"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Samimiyet ve ferdiyet

Nimet DEMİR
18 Aralık 2013, Çarşamba
Allah’ın tekliğini, hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını, ne doğurulduğunu, ne de doğurduğunu ve en nihayet hiçbir dengi bulunmadığını anlatan kısacık surenin adına neden İhlâs dendiğini hep merak etmişimdir. İhlâsın samimiyeti çağrıştıran manası ile sûrede Allah’ı tasvir için anlatılan özellikler arasında bir bağlantı kuramıyordum. Okuduğum tefsirlerde de maalesef sûreye neden ihlâs başlığı verildiğine değinilmiyor, sure başlığı ile muhtevası arasında irtibat kurulmuyordu. Merakımı bir parçada olsa vücud-u mücerret ve özgürlük hakikati tatmin etti. Bu yazıda merakımı kısmen gideren hakikatı sizinle de paylaşmak istedim.

MİYARIMIZ İNSAN
Meseleye insanı esas alarak yaklaşacağız. Bilindiği gibi Peygamberimizin (asm) dile getirdiği “kendini bilen Rabbini bilir” hadisi, bütün kadim öğretilerin de üzerinde ittifak ettiği bir hakikatın ifadesidir. Filibeli Ahmet Hilmi Efendi, “tevfik olmaz ise tarif işe yaramaz” der. Vahyin diliyle özellikleri anlatılan Zat, en kâmil manda ancak ahsen-i takvim diye nitelenen insan penceresinin tevfikiyle temaşa edilebilir. Bu yüzden miyarımız yine insan olacaktır.

İNSANLIK KOPUŞLA BAŞLAR
Bütün semavi dinler gibi İslam’da, insanın serüveninin yasak meyveyle başladığına vurgu yapar. Yasak meyveyi yiyen, yani başına şuuru takan beşer, çıplaklığının, yani ayrı bir varlık olduğunun farkına vardı. Bu ilk olarak tabiattan kopuştu. Daha sonra anneden, kabileden kopuşlar birbirini izledi. Her bir kopuş oldukça sancılıydı. İnsanın yalnızlığını artırıyor ve onu dayanaksız bırakıyordu. Ancak insanın kendi ayakları üstünde durması, özgünlüğünü ortaya koyması, yani ferdiyeti için bu kopuşlar gerekli ve zaruriydi. Kopuşların getirdiği ruhî ve fizikî sorunlarla baş edebilen az sayıda ferdiyetini gerçekleştiren insan çıkmıştır. Çoğunluk ise kopuşların getirdiği travmalarla baş edemeyerek, güç eksenli yönelişlere kapılmıştır. Bu meyanda başka güçlerin egemenliği altına girerek, kendi istedikleri hayatı değil, güçlünün dayattığı yaşamı sürdürme, yani mazoşist yönelimli figürler ile başkasının gücünü ve varlığını sömürerek, ona egemen olma temayülü, yani sadist eğilimli kişiler haline gelen insanların varlığı ekseriyeti oluşturmaktadır.
 
ÖZGÜR İNSAN
Bediüzzaman Hazretleri, Ferdiyetin: Ehadiyet ve Vahidiyeti tazammun ettiğini belirtmektedir. Ehadiyet Zatın tekliğine, Vahidiyet sıfatların Bir’e ait olduğuna işarettir. Ehadiyet ve Vahidiyetin insan ayinesinde yansımasını, sırasıyla her bir insanın kendine münhasır özgünlüğü, bu özgünlüğün kabiliyet halinde taayyünü, akabinde eyleme dönüşmesi şeklinde ifade edebiliriz. Surenin metni Ferdiyetin: Ehadiyet ve Vahidiyetin yanı sıra Samediyet’i de tazammun ettiği yönündedir. Samediyet’in insandaki karşılığı masivadan kopuş ve ona ihtiyaç duymamaktır. Özgünlük ve özgürlük bunu gerektirir. Tabiattan, anadan ve kabileden ayrılamayan, onlarla özdeş olan kemiyet halindedir. Keyfiyet bunlardan bağımsızlık halidir. Bu kural insanların oluşturduğu müesseseler için dahi geçerlidir. Öğretide, bir kurumun tam manada özerk olması için, o kurumun hem mali, hem idari, hem de akademik açıdan bir başka kuruma bağlı olmaması öngörülür.

