mu’cize olduğuna dair Yedinci lem’a ve
        
        
          Fihriste
        
        
          ’nin
        
        
          Ru-
        
        
          muzat-ı Semaniye’
        
        
          ye dair mühim parçaları ve
        
        
          Kenzü’l-
        
        
          Arş
        
        
          ’ın iki nüktesi gibi parçalar o zeyillere girmiş. Aynen,
        
        
          Mu’cizat-ı Ahmediye’
        
        
          nin zeyilleri gibi parlamış. nurlar
        
        
          santralı sabri, o yazdığı güzel
        
        
          Mu’cizat-ı Kur’âniye’
        
        
          yi in-
        
        
          şaallah onlarla tam güzelleştirir.
        
        
          Rabian
        
        
          : Merhum lütfi’nin hakikî ve pek ciddî bir vâri-
        
        
          si olan Abdullah Çavuşun mektubu, onun derece-i sadâ-
        
        
          kat ve ihlâsını ve irtibatını gösterdi. Her vakit İslâmköylü
        
        
          Abdullah ile o Abdullah Çavuşu duada beraber yâd edi-
        
        
          yordum. elhak, o makama lâyık olduğunu gösteriyor. İs-
        
        
          tediği
        
        
          Fihriste’
        
        
          nin musahhah son kısmı inşaallah ona
        
        
          gönderilecek. Fakat zannettiği gibi çok tashihat edilme-
        
        
          miş; çünkü, taksimü’l-a’mal suretiyle, o mübarek kardeş-
        
        
          lerimin yazılarını, mübarek yâdigâr gördüm ve değiştir-
        
        
          meye kıyamadım.
        
        
          Hamisen:
        
        
          Bugünlerde, o hâdisede,
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un bir
        
        
          derece tevakkufuna ve dünyaya bakmaya ve yirmi sene-
        
        
          dir konuşmadığım adamlarla konuşmaya ve hizmet-i
        
        
          kur’âniye noktasında memnu olduğumuz siyasete temas
        
        
          etmeye mecbur olacağım diye endişeden gelen şiddetli
        
        
          bir teessürden zahir görülmez, manen tehlikeli bir has-
        
        
          talık bana taarruz etti. Müstemir âdetimi bîtamam yerine
        
        
          getiremediğimden, yine ramazan hastalığı gibi, ben kar-
        
        
          deşlerimden, yine manevî muavenetlerini çok rica ediyo-
        
        
          rum. Fakat merak etmeyiniz, yatakta değilim; yalnız, faz-
        
        
          la, yazılan nüshaları tashih edemiyorum.
        
        
          
            âdet:
          
        
        
          her vakit yapılan.
        
        
          
            bitamam:
          
        
        
          tamamıyla.
        
        
          
            ciddî:
          
        
        
          gerçek olarak, hakikaten.
        
        
          
            dair:
          
        
        
          alakalı, ilgili.
        
        
          
            derece-i sadakat:
          
        
        
          dostluğun,
        
        
          muhabbetin ve bağlılığın derece-
        
        
          si.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            elhak:
          
        
        
          hakkın tâ kendisi, tam
        
        
          doğrusu; doğrusu ya.
        
        
          
            fihriste:
          
        
        
          bir kitapta bulunan şey-
        
        
          leri sırayla gösteren liste, katalog.
        
        
          
            hâdise:
          
        
        
          olay.
        
        
          
            hakikî:
          
        
        
          gerçek.
        
        
          
            hamisen:
          
        
        
          beşinci olarak, beşinci-
        
        
          si, beşinci derece.
        
        
          
            hizmet-i Kur’âniye:
          
        
        
          Kur’an hiz-
        
        
          meti.
        
        
          
            ihlâs:
          
        
        
          samimiyet, bir ameli başka
        
        
          bir karşılık beklemeksizin, sırf Al-
        
        
          lah rızası için yapma.
        
        
          
            inşaallah:
          
        
        
          ‘Allah izin verirse’ ma-
        
        
          nasında kullanılan bir dua.
        
        
          
            irtibat:
          
        
        
          bağ, münasebet.
        
        
          
            Kenzü’l-arş:
          
        
        
          ‘Arş’ın Hazinesi’ an-
        
        
          lamında bir dua.
        
        
          
            makam:
          
        
        
          yer, mevki.
        
        
          
            manen:
          
        
        
          mana bakımından, ma-
        
        
          naca.
        
        
          
            manevî:
          
        
        
          manaya ait, maddî ol-
        
        
          mayan.
        
        
          
            memnu:
          
        
        
          yasaklanmış, men edil-
        
        
          miş, yasak.
        
        
          
            merhum:
          
        
        
          rahmete kavuşmuş, öl-
        
        
          müş, ölü.
        
        
          
            muavenet:
          
        
        
          yardım, yardımlaşma.
        
        
          
            mu’cizat-ı ahmediye:
          
        
        
          Peygam-
        
        
          ber Efendimizin (asm) gösterdiği
        
        
          mu’cizeleri anlatan On Dokuzun-
        
        
          cu Mektup risalesi.
        
        
          
            mu’cizat-ı Kur’âniye:
          
        
        
          Kur’ân’ın
        
        
          mu’cizeleriyle Kur’ân’ın mu’cizeli-
        
        
          ğini anlatan Yirmi Beşinci Söz ri-
        
        
          salesi.
        
        
          
            mu’cize:
          
        
        
          benzerini yapmaktan
        
        
          insanların aciz kaldığı şey.
        
        
          
            musahhah:
          
        
        
          tashih edilmiş,
        
        
          düzeltilmiş, yanlışsız.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          feyizli, bereketli,
        
        
          kutlu.
        
        
          
            mühim:
          
        
        
          önemli, ehemmiyet-
        
        
          li.
        
        
          
            müstemir:
          
        
        
          sürekli, devamlı;
        
        
          değişmez, sabit.
        
        
          
            nükte:
          
        
        
          ince manalı, ancak
        
        
          dikkatle anlaşılabilen mana
        
        
          veya söz.
        
        
          
            nüsha:
          
        
        
          birbirinin aynı olan
        
        
          yazılı metinlerden her biri.
        
        
          
            rabian:
          
        
        
          dördüncü olarak.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Be-
        
        
          diüzzaman Said Nursî’nin
        
        
          eserlerinin adı.
        
        
          
            Rumuzat-ı semaniye:
          
        
        
          sekiz
        
        
          işaret anlamında Kur’an’ın te-
        
        
          vafukla ilgili mu’cizeliğini izah
        
        
          eden Bediüzzaman Said Nur-
        
        
          sî’ye ait bir eserin ismi.
        
        
          
            suret:
          
        
        
          biçim, şekil, tarz.
        
        
          
            taarruz:
          
        
        
          saldırma, sataşma,
        
        
          ilişme.
        
        
          
            taksimü’l-a’mal:
          
        
        
          iş bölümü,
        
        
          işlerin paylaşılması.
        
        
          
            tashih:
          
        
        
          düzeltme, yanlışını gi-
        
        
          derme.
        
        
          
            tashihat:
          
        
        
          düzeltmeler, tas-
        
        
          hihler.
        
        
          
            teessür:
          
        
        
          kederlenme, üzül-
        
        
          me, acı duyma.
        
        
          
            tevakkuf:
          
        
        
          duraklama, durma.
        
        
          
            vâris:
          
        
        
          mirasçı.
        
        
          
            yâd:
          
        
        
          anma.
        
        
          
            yadigâr:
          
        
        
          bir kimseyi veya
        
        
          olayı hatırlatan eşya veya
        
        
          kimse.
        
        
          
            zahir:
          
        
        
          dış yüz, görünüş.
        
        
          
            zeyl:
          
        
        
          ek, bir eserin devamı
        
        
          olarak yazılan kısım.
        
        
          
            | 186 | K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası