Sözler - page 464

Birinci Lem’a
Tevhit iki k›s›md›r. Meselâ, nas›l ki bir çarfl›ya ve bir
flehre büyük bir zat›n mütenevvi mallar› gelse, iki çeflitle
onun mal› oldu¤u bilinir. Biri, icmalî, âmiyânedir ki, “Bu
kadar azîm mal, ondan baflka kimsenin haddi de¤il ki sa-
hip olabilsin.” Fakat böyle âmî bir adam›n nezaretinde
çok h›rs›zl›k olabilir. Parçalar›na çok adamlar sahip ç›ka-
bilir. ‹kinci çeflit odur ki, her denk üzerinde yaz›y› okur,
her bir top üstünde turray› tan›r, her bir ilân üstünde
mührünü bilir bir surette, “Her fley o zat›nd›r” der. ‹flte
flu hâlde, her bir fley o zat› manen gösterir.
Aynen öyle de, tevhit dahi iki çeflittir.
• Biri tevhid-i âmî ve zahirîdir ki; “Cenab-› Hak birdir,
fleriki, naziri yoktur, bu kâinat onundur.”
• ‹kincisi tevhid-i hakikîdir ki, her fley üstünde sikke-i
kudretini ve hatem-i rububiyetini ve nakfl-› kalemini gör-
mekle do¤rudan do¤ruya her fleyden Onun nuruna karfl›
bir pencere aç›p Onun birli¤ine ve her fley Onun dest-i
kudretinden ç›kt›¤›na ve ulûhiyetinde ve rububiyetinde
ve mülkünde hiçbir veçhile, hiçbir fleriki ve muini olma-
d›¤›na, fluhuda yak›n bir yakîn ile tasdik edip iman getir-
mektir ve bir nevi huzur-u daimî elde etmektir. Biz dahi
flu Sözde, o halis ve âlî tevhid-i hakikîyi gösterecek flu-
alar› zikredece¤iz.
B‹R‹NC‹ NÜKTE ‹Ç‹NDE B‹R ‹HTAR:
Ey esbapperest
gafil! Esbap, bir perdedir. Çünkü, izzet ve azamet öyle
âlî:
yüce, yüksek.
âmî:
cahil, s›radan.
âmiyâne:
cahilce, basitçe.
azamet:
büyüklük.
azîm:
büyük.
Cenab-› Hak:
Allah.
denk:
mal, yük , balya.
dest-i kudret:
kudret eli.
esbap:
sebepler.
esbapperest:
Allah’› unutup se-
beplere haddinden fazla de¤er
veren.
gafil:
gaflette bulunan.
haddi:
gücü.
hâl:
durum.
halis:
saf, duru; flüphelerden
uzak.
hatem-i rububiyet:
Cenab-› Hak-
k›n idare ve terbiye edicili¤inin
kâinatta görülen mührü.
huzur-u daimî:
insan›n kendisini
her an Allah’›n huzurunda hisset-
mesi.
icmalî:
k›saca, detays›z.
ihtar:
uyar›.
ilân:
aç›klama.
iman getirmek:
iman etmek,
inanmak.
izzet:
fleref, yücelik.
kâinat:
bütün âlemler ve tüm
varl›klar.
lem’a:
par›lt›.
manen:
manevî olarak.
muin:
yard›mc›.
mühr:
mühür.
mülk:
sahip olunan ve kullan›lan
mal.
mütenevvi:
çeflitli.
nakfl-› kalem:
kalemin nakfl›, ifl-
lemesi.
nazir:
benzer.
nevi:
çeflit.
nezaret:
gözetim.
nur:
ayd›nl›k.
nükte:
ince manal› söz.
rububiyet:
Cenab-› Hakk›n, var-
l›klar›n ihtiyaçlar›n› gidermesi, on-
lar› yetifltirmesi ve idare et-
mesi.
sikke-i kudret:
Allah’›n ezelî
gücünün iflareti.
suret:
flekil, biçim.
flerik:
ortak.
flua:
›fl›k demeti.
fluhut:
kâinatta Allah’›n varl›k
ve birli¤ini gösteren delilleri
aynen seyretme.
tasdik:
do¤rulama.
tevhid-i âmî ve zahirî:
k›sa-
ca, basitçe ve fazla araflt›rma-
dan, delilsiz bir flekilde Al-
lah’›n bir oldu¤una inanma.
tevhid-i hakikî:
ayr›nt›l› bir
flekilde araflt›r›p deliller bula-
rak Allah’›n birli¤ini kabul et-
me.
tevhit:
birleme, Allah’›n bir
oldu¤una ondan baflka ilâh
olmad›¤›na inanma.
top:
belirli uzunluktaki kuma-
fl›n sar›l›p rulo hâline getiril-
mifl hâli.
turra:
mühür, damga.
ulûhiyet:
ilâhl›k.
vecih:
flekil.
yakîn:
do¤rulu¤undan flüphe
edilmeyen kesin bilgi.
zat:
flah›s, kifli.
zikretmek:
söylemek, anlat-
mak.
464 | SÖZLER
Y
‹RM‹
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,454,455,456,457,458,459,460,461,462,463 465,466,467,468,469,470,471,472,473,474,...1482
Powered by FlippingBook