Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 02 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Ağar, askeri ve CHP’yi eleştirdi

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, “Siyasî bir mesele olan cumhurbaşkanlığı seçimi, siyasî dilinde ve kendi hukukî mecrasında cereyan ederken, bir gece yarısı açıklaması ile, Cumhuriyeti kurduğumuzdan beri siyasetin dışında tutmak için gözbebeğimiz gibi koruduğumuz kurum tarafından bir mesele haline getirilmiş durumdadır” dedi.

Ağar, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı da eleştirerek, daha önce iç çatışma alanlarının ortadan kaldırılmasına yönelik yaptıkları uyarıların Baykal tarafından dikkate alınmadığına dikkat çekti.

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Dedeman Otel’de yapılan İl Başkanları toplantısında cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde takındıkları tavrın gerekçelerini anlattı. Millî irade dışında herhangi bir geleneği kabul etmediklerini, sivil siyaseti genişletmekten başka amaçlarının olmadığını ifade eden Ağar, tepeden inmeci demokrasi dışı davranışlara karşı ortaya koydukları tavır ve söylemlerin bir takım kesimlerce “hükümet desteği gibi algılandığı”ndan şikayet etti.

Konuşmasında sık sık demokrat misyona atıfta bulunan Ağar, geçmişte yapılan uzlaşma örneklerinden biri olarak ezanın Arapçaya çevrilişini verdi. Ağar, “Hayatımız demokrasinin temellerine bağlı olarak geçti. Milletin millî ve manevî değerinin hizmetkârı olduk. Bir gecede ezanı aslî lisanından okutmayı uzlaşma içerisinde başardık, bir gecede AP iktidarı uzlaşmayla 40 bin imama kadro verdi. İktidarı kışla ve cami kapılarında da gazete idarehanelerinde de aramadık. İktidarı milletin imanında aradık. Millî iradeyi zedeleyecek hiçbir yanlışlığın içerisinde olmamız söz konusu olmamıştır” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili parti içinde çeşitli değerlendirmeler yaptıklarını, belirleyici gücün meclis olduğuna vurgu yaptıklarını ifade eden Ağar, “Meclisin toplanma sayısı 184’tür. 367’nin arkasında değiliz. Siyasetin mahkemeye taşınmasını doğru bulmuyoruz” dedi. Ağar’ın bu sözleri salonda bulunanlarca ayakta alkışlandı.

“BENDE DEĞİŞEN BİRŞEY YOK”

DYP lideri Ağar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün yaptığı ziyareti de anlatarak, şunları söyledi:

“İki ziyaretin içeriği göstermeliğin dışına çıkmamıştır. Bir danışma arayışı içerisinde olunduğu görülememiştir. Uzlaşma ‘benim dediğimi yap, tasdik et bunun dışında olmaz’ demek değildir. Uzlaşma farklı seçenekler içinde müşterek bir iradeyi siyaset yoluyla başarabilmek demektir. Meseleyi bu noktada gördük. Benim imanımda, itikadımda, telâkkimde değişen bir şey yoktur”

“BİLDİRİ, HÜKÜMETE İTİBAR KAZANDIRDI”

Genelkurmay tarafından yayınlanan bildiriyi de eleştiren Ağar, bunun hükümete itibar kazandırdığını söyledi. Ağar, “Millet nezdinde itibarı kaybolmuş hükümete, kendisine bağlı bir anayasal kurum tarafından haklı olmayan bir itibar verilmiştir. Siyasî bir mesele olan cumhurbaşkanlığı seçimi kendi hukukî mecrasında cereyan ederken bir gece yarısı açıklamasıyla bir mesele haline getirilmiştir. Mesele demokrasi ve hukuk sürecinin sağlıklı bir biçimde takibini sabırla beklemeyi gerektirmektedir. Mesele demokrasini önünü açık bırakmaktır. Milletimiz bu gerginliği istemiyor” diye konuştu.

“OYLAR SANDIKTA SAYILIR”

Ağar, konuşmasında sık sık CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı sürekli gerginlik çıkarmakla suçladı. Daha önce iç çatışma alanlarının ortadan kaldırılmasına yönelik yaptıkları uyarıların Baykal tarafından dikkate alınmadığını belirten Ağar, millet iradesine büyük önem verdiklerini anlatarak, ‘’Oylar terazide tartılmaz, sandıkta sayılır. Bir çiftçinin oyu ile üst düzey iş adamının oyu aynıdır’’ dedi.

Ağar’ın konuşmasının ardından toplantı, basına kapalı gerçekleştirildi.

Kemal BENEK / ANKARA

02.05.2007


 

Demokrasiye uymaz

Genelkurmay Başkanlığının açıklaması ile oluşturulan fiilî durumun demokratik teamüllere uygun olmadığını ifade eden TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Türkiye’nin her türlü sorununu demokrasi içinde çözme gücüne sahip olduğunu vurguladı. Yalçındağ, “Türkiye, tansiyonu düşürerek ve millet idaresini yenileyerek bu süreçten sağlıklı bir biçimde çıkabilir” dedi. Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı adına yapılan açıklamada, Genelkurmay bildirisinde kutlu doğum kutlamalarının 16-22 Nisan tarihleri arasına denk gelmesinin milletçe coşkuyla kutlanan 23 Nisan alternatifmiş gibi yansıtılmasının milleti derinden yaraladığı belirtilerek, “Bu müdahaleyi oylarımıza, irademize, kutsal değerlerimize ve parlamenter sisteme yapılmış bir baskı olarak kabul ediyor ve reddediyoruz” denildi.

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması ile oluşturulan fiili durumun demokratik teamüllere uygun olmadığını belirtti.

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED) Büyük Samsun Oteli’nde düzenlenen Başkanlar Konseyi Toplantısı’nın açılışında konuşan Yalçındağ, ülke açısından önemli günler geçirildiğini söyledi.

Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle yükselen gerginliğin Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasıyla doruk noktasına ulaştığını belirten Yalçındağ, ‘’Ciddi bir siyasi krizle karşı karşıyayız. Durumu doğru analiz ederek bu krizi tüm tarafların samimi katkısıyla her türlü duygusal tepkiden uzak ve sağduyu ile çözmek zorundayız’’ diye konuştu. Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması ile oluşturulan fiili durumun demokratik teamüllere uygun olmadığını da kaydeden Yalçındağ, Türkiye’nin her türlü sorununu demokrasi içinde çözme gücüne sahip olduğunu belirterek, şunları söyledi:

‘’Öte yandan, karşı karşıya olduğumuz fiili durumun kökeninde iktidar partisinin toplumda git gide yükselen ve TÜSİAD’ın da paylaştığı rejimi koruma kaygısını yeterince dikkate almamasının yattığını da söylemeliyiz. Bize göre, Çağlayan Mitingi, yukarıda dile getirmeye çalıştığımız görüşlerin en özlü ifadesi olmuştur.”

Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini laiklik ve demokrasinin ayrılmaz bütünlüğünün oluşturduğuna inandıklarını belirten Yalçındağ, biri lehine diğerinden fedakarlık edilemeyeceğini vurgulayarak, ‘’Türkiye tansiyonu düşürerek ve millet iradesini yenileyerek bu süreçten sağlıklı bir biçimde çıkabilir’’ dedi.

Yalçındağ, bu neden mevcut durumun demokrasiye zarar vermemesi için hemen erken genel seçime gidileceğini ilan edilmesinin bir zorunluluk haline geldiğini söyledi.

TGTV: Bildiri milleti yaraladı

Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV), Genelkurmay bildirisinde Kutlu Doğum kutlamalarının 16-22 Nisan tarihleri arasına denk gelmesinin milletçe coşkuyla kutlanan 23 Nisan alternatifmiş gibi yansıtılmasının milleti derinden yaraladığını belirti.

Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde 27 Nisan 2007 akşamı yayınlanan bildiriyle ilgili TGTV adına yapılan yazılı bir açıklamada, bildirinin toplumda kamplaşma ve kutuplaşmaya yol açabileceğine dikkat çekti. Açıklamada, Genelkurmay bildirisinde kutlu doğum kutlamalarının 16-22 Nisan tarihleri arasına denk gelmesinin milletçe coşkuyla kutlanan 23 Nisan alternatifmiş gibi yansıtılmasının milleti derinden yaraladığı belirtilerek, “Bu müdahaleyi oylarımıza, irademize, kutsal değerlerimize yapılmış bir baskı olarak kabul ediyor ve kesinlikle reddediyoruz” denildi.

“Toplumun geniş bir kesimi tarafından eleştirilen bu bildiri, Türkiye’nin en büyük sivil çatı kuruluşu olan TGTV tarafından da büyük bir talihsizlik olarak algılanmıştır” denilen açıklamada, askeri bürokrasinin siyasete müdahil veya taraf olmasının Anayasa ihlali olduğu ifade edildi.

Açıklamada, sözkonusu bildirinin parlamenter demokratik sisteme, seçilmiş olanlara ve onları seçenlerin iradesine açık bir müdahale olduğunu belirtilerek, “Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzeninin korunması en başta milletimizin olmak üzere TBMM ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin sorumluluğundadır” denildi. Açıklamada, bildirinin Anayasa Mahkemesi’nin kararını etkilemeye yönelik haksız bir girişim olduğu da vurgulandı.

/ SAMSUN - İSTANBUL

02.05.2007


 

Kutan: Cumhuriyetimiz, demokrasi dışı uygulamalarla korunamaz

Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, “Demokrasimiz, Cumhuriyetimiz, demokrasi dışı uygulamalarla korunamaz’’ dedi.

Kutan, yaptığı yazılı açıklamada, cumhurbaşkanı adayı tesbit sürecinde yaşanan gerginlik ve ortaya çıkan tablonun, Türkiye’de ‘’özürlü bir demokrasi’’ imajı oluşturduğunu ifade ederek,demokrasinin ve cumhuriyetin demokrasi dışı uygulamalarla korunamayacağını söyledi. Bu tür bir gerginliğin ortaya çıkmaması için Saadet Partisi olarak, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini önerdiklerini kaydeden Kutan, AKP’nin bu önerinin gereğini yapmadığını belirtti. Kutan, şunları kaydetti: ‘’Şimdi herkesi, soğukkanlı olmaya davet ediyoruz. Gerilim ve kamplaşmanın değil, sağduyunun hakim olması, birlik ve beraberliğimizi muhafaza etmemiz, en önemli sorun olarak karşımızda durmaktadır. Saadet Partisi olarak, tüm siyasî partileri, sivil toplum kuruluşlarını ve Devletin kurumlarını, Anayasamızda açıkça ifadesi bulunan, ‘devletin temel niteliklerini koruma’ konusunda, işbirliğine davet ediyoruz. Anayasamızın 2. maddesinde, devletin temel direkleri olarak, sadece laiklik demiyor, demokrasi ve hukuk devletinden de bahsediliyor. Demokrasi olmadan laiklik korunamaz. Demokrasi ve laikliği birbirinin karşıtı gibi gören anlayış, anayasanın ruhuna aykırıdır. Devletin savcıları, hakimleri vardır. Demokrasimiz, Cumhuriyetimiz, demokrasi dışı uygulamalarla korunamaz.’’

/ ANKARA

02.05.2007


 

AKP’li Aşkar partisinden istifa etti

AKP Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Hakkı Aşkar, partisinden istifa etti.

Aşkar, TBMM Bakanlığına gönderdiği istifa dilekçesinde, şunları kaydetti:

‘’Ülkemizin içerisine sürüklendiği gergin ortam ve milletimizin bütünlüğünün tehlikeye girmesi sürecinde yetkililere yapmış olduğum uyarıların hiç birisi dikkate alınmamıştır. Ülkemiz hızla kaosa sürüklenmektedir. Milli birliğimize ilişkin kaygılarım Adalet ve Kalkınma Partisinde siyaset yapmamı bugünden itibaren mümkün kılmamaktadır. Halkımızın sağduyusunun ülkemizi bu ortamdan çıkarmada yol gösterici olacağına tüm kalbimle inanıyorum. Ben her şartta ülkemin hizmetinde olmaya devam edeceğim.’’

Aşkar’ın istifasıyla, AKP’nin sandalye sayısı 352’ye düşerken, bağımsızların sayısı ise 11’e yükseldi.

TBMM’deki son sandalye dağılımı şöyle:

AKP : 352, CHP : 151, ANAVATAN: 20, DYP : 5, SHP : 1, HYP : 1, GP : 1, Bağımsız: 11,

Boş : 8 Toplam : 550

/ ANKARA

02.05.2007


 

Avukatlardan Baykal’a suç duyurusu

Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde bir grup avukat, cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili yaptığı açıklamada “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçunu işlediğ gerekçesiyle CHP Genel Başkanı Deniz Baykal hakkında, suç duyurusunda bulundu.

Şanlıurfa Barosu üyesi avukatlar; Şeyhmus İnal, Resul Yılmaz, Yılmaz Kambalı, Asiye Şenbayram ve Serdal Çelik, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere Siverek Cumhuriyet Başsavcılığına verdikleri suç duyurusu dilekçesinde, Baykal’ın, cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili dün yaptığı açıklamasının ulusal basına yansıdığını hatırlattı.

Dilekçede, gazetelerdeki haberlerde yer alan Baykal’ın “Anayasa Mahkemesi, 367 milletvekili bulunmadan cumhurbaşkanı seçilebileceği kararını verirse, Türkiye tehlikeli bir çatışma ortamına sürüklenir” şeklindeki açıklamalarının, ”Yargı süreci tamamlanmadan mahkemeyi etkileme gayesiyle sarf edilmiş sözler” olduğunun aşikar olduğu ifade edildi.

Avukatlar, Baykal’ın söz konusu açıklamalarının “5237 sayılı TCK’nın 288. maddesindeki ‘Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs’ başlıklı suçun unsurlarını açıkça ihtiva ettiğini” ileri sürdü.

Suç duyurusunda bulunan avukatlar adına dilekçe ve gazeteleri Cumhuriyet Savcılığına veren Avukat İnal, “Dâvânın takipçisi olacağız” dedi.

/ ŞANLIURFA

02.05.2007


 

Nokta’ya iki soruşturma daha

Andıç, darbe günlükleri ve asker-sivil ilişkilerine dair iddiaları gündeme getirdiği için askerin hedefi olan, baskın düzenlenen ve son olarak da yayınını durduran “Nokta” dergisi çalışanlarına, 301’den ve “Halkı askerlikten soğutma” suçundan iki soruşturma açıldı.

İmtiyaz sahibi Ayhan Durgun’un geçen hafta yayınını durdurduğu derginin muhabirleri Ahmet Şık ve Banu Uzpeder hakkında, “Hayata Dönüş” operasyonlarının yıldönümünde yaptıkları röportajdan Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301/2 maddesi uyarınca soruşturma açıldı. Diğer bir soruşturma da Hrant Dink cinayeti kapsamında “Polis-jandarma çekişmesi”nden söz eden savunma uzmanı Lale Sarıibrahimoğlu ve röportajı yapan Ahmet Şık hakkında yürütülüyor.

Derginin 21-27 Aralık 2006 tarihli sayısında yayımlanan “Bayrampaşa’da O gün” başlıklı yazıda Bayrampaşa cezaevinde C 1 kadın koğuşunda sağ kurtulan Münevver Köz ile yapılan bir söyleşiye yer verilmişti. Adalet Bakanlığı’nın talebiyle açılan ilk soruşturma kapsamında geçtiğimiz haftalarda ifade veren gazeteciler Şık ve Uzpeder, yazdıklarımız tanıklıktan ibaret. Çeşitli medya organlarında zaten bu iddialara yer verilmişti” dediler. Gazeteciler, iddia sahiplerinin zaten devlet aleyhinde dava açtıkları ve iddiaların doğru olduğuna dair devletin bilirkişi raporlarının mevcut olduğunu savundular. Gazeteciler Şık ve Sarıibrahimoğlu hakkında, derginin 8-14 Şubat 2007 tarihli sayısında yayımlanan “Polis-Jandarma Çekişmesi Neyi Gösteriyor?” başlıklı röportaj ve devamında yayımlanan “Asker İç Güvenlikten Elini Çekmeli” haberine açılan ikinci soruşturma kapsamında ise henüz ifade verilmedi. Soruşturmanın TCK’nin 318. maddesi uyarınca ve “halkı askerlikten soğutma” iddiasıyla yürütüldüğü belirtildi.

/ İSTANBUL

02.05.2007


 

İstanbul’da 1 Mayıs çilesi

1 Mayıs kutlamalarının Taksim’de yapılmak istenmesi üzerine güvenlik kuvvetlerinin aldıkları tedbirler, İstanbullulara trafik çilesi yaşattı. Sabah saatlerinden itibaren Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Boğaziçi Köprüsü, Unkapanı Köprüsü, Galata Köprüsü ile Taksim’e çıkan bütün cadde ve sokaklarda güvenlik güçlerince kontrol noktaları oluşturuldu.

1 Mayısın Taksim’de kutlanmak istemesi sebebiyle, güvenlik güçlerince Taksim çevresindeki yollarda güvenlik noktaları kuruldu. Sabah saatlerinden itibaren Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Boğaziçi Köprüsü, Unkapanı Köprüsü, Galata Köprüsü ile Taksim’e çıkan bütün cadde ve sokak üzerlerinde güvenlik güçlerince kontrol noktaları oluşturuldu. Araçlar ve vatandaşların geçişine burada yapılan kontrollerden sonra izin verilirken, söz konusu güzergâhlarda ve köprü üzerlerinde uzun süre aşırı trafik yoğunluğu yaşandı. Yoğunluk sebebiyle, vatandaşların gidecekleri yere yaya olarak gitmeye çalıştıkları gözlendi. Beşiktaş, Kadıköy ve Karaköy’e gelen tüm vapur, yolcu motoru ve toplu taşıma araçları ile Beşiktaş, Beyoğlu ve çevresindeki semtlere çalışan toplu taşıma araçları seferleri de tamamen iptal edildi. Güvenlik güçleri, ‘’Ord. Prof. Dr. Ata Nutku’’ ile ‘’Karamürsel’’ adlı feribotları güvenlik nedeniyle bir süre Eskihisar iskelesi açıklarında bekletti. Bu arada İstanbul’daki 1 Mayıs kutlamaları dolayısıyla alınan tedbirler sebebiyle Yıldız Teknik Üniversitesi’nde (YTÜ) ara sınavların ertelendiği bildirildi. Sınav tarihlerinin, daha sonra ilan edileceği belirtildi. Öte yandan Piyalepaşa Bulvarı’ndan Taksim’e yürümek isteyen gruba polis müdahale etti. Gaz bombalarıyla polisin müdahale ettiği gruptan ellerinde sapanlar bulunan, yüzlerini maskeler ile örten bazı kişiler polise taş attı. Müdahale üzerine gruptakiler, geri dönerek ara sokaklara girdi. Bu arada İstanbul Valisi Muammer Güler, müdahalelerde 580 kişinin gözaltına alındığını bildirdi.

