Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Eserine bakalım



Ölen birinin sıradan bir vatandaş olması ayrı, milletin mukadderatına tesir etmiş bir politikacı olması ayrıdır. Dolayısıyla, haklarındaki değerlendirmeler de ayrı ayrı yapılır.

Bir politikacı öldüğünde, onun özel/şahsî hayatından çok, onun ülkeye, millete yönelik siyasî icraatları üzerinde durulur; övgüler de, yergiler de ona göre yapılır ve yapılmalı. Biz de öyle yapıyoruz. Bu sebeple, kimse bize "Ölenin ardından böyle konuşmayın" dersini vermeye kalkışmasın. Muhatap almayız, muhatap olmayız.

* * *

Bizim riyâkârlık yapacak halimiz yok. Yakışmaz. Evvelki gün ölen Ecevit ve siyasî icraatları hakkındaki düşünce ve kanaatimiz neyse, onu aynen yansıtmaya çalışıyoruz.

Hakarete de tenezzül etmeyiz; ancak, neyi biliyor ve neye inanıyorsak, lâfı hiç eğip bükmeden onu yazıyoruz. Çünkü, Ecevit kişiliğiyle, fikriyatıyla, siyasetiyle artık tarihe mal olmuş biridir.

Şimdi, ikiyüzlülük yapmadan herkes samimî görüşünü ortaya koymalı. Kaldı ki, bizim yaklaşım tarzımız hiç değişmedi. Bugün için yazdıklarımız, Ecevit hayatta iken yazdıklarımızdan farklı değil.

Ama, gelin görün ki, bugün birçok gazetenin köşe yazılarından vıcık vıcık riyâkârlık akıyor. Birden ağız değiştirenler oldu; övgüler, methiyeler düzmeye başladılar: Şöyle dürüsttü, böyle zarifti, adam gibi bir devlet adamıydı, cesurdu, nazikti, halkçıydı, yemez–yedirmez biriydi, şairdi, romantikti, vesaire...

Ve, bütün bunlar bir bir sıralanırken, kimse o yokluk ve kuyruk günlerini, ekonomiyi altüst eden derin krizleri, Kemal Derviş sendromunu, 35 yıllık Kıbrıs çıkmazını, Köy–Kent fiyaskosunu, Güneş Motel'deki "11'li hükümet" düzenbazlığını ('978), devrimci Mustafa Üstündağ'lı, intiharcı Kemal Uluğbay'lı, 28 Şubatçı Metin Bostancıoğlu'lu Millî Eğitim fâciasını, katmerli af (1974 ve 2001) fâciasını, imam hatipleri–Kur'ân kurslarını kapatma fâciasını, Meclis kürsüsündeki "Bu kadına haddini bildirin!" öfkesini ve lideri olduğu partisinin son seçimde niçin dibe vurduğunu aklına getirmek istemiyor. (Artık nasıl bir nezaket, zerâfet, dürüstlükten söz ediliyorsa...)

Yine, Ecevit'i göklere çıkarmaya çalışan, yaptıklarını öve öve bitiremeyenlerin hiçbiri çıkıp da şöyle adam gibi bir "eser"den söz edemiyor.

Keza, kimse vatanın, milletin hayrına tahsis edilmiş bir tek tesisin ismini zikredemiyor. Oysa, her büyük devlet adamının illa ki büyük eser(ler)i olur.

Dahası, ondan "büyük devlet adamı" diye söz eden kimsecikler, bu şahsın lideri olduğu partinin, son seçimlerde neden % 1'lere kadar düşerek yerlerde süründüğünü hatırına hiç getirmek istemiyor.

Bütün bunlar yalan mı?

Şükür ki, kendini kaybetmeyen birkaç kaleme—bazıları satır arasında olsa da—rastladık da, medyamızdan yana ümidimizi büsbütün karartmadık.

İşte, dünkü köşe yazılarında Ecevit'le ilgili rastladığımız "aklı başında" birkaç değerlendirme yazısından kısa iktibaslar.

Eğitim şart; ama...

Milliyet'ten Abbas Güçlü, "Eğitimin çok uzağındaydı" dediği Ecevit'in politikalarını şu sözlerle değerlendiriyor:

"Eğitim konusunda iz bırakacak icraatlar yaptı desek yalan olur. Ecevit'in ilk Milli Eğitim Bakanı Mustafa Üstündağ'dı. Hızlandırılmış eğitim ve 3–4 aylık şipşak öğretmenler o dönemin eseri.

"Ecevit'in son dönem Milli Eğitim Bakanı hukukçu Metin Bostancıoğlu ise, tam bir felaketti. Eğitimle uzaktan yakından ilgisi yoktu. Bakanlığı, o dönemde bakan değil, bürokratlar yönetti.

"Son koalisyonunun ilk Milli Eğitim Bakanı olarak Hikmet Uluğbay ismi açıklandığında hayretler içerisinde kalmıştık. Gerçekten de eğitimin çok uzağındaydı. (...) Ekonomiye kaydırıldı. Bir süre sonra da intihar olayı yaşandı."

Sosyo–ekonomi

Star'dan Ahmet Kekeç, yazısının sonunda Ecevit'in sosyo–ekonomi projesinden şöyle söz ediyor: "Hakkını teslim edelim yine de: Türkiye’de ‘projesi olan tek sosyal demokrat’tı. Başbakanlığının son aylarında bu projesini hayata geçirdi; Karadeniz`in şirin bir ilçesinin şirin bir köyüne şirin mi şirin bir ‘Köy-Kent’ kondurdu. Hepsi hepsi bu işte..."

Aynı konuya dikkat çeken Zaman'dan Ömer Şahin, Ecevit'in içinde kalan "iki ukde"yi şöyle özetliyor: "Ecevit, iki projeyi gerçekleştiremediği için üzülüyordu. Bunlar, yaygınlaşamayan Köy-Kent Projesi ile hayat arkadaşı Rahşan Hanım'ın memleketi Şebinkarahisar'ı il yapamamasıydı."

Liderlik vasfı

"Övgülere keşke katılabilseydim" diyen Hıncal Uluç (Sabah) şu değerlendirmede bulunuyor: "Bir lidere yakışmayacak kadar karısının etkisinde kalışı yanlışlarının en büyüğüydü.. 'Rahşan Affı' lâfının geçmediği gün var mı, iyi bakın.. Yığınla örnekten biri sadece.. İnsan olarak pek sevemediğim Ecevit, başarılı bir devlet adamı, akıllı bir siyasî lider de değildi yani, bana sorarsanız.."

Kıbrıs: Fetih mi, esaret mi?

"Gazetem.net"ten Ahmet Altan, Ecevit'e biçilen en büyük şeref payesi olan "Kıbrıs Fatihi" yönünü şu cümlelerle nazara veriyor: "Kıbrıs savaşıyla 'fatih' olmuş ve 'fethettiği' toprakların hem kendisini, hem de bütün ülkeyi esir almasına o 'fatih' ünvanı karşılığında razı olmuştu. Türkiye, onun ayaklarına bağladığı Kıbrıs prangasından bir daha kurtulamamıştı. Avrupa Birliği’nin eşiğinde Türkiye’yi o durdurmuştu."

Kafa karışıklığı

Son olarak dünkü Zaman'dan Mümtaz'er Türköne'ye ait yazısının son paragrafda yer alan bir tek cümleyi aktaralım: "Ecevit, Türk halkında var olan kafa karışıklığının temsilcisi idi."

Bu cümlede ifade edilen mânâ gerçeğini biz de tasdik ediyor ve altına imzamızı aynen atıyoruz.

Ölçü

Derler ki...

Adettir: "Ölenin arkasından kötülükleri konuşulmaz."

(Bu ölçü, kişinin 'özel hayat'ıyla ilgilidir.)

Adettir: "Cenaze bekletilmez."

(Bu da meselenin 'dinî tavsiye' boyutuyla ilgilidir.)

Günün Tarihi

Usta şair Çamlıbel

8 Kasım 1973: Meşhûr "Han Duvarları" isimli şiirin yazarı Faruk Nafiz Çamlıbel'in vefatı..

DP'li olduğu için 1960 ithilâlinde Yassıada'ya sevk edilen şair, burada da "Zindan Duvarları"nı kaleme alacaktı.

Zafer Türküsü'nden

Yaşamaz ölümü göze almayan

Zafer, göz yummadan koşana gider.

Bayrağa kanının alı çalmayan

Gözyaşı boşana boşana gider!

Bu yolda herkes bir ey delikanlı

Diriler şerefli ölüler şanlı

Yurt için döğüşen başı dumanlı

Her zaman bu sandan, o sana gider.

08.11.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.11.2006) - "Dördüncü Mustafa"nın ölümü

  (06.11.2006) - Fikriye Hanımın sır ölümü

  (04.11.2006) - Vatandaşın acısıyla dalga geçme Hürriyet'i

  (03.11.2006) - Hazine değerindeki resimler

  (02.11.2006) - Depremin eli kulağında mı?

  (01.11.2006) - Uçuk modalar

  (31.10.2006) - Hangisi gerçek Atatürk?

  (30.10.2006) - Cumhur, Cumhuriyet'ten vazgeçmez

  (28.10.2006) - Anaları âh bir anlayabilsek...

  (27.10.2006) - Kazakistan dersleri

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004