"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Notlarım

Esin FİŞEK
22 Aralık 2016, Perşembe
Zaman ve mekânla sınırlı şu dünya hayatımız, dimdik bir dağdan aşağıya yuvarlanan taş, ya da hızla akan bir nehrin üzerindeki kuru bir yaprak misali...

Bu kadar hızla geçerken bu boyuttan, tuttuğumuz notlar ahirde önümüze gelecek. Oyalanıp dururken, gelip geçtiğimizin farkında olamazken; hatta tangur tungur tepeden aşağıya yuvarlanırken ne kadar da gafiliz.

Hızla akıp giden nehrin üzerinde bir yaprak misali ,başımı kaldırıp not almaya çalıştım geçen gün...

“Nar tanesi,/ Nur tanesi,/ Anneannesinin bir taneleri”

Bu fani dünyada içinize çekebileceğiniz, çektikçe bu koku dünyalık değil, başka bir alemden geliyor diyebileceğiniz bir koku aldınız mı? Oh! Mis gibi... Bir bebeğin ağız kokusu... Bu fani dünyada cennetin kokusunu bir bebekle duyuran Allah’ım! Elhamdülillah!

Gelmiş geçmiş en meşhur bestecilerin bestelerinden daha güzel bir beste duydu mu kulaklarınız? Mest eden bir musiki: çocuk gülmesi. Sizced e öyle değil mi? Bir çocuğun gülmesi tin tin koşması, dünyadaki herşeye bedel değil midir? Efendimiz(s.a.v)’in, Hasan ve Hüseyin efendilerimizi sevmelerini hayal ettirdi bu düşünce bana. Sevelim çocuklarımızı, torunlarımızı. Adetimiz ibadet olsun....

Gene geçen gün dışarı çıkma fırsatı buldum. Buz gibi bir hava... Çok soğuk. Kar yağdırılıyor. Ben boynunu içine çekmiş bir kuş gibi titriyorum. Omuzlarımı kaldırıp, boynumu içime, başımı öne eğdikçe sıcak bir yere ulaşma isteğim artıyor. Kaçıyorum soğuktan, buzdan. Çünkü üşüyorum ya da soğuktan yanıyorum. Benliğimin, nefsimin, kibir ve gururu geliyor gözümün önüne. İşte bu buza, soğuğa benziyorsun. Bu kibir, bu gurur, bu çok bilmişlik... Kimsin sen? Herkesin kaçıp kurtulmak istediği bir soğuksun! Kendine gel!Güneşle buzun, soğuğun eridiği gibi; aczinle, fakrınla, tevazuyla eri! Eri de buharlaş! Buharlaştıkça yağmur ol yağ! Rahmet ol! Kucaklasın herşey seni! Kaçtım soğuktan..

Eve geldim. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Beyefendi ‘özledim seni’ dedi.

Gidinceye kadar iyi bak dedim. Şaşkın şaşkın: nereye? dedi. Tahtalıköye dedim. Tövbe estağfurullah ağzını hayra aç dedi. Niye çok mu uzak? dedim.

Sonra biraz ders çalışayım dedim. Defterimi aldım önüme. Açtım. Bir gazete parçası vardı arasında. 16 Ocak 2009 Cuma gününün ‘Lahika’ sayfasını kesip saklamışım.

Merakla baktım. Ali Rıza Aydın imzalı “İstihkam ile istihdam” başlıklı yazı. İmzamı attım altına. Günün ayeti: “Allah yolunda ölenlere ölü demeyin. Doğrusu onlar diridirler; lakin siz farkına varamazsınız” âyeti idi. Bugün şehitlerimiz vardı.

..........

Allah’ım! Sağ yanıma yattım!

Tıpkı Efendimiz (s.a.v) gibi. Üç İhlas, bir Fatiha okudum!

Tıpkı Efendimiz (s.a.v) gibi. Belki son uykum olur da uyanamam diye canımı imanla teslim al diye geçirdim içimden. Tıpkı Efendimiz (s.a.v.) gibi.

Yatarken ölüm geliyor aklıma, korkuyorum. Allah’ım! Acısı korkusunu geçmesin inşallah diyorum. Gece üzerimde karanlık bir örtü. Bir de bakıyorum karanlık örtü sabah ezanıyla aydınlanmış. Ölmedim!Ölmeyeceğimi bilmediğim bir güne uyandıran Allah’ım!

Elhamdülillah.

Okunma Sayısı: 3095
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı