Miladi yılın son; kışın ilk ayı. Benim hayatımda acısıyla tatlısıyla çok önemli anıları barındırıyor.
Aralık ayının soğuk bir akşamında karar vermiş; imanın sıcak iklimine yelken açmıştım. O sabah hemen başörtümü örtmüştüm. Çok güzeldi... Hep aradığım ama o güne kadar hiç tatmadığım bir duyguydu yaşadığım. O gün bugün aynı heyecanla başörtüm sarar beni. Elhamdülillah.
Yine soğuk bir aralık ayı, günlerden ise bir hastane günü... Çok değerli, çok sevgili, gencecik, iki çocuk annesi Meryem’imiz hastanede. Hastalık bahane... Ziyaretine gittim.
Kemiğinin içine girdiklerinin anlattı. “Önce çok korktum, ama dersleri düşündüm o an, hiç acı hissetmedim abla” dedi. İyileşip bir an önce çocuklarına ve derslere kavuşmayı istiyordu. Çok gayretli bir Nur talebesiydi. Aşkla, şevkle risalelere sarılmıştı. Yine ziyaretine gitmek için birkaç arkadaş yola çıktık. Ayaklarımız hep geriden geliyor, adeta hastaneye gidemeyelim diye aksilikler çıkıyordu. Normalden daha uzun bir sürede hastaneye vardık. Bulunduğu kata çıktığımızda kız kardeşi yere çömelmiş öylece duruyordu. Eğildim omuzlarından tuttum: “Nasıl Meryem kardeşim?” dedim. Acıyla yüzüme baktı... “On dakika önce kaybettik!” Yüreğimde büyük bir acı hissettim. Üstadımın vefat eden abi ve ablalarımızın haberini aldığı zamanki üzüntüsünü ilk Meryem kardeşimin vefatında algılayabilmiştim. Çok yağmurlu bir günde toprağa verdik. Yer gök onun için ağlıyordu sanki. Canım kardeşim, seni hiç unutmadık. Daha doğrusu kendini bize hiç unutturmadın. Mekanın cennet olsun inşallah.
Yine soğuk bir Aralık ayı. Çok değerli biricik kardeşim Vildan hasta. Babası 6 ay önce vefat etmişti. Sonra kendisi hastalandı. Hastalık bahane... gün doldurmuyor muyuz hepimiz? Yine ziyaretine gittim. Yanına yaklaşmıyordum mikrop almasın diye. “Vildan çok sarılmak istiyorum sana” dedim. Sessiz kaldı. Hali yoktu konuşmaya. Izdırabı vardı ama belli etmek istemiyordu. Zor nefes alıyordu. Varlığım onu rahatsız mı ediyor diye endişelendim. Vildancım istersen çıkayım mı rahatsızlık vermeyeyim dedim. “Çok saçma konuşuyorsun” dedi. Yine de fazla kalamadım. Ayrılırken dua etti. Evinde rahat, güle güle otur dedi. Çıktım, kendimi tutamıyor ağlıyordum. Kardeşim, biricik kardeşim gidiyor dedim. Ertesi sabah acı bir telefon çaldı. Kardeşim rahmete kavuşmuştu. Yüreğime yine büyük bir acı çöreklendi. Vildan kardeşimi de Meryem kardeşim gibi çok ama çok yağmurlu bir günde toprağa verdik. Yer gök dile gelmiş Vildan için ağlıyordu sanki.
Hz. Fatıma validemiz gibi babasının ölümünden altı ay sonra rahmete kavuştu. Bize kendini hiç unutturmayan kardeşim mekânın cennet olsun.
Yine soğuk. Aralık ayının son günü. Bir arkadaşımızın kızı (15 yaşında) derse giderken elim bir trafik kazasında Hakk’ın rahmetine kavuştu. Mekanı cennet olsun.
Bu dünya hayatında tek hakikat: ölüm! Her fani eninde sonunda bu gerçekle yüzleşecek. Yaşadıkca, yaşanmış nice anılar biriktireceğiz. Gidenlere kavuşmak, geride kalanlara özlem düşecek. Gün gelip (nasibimiz varsa) birileri bizim hikâyemizi yazacak, okuyacak. Çok şükür imanımız var. Sevdiklerimize, özlediklerimize kavuşacağımız ebedi bir alem var. Hayırları, şerlerini geçen kullardan oluruz inşallah. Cenab-ı Allah (c.c) Ümmet-i Muhammed’e (asm) Hüsnü-ü hatime versin inşallah.