Beşincisi: Risale-i Nur
        
        
          ’un bir talebesi,
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’a
        
        
          çalışmadığının bir sebebi, derd-i maişetin ziyadeleşmesi
        
        
          olduğunu söyledi.
        
        
          Biz de ona dedik:
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’a çalışmadığın için derd-i
        
        
          maişet sana şiddetlendi. Çünkü bu havalide her talebe
        
        
          itiraf ediyor ve ben de ediyorum ki,
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’a
        
        
          çalıştıkça, yaşamakta kolaylık ve kalbde ferahlık ve
        
        
          maîşette sühulet görüyoruz.
        
        
          Altıncısı:
        
        
          Bu bîçare said’dir. Herkesin arzu ettiği ve is-
        
        
          tediği ve ferahla kabul ettiği şahsına karşı hürmet ve mu-
        
        
          habbet ve sohbet, fakat
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’a taallûk eden nok-
        
        
          talar haricinde bana ağır geliyor; beni sıkıyor, müteessir
        
        
          oluyorum.
        
        
          tahmin ediyorum ki,
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un yüksek hâsiyet-
        
        
          leri ve şakirtlerinin şahs-ı manevîsinin pek büyük mezi-
        
        
          yetleri, şahsım gibi meslek-i aczde fazla ileri giden bir
        
        
          âciz ve bîçarenin zaif omuzuna o dağ gibi manalar yük-
        
        
          lense altında ezilir, sıkılır diye anladım.
        
        
          Bu ahirki iki meselede pek kısa kesmeye kâğıt mecbur
        
        
          etti. nur, gül, lütfi’nin kahraman vârisleri Mübarekler
        
        
          Yüksek Heyeti ve Medrese-i nuriye ve Masumlar ve
        
        
          ümmî İhtiyarların her birisine binler selâm ediyoruz.
        
        
          Duanıza muhtaç, size müştak kar-
        
        
          deşiniz
        
        
          
            Said Nursî
          
        
        
          ì@í
        
        
          
            âciz:
          
        
        
          zayıf, güçsüz, zavallı.
        
        
          
            ahir:
          
        
        
          son.
        
        
          
            bîçare:
          
        
        
          çaresiz, zavallı.
        
        
          
            derd-i maişet:
          
        
        
          geçim derdi ve
        
        
          zorluğu, geçim sıkıntısı.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            ferah:
          
        
        
          gönül açıklığı, sevinç, se-
        
        
          vinme.
        
        
          
            hariç:
          
        
        
          dışarı.
        
        
          
            hasiyet:
          
        
        
          bir şeye has özellik, nite-
        
        
          lik.
        
        
          
            havali:
          
        
        
          bölge, etraf, çevre, civar.
        
        
          
            heyet:
          
        
        
          kurul, topluluk; birlik teş-
        
        
          kil eden şahıs ve şeylerin tama-
        
        
          mı.
        
        
          
            hürmet:
          
        
        
          saygı.
        
        
          
            maişet:
          
        
        
          geçim, geçinme.
        
        
          
            masum:
          
        
        
          suçsuz, günahsız, saf, te-
        
        
          miz.
        
        
          
            medrese-i nuriye:
          
        
        
          nur med-
        
        
          resesi; Risale-i Nur’ların okun-
        
        
          duğu yerler.
        
        
          
            mesele:
          
        
        
          önemli konu.
        
        
          
            meslek-i acz:
          
        
        
          acz mesleği,
        
        
          aczini Allah’a bildirme mesle-
        
        
          ği, yolu.
        
        
          
            meziyet:
          
        
        
          bir şeyi başkaların-
        
        
          dan ayıran vasıf, üstünlük ve
        
        
          değerlilik vasfı.
        
        
          
            muhabbet:
          
        
        
          sevgi, sevme.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          feyizli, bereketli,
        
        
          kutlu.
        
        
          
            müştak:
          
        
        
          arzulu, fazla istekli,
        
        
          iştiyak gösteren.
        
        
          
            müteessir:
          
        
        
          teessüre kapılan,
        
        
          hüzünlü, kederli, mahzun.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin
        
        
          eserlerinin adı.
        
        
          
            selâm:
          
        
        
          barış, rahatlık, sela-
        
        
          met ve esenlik dileme.
        
        
          
            sühulet:
          
        
        
          kolaylık.
        
        
          
            şahs-ı manevî:
          
        
        
          manevî şahıs,
        
        
          belli bir kişi olmayıp bir ce-
        
        
          maatteb meydana gelen ma-
        
        
          nevî şahıs.
        
        
          
            şakirt:
          
        
        
          talebe, öğrenci.
        
        
          
            taallûk:
          
        
        
          alâkalı, münasebetli
        
        
          olma.
        
        
          
            talebe:
          
        
        
          öğrenci.
        
        
          
            ümmî ihtiyarlar:
          
        
        
          Risale-i
        
        
          Nur’un elle yazılarak çoğaltıl-
        
        
          masında çalışan tahsilli olma-
        
        
          yan Isparta köylerindeki yaş-
        
        
          lılar grubu. Ümmîler olarak da
        
        
          geçer (Bkz.: 37. ve 38. lâhika-
        
        
          lar).
        
        
          
            vâris:
          
        
        
          mirasçı.
        
        
          
            zaif:
          
        
        
          zayıf.
        
        
          
            ziyade:
          
        
        
          Artma, çoğalma.
        
        
          
            | 184 | K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası