nur Fabrikasının sahibi, bu defaki mektubundaki hari-
        
        
          ka ve yüksek duası, onun fevkalâde ihlâs ve sadâkatinin
        
        
          bir tereşşuhatı nazarıyla baktığımızdan, bin derece had-
        
        
          dimden ziyade hüsnüzannını
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          hesabına kabul
        
        
          edip, duasına âmin deriz. o nur Fabrikasının mektubu
        
        
          Hasan Atıf’ın mektubuyla leyle-i Berat akşamında elimi-
        
        
          ze geçti. o gecemize, bereketli ve mübarek bir tebrik
        
        
          nev’inde telâkki eyledik.
        
        
          …………………
        
        
          AzizKardeşlerim!
        
        
          Bu mübarek ramazanda dahi, geçen ramazan gibi, bu
        
        
          âciz ve zaif kardeşinize, manevî ve uhrevî sa’y ve çalış-
        
        
          manızdan, zekât miktarınca vermenizi ve onun hesabına
        
        
          bir miktar çalışmanızı ve ziyade hüsnüzannınız ile ona
        
        
          tahmil ettiğiniz ağır yüke o cihette yardımınızı pek çok
        
        
          rica ederim.
        
        
          derd-i maişet sersemliğiyle, ekser halk ahiret işlerine
        
        
          ikinci derecede bakmalarından, ehl-i dalâlet istifade edip
        
        
          onları avlıyorlar. risale-i nur Şakirtleri kanaat ve iktisat
        
        
          düsturlarıyla bu manevî hastalığa da mukabele ederler,
        
        
          inşaallah.
        
        
          Umum kardeşlerimize ve hemşirelerimize birer birer
        
        
          selâm ve dua ederiz.
        
        
          
            Said Nursî
          
        
        
          ì@í
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 215 |
          
        
        
          
            mukabele:
          
        
        
          karşılık verme, karşı-
        
        
          lama.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          feyizli, bereketli, kutlu.
        
        
          
            nazar:
          
        
        
          bakış, bakış açısı.
        
        
          
            nevi:
          
        
        
          çeşit, tür.
        
        
          
            nur:
          
        
        
          aydınlık, parıltı, ışık.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Bediüz-
        
        
          zaman Said Nursî’nin eserlerinin
        
        
          adı.
        
        
          
            sadâkat:
          
        
        
          bağlılık, doğruluk.
        
        
          
            sa’y:
          
        
        
          iş, çalışma, çabalama.
        
        
          
            selâm:
          
        
        
          barış, rahatlık, selamet ve
        
        
          esenlik dileme.
        
        
          
            sersem:
          
        
        
          başı dönmüş, aklı ve zih-
        
        
          ni karışmış olan.
        
        
          
            şakirt:
          
        
        
          talebe, öğrenci.
        
        
          
            tahmil:
          
        
        
          yükleme.
        
        
          
            telâkki:
          
        
        
          anlama, kabul etme.
        
        
          
            tereşşuhat:
          
        
        
          damlamalar, sızıntı-
        
        
          lar.
        
        
          
            uhrevî:
          
        
        
          ahirete dair, ahirete ait.
        
        
          
            umum:
          
        
        
          bütün.
        
        
          
            zaif:
          
        
        
          zayıf.
        
        
          
            ziyade:
          
        
        
          fazla, fazlasıyla.
        
        
          
            âciz:
          
        
        
          zayıf, güçsüz.
        
        
          
            ahiret:
          
        
        
          dünya hayatından
        
        
          sonra başlayıp ebediyen de-
        
        
          vam edecek olan ikinci hayat.
        
        
          
            âmin:
          
        
        
          Yâ Rabbi! Öyle olsun,
        
        
          kabul eyle!” anlamında dua-
        
        
          nın sonunda söylenir.
        
        
          
            aziz:
          
        
        
          izzetli, muhterem, say-
        
        
          gın.
        
        
          
            cihet:
          
        
        
          yön.
        
        
          
            derd-i maişet:
          
        
        
          geçim derdi
        
        
          ve zorluğu, geçim sıkıntısı.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            düstur:
          
        
        
          kaide, esas, prensip.
        
        
          
            ehl-i dalâlet:
          
        
        
          dalâlet ehli; yol-
        
        
          dan çıkanlar, azgın ve sapkın
        
        
          kimseler.
        
        
          
            ekser:
          
        
        
          pek çok.
        
        
          
            fevkalâde:
          
        
        
          olağanüstü.
        
        
          
            harika:
          
        
        
          olağanüstü.
        
        
          
            hemşire:
          
        
        
          kız kardeş, bacı.
        
        
          
            hüsnüzan:
          
        
        
          bir kimsenin veya
        
        
          bir hadisenin iyiliği hakkında-
        
        
          ki vicdanî ve iyi kanaat.
        
        
          
            ihlâs:
          
        
        
          samimiyet, bir ameli
        
        
          başka bir karşılık beklemek-
        
        
          sizin, sırf Allah rızası için yap-
        
        
          ma.
        
        
          
            iktisat:
          
        
        
          tutum, lüzumundan
        
        
          fazla veya eksik harcamalar-
        
        
          dan kaçınma.
        
        
          
            inşaallah:
          
        
        
          ‘Allah izin verirse’
        
        
          manasında kullanılan bir dua.
        
        
          
            istifade:
          
        
        
          faydalanma, yarar-
        
        
          lanma.
        
        
          
            kanaat:
          
        
        
          hırs göstermeden
        
        
          kısmetine razı olmak, elinde-
        
        
          ki ile yetinmek.
        
        
          
            Leyle-i Berat:
          
        
        
          Berat Gecesi,
        
        
          şaban ayının 15. gecesi.
        
        
          
            manevî:
          
        
        
          manaya ait, maddî
        
        
          olmayan.