Yasemin GÜLEÇYÜZ |
|
Risâle-i Nur’un baharı |
1920’li yılların Barla’sının mânevî çetin kış şartlarında, bir fidan gibi toprağa ekilen Risâle-i Nur, bugün Anadolu’nun derinliklerine köklerini salan, meyvelerini dünyanın dört bir yanına gönderen nurânî bir ağaç adeta… Risâle-i Nur’un mânevî baharı, gönüllere ferahlık, kalplere sevinç, ruhlara şevk ve gayret üflemekte her dem… Gazetemiz Yeni Asya’nın organizasyonu “Bediüzzaman Hizmet ve Tanıtım TIR’ı” ile Anadolu şehirlerine götürülen Risâle-i Nur tanıtım hizmetlerinin her safhasını adım adım gazetemizden, Bizim Radyo’dan iftiharla takip ediyoruz. Bu hizmetin belgeselleştirilmiş hâlini merakla beklemekteyiz… Risâle-i Nur adına sevinçle takip ettiğimiz çalışmalardan bir diğeri de 3-5 Ekim tarihleri arasında organize edilen “İlim, iman, ahlâk ve insanlığın geleceği: Risâle-i Nur perspektifi” konulu uluslar arası sempozyumdu. Ne yazık ki, ancak televizyon ve gazetelerden takip edebildiğim, 220 bilim adamının tebliğleriyle renklenen sempozyum neticelerinin kitaplaştırılmasını açıkcası dört gözle bekliyoruz… Filipinli ve Azerî şefkat kahramanları… Sempozyuma iştirak edemememe rağmen Filipinler’den ve Azerbeycan’dan gelen hanım misafirlerle bir sohbet ortamında bulunmam şükrünü hâlâ eda ettiğim bir lütf-u İlâhî. Havada baharı andıran ihlâs, samimiyet, şevk kokusu baskındı desem inanır mısınız? Evet, insan kendini uyutmadıkça hem kendi nefsinde, hem de etrafında bu hisleri koklayabiliyor, ölçüp tartabiliyor, görüyor, işitiyor… Filipinli, Azerbeycanlı Nurcu hanımların Risâle-i Nur’u tanıma öykülerini, Türkiye ve Bediüzzaman Said Nursî hakkındaki fikirlerini dinlemek inanın çok keyifliydi! Aşağıda okuyacaklarınız işte bu mini sohbetten aldığım kısa notlar…
Nurina, Nurkis, Cübeyra, Şahani, Nakiye… Önce sevimli Türkçesiyle içinde bulunduğumuz hanımlar topluluğuna çevirmenlik yapan Nurina Hanımı tanıyoruz. Filipinlerdeki ailesi Müslüman. Dayısı Risâle-i Nur’u tanıdığında sahibi olduğu adacığı Risâle-i Nur sohbeti için bağışlıyor. Bugün o adaya kayıklarla, sallarla Nur sohbetleri için gidilmekte. O artık bir Türk gelini. Türkiye’de yaşıyor. Türk ailesinin hayat tarzını daha kolay ve çabuk öğrenebilmek, tecrübelerinden istifade edebilmek için kayınvalidesiyle birlikte aynı evde oturuyor. Nurina Hanım sevimli Türkçesiyle şükrederek anlatıyor… 5-6 yıl önce Filipinlerden Türkiye’ye yine bir Risâle-i Nur Kongresi için geldiklerinde sadece üç kişilerdir. Ama bu yıl sempozyumda Filipinleri temsil eden 12 kişi vardır. Bunlardan beşi de hanımdır.
Cübeyra Hanım: “Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım!” Nurina Hanımın “Ben geldi buraya sempozyuma, götürdü bir çok Risâle. Hepsini aldı o” sözleriyle tanıttığı Cübeyra Hanım, Filipinlerde 12 yıl boyunca bakan yardımcılığı yapmış eski bir siyasetçi. Nurina’nın tâbiriyle “Dedelerinin dedesinin bile Müslüman olduğu” bir aileye sahip. Ülkesi siyasî problemlerin yoğun yaşandığı bir coğrafyaya sahip olduğundan siyaset onun zihnini epey meşgul etmiş. Bir organizasyonda tanıştığı Nurina Hanımdan bütün Risâleleri temin ederek okumuş. Bediüzzaman Hazretlerinin siyaset ile ilgili tesbitleri çok ilgisini çekmiş. Risâle-i Nur, onun siyasetin türlü oyunlarıyla zedelenmiş iç dünyasını adeta yeniden inşâ etmiş. Evini talebeler için bağışlamış. Üç oğlunun da Risâle-i Nur ve Kur’ân-ı Kerim ile yetişmesi için çaba sarf etmekte. Şimdilerde bol bol Risâle-i Nur okuyor. Türkiye’de bir müddet kalmak, bu havayı soluklamak istiyor.
Nurkis Hanım: “Risâle-i Nur iman şarjı” Nurina “O geldi iman şarj için. Pili dolduruyor o. Boş çünkü…” diyerek tanıtıyor Nurkis Hanımı. Hepimiz gülmeye başlıyoruz. Nurkis Hanım öğretmen. Aynı zamanda ekonomi üzerine master yapmakta. Evli. Risâle-i Nur’u ilk tanıdığı zamanlarda eşi, ondaki değişime büyük tepki gösteriyor. Zaman içinde Risâle-i Nur’u o da tanıyınca aile içi problemler de bitiyor. Hatta inşaat mühendisi olduğundan, çok güzel bir bina inşâ ediyor hizmetler için. Nurkis Hanım “2004’te hiç Nur dershanemiz yoktu. Geçenlerde 12. dersanemizi açtık” diyor sevinçle. Anlattığına göre Filipinler, Hıristiyanların çoğunlukta olduğu ve zor şartların hüküm sürdüğü bir ülke. “Elhamdülillah ağabeyler geldi, bize yardım ettiler, hakikatleri anlattılar” derken Nurkis Hanımın gözleri doluyor. Risâle-i Nur’u tanıma hikâyesini anlatıyor: Henüz liseye giden bir genç kızken gördüğü rüyayı yıllarca unutmaz. Nur yüzlü bir ihtiyar, iman hakikatleri konusunda ona dersler vermiştir. Aradan dört yıl geçer. Katıldığı toplantıda ilgisini çeken bir kitabı incelemek ister. Hayretle rüyasında gördüğü zatın resmini fark eder. Bediüzzaman’ı ve Risâle-i Nur’u böylelikle tanır. Nurkis, “’Bismillah her hayrın başıdır’ diye anlatmıştı bana rüyamda. Kitabı açtım, aynı sözleri orada gördüm. O kitabı hâlâ saklıyorum” diyor ağlayarak.
Şahani Hanım: “İman varsa her şey kolay” Nurina, onun “Temiz evler, güzel eşarplar harika, Türk hanımlar şahane…” sözünü aktarınca hepimiz yine gülüyoruz. Evli hanımların nasıl hizmet yaptıklarını görmek için Türkiye’ye gelmeyi çok istiyormuş. Sempozyum vesilesiyle bu isteği gerçekleştiği için çok mutlu. “Evler tertemiz, eşarplar rengârenk, Türk hanımlar çok hoş” diyor. Filipinler’de Müslüman kadınlar hep siyah örtü taktıklarından, Müslüman olmayan dostları zaman zaman korkularını anlatıyorlarmış. Türk hanımlarının renkli kostümleri içinde çok hoş göründüklerini gülerek anlatıyor. “İman varsa her şey güzel, her şey kolay” diyor. Türklerin Filipinlerde çok sevildiğini, yardımseverliği ile tanındıklarını aktarıyor: “Halkın çoğu, senede bir kez, Kurban Bayramında et yiyebiliyor. Ülkemizde et az. Türk cemaatleri, Risâle-i Nur Talebeleri kurban etlerini gönderiyor bize. Halkımız çok seviniyor, heyecanlanıyor” diyor.
Nakiye Hanım: “Din en güzel Türkiye’de yaşanıyor” Onu dinlemek için çevirmene gerek yok. Zira Azerî Türklerinden. Coğrafya üzerine eğitim almış, akademisyen. Evini hem din, hem fen ilimlerinin öğretildiği bir medrese gibi kullandığını anlatıyor. Talebeleri ile samimî, sıkı bir dostluğu var. Alman siyasetçi ve düşünür Prens Bismarck’ın Kur’ân ve İslâm üzerine sözlerini aktarıyor. Hıristiyanlığın “çarmıha gerilme” üzerine kurulu sisteminin bugün Hıristiyan gençler üzerinde hiçbir etkisinin olmadığını anlatıyor. Bilimin artık İslâmın 14 asır önce haber verdiği hakikatleri keşfettiğini söylüyor. CERN deneyinin kâinatın yaradılışı ve Allah’a iman noktasında çok önemli bir bilimsel adım olduğunu belirtiyor. Rusya’da kadınlar arasında İslâmın hızla yayıldığını öğreniyoruz ondan. Seviniyoruz… Şeytânî komitelerin Müslümanlar arasında ihtilâflar çıkararak iş gördüklerini anlatıyor. “Belki siz farkında değilsiniz, ama İslâm dini en güzel Türkiye’de yaşanıyor. Sempozyum bir kez daha gösterdi ki ‘İnsan dinsiz kalamaz. İslâm cihanşümuldur’” diyor. 10.10.2010 E-Posta: [email protected] |