17 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

M. Latif SALİHOĞLU

Ortak payda: Güvensizlik


A+ | A-

Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Türkiye'nin hayat damarlarından biridir. Aynı zamanda, tâ başından beri dış kredi desteğinin alınamadığı en önemli projelerin başında geliyor.

Denilebilir ki, Türkiye'de yaşanan darbe, muhtıra ve ihtilâllerin en öncelikli sebeplerinden biri de, GAP'a işlerlik kazandırılmaya çalışılmasıdır.

Projenin ilk tasarım ve plânı, son Menderes hükümeti döneminde yapıldı. Bölgenin şantiye sahasına çevrilmesine ise, 1966'dan sonra başlandı.

Dicle ve Fırat havzasının arasında yer alan ve Yukarı Mezopotamya olarak da adlandırılan bu bölgede, Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illeri bulunmaktadır. Projenin gerek su kaynakları, gerekse sanayi, ulaşım, tarım ve hayvancılık yönünden doğrudan bağlantılı olduğu vilâyetler ise şunlar: Bitlis, Muş, Van, Hakkâri, Elazığ, Malatya...

Bu da gösteriyor ki, GAP'ın kâmil mânâda işlerlik kazanmasıyla birlikte, öncelikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimiz kalkınacak, hayat bulacaktır.

GAP'ın yer aldığı topraklar o derece verimli ve bereketlidir ki, Cennet kaynaklı Dicle ve Fıratla buluşması halinde, sadece Türkiye'nin değil, bütün Ortadoğu ülkeleri ile Balkan, Kafkas ve hatta AB üyesi ülkelerin dahi hemen her türlü tahıl, sebze ve meyve ihtiyacını karşılayabilecek bir kapasiteye sahiptir.

Tarıma dayalı bu kapasitenin çalışması, aynı zamanda enerji, sanayi, ulaşım ve hayvancılık sektörünü de canlandıracak, şâha kaldıracaktır.

Evet, GAP, esasında böylesine muazzam bir potansiyele sahiptir.

Demokrat hükümetler, bu projenin hayata geçirilmesi için, vargüçleriyle çalıştılar, bu uğurda çok büyük çaba sarf ettiler.

Ne var ki, bu yaptıklarının bedelini de çok ağır şekilde ödediler. Darbelere, muhtıralara mâruz kalarak, projelerini rahatça yürütemez hale getirildiler.

GAP, ne yazık ki, uzun zamandır rolantide gidiyor. Projenin canlandırılması için ciddî bir çaba sarf edilmiyor, edilemiyor. Zira, bölgenin genelinde bir güvenlik sorunu var. Terör silâhını kullanan iç ve dış mihraklar, bölgeyi yatırımlardan, dolayısıyla kalkınmaktan mahrûm bıraktırıyor.

Evet, daha başka maksatlar için de başımıza musallat edilen terör belâsının en önemli gayelerinden biri, hiç şüphesiz ki GAP'ı işlemez hale getirmektir.

Bölgede güvensizlik havası, bilhassa bu maksatla pompalanıyor.

Herkes bilir ki, güvenliğin sağlanamadığı yerde ciddî yatırımlar yapılamaz. Yatırım olmayınca da, kalkınma olmaz.

Devlet kurumları bile, güvenlik gerekçesiyle yatırım yapamayınca, acaba özel sektör bölgeye nasıl ağırlık verebilir, nasıl devreye girip yatırım yapabilir?

Bu durumda, terör belâsının arkasında kimin olduğu da bir ölçüde açıklık kazanmış oluyor.

İster dahilde, ister hariçte olsun, Türkiye'nin kalkınmasını kim istemiyorsa, iktisadî olarak güçlenmesi kimin işine gelmiyorsa, terör faaliyetlerinin arkasında da o var demektir.

Kezâ, darbe ortamını kim hazırlıyorsa, kim darbe yaptırıyorsa ve bu darbelere kim çanak tutuyorsa, terör şebekelerinin arkasında da o var demektir.

Aynı şekilde, Türkiye'nin her yönden güçlenmesi, Ortadoğu'da kimin işine gelmiyorsa, bundan en fazla kim rahatsız oluyorsa, teröre destek verenlerden biri de odur demektir.

Doğu ve Güneydoğu Bölgelerini güvensiz hale getirmenin, şüphesiz daha başka gerekçeleri vardır. Meselâ, uyuşturucu şebekeleri ile silâh tüccarları da, bölgede daimî bir kargaşa halinin olmasından yanadır. Tâ ki, kendi işlerini yürütebilsinler, çarklarını döndürebilsinler.

Sonuçta, hepsinin ortak menfaati, yine de güvensizlik üzerine kuruludur.

Güvensizlik ne derece artarsa, fesat ve ihanet çarkları da o nisbette rahat döndürülebilir demektir.

Güvenlik ve asayiş ne ölçüde bozuk olursa, yatırımlar da o nisbette gecikir veya yavaşlar demektir.

Terör meselesinin belki de en zayıf yönü, "Kürt meselesi"yle ilgilidir. İşin istismarı belki had safhadadır. ancak, terör hareketinin Kürtlere en küçük bir faydası yoktur. Aksine, zararı hiçbir şekilde ölçülemeyecek kadar çoktur.

Zira, güvensizlik sebebiyle, bölgeye yatırım yapılamadığı gibi, oradaki vatandaşlara medeniyetin diğer nimetleri de hakkıyla götürülemiyor.

Ülke enerjisinin kan gölünde zayi olması sebebiyle, ayrıca insan temel hak ve hürriyetlerinin gecikmesi, demokrasinin tam yerleşememesi ve bilhassa Türkiye'nin AB yolunda tökezlemesi gibi daha başka zararlara mâruz kalınıyor.

Temenni edelim ki, insanlarımız terörün ana sebebini de, bu belânın gizli destekçilerini de hakkıyla görsün, tanısın ki, üstesinden gelebilmemiz büyük ölçüde kolaylaşmış olsun.

Tarihin yorumu 17 Haziran 1972

Muhtıraya övgü düzen Başbakan

Muhtıra sonrası başlayan "ara rejim dönemi"nin ikinci Başbakanı Ferit Melen, Alman Bavyera TV'de yayınlanan konuşmasında, 12 Mart Muhtırasından övgüyle söz etti. Melen, ordunun siyasete müdahale etmekte de çok haklı olduğunu sözlerine ekledi.

Kuvvet komutanları, 12 Mart'ta (1971) Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla hükümete sert bir muhtıra vererek, derhal istifa edip çekilmesini istedi. Aksi takdirde, doğrudan müdahale yapılacağı, yani askerî darbe yoluna gidileceği tehdidinde bulunuldu.

Darbe çılgınlığının önüne geçmek ve partlamento yolunu açık tutmak adına istifa eden Demirel Hükûmeti, bir bakıma "âzamüşşer"re meydan vermemek için "ehvenişer"i ihtyar etti.

Böylelikle, Türk siyaset tarihinde yeni bir ara ve dahi kara rejim dönemi başlamış oldu.

Muhtıra sonrası, "tarafsız başbakan" adayları arandı. Bunların her biri bir yıl hükümet yönetecekti. İlk olarak, CHP'den ayrılmış görünen Nihat Erim Başabakan oldu. Bir yıl sonra yine eski CHP'li Ferit Melen ve ondan sonra da aynı zihniyetin takipçilerinden Sadi Irmak Başbakanlık makamına getirildi.

Ferit Melen, Halk Partisinden M. Güven Partisine geçmişti. 12 Eylül Darbesinden sonra Milliyetçi Demokrat Partili oldu. 1988'de vefat etti. Oğlu Mithat Melen ise, halen MHP İstanbul milletvekili olarak Meclis'te görev yapmakta.

17.06.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (16.06.2010) - Kaderin adâleti ve zalimin zulmü

  (15.06.2010) - Feyizli okumalar (5)

  (14.06.2010) - Feyizli okumalar (4)

  (11.06.2010) - Feyizli okumalar (3)

  (10.06.2010) - Feyizli okumalar (2)

  (09.06.2010) - Feyizli okumalar

  (27.05.2010) - Namık Gedik'i katlettiler

  (26.05.2010) - Mevcutlar hurdaya; yeni kombiler geliyor

  (25.05.2010) - Sorulara cevaplar (11)

  (24.05.2010) - Sorulara cevaplar (10)


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.