"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Esfel-i Sâfilîn

Fadime KAYA
04 Eylül 2016, Pazar
İnsan doğar, büyür, yaşlanır ve sonunda ölür. Kâinatta insan için konulan kanun değişmez.

Fizyolojik olarak bu çizelgeden giden insanın maneviyatında yer alan özellikleri de, ona ya insan vasfını kazandırır ya da hayvandan daha aşağı bir derekeye düşürür. Potansiyel olarak yükselişe de düşüşe de sahip olan insan, iki yoldan birini tercih eder.

Dünya geneline baktığımızda bu kadar kıyımların, zulümlerin, münâfıkane  hareketlerin, yalanın, günahın rahatlıkla işlenmesinin sonucunda insanın düşüşe gittiğini görüyoruz. En güzel şekilde yaratılan insanın doğduğu andaki gibi tertemiz olmayışı bu düşüşü doğruluyor. 

Esfel-i safilin: “aşağıların aşağısı, sefillerin en sefili, Cehennemin en derin azap mahalli” gibi tanımları vardır. Mahiyetçe en aşağı dereceye düşen insanın, mekân olarak da Cehennemin en derin azaplı mahallesine gitmesi şüphesiz bir gerçektir.  Kendisine emanet olarak verilen vücudunu  maddî ve manevî günahlarla ne kadar kirletmişse o vücudun da lâyık olduğu yer de en kötü yer olacaktır.

Esfel-i safilin insan için bir çöküştür. Elmastan kömüre dönüşmektir. Fıtratımızda mündemiç duyguların elmas mı kömür mü olduğu ortaya çıkması için imtihanlara tabi tutuluyoruz. Bu imtihanlara tabi tutulurken yalnız değiliz. Kur’ân ve sünnet ışığında neyin yanlış, neyin doğru olduğu bize bildirilmiş. Kur’ân’da geçen dehşetli Cehennem azabını ihtar eden âyetler bile bizi korkutmaktan ziyade, ebedî hayatımızı kaybetmememiz için bir ikazdır. Bu kadar doğru yol gösterenlerin karşısında düşmanlarımız olan şeytan ve nefs-i emmaremiz de var. Bu zıtlıklarla insanın gerçekten ruhunun nasıl olduğu ortaya çıkıyor.           

Kaderde belli olan bir ömür süremiz var. Bir kalem-i kudretle her şeyimiz yazılıyor. Yazılmakla kalmayıp fotoğraflarımız çekiliyor, kayıt altına alınıyor. Yaptıklarımıza şahitlik edecek ne çok şey var? Şu an kaç yaşında olursak olalım, dönüp geçen yıllara baktığımızda ömür sayfamızı nelerle doldurmuşuz? Çöküşümüzü hazırlayan günahlarla mı yoksa terakkimize sebep olacak hayırlı amellerle mi?

Âyet-i kerimede şöyle buyruluyor: “Biz insanı ahsen-i takvîm üzere, en güzel şekilde yarattık.    Sonra onu (İnsanların bir kısmını bu güzel sûrette yaratılmaları nîmetinin şükrünü yerine getirmediklerinden, yâni küfürleri (îmânsızlıkları) ve isyân etmeleri sebebiyle) Esfel-i Sâfilîn’e bırakırız. Îmân edip sâlih (iyi) amel işleyenler bundan müstesnâ; onlar için kesilmeyecek bir mükâfât vardır.” (Tîn Sûresi: 4-6)  

Ve Risale-i Nur’da geçen “Ve zulmet-i küfür ile esfel-i sâfilîne düşer, Cehenneme ehil olacak bir vaziyete girer.” bu ifadelerden anlıyoruz ki İnsanın esfel-i sâfilîne düşüren en büyük sebep içinde bulunduğu küfürdür. 

İman etmemek Allah ile olan bağı kopardığı için insanı sonsuz karanlıklara sürüklüyor. Bu bağın kuvveti nispetinde yükseliş gerçekleşiyor. O bağın kopması ya da hiç gerçekleşmemesi durumunda insanda esfel-i safiline düşüyor. 

Okunma Sayısı: 11124
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı