Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Mustafa GÖKMEN

Rüzgâr ve güneş bedava...

—Dünden devam—

Su gücünün avantajının yanında ilk yatırım maliyetinin çok fazla olması dezavantajdır. Bu maliyet artışının sebebi ise tamamen suyun toplanması ve faydalı duruma getirilmesi için yapılan, uzun süreli yağış, su, jeolojik çalışmalardır. Bir başka sebep ise su altında kalan arazi için ödenen istimlâk bedelleridir.

Bütün bunlara rağmen; ilk yatırım yapıldıktan sonra, kullanılan su için bir masraf yapılmayacağı için üretilen enerjinin maliyeti çok ucuz olmakta ve diğer santrallere göre de daha uzun ömürlü olmaktadır. Barajlarda toplanan su ile elektrik üretiminin yanında şunlar da gerçekleştirilmektedir:

1 - Taşkın ve baskınları önleme.

2 - Tarım arazilerini sulama işlerini düzenleme.

3 - Balıkçılığı geliştirme.

4 - Ağaçlandırmayı sağlama.

5 - Turizmi geliştirme.

6 - Ulaştırmayı kolaylaştırma.

RÜZGÂRLARIMIZ BOŞA ESMESİN

Modern anlamda rüzgârdan elektrik üretimi 100 yıl önce başlamıştır. 1950’li yılların öncesinde daha çok 20-100 kW’lık makinalar üzerinde durulmuş olmakla birlikte, 1250 kW’lık türbinler de yapılmıştır. 1974-1978 yapay petrol krizine kadar 100-800 kW’lık rüzgâr türbinleri üzerinde durulduğu görülmektedir. 1980’li yıllarda yeni teknoloji ve malzemelerle yeniden gelişerek dizayn edilen ve maliyetleri düşürülen rüzgâr türbinleri rüzgâr elektriği için çağ açmıştır. Bugün İspanya, Hollanda ve Almanya gibi ülkelerde rüzgâr çiftliklerinde önemli ölçüde elektirik enerjisi üretilmektedir.

İşin aslına bakılırsa rüzgâr enerjisinin tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Rüzgâr enerjisi kullanımının M.Ö. 2 bin 800 yıllarında Orta Doğu’da başladığı tahmin edilmektedir. M.Ö. 17. yüzyılda Babil Kralı Hammurabi döneminde Mezopotamya’da sulama amacıyla kullanılan rüzgâr enerjisinin, aynı dönemde Çin’de de kullanıldığı tarihi kayıtlarda mevcuttur. Yel değirmenleri, ilk olarak İskenderiye yakınlarında kurulmuştur. Türklerin ve İranlıların ilk yel değirmenlerini M.S. 7. yüzyılda kullanmaya başlamalarına karşın, Avrupalılar yel değirmenlerini ilk olarak Haçlı seferleri sırasında Müslüman toplumlarında görmüşlerdir. Fransa ve İngiltere’de yel değirmenlerinin kullanılmaya başlanması 12. yüzyılda olmuştur.

Avrupa, Haçlı Seferlerinde kazandığı bu teknoloji ile Roma İmparatorluğunun kaçırdığı bir serveti yakalamıştır.

Roma İmparatorluğu gücünün zirvesindeyken para basmak için gereken altın ve gümüşü Avrupa dışındaki eyaletlerden sağlamaktaydı. Bu eyaletleri kaybettikten sonra Avrupa’daki fakir madenlerin işletilmesi denenmiş, ancak, bu madenlerin yüzeysel kapasiteleri hızla tüketilip, derinlere inildikten sonra galerilerde su çıktığından, madenler terk edilmiştir. Giderek artan para sorunu ve ekonomik bunalımla birlikte, o dönemin yüksek hızlı enflasyonu Roma İmparatorluğunun sonunu getirmişti.

Avrupalıların Romalıların terk ettikleri madenleri yeniden işletmeye açmasında rüzgâr enerjisinin etkili olduğu tahmin edilmektedir. Avrupalılar bunu yel değirmenleri yardımı ile, galeri diplerindeki suları dışarı pompalayarak, yani rüzgar enerjisini kullanarak başarmışlardır. 18. yüzyılın sonunda yalnızca Hollanda’da 10 bin yel değirmeninin var olduğu ifade edilmektedir ki bu o döneme göre oldukça yüksek bir rakamdır. Buhar makinesinin yapılması ve odun, kömür gibi yakıtlardan kesintisiz enerji üretimine başlanması ile rüzgar enerjisi önemini yitirmiştir. Bununla beraber, rüzgar türbini denilen ve elektrik üretiminde kullanılan ilk makineler 1890’ların başlarında Danimarka’da yapılmayla başlanmıştır.

Aynı dönemde, bu makinelerin geliştirilmesi için Almanya’da da önemli çalışmalar yapıldığı bilinmektedir. Rüzgâr kuvvet makineleri yerlerini yakıtlı kuvvet makinelerine bırakırken, rüzgâr enerjisi kullanımının sürmesi için yeni bir teknoloji de başlıyordu. Ancak 19. yüzyılda geliştirilen ilk rüzgâr türbinlerinin verimleri düşüktü. 1961 yılında Roma’da Birleşmiş Milletler (BM) tarafından düzenlenen “Enerjinin Yeni Kaynakları Konferansı”nda ele alınan üç kaynaktan biri rüzgâr enerjisi idi. Böylece çok eskiden bu yana tanınan rüzgâr enerjisi, teknolojik gelişmelerle ele alınıyor, yeni ve yenilenebilir kaynaklar arasına sokuluyordu.

1961-1966 yılları arasında Almanya’da dönüş çapı 35m olan 100 kW’lık bir modelin geliştirilmesi üzerinde duruluyordu. 1970’lerde Danimarka’daki Gedser türbini, gücü 650 kW olan büyük türbinlerle değiştiriliyordu. Bu dönemde rüzgar jeneratörleri üzerinde İsviçre, Avusturya ve İtalya’da da teknolojik çalışmalar yapılmıştır. Amerika’da 1970’lerde büyük tip yatay eksenli makineler üzerinde yeniden çalışılırken, dikey eksenli tip makineler üzerinde de çalışmalar başlatılmıştır. Ucuz petrol döneminde güncellik kazanamayan rüzgâr enerjisi, 1974-1978 yılları arasındaki yapay petrol krizinin ardından, gündeme daha çok girmiştir. Rüzgâr enerjisinin gelişimine, 1980’li yıllarda Uluslararası Enerji Ajansı eşgüdümünde yürütülen araştırma geliştirme (AR-GE) çalışmaları da etki etmiştir.

Türkiye’nin önemli bir rüzgâr enerjisi potansiyeli mevcuttur. Rüzgâr enerjisi ile elektrik üretimi Türkiye gündeminde yeterince yer bulamayan bir konudur. Çanakkale’de kurulu rüzgâr santrallerinin dışında Türkiye’de bu teknoloji ile elektrik üretimi hemen hemen yok gibidir.

MUAZZAM ENERJİ KAYNAĞIMIZ:

GÜNEŞ

Dünyamızı yaratılışından bugüne kadar ısıtan ve gelecekte de ısıtmaya devam edecek olan Güneşimiz aslında muazzam büyüklükte yenilenebilir temiz bir enerji kaynağıdır. Güneş enerjisinden elektrik enerjisi üretimi yeni bir teknolojidir. Tesis maliyetleri yüksek olmakla birlikte yenilenebilir ve çevreci bir enerji türü olması bakımından son derece yararlı bir enerji türüdür. Türkiye’nin güneşlenme süresi göz önüne alındığında bu alana yapılacak yatırımın yerinde olduğu görülecektir. Günümüzde sadece güney bölgelerinde evlerin çatısına yerleştirilen su ısıtıcılarında kullanılan bu enerji türü gelecekte Türkiye için kurtuluş yolu bile olabilir.

Termik düzeneklerin güneş olmadığı zamanlarda da üretime devam edebilmesi için doğalgaz veya hidro elektrik santralleri ile birleşik santral projeleri yapılmıştır. Gelecekte bu projelerden 100 ile 1000 arasında toplu konutun toplu ısıtılması ve elektrik ihtiyaçlarının karşılanması planlanmaktadır.

Güneş enerjisinden elde edilen enerji ile bugün güney illerimizde binaların çatılarına yerleştirilen paneller vasıtasıyla sıcak su elde edilmektedir. Güneşten elektrik enerjisi elde etmeye yarayan teknoloji bugün için çok pahalıdır. Ancak, pahalı bir yatırım olmakla birlikte temiz ve yenilenebilir bir enerji kaynağı olduğu için, Türkiye’nin yıllık ortalama her gün için yaklaşık 7.5 saat Güneş ışığı aldığı da dikkate alınırsa bu enerji türü son derece önemlidir. Bu enerji potansiyeli Ortadoğu ülkeleri ile birlikte ülkemiz açısından hayati önemde yeni ve yenilenebilir bir enerji kaynağıdır. Yapılacak yeni araştırmalar ve geliştirilecek yeni teknolojilerle Güneşten elektrik enerjisi üretiminin maliyeti gelecekte daha da ucuzlayacaktır. Akdeniz sahillerindeki bazı evler günümüzde kurdukları bireysel tesislerle kendi elektriklerini üretmektedirler. Hatta babam köyün dışındaki kendi evimize kurduğu basit bir düzenekle elektrik ihtiyacımızı bedavaya karşılamaya başladı.

Son söz olarak yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları olarak isimlendirilen alternatif kaynaklardan yararlanılması; hidrolik enerji dışında, teknolojik gelişimlerinin yeniliği ve geleneksel kaynaklarla ekonomik açıdan rekabet edebilme güçlükleri sebebiyle, bugüne kadar arzulanan düzeye ulaşamamıştır. Bununla birlikte, jeotermal (yeraltı sıcak su kaynakları) güneş, rüzgâr ve modern biyokütle enerjisi teknolojileri, hidrojen enerjisi bugün dünya enerji pazarlarında yer almaya başlamışlardır. Ar-Ge çalışmaları devam etmektedir.

Yeni enerji türündeki potansiyel mutlaka, ama mutlaka değerlendirilmeli.

—SON—

Mustafa GÖKMEN

24.12.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (23.12.2006) - Enerji ihtiyacı sürekli artıyor

  (22.12.2006) - Elektriğin bir asırlık serüveni - 4

  (21.12.2006) - Kayıp ve kaçağı daha az bürokrasi önler

  (20.12.2006) - Sihirli formül tasarruf

  (19.12.2006) - Enerji zamları çözüm mü?

  (10.12.2006) - Felâketten saadet doğuyor

  (09.12.2006) - Tsunamiyle tanıdığımız İslâm beldesi

  (08.12.2006) - Endonezya’nın en büyük camii Cakarta’da

  (07.12.2006) - Türkiye Açe’ye el uzattı

  (30.11.2006) - Burma’nın asalet simgesi: Suu Kyi

 

 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004