Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Türkiye’den AB’ye yeni teklif

Türkiye, Ercan havaalanının uluslararası trafiğe ve Mağusa limanının doğrudan ticarete açılması karşılığında Türkiye’den de bir havaalanı ve limanın Rumlara açılabileceğini AB’ye bildirdi. Türkiye'nin önerisinin “önemli bir adım” oluşturduğunu açıklayan AB Komisyonu, bu adımı “'katılım müzakereleri sürecinin yönetimi” açısından da “önemli, olumlu ve yapıcı'' olarak nitelendirdi. Brüksel'in konuyla ilgili değerlendirmeleri sürüyor.

Türkiye, Ercan havaalanının uluslararası trafiğe ve Mağusa limanının doğrudan ticarete açılması karşılığında Türkiye’den de bir havaalanı ve limanın Rumlara açılabileceğini AB’ye bildirdi.

AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın AB Daimi Temsilciliği Sözcüsü Mikko Norros, Dönem Başkanlığının, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün, limanların açılması konusunda Türkiye’nin tekliflerini içeren bir mektubunun ellerine ulaştığını bildirdi. Dönem Başkanlığı kaynakları, Ankara’dan gelen son öneride, KKTC’de Ercan havaalanının uluslararası trafiğe ve Mağusa limanının doğrudan ticarete açılması halinde, Türkiye’nin bir alan ve limanını Rumlara açabileceği mesajının yer aldığını kaydetti.

AB üyesi ülkelerin Brüksel’deki daimi temsilcilerinden oluşan AB Daimi Temsilciler Komitesinin (COREPER) dün sabah başlayan toplantısında, Ankara’nın bu teklifi çerçevesinde değerlendirmelerde bulundu. Toplantıda Rum tarafının “daha fazla istek ve beklentileri” olduğu, AB üyesi ülkelerin “çoğunluğunun” Türk önerisini “tatmin edici” olarak algıladığı ve desteklediği ifade edildi.

Brüksel’de çeşitli kaynaklar, başta Ankara, Helsinki ve Brüksel olmak üzere başkentler arasında yoğun diplomasi trafiği yaşandığını, bu durumun 14-15 Aralıkta yapılacak AB zirvesine kadar devam edebileceğini bildirdi.

Dönem Başkanı Finlandiya, Türkiye dosyasını 11 Aralıktaki Genel İşler Konseyi’nde sonuçlandırmak, böylece AB zirvesinin gündeminden bu konuyu düşürmek hedefinde olduğunu tekrarladı.

AB KOMİSYONU: TÜRK ADIMI ÖNEMLİ

AB Komisyonu, Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgili önerisinin ‘’teyit edilmesi halinde’’, ‘’önemli bir adım’’ oluşturduğunu açıkladı. AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn’in sözcüsü Christina Nagy, günlük olağan basın toplantısında, yürütme organı Komisyonun AB dönem başkanı Finlandiya ile temasları sürdürdüğünü, Ankara’dan gelen önerinin ayrıntılı olarak incelenmekte olduğunu bildirdi. Türkiye ve Kıbrıs dosyalarında spekülasyonlardan uzak kalınması gerektiğini belirten sözcü, gazetecilerin çok sayıda sorusunu cevapsız bıraktı ve ‘’Neler olup bittiğini bilmiyoruz. Yorum yapacak durumda değiliz. Bir görüş bildirmek için ayrıntılı bilgi edinmek ve öneriyi değerlendirmek durumundayız’’ dedi. Sözcü, Olli Rehn’in Pazartesi günü yapılacak AB Konseyi toplantısında dışişleri bakanlarını bilgilendireceğini ve bakanlarla görüş alışverişinde bulunulacağını belirtti.

Komisyon, Türkiye tarafından atılan adımları, ‘’katılım müzakereleri sürecinin yönetimi’’ açısından da ‘’önemli, olumlu ve yapıcı’’ olarak nitelendiriyor.

RUM KESİMİ TEKLİFE KARŞI ÇIKTI

Kıbrıs Rum kesimi sözcüsü Hristodulos Paşiardis, Reuters’e yaptığı açıklamada, “Ercan havaalanının Türkiye dışında uluslararası uçuşlara açılmasına hiçbir zaman razı olmayacaklarını, çünkü bulunun dolaylı olarak Türk kesimini tanımak anlamına geleceğini” söyledi. AB Dönem Başkanlığı kaynakları, Ankara’dan gelen son öneride, KKTC’de Ercan havaalanının uluslararası trafiğe ve Mağusa limanının doğrudan ticarete açılması halinde, Türkiye’nin bir alan ve limanını Rumlara açabileceği mesajının yer aldığını belirtmişti. Yunanistan Dışişleri Bakanlığı da, Türkiye’nin sadece bir liman ve havaalanını açması önerisinin yetersiz olduğunu bildirdi.

ALMANYA: TÜRKİYE

İHTİYATLI BİÇİMDE ÇÖZÜME HAZIR

Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, BM Genel Sekreterliği görevine seçilen Ban Ki-Moon’u kabulünden önce, Türkiye’nin önerisine ilişkin yaptığı açıklamada, ‘’Türkiye Kıbrıs konusunda yeni önerisiyle ihtiyatlı bir şekilde çözüme hazır olduğunu gösterdi. Bu konuda önce Türk, daha sonra da Yunan meslektaşımla görüştüm. Henüz Türkiye’nin hangi şartlar altında liman ve havaalanlarını açmaya hazır olduğunu bilmiyoruz’’ dedi. Almanya Dışişleri Bakanı, ‘’Bu öneriler yapıcı olduğu takdirde gelecek haftalarda yapılacak müzakerelerde ve AB zirvesinde olumlu bir unsur oluşturabilir’’ diye konuştu.Kıbrıs konusunda ne Almanya, ne de AB dönem başkanlığının karar verebileceğini kaydeden Steinmeier, ‘’Bu, bölgedeki ortaklarımıza bağlı’’ diye konuştu

“8 BAŞLIKTA ASKIYA ALMA” TAVSİYESİ

Avrupa Komisyonu, geçen hafta, Türkiye’nin ek protokol uyarınca limanlarını Kıbrıs Rum kesimine açmaması dolayısıyla, müzakere edilecek 35 başlıktan 8’inin dondurulması yönünde tavsiye kararı almıştı. Komisyon, diğer başlıkların açılabileceğini, ancak ek protokol tam olarak uygulanmadan, bunların kapatılmayacağını da kararlaştırmıştı.

