Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Ağustos 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Sayın Başbakan’a arzuhalimizdir

Sayın Başbakan Erdoğan,

3 Kasım 2002 tarihinde genel seçimler olmuş, genel başkanlığını yapmış olduğunuz AKP tek başına iktidar olabilecek oylar almış, siz parlamento dışınıda kalmış, siyaset tarihinde nadir görülen bir tabloyla karşılaşmıştınız. Partinizden yüzlerce milletvekili seçilmiş, meclis salonu doldurulmuştu. Siz ise meclisin dışındaydınız. Meclis dışından, meclis müzakerelerini, olsa olsa meclis locasından izleme durumunda kalmıştınız. Bu acayip tabloya yüksek siyasîlerimiz hemen çare bulmuşlardı. Sayın Baykal biraderiniz de dahil olmak üzere yüksek siyasîlerimiz, bu siyasî boşluğu gidermek için çalışmalara girmişler ve ışık bulunmuştu. Siirt’ten ara seçim koşulları doğdu ve siz de bin bir siyasî deha buluşları ile parlamentoya seçilmiştiniz.

Parlamento dışında bulunduğunuz sırada size kimse başbakanlık yolunu açmamıştı. Öne sürülen fikirler, bakanların, cumhurbaşkanların dışarıdan seçilebileceğini, ama başbakanların seçilemeyeceğini dile getiriyor, sizin başbakan olma yolunuzu hemen hemen herkes kapatıyordu. Hukukî ve bilimsel fetvalar da, ‘parlamenter demokrasilerde, başbakanların dışarıdan, parlamento dışından tayin edilemeyeceği’ doğrultusundaydı. Kamuoyuna yaymaya çalışılan bu düşünce ile size, meclis ve başbakanlık kapıları bulunduğunuz dönem için kapatılmak isteniyordu. Biz Cumhuriyet gazetesinde yazmış olduğumuz makalede, “Cumhurbaşkanının ve bakanların dışarıdan tayinine cevaz veren parlamenter demokrasi geleneği nereden çıkarılmış ve nereden bulunmuştur ki? Cumhurbaşkanı için açılan kapı, bakanlar için açılan kapı, niye başbakan için kapatılmıştır? Böyle bir mütalaa olmaz, biz de bilelim şu mütalaanın kaynağını, nereden gelmiş?” demiştik. Yazımızın size kadar ulaştırıldığını öğrenmiştik.

Neyse, badire atlatılmış, siz parlamentoya girmiştiniz ama, iki üç aylık parlamento dışındaki genel başkanlığınızı kullanarak, sanki başbakan gibi, devlet başkanı gibi, dünya devlet ve siyasî ricalleri ile görüşmelerinizi ha bire sürdürmekteydiniz, onlarla adeta devleti ve hükümeti bağlayan görüşmeler yapmaktaydınız. Hükümet başkanları gibi karşılanıyor ve kabul ediliyordunuz. Böylece Türk siyaset tarihinde ilk kez böyle aylar ve günler yaşanmış, demokrasi dışı görüntüler sergilenmişti. Ama bunlar şimdi tarih oldu.

Sadarete geçtikten, Başbakanlığı aldıktan sonra, epey ciddî ve hızlı çalışmalara girdiniz. Türk demokrasisinin ele alamadığı ve üzerine varamadığı, hatta tekin sayılmayan bir çok yasaları demokrasi içerisine soktunuz, çağdaş gelişmeler kaydettiniz. Bunları inkâr etmek, bunları takdirle karşılamamak mümkün değil. Türk demokrasisinin sırtında bulunan birçok kamburları koparıp attınız ve demokrasimizi huzura kavuşturdunuz. Türklere ve Türk’e has, Türkiye’ye has demokrasimizi evrensel sınırlara getirdiniz. Bunları bütün hukukçular ve kamuoyu kabul etmiştir.

Amma velâkin şimdi görüyor ve duyuyoruz ki, bir bölgeden bir başka bölgeye alayı vâlâ ile, uçak ve helikopter filosu ile geziler yapmakta ve birçok illerin velilerini ve yüksek bürokratları o ilden bu ile taşımakta, yüz binlerce kişiyi sanki seçim varmış gibi doldurmaktasınız. Kamuoyunda; “Bu suyun menşei nereden geliyor, bu büyük sarfiyat nereden geliyor? Din, iman bütünlüğünü elden düşürmeyen bu iktidar, bir başbakan, bunun kaynağını nereden buluyor? Devlet giderleri ile oluyorsa bunun hesabının görüleceğini, bunun hesabının çıkarılacağını düşünmez mi? Bu masrafı üstlenenler, bu devlete fatura sunmaz mı? İnsanların sadaretten düştükten, sanık yapıldıktan sonra adliye odalarında, ‘Kalk bakalım, otur bakalım, konuş bakalım, dinle bakalım’ sözleriyle Yüce Divanda nasıl muamele göreceklerini, sadarette bulunanlar hiç akıllarına, hayallerine getirmezler mi? Şimdi, karşısında saygıyla durulan insanların, yarın hesap sahnesinde nasıl bir tabloyla karşılaşacağını bilmezler mi?” denilmektedir. Bu konulara Sayın Başbakanın mutlaka açıklık getireceğine inanıyorum.

Kim derdi ki on yıl önce Mesut Yılmaz, Hüsamettin Özkan, Recep Önal, Cumhur Ersümer, Zeki Çakan, Safa Giray, Cengiz Altıntaş, Koray Aydın Yüce Divan’da yargılanacak, kendilerine ‘Ayağa kalkın! Adınız, soyadınız, mesleğiniz, doğum tarihiniz, baba adınız? Sabıkanız var mı?’ soruları sorulacak? Kim derdi ki Mesut Yılmaz isimli başbakan, görev suistimalinden mahkûm olacak, ama yasal yollarla bu ertelenecektir.

Sayın Erdoğan, size iktidar nasip olmuştur ama, yukarıdaki sıkıntılı tablolar nasip olmasın. Dileğimiz odur ki siz açıklıktan, siz aleniyetten, siz hesap vermekten, siz kamuoyuna bilgi vermekten hiç üşenmeyin, yorulmayın.

Av. Turgut İNAL

10.08.2006


İslâmda sosyal adâlet ve dayanışma erdemi (2)

Bu sosyal gerçeklik, İslâm kültürünün de öteden beri öngördüğü bir toplumsal hayat ideali olmuştur. Nitekim Hz. Peygamber Müslümanların birbirleriyle mânen kardeş olduklarını ve aralarındaki içtimaî dayanışmanın boyutlarının çok kapsamlı olması gerektiğini şu hadisinde özlü bir biçimde ifade etmiştir: “Sen müminleri, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet etmede, birbirlerine şefkat göstermede tıpkı yek bir vücut gibi görürsün; (yani) onun bir uzvu rahatsızlansa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararetle onun rahatsızlığına ortak olurlar.”3 Dolayısıyla bir müminin yaşadığı dert, sıkıntı, keder ve üzüntü, diğer müminlerce paylaşılmak durumundadır. Bu, müminler arasındaki kardeşlik hukukunun bir gereğidir. Böyle bir dayanışmanın esasen sadece müminler arasında değil, aynı zamanda farklı inançlara mensup erdemli insanlar arasında da gerçekleştirilebileceği, Hz. Peygamber’in peygamberlik öncesi dönemde katıldığı “hılfu’l-fudûl (erdemliler paktı)” uygulamasından açıkça anlaşılmaktadır. Bu anlaşmaya göre, Mekke’de yerli ve yabancı, hür ve köle, her kim anlaşmaya katılmışsa, onlar, hiçbir şekilde zulmetmeyecekler, zulme uğrayanlara da hakları alınıncaya kadar her türlü yardım ve desteği sağlayacaklardır.4 Peygamber (a.s.m.), peygamberlikten sonra da bu ittifaktan övgüyle söz etmiş ve tekrar çağrılması durumunda böylesi bir oluşuma yine katılabileceğini söylemiştir.5

Aynı şekilde Hz. Peygamber’e ilk vahiy geldiğinde, korkuya kapılması üzerine, peygamberliğini ilk olarak tasdik eden eşi Hz. Hatice’nin onu teselli için söylediği şu sözler de, onun muhtaçlarla yardımlaşma erdemine ne denli önem verdiğine işaret eden güzel bir örnektir: “Bundan korkmana gerek yok. Allah’a yemin olsun ki, O seni asla utandırmaz; çünkü sen yakınlarına yardım eder, hayatını şerefinle kazanır, başkalarını doğru yola sevk eder, yetimleri barındırır… felâkete uğrayanların yardımına koşar, fakirlere iyilik eder ve herkese nezaketle davranırsın.”6 Peygamberin (a.s.m.) bu nitelikleri, onun peygamberlikten önceki yaşantısında bile toplumsal hayatta iyiliklerin, güzelliklerin ve adaletin hakim kılınıp, zulme mani olunması için çalıştığı ve toplumun bütünleşmesi için yardımlaşma ilkesine büyük özen gösterdiğine işaret etmektedir.

Dipnotlar:

3. Sahabeden Nu’man İbnu Beşir’in rivayetidir; bk. Buhari, Edeb 27; Müslim, Birr 66. Bunun dışındaki diğer hadis metinleri şöyledir: “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu tehlikede yalnız bırakmaz. Kim, kardeşinin ihtiyacını görürse Allah da onun ihtiyacını görür. Kim bir Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da o sebeple onu Kıyamet gününün sıkıntısından kurtarır. Kim bir Müslümanı örterse, Allah da onu kıyamet günü örter.” (Rezin bir rivayette şunu ilâve etti: “Kim, hakkı sübut buluncaya kadar mazlumla birlikte otursa, ayakların kaydığı günde Allah onun ayağını Sıratta sabit kılar.”) Ebu Davud, Edeb 46; Tirmizi, Hudud 3; Buhari, Mezalim 3; İkrah 7; Müslim, Birr 58) “Kim bir mü’minin dünyevi kederlerinden birini giderirse, Allah da onun Kıyamet günü kederlerinden birini giderir. Kim bir fakire kolaylık gösterirse, Allah da ona dünyada ve ahirette kolaylık gösterir. Kim bir Müslümanın ayıbını örterse, Allah da onu dünya ve ahirette örter. Kişi kardeşinin yardımında olduğu müddetçe, Allah da onun yardımındadır...” (Müslim, Zikr 38; Ebu Davud, Edeb 68; Tirmizi, Hudud 3; Birr 19; Kıraat 3) “Din nasihatten (hayırhahlıktan) ibarettir!” Yanındakiler sordu: “Kimin için ey Allah’ın Resulü?” “Allah için, kitabı için, Resulü için, Müslümanların imamları ve hepsi için! Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona yardımını kesmez, ona yalan söylemez, ona zulmetmez. Her biriniz, kardeşinin ayinesidir, onda bir rahatsızlık görürse bunu ondan izale etsin.” (Tirmizi, Birr 17,18; Müslim, İman 95) “Sana Resulullah (a.s.m.)’ın: “İslâm’da dayanışma akdi (hılf) yoktur!” dediği ulaştı mı?” diye sordum. Şu cevabı verdi. “Kureyş’le Ensar arasında, benim evimde dayanışma antlaşması yaptı.” (Ebu Davud’un rivayetinde: “Resulullah, bizim evde Ensar’la Muhacir arasında iki veya üç kere dayanışma akdi yaptı” şeklindedir.) (Buhari, Edeb 67, Kefalet 2, İ’tisam 16; Müslim, Fedailu’s-Sahabe 204; Ebu Davud, Feraiz 17) “Kardeşine zalim de olsa mazlum da olsa yardım et” “Mazlumsa yardım ederim, zalime nasıl yardım ederim?” diye sorulmuştu. “Onu zulümden alıkoyarsın, bu da ona yardımdır” buyurdu.” (Buhari, Mezalim 4, İkrah 7; Tirmizi, Fiten 68) “Kim kardeşinın ırzını müdafaa ederse, kıyamet günü Allah, onun yüzünden ateşi çevirir.” (Tirmizi, Birr 20) Ebu Musa el-Eş’arî’nin rivayetine göre, Resulullah (a.s.m.), bir ihtiyaç taleb eden kimse gelince arkadaşlarına yönelir ve: “Yardımcı olun, ecir kazanın! Allah da Resulünün diliyle dilediğine hükmetsin!” derdi. (Buhari, Edeb 37, Salat 88, Mezalim 5; Müslim, Birr 145; Ebu Davud, Edeb 126; Tirmizi, İlim 14; Nesai, Zekat 65) “Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşı sebebiyle ikramda bulunursa, Allah yaşlılığında ona ikram edecek kimseleri mutlaka takdir eder.” (Tirmizi, Birr 75, (2023)

4. Bk. Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, İmaj Basım Yayım, Ankara, 2003, I/52.

5. Ahmed b.Hanbel, Müsned, I/190,317; bk.Hamidullah, “Hilfu’l-Fudûl”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, XVIII/32.

6. Buhari, Bedü’l-Vahy 3; Meğâzî 17; Müslim, İmân 252-254; Ahmed b.Hanbel, Müsned, III/139,223,233.

–Devam edecek–

Doç. Dr. Osman GÜNER

10.08.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004