"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kanunlar evrensel hukuka uygun olmalı

Nimet DEMİR
27 Nisan 2023, Perşembe
Nursi, toplumun özgürlüğü için kanunların evrensel hukuka uygun olması gerektiğini “Hürriyet budur ki; kanun-u adalet ve te’dibden başka hiç kimse kimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât-ı meşrûasında şahane serbest olsun’’ ifadesiyle ortaya koyar.

Dizi - Nimet Demir: Said Nursi ve Cumhuriyetin Ruhu - 3

c- İnsanın kainatla ilişkisinde hürriyeti;

Kütlenin çekim yasası, suyun kaldırma gücü, ışığın hızı gibi fiziksel kanunlar zorunluluklarını bize dayatır. Peki bu fiziki determinizm karşısında nasıl özgür olacağız. Burada Hegel’in özgürlük tanımı imdadımıza yetişir. Ona göre, özgürlük zorunluluğu kavramaktır. Yani özgürlük için kâinatta cari kanunları keşfetmekle işe başlamalıyız. Tespit ettikten sonra, sıra onların cebrini aşmaya gelecektir. Mesela kütlenin bize dayattığı yer çekim kanununu, havanın basıncıyla aşarak gökyüzünde uçarız. Öz kütlesi sudan büyük olmasına rağmen demirin hacmini artırarak gemileri batmadan yüzdürürüz. İla ahir. Bu tarz bir özgürlük, Arşimet’in “bana bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatayım” ifadesinde kendini ortaya koymaktadır. Hazreti Hamza’ya izafe edilen ‘’gördüğüm hiçbir şeyden korkmam’’ cümlesi de bu kabildendir.

Said Nursi de tek farkla Hegel ile aynı sonuca ulaşır. Fark şudur. Hegel’in özgürlüğü kavranmış zorunlulukla sınırlı iken, Nursi’nin hürriyeti kavranmış zorunluluk dışında henüz kavramamış zorunluluğu da kapsar. Nursi, kavranmamış zorunluluğa karşı hürriyeti Allah’a imanla kotarır. Nursi’nin öğretisinde, Allah’ın, tabiatı yasalara tabi kıldığı, bunlara adetullah kanunları dendiği, bu kanunların bir irade altında hareket ettiği kabul edilir. İman, henüz marifetimiz dâhilinde bulunmayan fizik kurallarının, bir Yaratıcının emri ile oluştuğu ve iradesi altında hareket ettiği güvencesiyle bizi buluşturur. Nursi, Tarihçe-i Hayat isimli eserinde bu konuyu; trenin bir sahibi olduğunu ve onu kurallara tabi kıldığını bilen bir çocuk ile bu durumu bilmeyen Herkül ve Zaloğlu Rüstem gibi iki tarihi kahramanın, tünelden çıkan buharlı bir trenle karşılaşmaları metaforuyla ortaya koyar. Çocuğun tünelden çıkan treni gördüğünde korkmadan geçişini izlediğini, Herkül ve Zaloğlu Rüstem’in ise treni canavar zannederek korkup kaçacaklarını söyler. Çocuğa bu hürriyeti veren, her şeyin bir sahibi olduğu, bu şeylerin bir düzen altında hareket ettiklerine dair imanıdır. Nursi’nin kavranmamış zorunluluğa karşı özgürlüğü ortaya koyan cümlesi ‘’Evet, tam münevverü’l-kalp bir âbidi, küre-i arz bomba olup patlasa, ihtimaldir ki onu korkutmaz. Belki harika bir kudret-i Samedâniyeyi, lezzetli bir hayret ile seyredecek…’’ şeklindedir.

d- İnsanın toplumla ilişkisinde hürriyeti;

Aristo, insan için “zoon politikon” tabirini kullanır. İslam Filozofları ise, insan için ‘’Medeni-i bittab’’ ifadesini uygun görürler. Politikon kelimesi şehre karşılık gelen polisten, medeni kelimesi yine şehir anlamında medineden türetilmiştir. Görüldüğü gibi iki kültürde de insan şehre nispetle tarif edilmiştir. Said Nursi de seleflerinin bu tespitlerine katılır. Katılmakla kalmaz, dayanaklarını detaylı bir şekilde ortaya koyar. Eserlerine baktığımızda mükerreren, hayvanların aksine insanın doğumundan sonra hayatta kalabilmesi için çok uzun süre bakıma muhtaç olduğunu, ihtiyaçlarının çokluğu nedeniyle hemcinsleriyle teşrik-i mesaide bulunması gerektiğini, yalnız başına düşmanlara karşı koyamayacağını… dolayısı ile diğer insanlarla birlikte yaşaması gerektiğini ısrarla vurgular. İnsanların bir arada yaşamaları elbette kısıtlayıcı kuralları gerektirmektedir. Bu dezavantajına rağmen Nursi, kâmil manada bir özgürlüğün ancak medeni bir toplumda mümkün olacağı görüşünü ortaya koyar. Nursi, bu görüşünü göçerlerin kurallardan azade yaşantılarının özgürlük olup olmadığıyla ilgili yine göçerler tarafından kendisine sorulan bir soruya ‘’… Ey göçerler! Sizde olanı yarı hürriyettir. Diğer yarısı da başkasının hürriyetini bozmamaktır. Hem de kut-u lâyemut ve vahşet ile âlûde olan hürriyet, sizin dağ komşularınız olan hayvanlarda da bulunuyor… Lâkin güneş gibi parlak, her ruhun maşukası ve cevher-i insaniyetin küfvü o hürriyettir ki: Saadet-saray-ı medeniyette oturmuş ve marifet ve fazilet ve İslâmiyet terbiyesiyle ve hulleleriyle mütezeyyine olan hürriyettir’’ şeklinde verdiği cevapta dile getirir. Topluma katılmanın birtakım kısıtlamalar getireceği muhakkaktır. Nursi, bu kısıtlamaların insanın devredilmez hak ve özgürlüklerine ilişkin olamayacağını ‘’Hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede bir çığır açan, eğer kâinattaki kanun-u fıtrata muvafık hareket etmezse, hayırlı işlerde ve terakkide muvaffak olamaz. Bütün hareketi şer ve tahrip hesabına geçer’’ ifadesiyle vurgular. Yine Nursi, toplumun özgürlüğü için kanunların evrensel hukuka uygun olması gerektiğini “Hürriyet budur ki; kanun-u adalet ve te’dibden başka hiç kimse kimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât-ı meşrûasında şahane serbest olsun’’ ifadesiyle ortaya koyar. Netice itibariyle; insan nefis ve gayr dışında, üçüncü aşamada; adil kanunların güvencesi altında medeni bir topluma dâhil olmakla; teknolojinin sağladığı imkânları kullanarak teorik aklını; sanat harikalarının oluşumuna katılarak veya müşahede ederek estetik aklını; dürüst, adil, cesur, cömert ve şefkatli davranarak teorik aklını geliştirecek, yani özünü gürleştirecektir.

e-Genel değerlendirme;

