Enstitü |
KÖPRÜ’nün 112. sayısı çıktı! |
Üçüncü Said... Bediüzzaman Said Nursî’nin hayat safhaları için kullanılan Eski Said, Yeni Said ve Üçüncü Said tâbirleri, Risâle-i Nur hizmetinin anlaşılması ve kavram haritasının belirlenmesi açısından büyük öneme sahiptir. Said Nursî’nin farklı dönemlerde bizzat kullandığı unvanları olan bu tabirler, belli tarih aralıklarından ziyade, onun bu dönemlerde yaşadığı farklı ruhî hallerle birlikte ferdî, içtimâî ve siyasî alandaki değişimlere ve bunlarla ilgili belirlediği metot farklılıklarına da işaret etmektedir. Bu üç devir arasında her hangi bir kopukluğun, çatışmanın ya da çelişkinin varolmadığının ortaya konulması Risâle-i Nur hizmetinin sürekliliği açısından önemlidir. Bu durum, Said Nursî’nin hayat safhalarını tarihî ve sosyal gerçekler ışığında değerlendirmeyi de zorunlu kılmaktadır. Bediüzzaman Said Nursî’nin 1923’e kadar olan hayatı, Eski Said olarak adlandırılır. Bu dönemde telif edilen eserlerin siyasî ve sosyal muhtevalı oluşu dikkat çekicidir. Nursî’nin bu eserlerinde, imparatorluğun çalkantılı dönemlerinde meydana gelen olayları Kur’ânî bakış açısıyla yorumladığı, buradan hareketle her döneme uyarlanabilecek Kur’ânî düsturlar ortaya koyduğu görülür. 1923-1949 arası ise Said Nursî’nin Yeni Said olarak adlandırdığı dönemdir. Bu dönem, Cumhuriyet’i pozitivist değerler üzerine kuran anlayışa ve bu husustaki dayatmalara karşı iman hakikatlerinin neşri üzerine çalışmaların yoğunlaştığı, her türlü baskı, tehdit, işkence ve hapislere rağmen Risâle-i Nur’un telifinin gerçekleştirildiği dönemdir. Said Nursî’nin Afyon hapishanesinden 1949 Eylül’ünde tahliye edilmesiyle başlayan son dönemi Üçüncü Said’dir. Bu dönemi Eski ve Yeni Said dönemlerinden ayıran temel faktörlerin ne olduğu, Bediüzzaman’ın bu dönemde iman hizmeti açısından nasıl bir yol haritası çizdiği, siyaset kurumuyla ilişkisini hangi düzlemde yürüttüğü, din-siyaset-devlet ilişkilerinde hangi ölçüleri getirdiği, resmî ideolojinin kalıpları ve dayatmaları karşısında nasıl bir tavır belirlediği, cemaat olgusunu ele alış şekli ve genel hareket tarzını hangi sosyal prensipler üzerine oturttuğu, Risâle-i Nur hizmetlerinin hangi metodoloji üzerinde devam edeceğini göstermesi bakımından önemlidir. Zira bir ekolden ve genel anlamda bir Bediüzzaman felsefesinden söz edebileceğimiz bu dönemde, onun sosyal ve siyasî alanda geliştirdiği argümanlar ve ortaya koyduğu prensipler, vefatından sonra da Risâle-i Nur hizmetinin yönünü belirlemektedir. Bu bağlamda Bediüzzaman’ın her üç dönemine ait hizmet tarzını hangi esaslar üzerine kurduğu ve hangi yönleriyle diğer hizmet tarzlarından ve ekollerden ayrıldığı cevaplandırılması gereken sorulardandır. Bu dönemlere ait eserlerin muhteva özelliklerinden ve Bediüzzaman’ın hayat tarzından yola çıkarak bu esasların neler olduğunun ortaya konulması, Risâle-i Nur meslek ve meşrebinin temel prensiplerini bugüne taşımak açısından önem kazanmaktadır. *** Köprü dergisi, “Üçüncü Said” dönemini merkeze aldığı 112. sayısında,—bu dönemden hareketle—Risâle-i Nur meslek ve meşrebinin temel prensiplerini ve karakteristiğini tanımlamaya çalışıyor. Ayrıca Said Nursî’nin hayatının bütününe bakarak üç dönem arasındaki istikrarı ortaya çıkarıyor. Dosyada şu sorulara cevap aranıyor: Bediüzzaman Said Nursî’nin kendi hayatını belli dönemlere ayırmasındaki temel nedenler ve olaylar nelerdir? Üçüncü Said dönemini Eski Said ve Yeni Said dönemlerinden ayıran özellikler nelerdir? Üçüncü Said Dönemi, Risâle-i Nurların neşri ve Risâle-i Nur hizmeti açısından hangi özelliklere sahiptir? 