/ BRÜKSEL

08.12.2006


 

Yeni bir açılım gerekiyor

“Sivil ve demokratik yeni bir anayasa” panelinin açılışında konuşan DYP lideri Ağar, “Türkiye’de özgürlüklerin önünü açacak yeni bir açılıma ihtiyaç vardır. Milletin katılımıyla yeni bir anayasa hazırlanmalı” dedi. Panelin konuşmacılarından Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süheyl Batum, 1982 Anayasasının antidemokratik usullerle hazırlanıp, aynı usullerle kabul edildiğini belirterek, “Halkın katılımının olmadığı anayasalar demokratik olmaz” ifadesini kullandı.

Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, “1982 Anayasası defolu bir anayasadır. 1982 anayasası tehditlere yönelik bir anayasadır. Askerlerin yaptığı bir anayasa olarak algılandığı için bu anayasanın en azından adı değiştirilmelidir” dedi.

DYP İstanbul İl Başkanlığı tarafından Dedeman Otel’de düzenlenen “Sivil ve Demokratik Yeni Bir Anayasa Paneli” başlıklı panele Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süheyl Batum ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mustafa Erdoğan konuşmacı olarak katıldı. Eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un yönettiği panelin açılışında konuşan DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar sosyal hukuk devletini yerine oturtacak yeni bir anayasaya ihtiyaç bulunduğunu belirterek, “Türkiye’de özgürlüklerin önünü açacak yeni bir açılıma ihtiyaç vardır. Milletin katılımıyla yeni bir anayasa hazırlanmalı” dedi.

Hazırlanacak anayasanın daha sivil, daha demokratik, daha özgür bir Türkiye’nin inşaasına hizmet etmesi gerektiğini ifade eden Mehmet Ağar, seçimlerde yeni bir anayasanın Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu ile birlikte tartışılması gerektiğini kaydetti. Ağar, şeçimlerde tartışılması gereken diğer önemli konunuları da şöyle sıraladı:

“Türkiye’de şeffaflık ve hesap verebilirlilik, dokunulmazlıkların kaldırılması, siyasetin finansmanının bir çerçeveye oturtulması.”

YUNANİSTAN DARBELERDEN DERS ALDI

Ağar’dan sonra söz alan Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süheyl Batum, 1982 Anayasası’nın antidemokratik usullerle hazırlanıp, aynı usullerle kabul edildiğini söyledi. Avrupa ülkelerindeki anayasalara da değinen Batum, şunları kaydetti:

“İngiltere’nin anayasası yoktur. Fransa anayasası bugüne kadar çok değişiklik geçirmiştir. Bu ülke anayasasında Kişi güvenliği ile ilgili maddeler yoktur. Yunanistan anayasası ise yaşanan darbelerden sonra bireyin güvenliğine en uzun şekilde yer veren Avrupa ülkesi anayasasıdır. Anayasaların uzunluğu ve kısalığı o ülkenin kendi şartlarına göre değişir. Halkın katılımın olmadığı anayasalar demokratik olmaz.”

Süheyl Batum, bugüne kadar 1982 Anayasası’nda çok sayıda değişiklik yapılmasına rağmen darbecilerin yargılanmasını engelleyen geci 15. maddenin değiştirilemediğine dikkat çekerek, “Bu anayasada sadece siyasi katılımı genişleten değişiklikler yapabildik. Yaptığımız değişiklikleri de maalesef kendi iç dinamiklerimizle değil AB’nin istemeriyle yapabildik” diye konuştu.

TÜRKİYE’DE EN BÜYÜK SIKINTI UYGULAMA

“Birikimlerimizi göz ardı etmeden yeni bir anayasa yapalım” diyen Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Türkiye’nin en büyük sıkıntısının hukuki “uygulama” olduğu belirtti. Demokrasi kurumlarla işlediğini ifade eden Esin Kalaycıoğlu, “Türkiye 1924’ten buyana anayasa deneyiminin yanı sıra kurumlarını da oluşturturmuştur. Meşruluk sorunu olmayan yeni bir anayasa yapmalıyız” dedi.

Demokrasi için anayasanın şart olmadığını söyleyen Esin Kalaycıoğlu, şöyle konuştu: “İngiltere’nin yazılı bir Anayasası yoktur ama demokrasinin beşiğidir. Demokratik olmak için anayasa gerekmez. Amerika İngiltere’ye karşı yürütüğü bağımsızlık savaşı sonrasında temel hakları yazılı hale getirdiği anayasasını oluşturdu. Ama Amerikan anayasasıda defoludur. Zaman zaman Amerika’da krizler çıkabilmektedir. Ama düzenli ve işleyen bir demokrasi için yazılı bir anayasaya da ihtiyaç vardır. Anayasalarda temennilere yer vermemek gerekir. Yeni anayasada mülkiyet haklarına, bireysel temel özgürlüklere, ülkenin çekline yer verilmeli. Merkez ile yerel yönetimler arasında bir esneklik sağlanmalı.”

BU ANAYASA TOPLUMSAL

MUTABAKATI YANSITMIYOR

Hacettepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mustafa Erdoğan ise, 1982 Anayasasının toplumsal mutabakatı yansıtmadığını belirterek, “Uzlaşmacı değil dayatmacı bir anayasa. Anayasanın başlangıç maddeleri yeni anayasada mutlaka değiştirilmeli. Başlangıç maddeleri medini bir toplumla bağdaşmıyor” dedi.

Önümüzdeki seçimlerde anayasa değişikliği üzerinden siyaset yapılmasını teklif eden Mustafa Erdoğan, “Siyasiler yeni anayasada yapacakları değişikliklerle halkın huzuruna çıkmalı. Böylelikle bu meclis kurucu meclis niteliği taşıyabilir” şeklinde konuştu.

Erdoğan, yeni bir anayasa yapılırken askerlerin dışlanmasının yetmeyeceğini belirterek, sivil toplum kuruluşlarının da bu çalışmaya dahil edilmesi gerektiğini vurguladı. İnsiyatifin sadece askerlerin değil, devlet seçkinlerinin de elindende alınması gerektiğin söyleyen Erdoğan, kamu siyasetine karşı belirleyici kararların halk tarafından alınması gerektiğini kaydetti. Yapılacak anayasada sivil iradenin askerî iradenin üzerinde olması gerektiğini vurglayan Erdoğan, “TSK sivil iradenin altında olursa ancak sivil bir anayasa olur” dedi.

Partililerin ve basının yoğun ilgi gösterdiği panele daha önce DYP’de siyaset yapmış olan çok sayıda eski politikacı da katıldı. Konuşmaların ardından soru cevap bölümüne geçildi. Panel Ağar’ın yaptığı kapanış konuşmasıyla son buldu.

Abdullah Eraçıkbaş / Mustafa G / İSTANBUL

08.12.2006


 

İki yıl boşa geçti

Bahçeşehir Üniversitesi AB Merkezi Başkanı Dr. Cengiz Aktar,“Türkiye müzakereler konusunda ciddi çalışmadı. AB İlerleme Raporunda da bu yazıyor zaten; ‘bir ilerleme yok’ diyor. Yalnızca üç-beş yasa var. Dolayısıyla Türkiye limanları da açmayınca, yani Ek Protokol’ü uygulamayınca, iki kere sınıftan çakmış durumda.”

Bahçeşehir Üniversitesi AB Merkezi Başkanı Dr. Cengiz Aktar, Türkiye’nin AB sürecinde son 2 yılı doğru dürüst değerlendirmesi, aynı 2002-2004 arasında olduğu gibi çalışması halinde, Kıbrıs meselesinin önümüze bu kadar gelmeyeceğini belirtti. Aktar, şu değerlendirmeleri yaptı: “Türkiye müzakereler konusunda ciddi çalışmadı. AB İlerleme Raporu’nda da bu yazıyor zaten; ‘bir ilerleme yok’ diyor. Yalnızca 3-5 yasa var. Dolayısıyla Türkiye limanları da açmayınca, yani Ek Protokol’ü uygulamayınca, 2 kere sınıftan çakmış durumda.”

Aktar, önümüzdeki dönemde “başrolde” “Türkiye’ye havlu attırmaya çalışan” Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkanların olacağını, Türkiye’nin de müzakerelerle ilgili üzerine düşen çalışmayı gerçekleştirmemesinin yanı sıra Kıbrıs’la ilgili Ankara Anlaşması’na Ek Protokol’le ilgili yükümlülüklerini de yerine getirmeyerek AB karşıtlarına fırsat verdiğini söylüyor.

Sonuçta, hem Avrupa’da hem de Türkiye’de seçimlerin yaşanacağı ve bütün tarafların AB’yi iç politika savları için kullanması beklenen önümüzdeki yılda, Aktar’a göre bir tür “tavsama, sürünceme, inceldiği yerden kopsun” sürecine tanık olabiliriz.

AB Komisyonu’nun tavsiye kararıyla ilgili nihai, bağlayıcı kararı kim verecek? Bu süreç nasıl gerçekleşecek?

Bağlayıcı karar 11 Aralık’ta AB Dışişleri Bakanları Türkiye konusunda nihai kararı almak için toplanacak. Buradan karar çıkmazsa 14-15 Aralık’taki AB Liderleri Zirvesi’ne kalacak. Karar, bu ikisinden birinden çıkacak.

Ama ben Dışişleri Bakanları toplantısından bir karar çıkacağını düşünmüyorum; bu karar onları aşar. Ayrıca Almanya’nın Dışişleri Başkanı’yla Başbakanı arasında görüş ayrılığı da var.

Ama en kötüsü, bu iki buluşmadan hiçbir karar da çıkmayabilir. İşte bu kötü olur.

AB Komisyonu’nun tavsiye kararı kötünün iyisi niteliğinde. Tavsiye kararı müzakereleri 8 başlıkta askıya alıyor ama, geri kalan başlıkların önünü açıyor. Oysa Güney Kıbrıs ve Yunanistan bütün başlıkları bloke ediyor.

Eğer bu iki toplantıdan da bir karar çıkmazsa, bu şimdiki statükonun, yani olur olmaz nedenlerden açılmayan başlıkların açılmamaya devam etmesi anlamına gelir. Müzakere süreci zaten fiilen durmuş halde.

Peki sorun sadece Kıbrıs mı?

Kıbrıs görünürdeki sorun. Aslında Güney Kıbrıs’ın ve Yunanistan’ın sorunu. Ama onların dışındaki Türkiye’nin Ab üyeliğine karşı çıkanların sorunu ‘Avrupa hukukuna saygı’ falan da değil artık. Türkiye’ye havlu attırmak.

Ya Türkiye’nin politikası?

Maalesef hukuki bir taahhüt var. Türkiye’nin Ek Protokol’ü onaylayacağım ve uygulayacağım diye taahhüdü var. Karşı tarafın Kuzey Kıbrıs’la ilgili kısıtlamaların kaldırılmasına dair taahhüdü de var, ama bu daha muğlak, hukuki bağlayıcılığı olmayan bir taahhüt..

AB’nin elinde hukuki bir belge var ve oradan yürüyorlar. Ama buradaki aymazlık, bunu sonuna kadar sürdürüp müzakereleri tıkanma seviyesine getirmek.

Mesele nedir, diye sorarsak, Yunanistan ve Güney Kıbrıs dışında kalan ve Türkiye’ye karşı tavır takınanların derdi bağcıyı dövmek.

Artık başrolde Türkiye’ye karşı çıkanlar var: Almanya, Fransa, Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti, Slovenya, Avusturya, Portekiz, Hollanda, Danimarka ve Lüksemburg.

Önümüzdeki dönemde Türkiye’de de Avrupa’da da seçimler var ve AB üzerinden iç politika yürütülecek. Bu durumda ne beklemeliyiz?

Eğer müzakerelerle ilgili bu karar, AB Konseyi’nden Komisyon’un tavsiyesi doğrultusunda çıkarsa, herhalde Türkiye’de AKP hükümet bir oh çekecek. “Kasımı, aralığı atlattık” deyip AB defterini Kasım 2007’deki seçimlerin sonrasına kadar rafa kaldıracak. En büyük tehlike burada. AB sürecini, sadece limanlarla ilgili değil, birçok konuda rafa kaldırabilir.

Oysa Komisyon’un tavsiye kararı yalnızca pazarlık aşamasını beklemeye alıyor. Hazırlıkları engellemiyor. Türkiye’nin önündeki tehlike, bunu “oh, atlattık” diye algılayıp 2007 sonuna kadar yatmak.

Türkiye’ye ne yapmak düşüyor o zaman?

Türkiye son 2 yılı doğru dürüst değerlendirseydi, aynı 2002-2004 arasında olduğu gibi çalışsaydı, Kıbrıs meselesi bu denli önümüze getirilemezdi. Kıbrıs sorunu zaten çözümsüzlük içinde.

Türkiye müzakereler konusunda ciddi çalışmadı. AB İlerleme Raporu’nda da bu yazıyor zaten; “bir ilerleme yok” diyor. Yalnızca 3-5 yasa var. Dolayısıyla Türkiye limanları da açmayınca, yani Ek Protokol’ü uygulamayınca, 2 kere sınıftan çakmış durumda.

Böyle olunca, “Türkiye’ye sınıf geçirmeye çalışan hocaların” da argümanı kalmadı. Türkiye mazereti üyeliğine karşı çıkanların eline kendi tembelliğiyle verdi. Dolayısıyla, Türkiye’nin dersini harıl harıl çalışması gerekiyor.

Ama şunu da görmek gerek. İş öyle bir yere geldi ki, Türkiye’de AB deyince insanlar küfreder oldu. Bu muazzam bir engel. Örneğin seçim döneminde hiçbir parti AB savı üzerinden oy toplayamaz artık Türkiye’de. Bu çok temel bir sorun. Havlu attırmak böyle gerçekleşiyor.

Sonuçta, bir tavsama, sürünceme, “inceldiği yerden kopsun” süreci başladı.

08.12.2006


 

AB dayanışması

Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Olexandr Mischenko, Avrupa Birliğine (AB) üyelik konusunda Türkiye ve Ukrayna’nın birbirini desteklediğini belirtti.

Ukrayna Silahlı Kuvvetler Gününün 6 Aralıkta kutlanması dolayısıyla soruları cevaplayan Büyükelçi Mischenko, Türkiye ile Ukrayna arasında diplomatik ilişkilerin 1992 yılında başladığını, o tarihten bu yana ilişkilerin iyi komşuluk ve karşılıklı güvene dayandığını söyledi. “Avrupa Birliğine üyelik konusunda her iki ülke de birbirini destekliyor” diyen Mischenko, Ukrayna ve Türkiye’nin Avrupa kıtasında ve özellikle de Karadeniz’de barış, güvenlik ve istikrara olan bağlılıklarını gösterdiklerini ifade etti.

/ ANKARA

08.12.2006


 

Erdoğan: Asıl sorun Filistin

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, günübirlik çalışma ziyaretinde bulunduğu Suriye’den dönüşünde yaptığı açıklamada, Suriye’deki temaslarında Filistin meselesi üzerinde de durduklarını belirtti. Erdoğan, “Bölgemizdeki tüm sorunların merkezinde Filistin meselesinin olduğunu karşılıklı olarak teyit ettik” dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail ve Filistin arasındaki sorunun giderilmesine yönelik yeni bir barış dinamiğine ihtiyaç olduğunu söyledi.

Erdoğan, günübirlik çalışma ziyaretinde bulunduğu Suriye’den dönüşünde Esenboğa Havalimanında yaptığı açıklamada, Suriye’deki temaslarında Filistin meselesi üzerinde de durduklarını belirtti. Erdoğan, “Bölgemizdeki tüm sorunların merkezinde Filistin meselesinin olduğunu karşılıklı olarak teyit ettik” dedi.

Sorunun çözümü için yeni bir barış dinamiğine ihtiyaç olduğunu kaydeden Erdoğan, öncelikle Gazze’de ilan edilen ateşkesin süratle yaygınlaştırılması gerektiğini ve Filistin’de en kısa zamanda bir ulusal birlik hükümetinin kurulmasının da önemli olduğunu ifade etti. Erdoğan, Suriyeli muhataplarıyla bu konuda da görüşlerinin örtüştüğünü gördüklerini dile getirdi.

Orta Doğu barış sürecinin Suriye’yi de kapsayacak şekilde canlandırılması gerektiğini düşündüklerini ifade eden Erdoğan, “İlgili Birleşmiş Milletler kararları ve toprak karşılığı barış ilkesi temelinde Arap-İsrail ihtilafına adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözüm bulunması şarttır” dedi.

Görüşmelerde Irak’a komşu ülkeler toplantılarının devamı noktasında da hemfikir olduklarını belirten Erdoğan, bu konudaki çalışmaları Dışişleri Bakanlığının sürdüreceğini bildirdi.

Erdoğan, bölgede barış ve istikrarın tesisine yönelik çabalara bundan sonraki dönemde de iki ülke olarak önemli katkılarda bulunacaklarını teyit ettiklerini bildirdi.

KAÇIRILAN İSRAİLLİ ASKERLER

Erdoğan, bir gazetecinin kaçırılan İsrail’li askerlerle ilgili sorunun çözümüne yönelik Suriyeli yetkililerin inisiyatif kullanması yönünde talepte bulunup bulunmadığını sorması üzerine, şunları söyledi:

“Şunu çok merak ediyorum; şu anda Filistin’in veya Filistindeki örgüt hangi örgütse kaçıran, orada kaçırılan bir kişiyi soruyorlar da Lübnan’daki iki askeri niye sormuyorlar diye ben de merak ediyorum. Lübnan’da bu olaylar var, Lübnan’da iki tane asker var. Lübnan’ı kimse sormuyor, Filistin’i soruyorlar. İsrail tarafında da dünya basınında da orası konuşuluyor. Lübnan’ı niye konuşmuyorlar diye merak ediyorum. Bir de bunu istiyorsunuz da karşılığında İsrail olarak ne vereceksiniz veya ne istiyorsunuz? Bunlar hala ortada ne yazık ki yok.”

Konuyla ilgili bazı ülkelerin devreye girdiğini ancak karşılığında ne istendiğinin ve ne verileceğinin ortaya konmadığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

“Şu anda hala Filistin’in bakanları mahkum. Çocuklar, kadınlar aynı şekilde çaresiz, biçare bunlar mahkum. Bu konularda İsrail Başkanı Olmert’in bazı açıklamaları oldu son zamanda. İnanıyorum ki eş zamanlı bir adım atılsa, bu konuda kararlı bir tutum içinde olunsa ve taraflar bu konuda (tamam biz dediğimizi yapacağız) deseler eğer sorun da kaçırılan askerse o konu, başka bir sorun varsa onu da gündeme getirseler iş çözülecek. Bu defa biz şunu düşünmeye başlıyoruz; bu olayın böyle bir ranta dönüştürülmesi mi var? Bunun devamında kendileri için fayda mülahaza edenler mi var? Bu fayda siyasi olabilir, başka türlü olabilir. Öbür tarafta da o asker, (bak bizim askeri kaçırdınız) kurt kuzu hikayesi, bu mu var? Bu sorulara cevap arıyoruz.”

Erdoğan, Hamas’ın siyasi kanadıyla kaçırılan askerlere ilişkin bir görüşme yapılıp yapılmadığına ilişkin soruyu ise “Spekülasyonlar üzerinde durmayı pek sevmiyorum. Şu anda özel temsilcimiz öyle bir görüşme yapmış değil” şeklinde cevaplandırdı.

08.12.2006


 

Başoğlu: Yasak sınır tanımıyor

Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, “Eskişehir’de askerî tesis ve lojmanlarda bazı televizyonların seyredilmemesi konusunda emir yayınlanması, halkın haber alma özgürlüğüne kökünden aykırıdır. Artık hiç kimse devlet belgelerinde dahi rastlanamayan ‘irticayı’ bahane ederek ne İslâma, ne de insanların inancına saldırmamalıdır” dedi.

Başörtüsü tartışmalarının artık sosyal hayata müdahale edecek noktaya geldiğini, Hacettepe Üniversitesi’nde acil olarak aranan kanı ver-meye giden başörtülü bir hanımın içeri alınmayıp, hakarete maruz kaldığı bildiren Başoğlu, “Bolu’da bir lisede, odada bulunan seccade ve halılar ‘gizli mescit açığa çıkarıldı’ haberleri ile verilmektedir. Bütün bunlar Türkiye’de İslâma karşı gizli bir mücadele yürütüldüğünün göstergesidir” dedi.

Ahmet TERZİ / ANKARA

08.12.2006


 

AİHM’den KKTC’deki komisyona onay

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Rum Ksinedes Arestis davasıyla ilgili olarak, KKTC Taşınmaz Mal Komisyonunun (TMK) etkin iç hukuk mekanizmalarında aradığı şartları karşıladığını belirten bir karar aldı.

AİHM’nin, Loizidu davasının ardından Kıbrıs’taki mülkiyet sorununun kilit davalarından Arestis davasına ilişkin ikinci kararında, TMK ile Arestis arasında dostane çözüm sağlanamaması nedeniyle tazminata hükmedildi.

Kararda, TMK’nin önerisi esas alınarak maddi tazminat miktarı 800 bin avro olarak belirlendi. TMK’nin önerdiği 446 bin Kıbrıs Lirasına tekabül eden tazminatın 220 bini Arestis’in mülküne, 246 bini ise mülkünü 1974’ten bu yana kullanamayışından kaynaklanan zarara karşılık olduğu belirtildi. Karar, taraflardan biri Büyük Daireye başvurmadığı takdirde, 7 Mart 2007 tarihinde kesinleşecek.

Bundan sonraki aşama olarak, AİHM’nin önünde bekleyen mülkiyete ilişkin yaklaşık 1400 başvuruyu TMK’ye yönlendirmesi bekleniyor. AİHM, 22 Aralık 2005 tarihinde açıkladığı ilk kararında, Türkiye’ye etkin bir iç hukuk bulunması için altı ay süre vermiş ve tazminata hükmetmemişti.

/ STRASBOURG

08.12.2006


 

Millî Komite, Çankaya Köşkü'nde toplandı

Millî Komite, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in başkanlığında Çankaya Köşkü’nde toplandı.

Toplantıya, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, Ankara Valisi Kemal Önal, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı ve Milli Komite Genel Sekreteri Prof. Dr. Sadık Tural ile Milli Komite Danışman Üyeleri Prof. Dr. Tunca Toskay, Prof. Dr. Oluş Arık ve Prof. Dr. Yüksel Öztan katıldı.

Toplantı konusuna ilgisi nedeniyle Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özak da toplantıda yer aldı.

/ ANKARA

08.12.2006


 

İngiliz Bakan: Tedbirler çok sert

AB komisyonunun Türkiye ile müzakereler konusundaki önerileri, İngiltere Dışişleri Bakanı Margaret Beckett tarafından eleştirildi.

Beckett parlamentoda yaptığı konuşmada, “Avrupa Komisyonu’nun gündeme getirdiği önlemler hakkında bizim, İngiltere hükümeti olarak görüşümüz, çok sert oldukları ve ters tepki ortaya çıkarma riski barındırmasıdır’’ dedi. Beckett, “Türkiye’nin AB üyeliğinin stratejik öneminin en az bir başka ülke kadar büyük, hatta diğer ülkelerden çok daha büyük olduğunu’’ belirtti. Beckett, Pazartesi günü Dışişleri Bakanları tarafından görüşülecek olan önerilerin, 14-15 Aralık’ta yapılacak olan AB liderler zirvesinde de ele alınması gerektiğini kaydetti. Türkiye’nin AB’ye karşı yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini vurgulayan Beckett, şöyle konuştu: “Türkiye, Ankara Protokolü gereği yükümlülüğünü henüz yerine getirmedi. Ankara’ya açık bir karşılık vermek AB’nin hakkı. Ancak bu karşılık orantılı olmalıdır. Türkiye’nin, yükümlülüklerini yerine getirmeyi ve bu ülkenin reform ivmesini korumasını sağlayıcı olmalıdır. Müzakereleri raydan çıkarmanın bahanesi olacak bir öneri olmamalıdır.’’

/ LONDRA

08.12.2006


 

Avrupalı turizmci Türkiye’yi AB’de istiyor

Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkanı Ahmet Barut, Avrupalı turizm camiasının Türkiye’nin AB’ye girmesini desteklediğini söyledi.

Barut, yaptığı açıklamada, Avrupalı turizm camiasının Türkiye’nin yerinin Avrupa olduğunu söylediklerini, Türkiye’nin AB’ye girmesini desteklediklerini belirtti. Avrupalı turizmcilerin bu dileklerini her fırsatta dile getirdiklerini vurgulayan Barut, ‘’Zaman zaman kendi hükümetlerine de bunu iletiyorlar. Türk turizmcileri de her türlü dayatmaya evet denmemesi durumunda Hükümetin AB mücadelesini desteklemektedir’’ diye konuştu.

Avrupa Birliği mücadelesinin uzun bir süreç olduğuna işaret eden Ahmet Barut, ‘’AB’nin her türlü dayatmasına evet denmesine karşıyız. AB’ye gireceğiz diye taviz verilmemeli. AB yolunda bazı aksamalar olabilir ama AB süreci uzun bir süreçtir. AB’ye giren diğer ülkelerde bazı zorluklarla karşılaşmışlar ama yılmadan AB standartlarını uygulamışlardır’’ dedi. Barut, Türkiye için önemli olanın Avrupa Birliği değil, Avrupa Birliği standartlarının yakalanması olduğunu da vurguladı.

/ ANTALYA

08.12.2006


 

CHP, teklife karşı çıktı

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, "Hükümeti son kez uyarıyoruz; bu vahim hatayı yapmayınız, direniniz, haksız baskılar karşısında direniniz” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, TBMM Dışişleri Komisyonu toplantısı öncesi Türkiye’nin Kıbrıs konusunda AB’ye yaptığı teklifle ilgili olarak, “Bir limanı, bir havalimanını açmakla, 10 limanı açmak arasında hukuki ve siyasi açıdan hiçbir fark yok. Kimse kimseyi kandırmasın. Bu, adım adım Türkiye’nin bugüne kadar gayrimeşru saydığı Kıbrıs Rum Yönetimini meşrulaştırma yönündeki gidişin işaretidir. Türk Hükümeti, ‘çözümsüzlük çözüm değildir’ diye diye çözülme noktasına gelmiştir. Hükümeti son kez uyarıyoruz; bu vahim hatayı yapmayınız, direniniz, haksız baskılar karşısında direniniz” dedi.

Öymen, Hükümet’in günü kurtarmak, üzerindeki baskılardan kurtulmak için bir millî dâvâ olan Kıbrıs konusunda çok yanlış kararlar verdiğini öne sürerek, ‘’Bunu büyük bir üzüntü ve tepkiyle karşılıyoruz. Türk milleti bu hükümeti affetmeyecektir’’ dedi.

DÜLGER: YENİ BİR ŞEY

Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger de öneriyle ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı ile konuşmadıklarını ifade ederek, “Böyle bir teklif gitmiş. Liman açıldığı zaman, fiili olarak o limana gelecek adam, kağıdını getirecek, kağıda itibar ederek damga atılacak. Onu fiili olarak tanıyor durumuna geçiyorsunuz. Buna dikkat etmek lâzım. Ercan açılıyorsa, o da oraya geldiği zaman KKTC’yi tanımış oluyor. Burada hukuki bir husus var. Yeni bir şey’’ diye konuştu.

/ ANKARA

08.12.2006


 

KKTC: Önce izolasyonlar kaldırılsın

KKTC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Hasan Erçakıca, ‘’Kuzey Kıbrıs’a uygulanan izolasyonların kaldırılması konusunda adım atılmadan Türkiye’nin limanlarını Rumlara açması konusunda adım atılmasını beklemediklerini’’ söyledi.

Türkiye’nin Ercan havaalanının uluslararası hava trafiğine, Mağusa Limanı’nın ise serbest ticarete açılması karşılığında Türkiye’nin bir limanını ve havaalanını Rumlara açması önerisini değerlendiren Erçakıca, şunları belirtti:

‘’Biz Türkiye ile gelişmeleri nasıl karşılayacağımız konusunda prensiplerde anlaştık. Tüm gelişmelere bağlı olarak Türkiye öneriler yapabilir. Her halükarda Kuzey Kıbrıs’a uygulanan izolasyonların kaldırılması konusunda adım atılmadan Türkiye’nin limanlarının Rumlara açılması konusunda adım atılmasını beklemiyoruz.’’

/ LEFKOŞA

08.12.2006


 

Uygulama imkânı kalmayan 118 kanun yürürlükten kaldırılıyor

TBMM Adalet Komisyonu, uygulama imkânı kalmayan 118 kanunun yürürlükten kaldırılmasını öngören tasarıyı alt komisyona sevk etti.

‘’Uygulama İmkanı Kalmamış Bazı Kanunların Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı’’ hakkında komisyona bilgi veren Adalet Bakanlığı Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürü Niyazi Güney, bütün bakanlık temsillerinin katılımıyla mevcut kanunların bir yıl tarandığını ve 118 kanunun hiç uygulanmadığının tespit edildiğini söyledi. Aynı şekilde yönetmelik ve tüzüklerin de tarandığını bildiren Güney, yönetmeliklerin 14 binden 4 bin 500’e indirildiğini, 46 tüzüğün de yürürlükten kaldırıldığını kaydetti. Güney, eski bakanlardan Adnan Kahveci’nin geçmişte yaptığının bir benzerini yapmaya çalıştıklarını ve hiçbir maddesi uygulanmayan bu 118 kanunun yürürlükten kaldırılmasına karar verildiğini ifade etti. Yürürlükten kaldırılması öngörülen kanunlar arasında, bir döneme damgasını vuran Marshall Planı (Avrupa Kalkınma Programı) Çerçevesi Dahilinde Elde Edilecek Yardımların Bütçe ve Hazine Hesaplarına İntikal Şekline İlişkin Kanun da yer alıyor. Kaldırılması öngörülen bir başka kanun da Yazılı ve Basılı Evraklardan Kesekağıdı Yapılmamasına Dair Kanun. Tasarı ile kaldırılması öngörülen diğer bazı kanunlar da şöyle: “Taşocakları Nizamnamesine Müzeyyel Kanun, Tababeti Adliye Kanunu, Yerli Kumaştan Elbise Giyilmesine Dair Kanun, İpek Böceği ve Tohumu Yetiştirilmesi ve Muayene ve Satılması Hakkında Kanun, Tasarruf Sandıkları Hakkında Kanun, Kan Gütme Sebebiyle İşlenen Adam Öldürme ve Buna Teşebbüs Cürümleri Failleri Hısımları Hakkında Tatbik Olunacak Muameleye Dair Kanun, Amerika Birleşik Devletlerince Türkiye’ye Yapılacak Yardımdan Münhasıran Milli Savunma İhtiyaçları İçin Sağlanacak Maddelerin Vergi Muaflıkları Hakkında Kanun, Türk Vatandaşlarının TBMM’ye Dilekçe ile Başvurmaları ve Dilekçelerin İncelenmesi ile Karara Bağlanmasının Düzenlenmesine Dair Kanun, Deniz Kuvvetlerine Yabancı Memleketlerden Harb Gemileri, Harb Gemisi Cihaz ve Silahları ve Harb Gemisi İnşa Malzemesi Satın Alınmasına Dair Kanun, Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlere ve Bunlarla İlgili Kişilere Uygulanacak Ceza Hükümleri Hakkında Kanun, Ekonomik İstikrarı Sağlamak İçin Ek Vergiler Alınması Hakkında Kanun.’’

AB Müktesebatı ve bazı uluslararası anlaşmalara uyum amacıyla hazırlanan ‘’Milletlerarası Özel hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun Tasarı’’ da alt komisyona sevk edildi.

/ ANKARA

08.12.2006


 

Sezer, Toprak Koruma Kanunu’nu iade etti

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 5557 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’’u kısmen TBMM’ye iade etti.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Sezer, Yasa’nın 6. maddesinin bir kez daha görüşülmesini istedi.

Sezer, gerekçede, “Bir yabancı şirket ya da belirli şirketlerin hukuka aykırı durumları ve etkinlikleri Yasa’nın güvencesi ve koruması altına alınmış oluyor. Düzenleme, yasaların genel, soyut ve nesnel olmasını gerektiren evrensel hukuk kurallarıyla ve Anayasa’nın hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Hukuksal dayanaktan yoksun kalan sanayi tesislerine yasal geçerlilik tanınıp yargı kararları etkisiz kılınmaktadır’’ dedi.

/ ANKARA

08.12.2006


 

TIR faciası: 8 ölü

Kastamonu’nun Tosya ilçesi ile Antalya’da iki TIR’ın karıştığı trafik kazalarında 8 kişi öldü, 13 kişi yaralandı.

Mehmet Kuşdil (32) idaresindeki 34 TS 1047 plakalı TIR, Tosya’da Halil İbrahim Gergen’in kullandığı 78 AB 591 plakalı otomobile çarparak, uçuruma yuvarlandı. Kazada, otomobil sürücüsü Halil İbrahim Gergen, otomobilde bulunan Yunus Kılıç (19), Ramazan Kılıç (25), Mustafa Daloğlu (26) ve TIR sürücüsü Mehmet Kuşdil ile TIR’da bulunan İsmail Sarıalioğlu (19) hayatını kaybetti. Antalya bulvarı cezaevi kavşağında meydana gelen trafik kazasında ise, Recep Karagözoğlu yönetimindeki 78 AF 249 plakalı dorseli TIR,üç ayrı servis midibüsüne çarptı. Araçlar yoldan çıkarak, savrulurken kazada Mehmet Çıray ile Filiz Erdoğan hayatını kaybederken 13 kişi yaralandı.

/ TOSYA

08.12.2006


 

Askerî helikopter düştü: 1 er şehit

Bingöl’de bir askerî helikopterin düşmesi sonucu ilk belirlemelere göre 1 asker şehit oldu, 5 asker yaralandı.

Alınan bilgiye göre, Genç ilçesi Yazıkonak köyü yakınlarında bir askerî helikopter, henüz belirlenemeyen sebeple düştü.

Kazada, ilk belirlemelere göre 1 askerin şehit olduğu, 5 askerin de yaralandığı öğrenildi.

/ TUNCELİ

08.12.2006


 

Dinî yayınlar arttırılmalı

Ahlâk dışı yayınların durdurulmasını isteyen Yeni Eğitimciler Derneği Genel Başkanı Hasan Tanrıverdi, RTÜK’ün de üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerektiğini belirtti.

Yeni Eğitimciler Derneği Genel Başkanı Hasan Tanrıverdi, son zamanlarda medya ve televizyonlarda milletin ahlâkına, dinine ve örfüne aykırı yapılan yayınların kötü meyvesini vermeye başladığını söyledi.

Yaptığı açıklamada gece yarılarına kadar televizyon seyreden insanlarımızın bu menfi yayınların etkisinde kalmaktan kendisini kurtaramadığına dikkat çeken Tanrıverdi, “Bu yayınlarda işlenen ana temalar; içki, evlilik dışı ilişki, aldatma ve şiddet olarak körpe dimağları ihlâl etmeye devam ediyor. Son olarak Adana’ da bir ilk okul öğrencisi, Kanal D ekranlarında yayınlanan “Binbir Gece” adlı diziden etkilenerek okuldaki kız arkadaşına dizideki “ahlâksız teklifi” yaptı. Ne yazık ki ülkenin ahlâk zemini uçurumun kenarına gelmiş, çökmek üzere. Bu filmi yapanlar yaptıkları yanlışlığın farkına varıp diziyi derhal durdurmalı, yoksa RTÜK gereğini yapsın. Vücudunu satarak çocuğunu tedavi ettirmek hangi dine, örfe ve ahlâka sığar. Bu sonuçla televizyonlarda ve medyada dinî yayınlara daha fazla ağırlık vermenin ne kadar ehemmiyetli olduğu öne çıkıyor” dedi.

Yeni Asya / ANKARA

08.12.2006


 

Âfet bölgesinde hizmet verilemiyor

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği, bölgede 46 kişinin ölümüne sebep olan sel afetinin 448 milyon YTL maddi zarara sebep olduğunu açıkladı; bölge belediyelerinin afetle artan sorunlar karşısında hizmet yapamaz duruma geldiklerini savundu.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği (GABB), bölgede yaşanan sel felaketi sonrası 17 yerleşim alanında yapılan araştırmada 448 milyon 795 bin YTL zarar meydana geldiğinin belirlendiğini bildirdi. Belediye Konukevi’nde bazı belde ve ilçe belediye başkanlarının katılımıyla yapılan basın toplantısında hazırlanan raporu okuyan GABB Başkan Vekili Fırat Anlı, bölgede selden zarar gören yerleşimlerden GABB üyesi olan 17 belediyenin sorumluluk alanında hasar tesbiti yaptıklarını söyledi. Anlı, sel olayıyla bölgedeki şehirlerin son 50 yılın en ağır felâketini yaşadığını belirterek, bu felaket ile tabiatı dikkate almadan yapılan her planlamanın sonucunda ağır fatura ödeneceğinin bir kez daha görüldüğünü kaydetti.

/ DİYARBAKIR

08.12.2006


 

Memura 2007’de 144 gün tatil

İçinde bulunduğumuz yılda hafta sonu, ortalama 30 günlük yasal izin, millî ve dinî bayramlarla birlikte toplam 145 gün tatil yapan kamu görevlileri 2007 yılında bir gün eksikle 144 gün tatil yapacak.

Yapılan derlemeye göre önümüzdeki yılda 28 gün çeken Şubat ayı ile Mayıs ve Kasım aylarında 8’er gün tatil yapacak olan çalışanlar en fazla tatili Kurban Bayramı tatilleri ile birlikte 12.5 gün olarak Aralık ayında yapacak. Kurban Bayramı’nın ikinci günü olan yılın ilk günü ile birlikte Ocak ayında yapılacak tatil sayısı 11 gün olurken 31 gün çekmesi sebebiyle en uzun aylar olan Mart, Temmuz, Ağustos’ta 9’ar, Nisan ve Eylül’de 10’ar, Ramazan Bayramı tatilini de içine alan Ekim’de 10.5 gün tatil yapılacak. 2007 yılının en ilginç gelişmesi ise aynı yıl içinde 7.5 gün Kurban Bayramı tatili yapılacak olması. Zira Ocak ayının ilk üç günü ile Aralık ayının 4.5 günü çalışanlar açısından Kurban Bayramı tatili olarak geçecek.

/ ADANA

08.12.2006


 

Denizli’de hava kirliliği

Denizli’de hava kirliliği, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Hava Kalitesi Koruma Yönetmeliği (HKKY) değerlerinin üzerinde çıktı.

Çevre ve Orman Bakanlığı Hava Kalitesi İzleme İstasyonları Web sitesindeki verilere göre, Denizli’de önceki gün sabah saat 08.00’de bir metre küp havada 235 mikrogram kükürtdioksit, 161 mikro gram partiküler madde ölçüldü. Denizli Valisi Hasan Canpolat, hava kirliliğinin azaltılması amacıyla “acil eylem planı’’ hazırlanması konusunda, İl Çevre ve Orman Müdürlüğüne talimat verdi. Göreve başladıktan sonra tesbit ettiği öncelikli sorunlardan birinin hava kirliliği olduğunu belirten Canpolat, “Denizli’de çok ciddi bir hava kirliliği var. Bunun önlenmesi için acil eylem planı hazırlanacak. Bu çalışma bittiğinde kamuoyuna ilan edeceğiz’’ dedi.

/ DENİZLİ

08.12.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004