Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Devekuşu sendromu

‘Osmanlı niye parçalandı?’ diye soranların doğal eğilimi Osmanlı’yı bir bütün olarak tasavvur etmek ve onu dışsal etkilerle karşı karşıya getiren analizler yapmaktır.

Bunun sonucunda Osmanlı’yı parçalayan bir özne aranır ve genellikle de ‘Batı’ ya da ‘emperyalizm’ kategorisi bize aradığımız rahatlatıcı yanıtı verir. Çünkü söz konusu yaklaşım altında bizim ne yapıp ne yapmadığımızın etkisi neredeyse sıfırlanır, öyle ki biz en iyisini yapmış olsaydık bile engelleyemeyeceğimiz bir kaderle ve o kaderi bize zorlayan bir düşmanla muhatap olduğumuza karar kılarız. Aynı şekilde ‘Türkiye’de niçin bir Kürt meselesi var?’ sorusuna ilişkin olarak da gene gözümüz dışarı kayar... Hemen bizi bölmek, içimizde husumet üretmek isteyen dış faktörlerin rolünü abartmaya meylederiz. Oysa Osmanlı ve onun uzantısı olan Türkiye’nin tarihi, toplumsal sorunlarıyla yüzleşmekten kaçan, onları görmezden gelen, karşısına çıktığında ise bu yeni talepleri bir tür ihanet olarak algılayan; ve ihaneti de kaçınılmaz olarak dış düşmanların nifak teşebbüsü olarak değerlendiren bir tür aymazlığa işaret eder. Sahip olduğumuz devlet geleneği, değişen topluma rağmen değişmeyen bir devlet/toplum ilişkisi tasavvuruna dayandığı için, bütün toplumsal değişimleri de devekuşu misali başını kuma, yani resmi ideolojiye gömerek karşılamıştır. Söz konusu toplumsal taleplerin şiddete kayması ihanetin kanıtı olarak sunulmuş, ama şiddet döneminin öncesindeki on yıllar boyunca süren görmezden gelme, baskı kurma ve zorla unutturma politikasının bir ‘neden’ olduğu itiraf edilememiştir.

Bugün Kürt meselesi bir kez daha bu noktada... Amerika’nın Irak müdahalesi sonucu oluşan yarı özerk Kürt toplumunun hangi terimlerle algılandığına baktığımızda, bölgemizin insanlarından, komşularımızdan veya akrabalık ve dostluk ilişkisi içinde olduğumuz insanlardan bahsetmediğimizi görüyoruz. Aksine sanki uzaydan gelerek sınırımıza yerleşmiş bir salgın hastalık yuvasından söz etmekteyiz. Ucu tarihsel ve sosyolojik olarak içimizde bulunan, bizim doğal parçamız olan bu toplumu böylesine dışsallaştırmamızın ne denli hastalıklı bir tavır olduğunu ise idrak etmekten aciziz. Bütün ‘dış politika’ yorumları ABD’nin çekilmesiyle birlikte Kürtlerin Kerkük’e sahip çıkacağı ve Türkiye’nin Irak’a gireceği üzerine içi boş spekülasyonlardan besleniyor. Böylece PKK’nın da kurutulacağı ve herhalde Kürt sorununun da buharlaşacağı sanılıyor. Devekuşu sendromu, çözemediğimiz meseleleri büyüterek ve ‘dış politika’ konusu yaparak ‘halletme’ biçiminde somutlaşıyor...

Ama ne yazık ki tarih tekerrür etmekte... Yirminci yüzyılın başında yaşanan olaylarla yüzleşemediğimiz için onlardan bir şey öğrenemedik. Şimdi de bu cehalet içinde bir 21. yüzyıl meselesini çözeceğimizi sanıyoruz. Kimliklerin anlam kazandığı, katılımcı olmayan siyasi mekanizmaların meşru sayılmadığı bir dünyada, biz Irak’a giriyor, Kerkük’ü alıyor, herkese haddini bildiriyor ve ‘ne mutlu Türk’üm diyene’ sloganı eşliğinde huzur dolu ülkemize dönüyoruz. Oysa tarih bunun böyle olmayacağını, sonuçta Türkiye’nin onurunu kıracak bir maceranın pompalanmakta olduğunu hatırlatıyor. Çünkü gerçekte Kürt meselesi Türkiye’nin bir demokrasi olamamasının, vatandaşlığı günümüz ölçütlerine göre kuramamasının sonucudur... Irak yeniden birleşse ve Irak Kürtleri bölgeyi boşaltsa bile bu mesele bitmeyecek, hatta çok daha şiddetlenecek. Çözüm tasavvurları sıkıştıkça Kürtlerin içinde şiddete meyledenlerin sayısı artacak ve ‘siyaset’ alanı Türkiye’nin batısına kayacak. (...)

Zaman, 19 Ocak 2007

Etyen MAHÇUPYAN

20.01.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  EMASYA, asker ve hükümet

  Ezberler bozulurken

  Devekuşu sendromu

  Kısmen özgür

  Ağar dengeli politika yapıyor


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004