10 Ekim 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Kazım GÜLEÇYÜZ

Liberallerin iki yanlışı


A+ | A-

Laiklik ve irtica tartışmalarında liberallerin sık sık kullandıkları iki kalıp var. Bunlardan biri, “cami-kışla kavgası” ifadesi; diğeri, 1930’lu yılları “Kemalistlerin asr-ı saadeti” olarak nitelemeleri. Ve ikisi de tamamen yanlış.

“İrtica ile mücadele” iddiasıyla Genelkurmay adına sergilenip dini ve dindarları inciten bazı tavırların, ordunun şahs-ı manevîsine mal edilerek “cami-kışla çatışması” şeklinde yorumlanması hiçbir şekilde kabul ve tasvip edilemez.

Tarih boyunca olduğu gibi, bugün de cami ve kışla barışık ve kucaklaşmış durumda. Aksini düşündüren, kışla çıkışlı talihsiz “cami yakma” itirafları gibi örnekler ise münferit ve muvakkat.

Birçok kışlada mescitlerin, hattâ minareli camilerin varlığı, bunun canlı ispatı. Ve kışladakilerin en önemli görevlerinden biri, camileri de, temsil ettikleri tüm değerlerle birlikte korumak.

“Kemalistlerin asr-ı saadeti” bahsine gelince:

Bu söylemle Kemalistlerin ütopyacılığı eleştirilirken aynı zamanda her fırsatta Asr-ı Saadeti hatırlatıp öven Müslümanlara da “kılçık” atılır.

Hayli zaman önce katıldığımız bir TV tartışma programında da konuşmacılardan biri aynı söylemi kullanınca itiraz ettik. Asr-ı Saadetle 30’lu yıllar arasında hiçbir benzerlik kurulamayacağını; birinde, bir vahşet toplumuna insanî ve medenî değerleri kazandıran olumlu anlamda müthiş bir inkılâp yaşanırken, diğerinde bu değerleri çiğneyen icraatlar yapıldığını söyledik.

Bunun üzerine o konuşmacı, programa verilen arada “Üç halifenin suikastla öldürüldüğü bir döneme nasıl asr-ı saadet denir?” diye sordu.

Geçen hafta ayrı bir yazı konusu olması gerektiğini belirttiğimiz bu bahse kısaca girersek:

Öncelikle şu tesbiti yapmamız gerekiyor:

Peygamberimiz (a.s.m.), kız çocuklarını diri diri toprağa gömecek kadar vahşi ve ilkel bir kabile toplumuna geldi. Ve kuvvetin yerine hakkın, zulmün yerine adaletin, düşmanlığın yerine kardeşliğin, bozuk hasletlerin yerine güzel ahlâkın hakim olduğu yep yeni bir düzen getirdi.

Vahiyle gelen mesaj, samimiyetle kulak veren herkesi olumlu anlamda inanılmaz bir değişime uğrattı. Kalbinin katılığıyla şöhret bulmuş kişileri birer şefkat ve adalet abidesine dönüştürdü.

Medine’ye sığınan Mekkeli Muhacirlerle herşeylerini paylaşan Ensar’ın o müthiş insanlık örneğinin, tarihte bir başka benzeri yaşandı mı?

Fert fert herkesi ve onlarla birlikte bütün bir toplumu içeriden, derunî, gönüllü bir değişime uğratan Asr-ı Saadet inkılâbı, Arap yarımadasının insanî değer ve hasletlerden fersah fersah uzak olan kabile mensuplarını, kısa zamanda diğer coğrafyalardaki insanlara da rehberlik ve üstadlık yapacak bir ufuk ve “vizyon”a sahip kıldı.

Bu muazzam inkılâp ve dönüşüm neticesinde doğan Kur’ân medeniyetinin, günümüz Batı medeniyetine temel oluşturduğu, en muhalif müsteşriklerce dahi tesbit ve ikrar edilen bir vâkıa.

Öyle ki, bazılarına “Bu nasıl saadet asrı?” diye sorduran halife suikastları bile, bu müthiş inkılâbı sekteye uğratamamış. O müessif olaylara rağmen İslâmın gönüller üzerindeki fütuhatı ve bunun hayatın tüm alanlarındaki olumlu akisleri, bütün coğrafyalarda hızlanarak devam etmiş.

O suikastlar, ilkel ve vahşi kabile toplumunun ürettiği sonuçlar. O dönemdeki savaşlar gibi.

Ama Asr-ı Saadet inkılâbıyla yaşanan ve cahiliye devrinin karanlığını dağıtıp Arap bedevilerini sahabelere dönüştürerek aydınlığa, saadete, huzura kavuşturan değişim, sosyal hayattaki tüm olumsuzlukları da bitirecek süreci başlattı.

Bu süreç, Hz. Âdem’den (a.s.) beri süregelen iman-küfür, hak-bâtıl mücadelesiyle iç içe geçmiş halde iniş ve çıkışlarıyla hâlâ devam ediyor.

“Asr-ı Saadeti görmeyenlere, Ceziretül-Arab’ı gözlerine sokuyoruz” diyen Üstadın, “Haydi, yüzer feylesofu alsınlar, oraya gitsinler, yüz sene çalışsınlar. O zatın (Peygamberimizin) o zamana nisbeten bir senede yaptığının yüzden birini acaba yapabilirler mi?” suali de hâlâ cevap bekliyor.

10.10.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (09.10.2010) - Tek tipçi projeler

  (08.10.2010) - Askerlik reformu ne zaman?

  (07.10.2010) - Anayasanın başlangıcı

  (06.10.2010) - AB sürecinin son beş yılı

  (05.10.2010) - Ahirzaman Müceddidi

  (03.10.2010) - Asr-ı Saadetten ahirzamana

  (02.10.2010) - Üniformasız DGM’ler

  (01.10.2010) - CHP’nin “yeni sayfa”sı

  (30.09.2010) - Başörtüsü ve siyaset

  (29.09.2010) - “Başlangıç” ve Erdoğan


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  YENİ ASYA NEŞRİYAT

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.