salonu, bir tiyatro veya mahkemedir. Fakat hakikatte Darülfünun Edebiyat şubesinin birinci sınıfındayız. Ön sıralarda idadilerden gelmiş tüysüz çocuklar, kenarlarda sarıklı sakallı medreseliler, arkada sâmîler denen kalabalık bir grup… Meşrutiyet inkılâbı hapishane kapılarından sonra Darülfünun kapılarını açmıştır. Antre serbest ve meccanidir. Yalnız elinde tahsil vesikası olmayanlar sâmî adıyla içeriye girerler ve sene sonunda o seneki derslerden imtihan vererek aslî talebe hakkını kazanırlar. (Adamcağızın belki kılık kıyafetine bakılarak uydurulmuş bir yalandır. Fakat sâmî talebeden birinin sırık arabacılığından geldiğine dair dahi bir rivayet vardı.) Derken kapı açılıyor; içeriye orta boylu kara top sakallı kalender bir zat giriyor: Şemsiyesiyle lâstiklerini kapının arkasına bıraktıktan sonra talebe sıralarına gideceği yerde muallim kürsüsüne doğruluyor. O zaman yanımdaki arkadaştan öğreniyorum ki bu zat bizim edebiyat muallimimiz şair Mehmet Âkif’dir. Hiç unutmam Âkif o gün bize Muallim Naci’nin bir tevhidini yazdırdı ve ders sonuna kadar bunun izahı ile uğraştı. Koskoca bir Darülfünun’da bize manzume yazdırılsın! Bu muamele fena halde haysiyetimizi kırmıştı. Benim gibi ukalâlıktan buram buram öten birkaç çocuk bu eski kafalı hocayı protestoya karar verdik ve dediğimizi yaptık. Âkif’in son günlerde hasta yatağında çekilmiş resmine bilmem dikkat ettiniz mi? Harabe halindeki çehrenin gözlerinde o kadar harikulâde bir ateş ve nur güzelliği vardı ki insana âdeta şairin ruhun ebediliği hakkındaki kanaatini kabul ettirecek gibi olur. Hocamız işte o aynı gözlerle bizi dinledikten sonra: - Bakalım görürüz, dedi ve ertesi derste bize Namık Kemal’den, Ekrem’den, hatta Fikret’ten bazı mısralar okutarak mânâlarını istedi. Tabiî hepimiz fena halde rezil olduk. O zaman: - Çocuklar, bu halle siz nazariyeyi ne yapacaksınız? dedi. Ben zaten nazariyeci herif değilim (kelime kendisinindir). Siz bugün Sahaflar çarşısından yüzer paraya bir Terkib-i Bend ile bir Terc-i Bend alıp getirin de onu size okutayım. Bütün senemiz edebiyatımızın, eski ve yeni şiirlerini okumak, mânâlarını anlamakla geçti. Aradan geçmiş bunca seneden sonra anlıyorum ki Âkif o zaman bizim için yapılabilecek şeylerin en iyisini yapmıştır. “

15.12.2010


 

Türkülerin “50 yıllık çınarı” devrildi

SOLUNUM yetmezliği sebebiyle tedavi gördüğü hastanede vefat eden, ‘’Altın Hızma’’, ‘’Evlerinin Önü Boyalı Direk’’, ‘’Esmerim Güzel Esmerim’’ gibi türküleri üreten, ‘’’50 yıllık çınar’’ Abdurrahman Kızılay, ömrünü sanata ve Türkmenlerin tanınmasına harcamış bir sanatçıydı.

Özel 29 Mayıs Hastanesi’nde önceki gün ölen 72 yaşındaki Kızılay’ın ‘kadim dostu’ Türk Halk Müziği sanatçısı Mehmet Avni Özbek, Kızılay’ı ilk kez 1959 yılında Bağdat Radyosu’nda Türkmence bölümünde yaptığı müzik programlarıyla tanıdığını, aradan 11 yıl geçtikten sonra ise onunla yüzyüze tanışma fırsatı bulduğunu söyledi. Özbek, şöyle devam etti: ‘’Çok farklı bir ses, çok farklı bir üslupla Türkmen havalarını okuyordu. Yüreğindeki Türkmen, Türklük sevgisi O’na o kadar etki etmişti ki türkü ve hoyratlarını milli bir hisle seslenirdi dinleyicisine.

