Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 31 Ağustos 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Literatüre katkı: silâhsız terör

Türkiye Cumhuriyeti gerçekten de değişik bir cumhuriyet... Bizim bildiğimiz “cumhuriyet”in temel ilkesi (“özgürlük”ten de önce) “eşitlik”tir. Ama tören salonunda nedense bazı şahsiyetler eşli bazıları eşsiz olarak yerlerini almışlardı. Dikkat ettim, “eşsiz” katılanların sayısı bayağı azdı. Demek ki—konuşmalara geçmeden önce—tören salonundaki düzenin “cumhuriyetin en temel niteliğine” aykırı olduğunu söyleyebiliriz...

16.30’da başlayacağı bildirilen töreni sabırsızlıkla beklemeye başladık. Devir teslim töreninde özellikle teslim alan tarafın bugün neler söyleyeceğini yine de merak ediyorduk. Acaba, iki gün önce bize “Bu ne hiddet?” (Gülay Göktürk’ten ödünç alıyorum) dedirten açıklamaların bir kopyası ile mi karşılaşacaktık, yoksa tepki çeken bu sözler bu önemli günde biraz yumuşayacak mıydı? (Sonuç tahmin edildiği gibi çıktı: Aynen devam.)

“Canım sıkıldı” derken araya soktuğum “ben”, bir “yurttaş” olarak ben. Başkaları ne düşünür bilemem ama ben bu “yurttaş olmak” işine (madem ki yönetim şeklimiz “cumhuriyet”tir) giderek daha fazla önem vermeye başladım. Madem ki ben de Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı gibi ileri gelenlerden ne fazla ne de eksik bir “yurttaş”ım, yani onlarla “eşit”im, o halde “canımın sıkılmasına” hakkım vardır diye düşünüyorum.

jBir kere her şeyden önce bu tören niçin üç (ben o kadarını sayabildim) televizyon kanalından naklen yayınlanır? Niçin, ne münasebetle? Ayrıca nasıl olur da televizyon kanalları bu yayını tamamladıklarında “hiçbir şey olmamış gibi” davranıp, “Birazdan spor haberleri” diyerek reklama girebilirler? Dinlediğimiz konuşmayı iki cümle ile özetlemekten başka söyleyecek sözleri yok mudur? Sanırsınız ki, görevi teslim alan komutanın “İnsan hakları, barış, özgürlük ve demokrasi gibi çağımızın yüksek değerlerini kendisine kalkan edinen”lere yönelik ağır sözleri televizyon kanallarını hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Sanırsınız ki, komutanın literatüre bir katkı olarak dile getirdiği “silahsız terör diyebileceğim iç ve dış oluşum ve girişimler” televizyon kanallarını ya da daha genel bir ifadeyle medyayı hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Pes doğrusu... Sıralamada kaçıncı gelirse gelsin bir kuvvet varlık nedenine yönelik bu korkutucu sözler karşısında ancak bu derece soğukkanlı olabilir. Aslında buna “soğukkanlı olmak” dememek lazım, bunun adı olsa olsa ilgisizlik, kayıtsızlık ve de asıl önemlisi varlık nedeninin inkârıdır. Ne yani bundan böyle artık “silahsız terör” temalı da programlar mı izleyeceğiz?

Yeni Genelkurmay Başkanı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görevini dört başlık altında özetliyor. Bunların ilk ikisi (askeri birlikleri eğitmek-hazır tutmak ve dış tehditlere karşı ülkenin çıkarlarını savunmak) tabii ki temel görevidir. Peki ya üçüncü ve dördüncü görevler? “Ülkenin üniter yapısını ortadan kaldırmak isteyen terör dahil tüm mihraklarla mücadele etmek” TSK’nın görevi midir? Ya da “anayasanın ilk üç maddesinde belirtilen cumhuriyetin temel niteliklerine sahip çıkmak” TSK’nın temel görevleri arasında mıdır?

Düşünelim bakalım: Ülkenin üniter yapısı niçin illâki “terör dahil tüm mihraklar”ın meşgalesi olsun? “Cumhuriyet”i anlıyoruz ama “üniter yapı” niçin bu derece tartışılamaz bir konu olsun? Kimseyi heyecanlandırmak istemem, “federatif yapı” isteyen (ya da istemeyen) birisi değilim. Ama bu konu niçin “dokunulmazlar” arasında yer alsın?

Düşünelim bakalım: Cumhuriyetin temel niteliklerine sahip çıkmak niçin TSK’nın temel görevi olsun? Cumhuriyet idaresi altında yaşayan herkes ülkenin genelkurmay başkanı ile aynı haklara sahip olduğuna, yani herkes ne eksik ne fazla “eşit” olduğuna göre, cumhuriyetin niteliklerine sahip çıkmak o ülkenin eşit yurttaşlarının tümünün temel görevi değil midir? Ayrıca madem ki cumhuriyetimiz “temsili demokrasi” üzerine oturmaktadır, bu “sahip çıkmak” meselesinde diğer kuvvetlerin önüne geçmenin, onlardan “rol çalmaya” çalışmanın izah edilebilir bir yanı var mıdır?

Daha fazla uzatmadan sonuca geleyim: Bu türden “törenler”in ülkenin gündemine bu derece oturmuş olmasından; törene katılan devlet ricali ve töreni naklen yayınlayan televizyon kanallarını esir almış o “ciddiyet”ten; yıllardır sürdürülen “O komutan demokrattı oysa bu komutan daha sert” türünden hiçbir sonuç çıkmayacağı başından belli karşılaştırmalardan; Genelkurmay başkanları başta olmak üzere komutanların “iç siyasetle ilgimiz yok” notunu düştükten hemen sonra Kıbrıs meselesi dahil ülkenin kamusal hayatını ilgilendiren her konuda—hem de sert bir üslupla—tez geliştirmelerinden dolayı canım son derece sıkılmış durumda... Bir de elimizdeki Anayasa’yı unutuversek, demokratik cumhuriyetimizi bir “garnizon cumhuriyeti” ile karıştırmak işten değil...

Biliyorum yazıyı yine uzattım ama “sapına kadar”(!) bir cumhuriyetçinin (Regis Debray) şu sözünü bir kere daha hatırlatmadan yazıyı noktalamayacağım:

“Hasta bir cumhuriyetin varacağı yer kışladır.”

Bu güzel söz aklımızın bir yerinde dursun derim...

Yeni Şafak, 30 Ağustos 2006

Kürşat Bumin

31.08.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Cumhuriyetin öncesi de var

  Literatüre katkı: silâhsız terör

  Büyükanıt ve ‘Genç Subaylar’

  Saldırılar bünye içinden mi?

  Meğerse siyaset belgesi tavsiye imiş!

  Ürkütücü bir üslup!

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004