1950 sonrası Risâle-i Nur hizmeti nasıl bir güzergâh takip etmiştir? Bu güzergâhın takibi günümüz açısından ne ifade etmektedir? Said Nursî’nin bu dönemde cemaat kavramına yüklediği anlamın çerçevesini nasıl çizebiliriz? Cemaat kavramı hangi prensipler üzerine oturtulmuştur? Bediüzzaman’ın bu dönemdeki mektuplarının muhteva özellikleri nelerdir? Özellikle son mektubunda vurguladığı “müsbet hareket” kavramının genel çerçevesi nasıl çizilebilir? Bediüzzaman’ın Mehdinin vazifesi olarak belirlediği iman, hayat ve şeriat dairelerindeki görevini bu üç dönem ile ilişkilendirmek mümkün müdür? Bediüzzaman Üçüncü Said döneminde siyasi ve sosyal açıdan nasıl bir yol belirlemiştir? Bu açıdan dönemin belirgin özellikleri ve Nursî’nin belirlediği kriterler nelerdir? Demokrat Parti ve Bediüzzaman arasında nasıl bir ilişki söz konusudur? Bediüzzaman’ın Demokrat Parti’yi desteklemesinin temel âmilleri nelerdir? Bediüzzaman’ın Adnan Menderes’e İslâm kahramanı sıfatıyla hitap etmesinin temel nedenleri nelerdir? *** Selim Sönmez, “Bediüzzaman’ın Üç Hayat Devresi” başlıklı makalesinde, tarihsel süreç içinde hem çevrenin yaşadığı değişim ve dönüşüm, hem de Said Nursî’nin tecrübeleri eşliğinde yaşadığı enfüsî dönüşümden hareketle Bediüzzaman’ın hayat devrelerini analiz ediyor. “Bediüzzaman ve Devlet Yönetme Sanatı” başlıklı makalesinde Prof. Dr. Ahmet Battal, “Bediüzzaman’ın ve onun yolundan gidenlerin siyaset kavramı ve kurumu ile ilişkisi ne biçimde ve ne seviyede olmuştur ve bundan sonra nasıl olmalıdır?” sorusuna cevap arıyor. Mustafa Said İşeri, bir hayli kapsamlı çalışmasında, Said Nursî’nin hayat devrelerini, siyasî ve konjonktürel değişimlerin yanında, kaderin sevki ve Said Nursî’nin yaşadığı enfüsî değişimlerin neticesi olarak bir yenilenme ve tazelenme olarak niteliyor. Makalede Bediüzzaman’ın hayat devreleri arasındaki farklılıklar ortaya konuluyor; değişime yol açan sebepler ve bu dönemlerin belirgin özellikleri irdeleniyor. Prof. Dr. Ali Bakkal “Dünya öküz ve balık üzerindedir” rivayetinin Eski Said ve Yeni Said dönemindeki değerlendirme farklılığını nedenleriyle birlikte izah etmeye çalışıyor. Bu örnekten hareketle okuyucuya Said Nursî’nin hayatını okumada yeni bakış açıları kazandırıyor. “Üç Dönem, Üç Unvan” başlıklı makalesinde İbrahim Kaygusuz, Eski Said, Yeni Said ve Üçüncü Said dönemlerini, onun Kur’ân medeniyetini tamir ve inşa sürecinde kat ettiği mesafelerin kilometre taşları olarak değerlendiriyor. İslâm Yaşar ve M. Abidin Kartal, Üçüncü Said döneminin en önemli siyasi figürü olan merhum Adnan Menderes ile Bediüzzaman’ın ilişkisini analiz ediyor. Prof. Dr. Musa Kâzım Yılmaz, Bediüzzaman’ın yazdığı eserlerin hayat devrelerinin özelliğine göre içtimâî veya imanî konularda yoğunlaşmakla beraber, bir bütün arzettiğini ortaya koyuyor. Yrd. Doç. Dr. Yakup Aslan, Risâle-i Nur Külliyatı’nın bazı bölümlerinden hareketle Üçüncü Said döneminin hizmet esaslarını tespit ediyor. Dr. Hakan Yalman ise Risâle-i Nur’un temel kavramlarından olan “mânâ-i harfi” perspektifinden Said Nursî’nin Üçüncü Said döneminde siyasetle olan ilişkisini ele alıyor. *** Said Nursî’yi, Risâle-i Nur’u ve Nurculuğu anlamak isteyenler için önemli bir kaynak olma mesabesindeki Köprü’nün 112. sayısını okuyucularımıza tavsiye ediyoruz. |
17.12.2010 |