Kızılay, 1960 yılında Türkiye’ye gelmiş ve kontrbas eğitimi almak için Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı’na girmiş. Kendisini, hoyratlarını, türkülerini tanıyoruz. Halk müziği yanında ud ve klasik müzik dersleri alıp sanatındaki seviyeyi yükseltmeye, geliştirmeye çalışmış olan bir sanatçıdır. O Türkmenler için de çok önemli bir sanatçı olmakla beraber, Anadolu’nun her yerinde halkın ve sanatçıların çok takip ettiği bir sanatçıdır.’’

BESTESİ NURİ SESİGÜZEL’E ŞÖHRET YOLUNU AÇMIŞTI

Kızılay’ın türkü ve hoyrat icracılığı yanında besteleri de olduğunu vurgulayan Özbek, ‘’Çok güzel beste çalışmaları günümüz sanatçılarına yön vermeye, o sanatçıları şöhret etmeye bile yetti. Bunlar arasında en bariz örnek, ‘’Evlerinin önü boyalı direk’’ geçtiğimiz yıllarda iki kardeş gündeme getirmişti. Bir de yıllar önce bestelediği ‘’Aynaya Baktım Saç Beyaz Olmuş‘’ bestesi ise Nuri Sesigüzel’e şöhreti yakalatmıştı’’ dedi. Kızılay’la yaşadığı bir anıyı da paylaşan Mehmet Avni Özbek, ‘’Bakü’de verdiğimiz bir konserin finalinde Kızılay hoyrat okumaya başladı. Bu hoyratlardan Kızılay’ın gözleri doldu, sonra benim gözlerim doldu ve bütün salonda büyük bir duygu selinin olduğunu ve Türk olmayan birçok kişinin de ağladığını gördük. Sanatçının bütün isteği - misyonu aslında - duygu ve düşüncelerini karşısındakine anlatmak ve oradan da alacağı tepkiyle ne derece etkili olduğunu görmektir’’ şeklinde konuştu. Tiyatro sanatçısı, oyuncu, rejisör İsmeti Hürmüzlü, Kızılay’ın vefatıyla Irak Türkmenlerinin gerçek sesini kaybettiğini söylerken, Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı (TİKV) Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Türkcan da Abdurrahman Kızılay’ın vefatının çok ani olduğunu belirterek, ‘’Kendisini perşembe günü hastaneye yatırdık, pazar günü ise kaybettik. Çok üzgünüz’’ ifadesini kullandı. Ankara

15.12.2010


 

SGK’dan ödüllü fotoğraf yarışması

SOSYAL Güvenlik Kurumu (SGK) Ankara İl Müdürlüğü 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle Ankara’da çalışan gazetecilerin ve foto muhabirlerinin katılabileceği fotoğraf yarışması düzenliyor.

Sosyal Güvenlik Haftası kutlamaları kapsamında “Sosyal Güvenlik ve Çalışma Hayatı” konulu fotoğraf yarışması düzeyen SGK Ankara İl Müdürlüğü, bu kez 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle fotoğraf yarışması düzenliyor. Sosyal güvenliğin önemini ve hayatımızdaki yerini sürekli gündemde tutmaya çalışan Ankara İl Müdürlüğü, yarışma ile sosyal güvenliğin muhataplarından biri olan gazetecilerin yaşamını, çalışma yerlerini ve çalışma şartlarını fotoğraf ile anlatmalarını istiyor. İl Müdürlüğü’nün “Çalışan Gazeteci” konulu ödüllü fotoğraf yarışmasına Ankara’da ikamet eden çalışan gazeteciler ve foto muhabirleri 30 Aralık tarihine kadar katılabilecek. Yarışmaya katılmak isteyen gazeteciler ve foto muhabirleri, yarışma şartnamesine www.sgk.gov.tr adresinden ulaşabilecek. Sosyal güvenliğin önemini çeşitli etkinliklerle duyurmaya çalıştıklarını belirten SGK Ankara İl Müdürü Ali Pekten, “Sosyal güvenlik ülkemizde yaşayan bütün vatandaşlarımızı ilgilendiriyor. İnanıyorum ki elimize çok güzel fotoğraflar geçecek. Bundan sonrada sosyal güvenliğin önemini anlatmak ve duyurmak için bu tür faaliyetlerimize devam edeceğiz” dedi.