‘’İnsanın Rahman’ın suretinde yaratıldığı’’ hadisini Said Nursi de sahih kabul eder. Lem’alar ve Sözler isimli eserlerinde mesel ve temsil ile Allah’ın şuunatına, sıfat ve esmasına bakılabileceğini belirttikten sonra, hadisi, ‘’insan, ism-i Rahman’ı tamamıyla gösterir bir surettedir’’ şeklinde tefsir eder. Devlet insanlar tarafından vücuda getirilmiş bir tüzel kişiliktir. Hürriyeti insanın iç dünyasından başlattık. İç dünyamızda özümüzün birbirini denetleyen nefis, ruh ve vicdan gibi birden fazla görüntüsü bulunduğunu, iç özgürlüğün bu şekilde ortaya çıktığını belirttik. Aynı iç özgürlük devlet için de söz konusudur. Devletin de içinde, özünü gürleştirmesi için yasama, yürütme ve yargıdan oluşan farklı erklere inkısam etmesi gerekir. Yürütmenin yanlış bir icraat yapmaması, yasamanın evrensel hukuka aykırı bir yasa çıkarmaması için, yargının onları denetlemesi şarttır. Devlet ancak bu inkısam ve iç denetimle özgür hale gelecektir. Devletin iç özgürlüğü anayasaların devleti kurgulamak işleviyle resmedilir. İnsanın dışındaki varlıklara zarar vermemek, onların zararından masun kalmak, özgürlüğünün dışa yönelmiş halini resmediyordu. Aynı durum devlet-insan ilişkisinde de caridir. Devletin insanlara zarar vermemesi, insanların da devlete karşı sorumluluklarını yerine getirmesi devletin dışa yönelmiş özgürlüğüdür. Anayasaların vatandaşlar lehine iktidara sınırlar koyması, vatandaşın sorumluluklarını tadat etmesi bu özgürlük cümlesindendir. İnsanın, topluma karşı özgürlüğü, devletin, diğer devletlere karşı özgürlüğüne teşmil edilebilir. İla ahir…

2-Adalet;

Said Nursi’nin cumhuriyete ruh üfleyecek ikinci değeri adalettir. Adalet haklıya hakkının verilmesidir. Hak ise hukuken korunan menfaattir. Yeri gelmişken Lenin’e izafe edilen ‘’kim, kimin için’’ sözünü hatırlatmak isterim. Yani hukukun koruduğu menfaatin kime ait ve ne kadar olacağına kim karar verecektir? Nursi bu işlevi külli bir akla havale etmektedir. Külli aklın, Platon’un ideaları ile Aristo’nun faal aklının terekelerinden İslami kültüre intikal ettiğini biliyoruz. Günümüzde külli akla ‘insanlığın ortak aklı’ demek mümkündür. Evrensel hukuk bu ortak aklın ürünüdür. Açık toplumlar sosyal ve etik değerlerine uyarlamak suretiyle yasalarını evrensel hukuktan istinbat ederler. Demokrasilerde halk adına bu işi parlamentolar deruhte etmektedirler. Bir kanunun adalete uygunluğunu test etmek için elimizde bir kıstas olmalıdır.


Prof. Anıl Çeçen, Adalet Kavramı isimli eserinde altı kıstas sayar. Bunlar; özgürlük, eşitlik, yarar, nesafet, direnmek ve müeyyidedir.

Prof. Anıl Çeçen, Adalet Kavramı isimli eserinde altı kıstas sayar. Bunlar; özgürlük, eşitlik, yarar, nesafet, direnmek ve müeyyidedir. Adaletin bu görüntülerinden özgürlüğü ayrı bir değer olarak çalışmamızın başında inceledik. Tekrarlamayacağız. Ancak eksikliği halinde adaletle ilgili neye yol açacağına kısaca değinelim. Toplumun yeterince bilinçlenmediği –özünü gürleştirmediği- demokrasilerde çoğunluğun tahakkümü sorunu yanında, perde arkasında oligarşik bir yapının at oynattığı, anayasaların yanında kırmızı bir kitaplarının olduğu, yasaların bu kitabın süzgecinden geçtiği malumdur. Böyle bir toplumda yönetimin adı cumhuriyet veya demokrasi de olsa yasal düzenlemelerde yararın egemenler lehine yontulduğu, zayıfların payına ise müeyyidenin düştüğü bir gerçektir. Halkın sorumluluk yüklenmediği, yani özgür olmadığı bir ülkede bütün hesaplar Titaniğin orta ve alt kameralarında yolculuk yapanların baskılanması suretiyle üst kameradakilerin konfor içinde yolculuk yapmalarını sağlamaya yöneliktir. Böyle bir düzende, Nursi’den esinle, adalet için, ‘’manasız isim ve resimden ibaret’’ ifadesini kullanmak yanlış olmayacaktır.

DEVAM EDECEK

Okunma Sayısı: 3445
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı