sene evvel tab edilen
        
        
          Lemaat’
        
        
          ta gördük. onun da
        
        
          Mu’ci-
        
        
          zat-ı Kur’âniye
        
        
          zeyilleri içine derci pek münasip görüldü.
        
        
          kahraman tahirî’nin bana getirdiği bir nüsha
        
        
          Lemaat’
        
        
          ı
        
        
          çok kıymettar gördüm. eğer bir nüsha daha o havalide
        
        
          varsa siz de o parçayı nüshalarınızın ahirine yazarsınız.
        
        
          zaten
        
        
          Lemaat
        
        
          , kendisi de harikadır. ramazan-ı şerifte,
        
        
          yirmi gün zarfında, nesir bir surette tekellüfsüz, birden
        
        
          yazılmış. sonra baktık, sehl-i mümteni gibi bir nesr-i
        
        
          manzum ve bir nazm-ı mensur suretini almış. İçinde bu
        
        
          parça daha harikadır.
        
        
          Lemaat
        
        
          ’ta o parçanın serlevhası: “İcaz İle Beyan,
        
        
          İ’caz-ı kur’ân.”
        
        
          “Bir zaman rüyada gördüm ki, Ağrı dağı altındayım.
        
        
          Birden dağ patladı, dağ gibi taşları âleme dağıttı; sarstı
        
        
          cihanı.”
        
        
          Bundan tâ “tarz-ı nazar İkidir: Biri zulmettar, diğeri
        
        
          ziyadar” serlevhasına kadar.
        
        
          eğer
        
        
          Lemaat
        
        
          sizin elinize geçmemişse, o parçayı bu-
        
        
          radan size göndereceğiz.
        
        
          Salisen:
        
        
          Hem lâtif, hem güzel, zarif bir hâdiseyi söyle-
        
        
          yeceğim. Bu memlekette
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’a erkeklerden
        
        
          ziyade fedakârâne yapışan ihtiyar hanımlar ve ihtiyare
        
        
          hükmünde masume genç hanımlar, eski zaman sırmalı
        
        
          ve yaldızlı gelinlik cihazatının içinde kıymettar parçaları
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un eczalarının ciltleri üstüne çekip, bütün ri-
        
        
          saleler altın yaldızıyla ciltlenmiş gibi bir tarza girdi.
        
        
          Risale-i
        
        
          Nur
        
        
          ’un manen güzelliğine ve Hüsrev ve tahirî ve
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 213 |
          
        
        
          sir olarak yazılan.
        
        
          
            nüsha:
          
        
        
          birbirinin aynı olan yazılı
        
        
          metinlerden her biri.
        
        
          
            Ramazan-ı Şerif:
          
        
        
          mübarek, şeref-
        
        
          li Ramazan ayı.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Bediüz-
        
        
          zaman Said Nursî’nin eserlerinin
        
        
          adı.
        
        
          
            salisen:
          
        
        
          üçüncü olarak.
        
        
          
            sehl-i mümteni:
          
        
        
          gayet kolay
        
        
          söylenivermiş ve yazılıvermiş gö-
        
        
          ründüğü hâlde, benzeri yazılma-
        
        
          ya kalkışılınca güçlüğü anlaşılan
        
        
          eserler, taklidi zor olan söz veya
        
        
          şiirler.
        
        
          
            serlevha:
          
        
        
          yazıda başlık.
        
        
          
            sırma:
          
        
        
          ince gümüş tel.
        
        
          
            suret:
          
        
        
          biçim, şekil, tarz.
        
        
          
            tab:
          
        
        
          kitap basma.
        
        
          
            tarz:
          
        
        
          biçim, şekil.
        
        
          
            tarz-ı nazar:
          
        
        
          bakış tarzı.
        
        
          
            tekellüf:
          
        
        
          özenme.
        
        
          
            yaldız:
          
        
        
          süs.
        
        
          
            zarfında:
          
        
        
          süresince.
        
        
          
            zarif:
          
        
        
          inceliği, lâtifliği ile hoşa gi-
        
        
          den.
        
        
          
            zeyil:
          
        
        
          ek, bir eserin devamı ola-
        
        
          rak yazılan kısım.
        
        
          
            ziyadar:
          
        
        
          ziyalı, ışıklı, parlak, ay-
        
        
          dınlık.
        
        
          
            ziyade:
          
        
        
          çok, fazla.
        
        
          
            zulmettar:
          
        
        
          zulmetli, karanlıklı.
        
        
          
            ahir:
          
        
        
          son.
        
        
          
            âlem:
          
        
        
          dünya, cihan; bütün
        
        
          yaratılmışlar.
        
        
          
            beyan:
          
        
        
          açıklama, bildirme,
        
        
          izah.
        
        
          
            cihazat:
          
        
        
          çeyizler.
        
        
          
            derç:
          
        
        
          sokma, içine alma.
        
        
          
            ecza:
          
        
        
          cüz’ler, parçalar, kısım-
        
        
          lar.
        
        
          
            evvel:
          
        
        
          önce.
        
        
          
            fedakârane:
          
        
        
          fedakârca, feda-
        
        
          kârlıkla.
        
        
          
            hâdise:
          
        
        
          olay.
        
        
          
            harika:
          
        
        
          olağanüstü vasıflar
        
        
          taşıyan ve hayranlık hissi
        
        
          uyandıran.
        
        
          
            havali:
          
        
        
          bölge, etraf, çevre, ci-
        
        
          var.
        
        
          
            hükmünde:
          
        
        
          değerinde, yerin-
        
        
          de.
        
        
          
            icaz:
          
        
        
          az sözle çok mana ifade
        
        
          etme.
        
        
          
            i’caz-ı Kur’an:
          
        
        
          Kur’an’ın muci-
        
        
          zeliği, yüksek ve erişilmez ifa-
        
        
          desi.
        
        
          
            ihtiyare:
          
        
        
          yaşlı, ihtiyar kadın.
        
        
          
            kıymettar:
          
        
        
          kıymetli, değerli.
        
        
          
            latîf:
          
        
        
          güzel, hoş.
        
        
          
            manen:
          
        
        
          mana bakımından,
        
        
          manaca.
        
        
          
            masume:
          
        
        
          günahsız, saf, temiz
        
        
          kız.
        
        
          
            mu’cizat-ı
          
        
        
          
            Kur’âniye:
          
        
        
          Kur’ân’ın mu’cize olduğunu
        
        
          anlatan Yirmi Beşinci Söz risa-
        
        
          lesi.
        
        
          
            münasip:
          
        
        
          uygun.
        
        
          
            nazm-ı mensur:
          
        
        
          şiir gibi
        
        
          ahenkli yazılan.
        
        
          
            nesir:
          
        
        
          manzum olmayan söz
        
        
          veya yazı, düz yazı.
        
        
          
            nesr-i manzum:
          
        
        
          manzum ne-