Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Ağustos 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali OKTAY

Ağaç yaşken, müzik çocukken...



Nathalie, doğuştan beyin özürlü henüz 3 yaşında bir çocuktur. Nefes alıp verme problemini çözmek için soluk borusuna bir hortum takılması gerekiyor.

Ancak küçük kız elleri ve ayakları ile karşı koyarak engel olmaktadır. Kuvvetli bir sakinleştirici iğne ile bu sorunun giderilmesi pekâlâ mümkündür ama, Dr. Joanne Loewy, başka bir yol dener: Müziği kullanır. Küçük Nathalie’nin yatağının ayak ucuna yerleştirdiği trompete birkaç defa vurarak sakinleştirmeyi başarır. Dr Loewy trompete vurduğunda küçük kızın kalp ritimleri ve soluk alış verişi düzene giriyordu. İşte müziğin bir insan üzerinde özellikle bir çocuğun hem de hasta bir çocuğun üzerindeki etkisi. Amerika’da uygulanan bu metoda bizden de bir katkıda bulunalım. Değerli sanatçı dostum ve aynı zamanda doktor olan Psikiyatrist Dr. Adnan Çoban’ın belirttiğine göre felçli çocuklara rast makamı, korku ve kaygı gibi psikolojik rahatsızlıklar içindeki çocuklara hicaz makamı, zihni açmak için ırak makamı, hiperaktif çocuklar için ise yavaş ritmler olan buselik, nihavent ve hicaz makamındaki müzikler dinletilmeli. Konuşma güçlüğü çeken çocuklara ise meselâ ney, flüt vs gibi nefesli enstrümanlar çaldırılabilir.

İngiliz doktorlar ise daha anne karnındaki bebeklerin müzik karşısındaki durumları hakkında da enteresan tesbitler yapıyorlar. Buna göre, bebekler hamileliğin 20. haftasından itibaren dışarıdan gelen sesleri duymaya başlıyorlar. Bu sebeple hamile hanımların gürültülü ortamlardan uzak durmaları tavsiye ediliyor. Ultrason kayıtlarına göre özellikle Mozart’ın eserlerini duyan bebeklerin anne karnında yavaşça hareket ettikleri ve yüz ifadelerinin normalden daha canlı ve olumlu olduğu, ancak rock müzik dinletilen bebeklerin huysuzlaşarak ani hareketlerde bulundukları tesbit edilmiş durumda.

Anlaşılan o ki “çocuk müzikten ne anlar” demek pek doğru bir yaklaşım değil. Mozart’ın Beethoven’in daha 5 yaşında iken beste yapmaya başladığını unutmamak lâzım.

Gençler müzik dinler mi ?

Tabi ki dinler dediğinizi duyar gibiyim. Bence de dinler. Hem de en çok gençler müzik dinliyor. Yine bir soru: Peki dinlenilen müzik türü kişi üzerinde etkilimidir? Cevabınız evet değil mi? Gençlere müzik dinlemeyi yasaklatmak sağlıklı bir yol olabilir mi sizce? Bence de olmaz. O halde gençlere hangi müziği, nasıl dinleteceğimiz konusunda anne babaların, büyüklerin biraz düşünmesi gerekiyor sanırım.

Bundan 2 yıl evvel müzik camiamızdaki bazı sanatçı arkadaşlarımızla “Dervişane” isimli ilahi albümünü yapmıştık. Albümde yer alan “Bu aklü fikrile” ilahisini okuyan sevgili Hakan Aykut demişti ki bir gün, “Bu ilahiyi ilk duyduğumda henüz çok genç yaşlardaydım ve çok hoşuma gitmişti. Eğer bugün hâlâ popla, arabeskle ya da diğer türlerle ilgilenmiyorsam dinlediğim ve etkilendiğim bu ilâhî sayesindedir. Yıllar sonra bende albümde bu ilâhiyi okuyorum işte.”

Gençlerin doğru müziği dinlemesini istiyorsak yandaki yazımda da değindiğim gibi bu işe çocukluktan başlamak lâzım. Önce anne baba güzel müziği dinleyecek ki çocukta o müzik zevkini alsın. Çok şükür o kadar güzel ilâhî albümleri var ki artık. Çocuğunuza bir tane alıp hediye edin lütfen. Böylece hem çocuğunuzun müzik zevki hem de kişilik gelişimine en büyük desteği yapmış olursunuz. Dinlediği ilâhî albümü o çocuğun dini yaşantısı içinde en önemli destekleyici güç olacaktır. Geçen yazımda Minik Dualar Grubundan bahsetmiştim hatırlarsanız. İşte onbinlerce çocuğumuza duâyı sevdiren ezberlettiren o albüm tam 500 bin adet satmış durumda. Bundan büyük mutluluk olur mu? Çocuğunuz ilahi sevmiyorsa, sıkılıyorsa da sakın üzülmeyin. Bugün tasavvuf müziği ile 16 yıldır ilgilenen biri olarak, 19’lu, 20’li yaşlarıma kadar bir ilâhî bile bilmiyordum. Çocuğunuz bağlama çalmak istiyorsa çalsın. Gitara merak duyuyorsa yine panik yapacak bir şey yok. Alın. Çünkü kullanılan enstrümanın ne olduğu değil ne amaçla kullanılacağı önemli. Konserler vesilesiyle gittiğimiz illerde anne babalardan artık daha çok duyar oldum bu tür soruları: “Çocuğum müziğe çok ilgili, ne yapalım, ne önerirsiniz?” Eğer çocuk müziğe ilgi duyuyorsa anne babanın yasaklaması değil bu ilgisini olumlu yönde şekillendirmesi çok daha uygun olur düşüncesindeyim ben.

Bebeklerin ulusu yok

İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu

Bebeklerin ulusu yok.

Başlarını tutuşları aynı

Bakarken gözlerinde aynı merak

Ağlarken seslerinin tonu

Bebekler çiçeği insanlığımızın

Güllerin en hası, en goncası

Sarışın bir ışık parçası kimi

Kimi kapkara üzüm tanesi

Babalar çıkarmayın onları akıldan

Analar koruyun bebeklerinizi

Susturun susturun söyletmeyin

Savaştan yıkımdan söz ederse biri

Bırakalım sevdayla büyüsünler

Serpilip gelişsinler fidan gibi

Senin benim hiç kimsenin değil

Bütün yeryüzünündür onlar

Bütün insanlığın gözbebeği

İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu

Bebeklerin ulusu yok

Bebekler çiçeği insanlığımızın

Ve geleceğimizin biricik umudu.

Ataol Behramoğlu

Fazla söze gerek var mı? Lübnan’da Filistin’de, Irak’ta yapılan savaş sanki bebeklere karşı ilân edilmiş. Ne acı. En çok da onca masum yavruyu katleden füzenin, silâhın tetiğine dokunan askerin, kendi çocuğunu severken de aynı elini, parmaklarını nasıl kullanabildiğini merak ediyorum.

Geçmiş zaman olur ki...

Tanburî Cemil Bey ve bir çocukluk hatırası

Büyük tanbur üstadı Tanbur Cemil Bey’in musiki ile uğraşmasının yasak olduğu ilkokul yıllarında onun asıl hasretini çektiği şey eline alması yasak olan ağabeyine ait tanbur idi. Bu hasretini yaz aylarında taşındıkları Anbarlı Çiftliğinde giderebilirdi ancak. Buradaki hizmetlilerden Lenber Ağa boş zamanlarda tanbur çalar ortada dolaşan küçük Cemil’de hissettirmeden bunları dinlerdi. Bazen eve gizlice girerek tanburu alır ve çalmaya çalışırdı. Birgün yaşlı uşak eve geldiğinde tanbur çalmaya iyice dalmış olan küçük Cemil’i görünce çok şaşırmıştı. Durum amcasına anlatılmış, eve dönünce kendisine bir tanbur hediye edilmişti. Bu küçük hediyenin onun çocuk ruhundaki etkisini oğlu Mesud Cemil Bey şöyle anlatır: “Uzun geceler Cemil bu tanburla koyun koyuna yatmış rüyalarına dalarken silkinerek uyanmış, ıslanmış parmaklarını onun tellerinde gezdirmiş, onu öpmüş onu sevmiş..”

22.08.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.08.2006) - Belediyeler ve Ramazan pogramları

  (18.07.2006) - Cinuçen Tanrıkorur Hoca’nın vefat yıldönümünde

  (03.07.2006) - Ölüm kavuşmaktır...

  (19.06.2006) - Osmanlı’nın ve müziğin sultanı 3. Selim

  (29.05.2006) - Adnan Menderes ve bir yasaklı şarkının hikâyesi

  (18.04.2006) - Gönülden dile....

  (06.03.2006) - Korsan yayın ve kul hakkı üzerine sizden gelenler….

  (27.01.2006) - Korsan yayın, mp3, internet ve kul hakkı üzerine

  (10.01.2006) - Tekbir’in büyük bestekârı: Itrî

  (26.12.2005) - Belediyeler kültüre böyle mi hizmet etmeli? Hem de Ramazanda!..

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004