ÖZGÜRLÜK VE KATILIM
Özgürlük, insan türüne özgü bir fenomen olduğu kadar, kültürel bir olgudur da. Hakim kültür algılarımıza özgürlüğü Batı türü “bireysel bir anlatım şekli” olarak sunmuştur.  Oysa farklı kültürlerde özgürlüğün bireysel değil katılım şeklinde ortaya konulan daha gelişmiş pratiklerine rastlamak mümkün. Rollo May, “Özgürlük ve Kader” isimli kitabında bu şekil bir özgürlükten bahseder. Onu dinleyelim: Batı dünyasında bizler özgürlüğü bireysel bir kendini anlatım olarak yaşarız. Doğu’da ise özgürlük katılım olarak yaşanır. Burada kişi topluluğun bağlamında yaşar ve kişinin özgürlüğü gruba katılımından gelir. Katılım olarak özgürlük bana, Yakın Doğu ile yıllarca temas ve özellikle yoğun ziyaretler sonucunda oluşmuş kişisel deneyimini anlatan Profesör Richard Falk tarafından gösterilmiştir. Camilerde dinî yaşam için karakteristik tartışma gruplarında, grup daire şeklinde oturunca otomatik bir katılım olur. Her biri konuşabilir; her katılımcı eğer dinî liderin görüşüne açıklık ve derinlik kazandıracağını düşünürse konuşabilir. Kimse yaptığı katkı için kişisel itibar kazanmaz, kişi sadece gruba yardım eder. Batı anlamında hiyerarşi yoktur.”

İNSANLIK ÖZGÜRLÜK VE SAMİMİYETİN ESERİDİR
İnsanlık dendiğinde, akla gelen dürüstlük, adalet, cesaret, cömertlik, şefkat, fedakârlık, nezaket, nezafet gibi değerlerdir. Bir insanın davranışını değerlendirirken “insanlığa uymaz” dediğimizde, o davranışı insanlığın çağrıştırdığı zikredilen değerlerle ölçmüş oluyoruz. Demek ki insanlık dediğimizde, bir türün kollektif benliğini oluşturan mücerred vücudu, mahiyeti ve şahsiyeti olan soyut varlık (Bediüzzaman’ın ifadesiyle Tuba Ağacı) akla gelmektir. Bu kollektif benlik, her biri bir nev olan akıllı ve şuurlu insanların özgünlükleriyle, gerek bireysel, gerek gruplar halinde ortaya koydukları samimi düşünce ve eylemlerin yekünüdür. Samimiyet çıkarın etkilemediği, dürüstlük, adalet, cesaret, cömertlik, şefkat, fedakârlık, nezaket, nezafet kaynaklı söz ve eylemlerdir. Bunu ancak masivadan beklentisi olmayan ferdiyetini elde etmiş özgür insanlar ortaya koyabilir. Güce teslim olmuş veya gücü teslim almış insanların say ve amelleri Zakkum Ağacının bünyesinde zehirli meyvesini verecektir.   
       
HÜLÂSA
İhlâs, garaz ve çıkar gütmeyen, kemalde bulunan sevginin tetiklediği samimi düşünce ve eylemleri gerektirmektedir. Bu tarz eylemler ise İhlâs Sûresinin Allah için izafe ettiği özelliklere mebnidir. Kâinat ve içindeki varlıkların yaratılışında ihtiyaç ve çıkar değil, sevgi müessir olmuştur. İnsanî düşünce ve eylemlerde ihlas, İhlas Suresinde yer alan esmanın insanda tecellisi ile mümkündür. Bu tecelli iledir ki insan içinde yer aldığı topluma özgünlüğü ile garazsız ve çıkarsız katkı sunmakta, insanî değerlerin teşekkül ve tahkiminde rol almaktadır.

Okunma Sayısı: 1542
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı