Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Bu çeteler nereden çıktı?

Çete haberleri birbirini kovalıyor. Daha bir tanesini anlayıp hazmedemeden bir ikinci, bir üçüncüsü manşetlere fırlıyor. Dünkü gazetelerimizden birisinde araştırılıp soruşturulmakta olan 14 çeteden söz edilmekte idi. Aslında bunun buzdağının tepesi olması olasılığı var. Ülkede sivil toplum kuruluşu kadar silahlı çetenin bulunması kimseyi şaşırtmayacak!

Elbette pek çok şeyi bilmiyoruz, Ankara’da dezenformasyonun bini bir paradan gidiyor. Ancak, tüm bunlar çeteleşme olgusunu ortadan kaldırmıyor.

Demokrasi yolunda ilerlemeye çalışırken karşımıza çıkan bu dehşet verici manzarayı nasıl açıklayacağız? Ne oldu da böyle üreyiverdi bu çeteler? Bundan kim sorumlu?

Bu soruyu yanıtlayabilmek için yalnızca olaylara değil, arka plana da bakmak gerekiyor...

Çeteleşmenin yükselişinin ideolojik fonunda Türkiye’nin Avrupa Birliği yönünde yol alışının ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tek başına iktidara gelişinin bulunduğu açık. Bu olaylar tek tek yaşansaydı da tepkiler olurdu ama ikisinin bir arada gerçekleşmesi negatif bir sinerji oluşturdu; asla bir araya gelmeyecek grupları bir araya getirdi. Aslında aralarında hayli mesafe bulunması gereken bu iki kurum, AB ve AKP, sanki doğal göbek bağları varmış gibi birleştirildiler ve Türkiye’ye karşı kurulmuş büyük komplonun ortak aktörleri ilan edildiler.

‘Dipten gelen dalga’ edebiyatı işte bu ortamda rağbet görmeye başladı. Bu edebiyatın sözcülerine bakılırsa, ülkemizin en korktuğu üç şey aynı anda başına geliyordu: Türkiye Cumhuriyeti, AB’ye yönelerek egemenliğini yitiriyor, etnik niyetlere uygun biçimde bölünüyor ve bu arada laiklikten uzaklaşarak İslam Cumhuriyeti’ne dönüşüyordu! Kısacası, vatan elden gidiyordu! Ama, dipten gelen seslere göre, halk uyanmaya başlamıştı. Hükümet, büyük sermaye ve medya hainlerin elinde bulunduğundan işin başa düştüğünü anlamıştı. Vatanı kurtarmak her vatanseverin göreviydi.

Bu ideolojik misyon, basit karşıtlaşmalardan hoşlanan yarı aydın kesime çok cazip geldi; en ustacasından en kabasına, ülkenin en ünlü bazı kalemlerinin de katkısıyla faşizan bir tepkiciliğin ideolojisi katman katman geliştirildi. Safların, vatanseverler ve hainler olarak tanımlanması ne yapılması gerektiğini de göstermekteydi.

Çetesel şiddetin ideolojik altyapısı ve lejitimasyonu, ülkenin bazı ünlü kalemlerinin de yardımıyla gerçekleşmişti.

Bu arada AKP hükümeti de Türkiye’yi İslamileştirme konusunda gizli bir gündemi olduğu yolundaki şüpheleri silemeyerek ya da silmeyerek, laiklik krizlerini yönetemeyerek, egzama olmuş eski yaraları ısrarla kaşıyarak, dar kadroculuktan vazgeçmeyerek tepki grubunu genişletti ve pekiştirdi. Kimi kesimlerde ‘Bunlar olmasın da kim olursa olsun’ psikolojisi yaygınlaştı. Bunların büyük bir kısmı demokrasi dışı yöntemlere kesinlikle karşıydı, ama fırsat kollayanların silaha sarılmasına uygun ortam oluşmuştu.

‘Kurtlar Vadisi’ fenomeni, dizi ve filmiyle, bu ortamın ulaştığı noktanın işaretiydi. Düşman sanal âlemde halledilmiş, sıra gerçek dünyada eyleme çıkmaya gelmişti...

Başbakan ve yakınındakiler bu filmi pek beğendiklerini söyleyerek ülkeyi okumakta ne kadar saf ya da gafil olduklarını ortaya koydular.

Sonuç ortada.

Radikal, 3.6.2006

Haluk ŞAHİN

04.06.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Siyaset ve cinayet...

  Bu çeteler nereden çıktı?

  DYP’de ‘yükseliş’ dönemi

  Derin devlet kim, çete kim?

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004