15.12.2010


 

Akşehir’de aşure ikramı

AKŞEHİR Belediyesi, her yıl geleneksel hale getirdiği aşure dağıtımını 17 Aralık 2010 Cuma günü gerçekleştirecek. Akşehir Hasan Paşa İmaret Camii meydanında gerçekleştirilecek aşure ikramında, bu yılın bereketli ve bolluk içinde geçmesi için yapılacak duanın ardından vatandaşlara aşure dağıtılacak.

Konu ile ilgili bir açıklama yapan Akşehir Belediye Başkanı Op. Dr. Mustafa Baloğlu, "Şehrullahi’l-Muharrem olarak bilinen Muharrem Ayı’nın onuncu gecesi olan Aşure Gecesi ve ertesi günü olan Aşure Günü, inancımıza göre önemli olayların olduğu ve olacağı bir gün olduğunu belirterek, "Allahü Teâlâ, birçok duaları Aşure günü kabul etmiştir. Hz. Âdem’in tevbesinin kabul olması, Hz. Nuh’un tufandan kurtulması, Hz. Yunus’un balığın karnından çıkması, Hz. İbrahim’in ateşte yanmaması gibi olaylar Aşure günü gerçekleşen olaylardandır. Muharrem ayı, ilahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır. Bolluğun ve bereketin artacağına inandığımız bu günde, evlerde pişirilen Aşureler ikram edilir, insanların gönlü alınır, birlik ve beraberlik duyguları gelişir” diye konuştu.

15.12.2010


 

Cahit Sıtkı anıldı

“OTUZ Beş Yaş’’ şiiriyle tanınan ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı, doğumunun 100. yılında Beşiktaş Belediyesince düzenlenen ‘’Ustalara Saygı’’ etkinliğinde anıldı.

Faruk Şüyün’ün hazırladığı etkinlikte, Tarancı’nın sanatını Prof. Dr. Abdullah Uçman, Adnan Özyalçıner, Baki Asıltürk, Beşir Ayvazoğlu, Prof. Dr. İnci Enginün, Ömer Erdem, Sennur Sezer ve Prof. Dr. Zeynep Kerman gibi isimler yorumladı. ‘’Otuz Beş Yaş’’, ‘’Abbas’’, ‘’Akşam Vakti’’, ‘’Ömrümde Sükut’’, ‘’Düşten Güzel’’, ‘’Desem ki’’, ‘’Gün Eksilmesin Penceremden’’ ve ‘’Memleket İsterim’’ gibi unutulmaz şiirlerin üreticisi olan ünlü şair için düzenlenen gecede, sanatçının hayatta kalan tek kardeşi Yılmaz Tarancı ve yaşıtı olan kuzeni Reşit İskenderoğlu da şairle ilgili anılarını konuklarla paylaştı. Gecede, 1956 yılında, 46 yaşındayken hayata veda eden Tarancı’nın şarkıya dönüştürülen şiirlerini Dilara Küçükşahin seslendirdi. Tuna Egemen ve Ergün Işıldar’ın şiir dinletisi sunduğu gecede, Cahit Sıtkı Tarancı’nın yaşamının farklı dönemlerinden kesitlerin yer aldığı dia gösterisi yapıldı.

15.12.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.