Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Mustafa GÖKMEN

İçeceğimiz suyla araba yıkıyoruz

Dünden devam

* Geleceğe yönelik yapılan tahminler nasıl? Kuraklık Türkiye’yi nasıl etkileyecek?

IPCC’nin 2030 yılına yönelik projeksiyonlarına baktığımız zaman Karadeniz Bölgesi’nde yağışların arttığı görülüyor. Kuzeyde yağışlar artıyor. Karadeniz’de aslında yağışların artmasına gerek yoktur. Yazın ise bütün Avrupa’da ve Türkiye’de yağışlar azalıyor. Bu azalış yüzde 15 gibi bir oran ama toprak nemi yüzde 25 azalıyor. Yüzde 40’lık bir su ihtiyacı doğuyor. Tarımda suyun büyük bir oranı kullanıldığı (yüzde 60) düşünülürse bu su ihtiyacının önemi daha iyi anlaşılır. Bir başka konu deniz suyu yükselmesi. IPCC deniz suyu yükselmesini 59 cm’ye kadar çıkartıyor. İnsanlar iklim değişimlerinin bazılarının farkında, bazılarının farkında değil. Son yıllarda sıcaklıklar çok sık ve çok yüksek seviyelere çıkıyor. Meselâ 1998 yılı Elnino’nun de etkisiyle son 1400 yılın en sıcak yılı olmuştu. Peşinden gelen yıllarda da sıcaklıklar söz konusu. Bu sene yine Elnino yılı olduğu için 1998’den daha sıcak olma ihtimali var. Bunu ben 2006 Eylül ayında söyledim ama kimse dikkate almadı. Ama İngilizler Ocak ayında söyleyince manşetlere taşındı. Bizim adımız Mikdat Mayk olsaydı belki dikkate alınırdı. Her neyse... Aslında insanlar aynı şeyleri söylüyor. Bizim söylediklerimiz dikkate alınmıyor. Bizim yaptığımız çalışmalar 1955’lerden bu yana sıcaklıkların arttığını gösteriyor. Bu dünyada da böyle. Bunun içinde tabiî ki biraz da şehirleşme var. Şehirler gittikçe daha fazla ısı üretiyor.

*Kuraklıkla ilgili Türkiye’de neler yapılabilir? Bu konuda teklifiniz nedir?

Kuraklık önemli bir afettir. Dünyada 31 doğal afet var. Bir nolu afet kuraklıktır. Şiddeti, etkileri ve her şeyi bakımından. Bu nedenle Dünyada Kuraklık İzleme Merkezleri var. Kuraklıkta bir çok şeyi incelemek gerekiyor. Yani sadece yağışlara bakarak kuraklık konusunda bilgi sahibi olunmaz. Bunun için daha kompleks, daha gelişmiş yollar var. Maalesef Türkiye’de kuraklığı su yılının başından itibaren takip eden bir kurum ve kuruluş yok. Bunun dışında kuraklık planları yaparak bununla mücadele eden kurum ve kuruluşlarımız yok. Türkiye’de kuraklık risk yönetimi önemli bir konu ve gelecekte daha da önemli bir hale gelecek. Kuraklık tahminlerinin yapılması kuraklığın şiddetinin belirlenmesi önceden gerekli tedbirlerin alınması çok önemli. Kuraklık risk yönetiminin uygulanması gerekiyor. Türkiye’nin bir kuraklık izleme merkezine ihtiyaç var. Akışları, yağmurları, toprağın nemini, yağacak olan yağmurun şiddetini ve zamanı, bitkilerin durumunu bütün bu bilgileri bir anda bir elde toplayıp bunları değerlendirecek, harita üzerinde bunların şiddetsel olarak noktalarını koyacak, buna göre de planları önlemleri devreye sokacak bir sisteme ihtiyacımız var. Amerika’da bu böyle. Kuraklık izleme merkezleri var. Nebraska Üniversitesinde var. Her Perşembe haftalık raporlarını yayınlıyorlar. Yayınlanan bu haritalardaki şiddete göre her il, ilçe kuraklık ile ilgili gerekli tedbirini alıyor. Risk planlarını devreye sokuyor. Meselâ biz belki şu anda İstanbul’da yazın içeceğimiz suyla araba yıkıyoruz. Risk yönetimini oluşturup gerekli tedbirleri almamız lâzım. Noktasal bir problemimiz var kuraklık. Bunun üzerine gidersek Türkiye’ye faydalı oluruz.

İNGİLTERE KIYILARDAN ÇEKİLİYOR,

BİZ KIYILARA HÜCUM EDİYORUZ

*Denizlerde su seviyesinin yükseleceğini söylediniz. Deniz seviyesi hangi etkenlere bağlı olarak yükselecek? Bizler deniz seviyesi yükselmesinden nasıl etkileneceğiz?

Isınma ve buna bağlı olarak buzulların erimesi söz konusu. Türkiye’de de buzullar var. Süphan, Nemrut, Kaçkarlar gibi dağlarımızda buzullar var. Bunların büyük kısmı eriyor. Aynı durum dünyada söz konusu. Eriyen bu buzullar denizlerdeki su seviyesini yükseltiyor. Afrika’nın tek buzulu olan Klimanjaro dağındaki buzul sürekli gözetim altında ve bu buzul hızla eriyor. Buzulların erimesi çok net gözükebiliyor. Buzulların eriyor olması küresel ısınmayı hızlandırıyor. Yeryüzünün üzerindeki buz ve kar örtüsü güneş ışınlarını geri yansıtıyor. Bunlar eridiği zaman ortaya çıkan toprak yüzeyi gelen güneş ışınlarının yüzde 95’ini yutmaya başlıyor. Bunun üzerine daha çok ısınmaya başlıyoruz. Şu anda yaşanan da bu zaten. Şu anda küresel ısınma hızlanma aşamasında. Başlangıç aşamasını geçti. Dünyanın bir çok noktasında bu çok rahat görülebiliyor.

Deniz suyu seviyesinin yükselmesi ise 5-10-20 santimetre insanlara çok büyük rakam gibi gelmiyor. Deniz suyunun 1 santim yükselmesi demek 100 santim kıyının yok olması demektir. Su seviyesi yükseldiği zaman kıyılar toprağı erozyona uğratıp denizin altına çekiyor. Bunun kuralı 1’e 100’dür. Meselâ Karadeniz’de su seviyesi 10 santim yükselse kıyılar 10 metre yok olacaktır. Dünyanın pekçok ülkesinde ileriki yıllarda su seviyesi nasıl olacak bunun çalışması yapılıp, su kenarlarına yapılan yapılar buna göre planlanıyor. İngiltere’nin en son aldığı karar kıyılardan geri çekilme. Bizler ise maalesef kıyılara hücum ediyoruz. Sanayi ve nüfusun büyük bir kısmı kıyılarda yerleşiyor.

Türkiye 8 bin km kıyısı olan bir ülke. Deniz seviyesinin yükselmesi Türkiye için önemli bir problem haline gelecek. Deniz seviyesi yükseldiği zaman ne olabilir. Mesela bugün Mısır’ın en büyük problemi budur. Akdeniz’in seviyesi yükselirse Mısır yok olacak diye korkuyorlar. Akdeniz 50 cm yükselse Mısır’da Nili tuzlu sular basacak. Mısırda bütün yerleşimler Nil Nehri boyunca. Sular yükselirse bu nehire tuzlu su karışacak. Mısır bu nehrin suyunu içiyor tarımını buradan aldığı suyla yapıyor. İşte Bangladeş’te 20 milyon insanın yerinden olacağı tahmin ediliyor. Yani kıyılar önemli bir problem. Deniz seviyesi yükselirse tatlı suları denizler basacak. Şile’deki Riva deresini çok şiddetli rüzgâr, poyraz olduğu zaman tuzlu sular basar. Oradaki insanlar kayıklarla gölün üstünden su almaya çalışır. Bunlar kıyıların yükselmesiyle artacak.

Deniz seviyesi yükseldiği zaman, bir de fırtına geldiği zaman, bir de dalga olduğu zaman kıyılardaki tahribat çok artacak. Bu da önümüzdeki yıllarda büyük problem. Şu anda yapılan projeksiyonlarda kıyı bölgelerde yaşayan insanların 50 milyonunun yerlerini terk etmek zorunda kalacakları görünüyor. Karadeniz’in sularının daha da yükselmesi bekleniyor. Çünkü Karadeniz’i besleyen dereler, nehirler kuzeyden geliyor. Buzulların erimesine bağlı olarak bu dere ve nehirlerin su seviyesinin daha da yükseleceği tahmin ediliyor.

Sıcaklıklardaki küçük artışların neticeleri çok büyük oluyor. Meselâ insanlar diyorki: Biz ne 30 dereceler gördük. Sıcaklık 2 derece daha artsa ne olur diyorlar. Ama işin aslı öyle değil. Dünyadaki sigorta poliçelerinde sıcaklık ve doğal afet giderleri 3 kata kadar artmış durumda. Meselâ Romanya bizim DASK’ı örnek alıyor. Bunun içine meteorolojik afetleri de koymayı planlıyor.

Dünyada yağışlar ya hiç olmuyor ya da çok şiddetli yağıyor. Şiddetli artışlar bizlere çok büyük problemler getiriyor. Özellikle şehir selleri.. Caddeler sel sularıyla doluyor...

KURAKLIĞIN KARDEŞİ SELLER

*Bilimsel veriler ışığında Türkiye’yi gelecekte küresel ısınma ve iklim değişikliğine bağlı olarak neler bekliyor?

Türkiye’yi 3 büyük afet bekliyor. Birincisi kuraklık. Bunun içinde kıtlık var, orman yangınları var, sıcak hava dalgaları var ve daha bir çok şey var. Ama biliyor musunuz 7269 sayılı Umumi Afetler Kanunu’nda kuraklık afet dahi sayılmaz Türkiye’de. Kuraklık önemli bir afettir. Kuraklığın kardeşi sellerdir. Seller ile kuraklığı aynı anda görebilirsiniz. Ani sellerdeki artış genellikle yağışın şiddetinin artmasından kaynaklanıyor. Ve yıldırımlarda da artış var. Sağanak yağışlar arttığı için yıldırımlar da artıyor. Başka ne gibi riskler olabilir. Son 150 yılda günümüzdeki gibi sıcak havalar görülmemiş. Bunun nereye doğru gideceğini bilemiyoruz. Bu ısınma 2 derece de olabilir 5 derece de olabilir. Bunu bilemememizin nedeni bizdeki bilimsel yetersizlik değil. İnsanın yarın ne yapacağını bilemiyoruz. İnsanlar ne kadar otomobil alacak? Çevreyi ne kadar kirletecek? Ne kadar kömür yakacak? Ne kadar ormanı yok edecek? Bunları bilemediğimiz için iyimser bir tahminde bulunamıyoruz. Bunların hepsi kötü gözüküyor. Kuraklıkla beraber en büyük problem çölleşme gözüküyor. Türkiye’de meselâ nüfus artıyor. Tarımda da makinalaşma, gübre ve benzeri nedenlere bağlı olarak üretim artıyor. Ama artan üretim ve nüfus artışına rağmen kişi başına tarımsal üretim artmıyor.

AMERİKA’DA BİLBOARDLARDA

ÖRTÜNME TAVSİYE EDİLİYOR

* Dünyada küresel ısınmanın durdurulması yönünde ne gibi çabalar var? Küresel ısınma durdurulamazsa biz insanlar bundan nasıl etkileneceğiz?

Şu anda AB’nin en önemli hedefi dünyadaki küresel ısınma artışını 2 derecede tutmak. 2 derece kritik değer olarak kabul ediliyor. Eğer kritik değerler zorlanırsa başımıza neler gelecek? Başta sağlık problemlerinde artışlar. Tarımsal üretimde sıkıntı. Gıda problemi. Ormancılıkta gerileme. vb. Ama en başta sıcak hava dalgalarında ölümler. Biz meteorolojide hava sıcaklığını şöyle ölçeriz. Yerden 2 metre yükseklikteki siperde duran termometre ile ölçeriz. Termometre cansızdır. Bizim gibi canı ve vucut sıcaklığı yoktur. Gölgede durur. Siperin içine girip çıkan havanın sıcaklığını ölçeriz. Ama biz canlılar ayrıca kendimiz ısı üretiyoruz. Ani hava sıcaklığı ölümlere sebep olabiliyor. Türkiye’de maalesef biz sıcak hava dalgalarına bağlı ölümlerle ilgili kayıtları bulamadık. Türkiye’de ölenlerin hepsi ya kalp rahatsızlığından ya da başka bir sebepten ölmüştür. Ama mesela 2003 Ağustos’unda Avrupa’da 35 bin kişi sıcak hava dalgalarına bağlı olarak öldü. Bizde böyle bir kayıt yok. Bir çok ülkede sıcak hava dalgalarında kaç bin kişinin öleceğine dair projeksiyonlar yapılıyor. Özellikle büyük şehirlerde apartmanların üst katlarında oturanlar, yaşlılar, kilolu olanlar, çocuklar büyük risk gruplarını oluşturuyor. Sıcaklara bağlı olarak bazı bulaşıcı hastalıklarda artış olacağı bekleniyor. Şu anda tropikal olan hastalıkların gelecekte kuzeye doğru yayılması bekleniyor.

Su probleminden dolayı hijyenik sorunlar çıkacağı buna bağlı olarak da kolera gibi hastalıkların yaygınlaşması bekleniyor. Şu anda Türkiye’de kolera yok deniyor ama yapılan testlerde bu riskin varlığını sürdürdüğü gözüküyor. Şu anda Türkiye tropikal bölgenin dışında olmasına rağmen gelecek açısından dünyada tropikal hastalıkların en çok yayıldığı ülke olarak gösteriliyor.

Kış ve yaz aylarında yerdeki ozon büyük problem olacaktır. Kış aylarında hava açık olmasına rağmen ısınmak için yakıt yakılıyor. Çıkan gazlar büyük tehlike oluşturuyor. Amerika gibi ülkelerde açık havalarda otomobillerin motorlarının 5 dakikadan fazla boşa/rölantide çalıştırılması yasaktır. Kötü ozon artarken iyi ozon azalıyor. Bu durum bitkilerde hasara, insanlarda katarakt gibi göz problemlerine ve cilt hastalıklarına sebep oluyor. Bu sebeple kokuyu koku ile engellemek yerine yıkanmak gerekiyor. Deodorantlar bu bakımdan insan sağlığına büyük zarar veriyor. Fransızlar yıkanmıyorlardı. Kokuyu koku ile engelliyorlardı. Ama bugün bu deodorantların zararları anlaşıldı. Ozonla ilgili bu problemin halk sağlığı açısından bir başka boyutu ise cilt kanserlerindeki artış. Amerika’daki bilbordlarda örtünme tavsiye ediliyor. Başınızı, cildinizi örtün, güneş gözlüğü ve krem kullanın gibi uyarılar yapılıyor. Bu büyük bir kampanya şeklinde yapılıyor. Yani güneşte yanmak doğru bir şey değil. Bu modayı geçmemiz gerekiyor.

EL NİNO YILLARINDA KARADENİZ’DE BALIK

UNU FABRİKALARI DAHA FAZLA ÇALIŞIYOR

* Çok sözü edilen ama bilmediğimiz bir kavram. El Nino ne demektir?

El Nino Peru’da okyanus kıyısındaki bir sıcak su akıntısıdır. Her yıl ortaya çıkar. Ama bazı yıllarda daha fazla kuvvetli oluyor. El Nino geldiği bölgelerdeki basınç sistemlerinin yerlerini değiştiriyor. Basınç sistemi değişince bazı bölgeler çok fazla yağış alırken bazı bölgelerde kuraklık yaşanıyor. El Nino aslında Hz. İsa’nın bebekliği demek. Noel’de Ekvatordan gelen sıcak su akıntısı beraberinde ağaçlar ve dallar getiriyor kıyılara yüzdürerek. Bunu Güney Amerikalılar noel hediyesi olarak kabul ediyor. Bebek Hazreti İsa’nın Nil’deki yüzüşünü hatırlatarak buna El Nino diyorlar. El Nino geldiği bölgedeki basınç sistemlerinin yerlerini değiştiriyor. Genellikle sıcak deniz yüzeyleri Avustralya üzerindeyken El Nino ile birlikte bu Peru kıyılarına doğru geliyor. Bu sefer Avustralya’da sıcaklık olmadığı için hava yükselemediği için hava kuraklığa dönüşüyor. Peru yağış almaya başlıyor. Peru aslında çöldür. Yağmur yağmaya başladığı zaman yaklaşık 10 milyon ton balık yakalanıyor bu bölgede. Hamsiye benzer bir şeydir bu. Bu 10 milyon ton balığı Amerika alıp, hayvan gübrelerinde protein katkı malzemesi olarak kullanıyor. El Nino yılında balıklar ölüyor. Balıkları besleyen plaktonlar da ölüyor. Balıklarla beslenen kuşlar da ölüyor. Bütün o kıyıları bunların leşleri kaplıyor. Böyle büyük bir ekolojik problem El Nino. Amerika da soya fasulyesi çok büyük bir değer kazanıyor. Kahve aynı şekilde pahalanıyor. O yüzden El Nino’yu tahmin etmeye çalışıyorlar. Eğer El Nino’nun olmayacağını anlarlarsa Peru’daki insanlar pamuk yerine pirinç ekiyorlar. Amerika daha fazla soya fasulyesi ekiyor. O yüzden El Nino ekonomik bir olay. El Nino yılında Türkiye’de Samsun ve Trabzon’da balık unu fabrikaları daha fazla çalışıyor. Çünkü balık unu açığı ortaya çıkıyor. El Nino olduğu zaman hava akımları kuzeye doğru kayıyor. Yani fırtınaların üzerinde yağış getiren alçak basınç merkezlerinin takip ettiği yönler değişiyor. Bu yön değişiklikleri olduğu zaman bazı yerler sellere karışıyor bazı yerler kuraklık görüyor. Bu sene de El Nino gerçekleşti ama zayıflıyor. Bu sene alçak basınç sistemleri güneye inemedi. Japonya’dan Kanada’ya kadar böyle. Bunu El Nino’ya bağlayanlar da var, küresel ısınmaya bağlayanlar da var. Ben seneye böyle olmayacağını umuyorum. Bu sene El Nino ile iklim değişikliği beraber etkin oldular. El Nino Mart’ta bitecek. Seneye daha iyi olma ihtimali var yağışların. İklim tahminleri önümüzdeki ayların iklim normallerine dönüleceğini söylüyor.

—Son—

Mustafa GÖKMEN

25.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (24.02.2007) - İklim değişiklikleri ile birçok medeniyet tarihe karıştı

  (20.02.2007) - Düşünce suç haline getiriliyor

  (19.02.2007) - "Devlet vatandaşından korkuyor"

  (18.02.2007) - Şifalı bitkiler kitabından Bioder markasına

  (16.02.2007) - Meslekî eğitimde büyük bir dram yaşanıyor

  (15.02.2007) - "Her bir mesleğin piri bir peygamber"

  (12.02.2007) - Devlet, “benim psikopatım iyidir” dedi

  (08.02.2007) - Anne sütü ile ilgili çalışma uluslar arası ödül aldı

  (05.02.2007) - Türkiye artık geri dönemez

  (03.02.2007) - Kalemi ve yazdıklarımı tanıklığa çağırıyorum

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004