GÜLER: KAOSUN SEBEBİ DİSK

İstanbul Valisi Muammer Güler ise, DİSK yöneticilerine ‘’Kazancı Yokuşu’nda basın açıklaması yapabilirsiniz’’ dediklerini, ancak ‘’Hayır. Biz 50 bin kişiyle istediğimiz yerden yürüyüş yapacağız’’ diyerek İstanbul’da bugün (dün) yaşanan kaosun doğmasına sebep olduklarını söyledi. Vali Güler, dün illegal grupların kanunsuz birçok eyleme giriştiğini belirterek, ‘’Yapılan aramalarda çok sayıda molotof, silah, gaz maskesi ele geçirilmiştir’’ dedi. Kanunları uygulanmak zorunda olduklarını, kanun dışı eylemlere seyirci kalamayacaklarını ifade eden Güler, yaşanan sıkıntının, kamunun oluşturduğu bir sıkıntı değil, kanunsuz eylemlere girişilmesi ve bunların önlenmesine yönelik alınan tedbirlerin sebebp olduğu bir sıkıntı olduğunu ifade etti. Güler, ‘’İstanbullular’dan alınan güvenlik önlemleri nedeniyle yaşadıkları sıkıntılar için anlayışlarını rica ediyorum’’ diye konuştu.

/ İSTANBUL

02.05.2007


 

Feci kaza: 7 ölü

Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde kamyon ve kamyonetin çarpışmasıyla meydana gelen kazada 7 kişi hayatını kaybetti.

Alınan bilgiye göre, Ali Rıza Erdem yönetimindeki 63 SE 679 plakalı kamyon, Adilcevaz-Ahlat kara yolunun 7’nci kilometresinde, karşı yönden gelen Kasım Altın idaresindeki 65 DC 834 plakalı kamyonetle çarpıştı.

Kazada, kamyon sürücü Ali Rıza Erdem (53) ile kamyonda bulunan Enver Erdem (22), kamyonet sürücüsü Kasım Altın (33) ile kamyonetteki yolculardan Fecri Mutlu (20), Nedim Yardımcı (16), Aydın Dursun (16) ve Ruhi Sarıkaya (37) hayatını kaybetti.

/ ADİLCEVAZ

02.05.2007


 

Yargıtay cumhuriyet başsavcılığına Yalçınkaya seçildi

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili Abdurrahman Yalçınkaya’yı seçti.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Sezer’in, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Yargıtay Büyük Genel Kurulunca gösterilen adaylar arasından 21 Mayıs 2007 tarihinden geçerli olmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili Abdurrahman Yalçınkaya’yı seçtiği belirtildi. Abdurrahman Yalçınkaya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilliği görevini yürütüyordu.

Abdurrahman Yalçınkaya kimdir?

10 Mart 1950 tarihinde Şanlıurfa’da doğmuştur. Ankara Yıldırım Beyazıt Lisesini bitirmiş, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1973 yılında mezun olduktan sonra, askerliğini Tuzla’da kısa dönem olarak yapmıştır.

Ankara hakim adayı olarak mesleğe başlayan Yalçınkaya, sırasıyla Acıpayam, Bulanık Hakimliği, Gürün Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı, Gürün Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlığı, Silifke Hakimliği ve Yargıtay Tetkik Hakimliği görevlerinde bulunmuştur. 14.4.1998 tarihinde Yargıtay Üyeliğine seçilen Abdurrahman YALÇINKAYA Yargıtay Yedinci Ceza Dairesi Üyesi iken Yargıtay Büyük Genel Kurulunca gösterilen adaylar arasından 21.06.2004 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine seçilerek bu görevini sürdürmekte olup, İngilizce bilmektedir.Evli ve iki çocuk babasıdır.

/ ANKARA

02.05.2007


 

İfade özgürlüğü hak değil, risk

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle bir rapor yayınlayan BİA Medya Gözlem Masası, 2007’nin Ocak-Şubat-Mart döneminde 12 kişiye yeni dâvâlar açıldığını bildirdi. 2006 Medya Gözlem raporunda geçen yıl 293 kişinin ifade özgürlüğünü ihlalden yargılandığı açıklanmıştı.

BİA Medya Gözlem Masası’nın raporuna göre, iktidarın kulaklarını tıktığı politik malzemeye dönüşen Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. madde bu dönemde Ethem Açıkalın (İHD Mersin), Ülkede Özgür Gündem yazarları İrfan Uçar, Sinan Kara ve Umur Hozatlı gibi yeni sanıklar da doğurdu. TCK’nın 22 aylık ömründe 301. madde 100’e yakın gazeteci, aktivist, yazar, sendikacı için uygulandı.

Dink’in katliyle birlikte bir çok gazete, radyo, İnternet sitesi, akademisyen ve aktivist, kendilerini “milliyetçi” olarak tanıtan çevrelerin ölüm tehditlerine maruz kaldı.

Bu dönemde Prof. Dr. Baskın Oran, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, gazeteci Can Dündar, Aziz Özer ve Necati Abay, sanatçı Ferhat Tunç, aktivist Eren Keskin ve “Özgür Radyo” e-posta yoluyla tehdit edildiler. 2007’nin ilk üç ayında, 2’si İnternet sitesi olmak üzere 9 medya kuruluşu saldırıya uğradı. 2006’da ise 26 gazeteci ile 2 medya kuruluşu saldırıya uğramış, 7 haberci tehdit edilmişti. “Milliyet” gazetesinde yayımlanan “Biz Kimiz?” anketi nedeniyle yazı işleri müdürü Tahir Özyurtseven ve Cem Dizdar ile dizi sorumlusu Tarhan Erdem 216/1’e göre, “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla şikayet edildi. 2006’da aynı maddeden 35 kişiye karşı kovuşturma yürütülüyordu.

Üç ayda 2 yeni “Atatürk” dâvâsı

Politik sürecin etkisiyle hız alan “Atatürk’e hakaret” iddiasıyla açılan davalar Prof. Dr. Atilla Yayla’yı ve “Gerçek Bizi Örgü Kılacak” kitabının çevirmeni Atilla Tuygan’ı buldu.

2006’da “Latife Hanım”ın yazarı gazeteci İpek Çalışlar, yayıncı Fatih Taş, çevirmen Lütfü Taylan Tosun ve Aysel Yıldırım aynı iddiadan beraat etmişlerdi, yayıncı Ahmet Önal’ın yargılanmasına devam ediliyor.

Yargı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Anayasa Mahkemesi’ne taşıdığı ve “15 günden bir aya kadar yayın durdurma cezası” getiren Terörle Mücadele Kanunu (TMK) değişikliğine dayanarak Mart ayında “Ülkede Özgür Gündem”, “Azadiya Welat”, “Güncel” ve “Yaşamda Gündem” gazetelerini peş peşe kapattı.

“Haber kaynakları” güvencesi sadece yasada

Avrupa’ya göre Türkiye’de göreceli de olsa habercinin hakkı olarak tanınan “haber kaynaklarının gizliliği Şirnak’ta Beytüşşebap Savcılığı’nca, Doğan Haber Ajansı (DHA) muhabiri Emin Bal’ın bürosuna düzenlenen baskında kasetlerine el konmasıyla ihlâl edildi.

Avrupa Konseyi üye ülkelerde gittikçe tazminat hukukuna devredilen “hakaret” ve “gerçek dışı haber” suçlamalarından “Datça Haber” gazetesi eski sahibi Sinan Kara ve “Emirdağ” gazetesi sorumlu müdürü Mustafa Koyuncu tutuklandılar.

Site ve gazetelere yasakta “hukuk” tartışıldı

İnternet sitelerindeki suçlarla mücadele eden mahkemeler, suç içeriğiyle sınırlı bir yaptırım yerine tüm siteyi erişime kapatmak gibi “radikal ve orantısız” önlemlere başvurdu: İstanbul Nöbetçi 1. Sulh Ceza Mahkemesi, küresel video paylaşım portalı YouTube sitesine erişimi, Yunanistanlı internet kullanıcılarının yayımladıkları bir videoda “Atatürk’e hakaret edildiği” gerekçesiyle tamamen durdurdu. Benzer yaptırımlara, farklı gerekçelerle 8sutun.com ve alinteri.net siteleri için de başvuruldu. Gazetecilerin hukuka aykırılıktan sert tepki gösterdikleri uygulamalar arasında Antalya Cumhuriyet Savcısı Yusuf Hakkı Doğan’ın “Hürriyet Akdeniz” gazetesinin 22 Mart sabahı yayımlanacak sayılarının prova baskılarını toplatması oldu.

/ İSTANBUL

02.05.2007


 

Askerî helikopter zorunlu iniş yaptı

Genelkurmay Başkanlığı, Diyarbakır Lice’de görev uçuşu esnasında bir taarruz helikopterinin, ‘’teknik arıza’’ nedeniyle zorunlu iniş yaptığını ve iniş esnasında helikopterde hasar meydana geldiğini, helikopter mürettebatının sağlık durumunun iyi olduğunu bildirdi.

Genelkurmay Başkanlığı’ndan konuya ilişkin yapılan basın açıklamasında, şunlar kaydedildi:

‘’1 Mayıs 2007 günü, saat 06.15’te Diyarbakır/Lice bölgesinde görev uçuşu esnasında bir taarruz helikopteri teknik arıza nedeniyle zorunlu iniş yapmış ve iniş esnasında helikopterde hasar meydana gelmiştir. İki kişilik helikopter mürettebatının sağlık durumu iyidir. Olay mahallinde teknik çalışma devam etmektedir.’’

/ ANKARA

02.05.2007


 

E.G henüz sorguya hazır değil

Malatya’da bir yayınevinde işlenen cinayetlerle ilgili olarak şu ana kadar 28 kişinin sorgulandığı bildirildi.

Malatya Emniyet Müdürü Ali Osman Kahya, yaptığı açıklamada, Turgut Özal Tıp Merkezinde tedavisi devam eden E.G’nin henüz sorguya hazır olmadığını belirtti. Uzman doktorlar gözetiminde tedavisi süren E.G’nin tam olarak sağlığına kavuşması ve sağlıklı ifade verebilmesi için en az bir haftaya ihtiyacı olduğunu kaydeden Kahya, “Olayın gerçekleşmesinden bu yana zanlıların iletişim kurduğu, birebir görüştüğü herkesin ifadesine başvurduk. Toplam 28 kişi bu olayla ilgili olarak sorgulandı. Şu an için gözaltında olan kimse yok” dedi.

/ MALATYA

02.05.2007


 

Genç Parti’den CHP’ye ‘işbirliği’ teklifi

Genç Parti (GP) Genel Başkan Yardımcısı Emin Şirin, genel seçimlerde CHP ile işbirliği yapma arzusu içinde olduklarını belirterek, ‘’Türkiye’nin bugünkü durumu bizim parti kimliğimizi kaybetmemek kaydıyla, CHP’nin listelerinden seçime girmemizi gerektiriyorsa, biz bu fedakarlığı göstermeye hazır olabiliriz’’ dedi.

Emin Şirin, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı makamında ziyaret ederek, bir süre görüştü. Görüşmenin ardından soruları cevaplayan Şirin, bir soru üzerine, ‘’işbirliğinin şeklinin henüz belli olmadığını, bu detaylara henüz gelinmediğini’’ söyledi. Şirin, ‘’Ana prensipleri görüşüyoruz. Ama her iki tarafta da çok ciddi bir işbirliği yapma arzusu var’’ dedi.Şirin, bir başka soru üzerine işbirliğinin sadece iki partiyle sınırlı kalmayıp daha geniş kapsamlı olabileceğini söyledi.

/ ANKARA

02.05.2007


 

Kur’ân mazlûmdan yanadır

Hazreti Muhammed'in ömrünü adaletin hakim kılınmasına adadığını söyleyen İhsan Eliaçık, “Kur’ân ezilenlerden yana olan bir kitaptır. Kim mağdursa, kim mazlûmsa, kimin hakkı elinden alınmışsa bilin ki Kur’ân gelen âyetlerinde onu koruyordur. Ben böyle bir genel ilkenin çıkarılabileceği kanaatindeyim” dedi.

MAZLUMDER İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen "Adalete Adanan Bir Ömür: Hz. Muhammed" başlıklı seminerde konuşan Yazar İhsan Eliaçık, Peygamberimizin bütün ömrünü adalete adadığını ifade etti. Hazreti Peygamberin esas dâvâsının adalet olduğunu görmek için, hayatından önemli dört karesine bakmamız gerektiğini söyleyen Eliaçık, konuşmasında bu dört noktayı ve Kur'ân'ın adalete ilişkin yönlerini anlattı.

Kutlu Doğum Haftası vesilesiyle MAZLUMDER İstanbul Şubesi tarafından, dernek binasında gerçekleştirilen programda konuşan İhsan Eliaçık, Peygamberimizin adalete verdiği önemin anlaşılması için, yirmi beş yaşında Hılfulfudul teşkilâtına katılmasına, kırk yaşından itibaren kendisine inzal olunmaya başlayan ve yirmi üç yıl süren Kur’ân’ın hak ve adaletle ilgili âyetlerine, Medine’ye geldiğinde on sekiz tane kabileyi bir araya getirerek onlarla imzaladığı Medine Sözleşmesi'ne ve Veda Hutbesi'ne bakılması gerektiğini dile getirdi. Bunların, onun hayatında dört önemli kare olduğunu söyleyen Eliaçık, "Bunlar üzerine yapılacak dikkatli bir araştırmayla, onun gerçekten de Peygamber olmazdan önce başlayarak bu adalet meselesine, adaletin yeryüzünde hakim kılınması mücadelesine bütün ruhuyla, vicdanıyla, aklıyla, gönül dünyasıyla inandığını ve bu hususta son derece sahici olduğunu görürüz" dedi.

İslâmın gelişinden önce Mekke'de belli bazı büyük kabilelerin liderlerinin tefecilik yaptığını, getirilen mallara el koyduklarını, fakirlere faizle para vererek, borcunu ödeyemeyenleri köle aldıklarını anlatan Eliaçık, Hz. Muhammed'in arkadaşıyla birlikte Hılful Fudül adlı bir teşkilât kurarak Mekke'de hüküm süren zulüm düzenine karşı dayanışma içinde olduklarını ifade etti. Hılful Fudul’ün kuruluşunda, “Allah’a yemin ederiz ki Mekke’de ister bizden olsun, ister yabancı, ister iyi olsun ister kötü, zulme uğrayanın hakkını geri alıncaya kadar tek bir el gibi hareket edeceğiz. Deniz süngeri ıslattığı, Hira ile Sebir dağları yerlerinde durduğu sürece bu yemine aykırı davranmayacağız. Ve birbirimize malî yardımda bulunacağız.” şeklinde yemin ettiklerini anlatan Eliaçık, Peygamberimizin toplumun sorunlarından uzak dağda tek başına yaşıyor olmadığına dikkat çekti.

Hz. Muhammed'e gelen ilk âyetlerde geçen "karaa" kelimesinin de sadece kitap okumak anlamına gelmediğini belirten Eliaçık, "Bu kelime aynı zamanda yüklenmek, taşımak mânâsına da gelir. Hz. Peygamber "İkra" emrini aldıktan sonra Kâbe’deki Yed’a Ebu Leheb’e, zulme tam bir meydan okuyuşla meydan okudu" dedi.

DİN ZENGİN OLMA ARACI DEĞİLDİR

İlk dört yıl içinde âyetlerden birisinin de, “Kalk, insanları uyar. Elbiseni temiz tut. Pislikten uzaklaş. Yani temiz yaşa. Bu Mekke’nin kokuşmuşluğuna bulaşma” olduğunu hatırlatan Eliaçık, Kur'ân'ın, “Servet yığma hayallerine kapılma. Sana burada zenginlik ve servet yok. Bu peygamberliğin karşılığında hiçbir ücret beklentisinde bulunmayacaksın” diyerek bunun üzerinden Peygamberden sonra gelen nesillere seslendiğini söyledi. Bu âyetle, din üzerinden zengin olmanın yasaklandığını belirten Eliaçık, "Din bir zengin olma aracı değildir. Dini istismar ederek, Allah, Peygamber, kitap nutukları atarak mal mülk, servet yığamazsınız. İstiskar yapamazsınız. Peygamberin yerine geçmiş olmaktan kaynaklanan bir servet yığmak yasaklanıyor. Kamu malı çünkü o. Çok ileri derecede istismar edilebilir bir makamdır. Nitekim istismar edenler de vardı zaten" şeklinde konuştu.

Eliaçık, "Kur’ân ezilenlerden yana olan bir kitaptır. Kim mağdursa, kim mazlûmsa, kimin hakkı elinden alınmışsa bilin ki Kur’ân gelen âyetlerinde onu koruyordur. Ben böyle bir genel ilkenin çıkarılabileceği kanaatindeyim" diyerek, kadın erkek ilişkilerini düzenleyen âyetlerin tamamının da kadınların lehine, erkeklerin aleyhine olduğunu, öyle yorumlanması gerektiğini dile getirdi.

ADALET NE ŞEKİLDE SAĞLANIYORSA

ŞERİAT ODUR

İbni Kayyim Elcevzi'nin de bir eserinde, “Yerler ve gökler adaletle kurulmuştur. Allah’ın bir adı da El-Adl’dır. Bu adalet yeryüzünde tecelli etmiştir. İslâmın bütün toplumsal emirlerinin kökeninde de adalet yatar. Dolayısıyla her nerede ve her ne şekilde adalet sağlanıyorsa şeriat odur. Velev ki bunun hakkında Kur’ân-ı Kerim’de bir âyet olmasın. Velev ki bunun hakkında Hz. Peygamber bir söz söylemiş olmasın. Değil mi ki adaleti sağlıyor, o şeriattır" diyerek adalete vurgu yaptığına dikkat çeken Eliaçık, Peygamberimizin Medine'ye göçettiğinde oradaki kabilelerle imzaladığı Medine Sözleşmesi'nde en çok geçen kelimelerin de adalet ve ma'ruf olduğunu söyledi.

Hz. Peygamberin son veda haccında yüz bin kişilik bir topluluğa hitaben yaptığı konuşmadan oluşan Veda Hutbesi'ne de değinen Eliaçık, "Bu konuşmaya baktığınız zaman da konuşmanın tamamının hak ve adalet üzerine kurulduğunu görüyoruz. Hz. Peygamber, irad ettiği bu hutbede anne baba, kadın erkek, çocuk, emanet bırakılan mal, malın tevarüs etmesi, insanların eşitliği, herkesin Adem’den geldiği temalarını işleyerek bir hak ve adalet deklarasyonu yayınlamış oluyor" dedi.

Halkın orduya olan saygısı kullanılıyor

Konuşmasının, bulunulan konumu istismar etmeyle ilgili bölümünde TSK'nın açıklamalarına da değinen Eliaçık, "Kardeşim bu elbiseni çıkar, sivil hayata geç, siyasete atıl ve ne söyleyeceksen söyle. Bu apoletlerle, askerî kıyafetlerle böyle bir açıklama yapamazsın. İşte genelkurmayın açıklaması. Ne yapması gerekir? İstifa etmesi gerekir, 'Ben bu cumhurbaşkanıyla çalışamıyorum' diye. Elbisesini çıkarır, siyasete atılır, parti kurar, iktidara gelir, kendisi gibi cumhurbaşkanı seçer ve onunla çalışır. İşleyiş budur, ama bu onu yapmıyor. Halkın orduya olan saygısı, silâhlı kuvvetlerin sivil hayat üzerindeki karizmasından yararlanarak onun üzerinden yapacağını yapmaya çalışıyor. Din üzerinden zengin olmaya çalışanın durumu da böyledir" dedi.

Hz. Ali’den adalet dersi

Suriye’nin fethinde, Hz. Ali esirlerle ilgili olarak Hz. Ömer’e, “Biz Muhammed’in dinine niçin girdik? Onunla niçin savaştık? Hürriyet ve adalet için değil mi? Dünyanın diğer taraflarında zaten insanlar köle ve esir ediliyor. İnsanlar insanlara kulluk ettiriliyor. Benim görüşüm şudur, hepsini serbest bırak. Gitsinler evlerine, ocaklarına dönsünler. İslâmın adaletli gölgesi altında saadetle yaşasınlar” diyor. Bunun üzerine Hz. Ömer çok seviniyor, tamamını serbest bırakıyor. Bir hafta içinde hepsi birden Müslümanlığa geçiyor.

Tuz da kokarsa insanlık ne yapar?

Et kokmuş, tuz da kokarsa bu insanlık ne yapar? Sen de geliyorsun onların yaptığını yapıyorsun. Adam yolsuzluk yapıyor, sen onu deviriyor, yerine geliyorsun, bu sefer sen yolsuzluk yapıyorsun. Kravatlı zenginlerin yerine sakallı ve gümüş yüzüklü zenginler geliyor. Onlar yerken bunlar yiyor. Olmaz. Bu böyle olmaz. İslâmın ruhunda böyle bir şey yok. farklı olacaksın, onlar yapacak ama sen yapmayacaksın. Farklı olmadığın sürece bu insanlığa, bu topluma, bu memlekete hiçbir şey veremezsin.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

02.05.2007


 

Meriç Nehri’nde su seviyesi düştü

Edirne’de Meriç Nehri’nde su seviyesinin düşmesi üzerine ortaya çıkan kum adacıkları, çeşitli cinsteki kuşların adeta konaklama merkezi haline geldi.

Devlet Su İşleri (DSİ) 11. Bölge Müdürlüğünden edinilen bilgiye göre, Trakya’daki kuraklık sebebiyle barajlardaki su seviyesi de azaldı. Meriç Nehri’ndeki su seviyesinin de azaldığını, debinin 73 metreküp/saniyeye düştüğünü ifade eden yetkililer, şunları söyledi: “Geçen yıl taşkınların yaşandığı Meriç Nehri’nde bu yıl su seviyesi iyice düştü. Nehirde ortaya çıkan kum adacıkları nedeniyle neredeyse yürüyerek karşıya geçilebilir. Bu yıl kış mevsiminde bölgemizde ve komşu Bulgaristan’da, beklenen düzeyde kar yağışı olmaması, nehirdeki su seviyesinin azalmasında etkili oldu. Önceki yıllarda, 2-3 metre kalınlığında kar oluşuyor ve baharda eriyerek nehrindeki suyun seviyesini yükseltiyordu. Bu yıl böyle bir olay yaşanmadı.’’

/ EDİRNE

02.05.2007


 

Çiftçiler yağmur duâsında

Kütahya'nın Tavşanlı ilçesine bağlı Karapelit köyü sakinleri yağmur duâsına çıktı.

Karapelit Köyü Tarımsal Kalkınma ve Kredi Kooperatifi'nin tertiplediği yağmur duasını Tavşanlı Müftüsü İlyas Gümüş yaptı. Yağmur duâsı öncesi halktan yardım toplandı. Yapılan duânın ardından toplanan yardımlarla, et ile pirinçten yemek hazırlanarak 2 bini aşkın kişiye ikram edildi. Yağmur duâsına Karapelit, Yağmurlu, Güzelyurt, Kuruçay, Kayıköy, Karacakaş, Akçaşehir, Akçaköy, Aliköy, Karcık, Karlıköy, Kozluca, Dudaş, Çakıllı ve Şahmelek köylerinden gelen yaklaşık 2 binin üzerinde vatandaş katıldı.

/ KÜTAHYA

02.05.2007


 

Sel mağdurlarına Kızılay’dan yardım

Şırnak’ın Cizre ilçesinde pazar günü meydana gelen sel felâketinden dolayı evleri yıkılan vatandaşlar için Kızılay ekipleri Cizre’nin Sur Mahallesi’nde çadır kurdu.

Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçelerinde meydana gelen sel felâketinde çok sayıda ev ve iş yeri sular altında kalırken iki vatandaş ise hayatını kaybetti. Meydana gelen sel felâketinin ardından Kızılay ilk etapta kumanya, yatak, battaniye ve çadır gönderdi. Kızılay Cizre Ekip Başkanı Yaşar Çağrıbay, meydana gelen sel felaketi sonrası Kızılay olarak ilk etapta bin 500 kişilik kumanya gıda maddesi, 350 yatak, bin battaniye ile 500 çadırı Cizre’ye gönderdiklerini ve gıda maddelerinin mağdur olan vatandaşlara dağıtıldığını söyledi.

/ ŞIRNAK

02.05.2007


 

Yangın seferberliği

Muğla’da, orman yangınlarıyla mücadele hazırlıkları yapıldığı bildirildi. Muğla Orman Bölge Müdürü İbrahim Aydın, yaptığı açıklamada, 2007 yılı içinde çıkabilecek orman yangınlarına anında müdahale amacıyla, birisi personel helikopteri olmak üzere 5 helikopter ve 3 amfibik yangın söndürme uçağının kullanılacağını söyledi.

Yangınların bu yıl en aza indirilmesini hedeflediklerini bildiren Aydın, şöyle konuştu: ‘’2006 yılında Muğla’da çıkan 266 yangında 2 bin 791 hektar orman alanı kül oldu. Bu yıl alınan tedbirlerle orman yangınlarını en az seviyeye indirmek istiyoruz. Yangın sezonu öncesinde, orman içindeki ve çevresindeki köylerde yetişkinlerin ve okullarda öğrencilerin, bilinçlenmesi amacıyla eğitim çalışmalarına başladık.’’

Geçtiğimiz yıl çıkan yangınları söndürme çalışmalarında yaklaşık 25 Milyon YTL harcama yapıldığını belirten Aydın, ‘’Muğla ve ilçelerindeki ormanlık alanlarda piknik ateşi yakılması ‘Orman Yangınları ile Mücadele Komisyonu’ kararı ile yasaklandı. Anız ve artıkların yakılmasına da kesinlikle izin verilmemesi kararı alındı’’ dedi.

/ MUĞLA

02.05.2007


 

Hastahanede eğitim

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Araştırma ve Uygulama Hastahanesinde yatarak tedavi gören çocuklar, eğitimlerini hastahanede açılan okulda sürdürüyorlar.

SDÜ Araştırma ve Uygulama Hastahanesinde tedavi gören ve hastalıkları sebebiyle eğitimlerine ara veren öğrencilerin bu boşluğunu doldurmak için geçen yıl açılan okulda, sayıları 12 ile 20 arasında değişen öğrencilere eğitim veriliyor. Hastane okulundaki öğrencilerin seçecekleri meslekler ise öğretmenlik ya da doktorluk.

/ ISPARTA

02.05.2007


 

Çocuğunuzu yanlışa itmeyin

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Okul Öncesi Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gelengül Haktanır, ailelerin okul öncesinde okuma yazma öğrenmek, bale, piyano eğitimi gibi sadece bilişsel becerilerin peşine düşmesinin ilerde çocukların sosyal ve duygusal yönden başarısızlığına yol açtığını belirtti.

Prof. Dr. Haktanır, yaptığı açıklamada, okul öncesi dönem olan 0-7 yaş arasının çocuk gelişimi açısından son derece önemli olduğunu vurguladı.

Haktanır, ‘’Çocuğun yetiştiği yer kitap okunmayan bir ortamsa, o evde televizyon girer girmez açılıyorsa, çocuk gerekli gereksiz her türlü uyarıcıya maruz kalıyorsa ve ev ortamı sıcak samimî bir ortam değilse, çocukların ilerde yanlış yollara sapma ihtimali yüksek olur’’ diye konuştu.

Haktanır, ‘’İnsanın eğitimi doğumla başlar. Çünkü o doğal bir varlıktır, doğanın parçasıdır. Anne baba ne yaparsa, çocuk da ‘sosyal öğrenme kuramı’na göre, ‘sosyal model’ alarak öğrenir. Çocuğun yakın çevresindeki bütün yetişkinler onun için son derece önemlidir. Çünkü onlar, çocukların ilk öğretmenleridir’’ şeklinde konuştu.

Çocukların ‘’ilk öğretmenlerinin’’ taşıdıkları karakteristik özelliklerinin de önemine dikkati çeken Haktanır, bu kişilerin huzurlu olması, öğrenilmiş çaresizlik düzeyinin yüksek olmaması, hayattan zevk alan ve sorunlara daha pozitif yaklaşabilen insanlar olmasının, o ortamda yetişen çocukları da etkilediğini belirtti. Haktanır, ebeveynlerin olumlu tutumlarının çocuğu doğru yola yönlendirme ihtimalini güçlendirdiğini de kaydetti.

Haktanır, çocuğun öğrendiklerinin yüzde 70’ini 0-7 yaş arasında öğrendiğini belirtti. 7 yaşından sonra öğrenme sürecinin daha yavaş ilerlediğini ifade eden Haktanır, bu sebeple ebeveynlerin mümkün olduğunca, bu yaştaki çocuklarına eğitim ortamları hazırlaması gerektiğini söyledi. Haktanır, ‘’Çocuk için ev, bahçe, müze bir eğitim ortamıdır. Bakkala gittiğinizde orası da bir eğitim ortamıdır. Doğru kullanırsanız, alış veriş merkezleri de bir eğitim ortamıdır. Çocuğa, buralarda nasıl davranılması gerektiğini öğretmek gerekir’’ dedi.

Haktanır, fiziksel, sosyal, duygusal ve öz bakım becerileriyle pek ilgilenmediklerini, oysa insanda bütün gelişimin paralel işlemesi gerektiğine dikkati çekti. Haktanır, ‘’İnsanoğlu öyle bir canlıdır ki, bir tarafı gelişirken bir tarafı durmaz. Hepsi birbiriyle bağlantılıdır. Çocuktaki tüm gelişim alanlarını desteklemek gerekir’’ dedi.

/ ANKARA

02.05.2007


 

Su depoları su altında

Yağmur ve kar suları nedeniyle taşan Kars çayı, ana su depolarını sular altında bıraktı. 1 milyon YTL maddi zararın meydana geldiği su depolarında oluşan hasar nedeniyle 2 bin abonenin suyu kesildi.

Aras havzasından kaynağını alan Kars çayında, Sarıkamış’tan da gelen kar suları ve 2 gündür etkili olan yağışlar sonucu su taşkınları oluştu. Kale civarında Kars çayı bitişiğinde bulunan mesire alanları da su altında kaldı. Terfi merkezi ve 15 adet su kuyusu, Kars-Erzurum istikameti Dikme köyü civarında oluşan göllenme nedeniyle sulara gömüldü. Dalgıç dikey motorlar, Terfi Merkezi’nin yatay pompalarının arızalanması nedeniyle 3 mahallede 2 bin abonenin suyu kesildi. Kars Belediyesi Su Otobüs Mezbahane (SOM) İşletmesi Müdürü Kutfettin Çelebi, yaptığı açıklamada, “İller Bankası tarafından 1992 yılında yapılan bu tesisimiz ve buna bağlı 15 kuyu sel sularının altında kaldı. Şu anda motorları kontrol etme şansımız bile yok. Suyun çekilmesini bekleyeceğiz. Su seviyesi geceleri daha da artmaktadır. Şu anda bu bölge ve bu bölgeye bağlı olan mahallelerimize içme suyu veremiyoruz. Şehitler ve Bülbül Mahallesi, Son Evler ve terfi hattı üzerinde bulunan evlere su verilemiyor.Yaklaşık 2 bin abonemiz mağdur oldu.” Sel ve göllenmelerin yanı sıra soğuk havanında etkili olduğu Kars’ta yer yer yağan sulu kar vatandaşlara zor anlar yaşattı.

/ KARS

02.05.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004