Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Çelik: YÖK bütçesini yüzde 100 arttırdık

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, 2002-2006 yılları arasında Yüksek Öğretim Kurumu Başkanlığının toplam ödenek miktarının 20 milyon 597 bin 677 YTL olduğunu bildirdi. Çelik, yükseköğretim için ayrılan bütçe ödeneklerinin, ülke imkânları ölçüsünde 4 yılda yüzde 100 arttırıldığını söyledi.

CHP Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt’un soru önergesini cevaplayan Çelik, yükseköğretim için ayrılan bütçe ödeneklerinin, ülke imkânları ölçüsünde 4 yılda yüzde 100 artırıldığını söyledi. Çelik, YÖK Başkanlığının bütçe ödeneklerinin; 2002 yılında 2 milyon 495 bin 967 YTL, 2003 yılında 3 milyon 346 bin 669 YTL, 2004 yılında 3 milyon 689 bin 754 YTL, 2005 yılında 5 milyon 218 bin 465 YTL ve 2006 yılında ise 5 milyon 846 bin 822 YTL olduğunu kaydetti. Aynı şekilde, 2002 yılında 74 milyon 824 bin YTL olan AR-GE ödeneğinin 2006 yılında 372 milyon 597 bin 154 YTL’ye ulaştığını ifade eden Çelik, AR-GE ödeneğinde bir önceki yıla göre yüzde 153, 2002 yılına göre ise yüzde 497’luk artış sağlandığını belirtti.

“ÖĞRETİM ÜYESİ SAYISINDA

YÜZDE 10.7 ARTIŞ’’

Hüseyin Çelik, 2002-2003 öğretim yılında, üniversitelerde görev yapan öğretim üyesi sayısının 74 bin 134 olduğuna, bu sayının 2005-2006 öğretim yılında yüzde 10.7 artış ile 82 bin 250’ye çıkarıldığına işaret ederek , bu rakama, yeni kurulan 15 üniversite için verilen 28 bin 960 kadronun dahil edilmediğini kaydetti.

Maliye Bakanlığından alınan bilgiye göre, sermaye gideri olarak yeni kurulan 15 üniversitenin her birine 500 bin YTL ödenek belirlendiğini ifade eden Çelik, ‘’Bununla birlikte söz konusu üniversitelerin personel ihtiyacını karşılamak üzere 2006 yılında toplam bin 80 ve 2007 yılında da toplam bin 155 kadroya atama izni verilmiştir’’ dedi.

Millî Eğitim Bakanı Çelik, ayrıca, Maliye Bakanlığının; öğretim üyelerini de kapsayacak şekilde kamu personelinin mali ve özlük haklarına ilişkin dengesizliklerin giderilmesi, ücret sisteminin sadeleştirilmesi ve mevcut statü sayısının azaltılması ilkelerini esas alacak personel reformuna yönelik çalışmalarının devam ettiğini, Hükümetin, bütçe imkânları çerçevesinde, yükseköğretimde de daha iyiye ulaşmak için gerekeni yaptığını kaydetti. ÇELİK: HESABI MİLLETE VERİRİM Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Kanal 7 televizyonunda yayınlanan ‘’Başkent Kulisi’’ programında ise soruları cevaplandırdı. Çelik, Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasında Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili ifadeler olduğu ve açıklamanın ardından Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı ziyaret ettiğinin hatırlatılması üzerine, kurumlar arası diyaloğun önemine değindi. Görüşmenin içeriğine ilişkin olarak, iki kişi arasında geçen diyaloğun her ikisinin de rızası olmadan açıklanamayacağını söyleyen Çelik, ‘’Sayın Genelkurmay Başkanı’na ziyaretimin sebebinin kesinlikle bir hesap verme olamadığını, hesabı ancak Başbakan’a verdiğimi, millete verdiğimi açık bir dille ifade ettim. Sayın Genelkurmay Başkanı’nın da böyle bir beklentisi yok’’ diye konuştu. Bakanlık çalışmaları hakkında basına, kurumlara ve sivil toplum örgütlerine yönelik bilgilendirme yaptıklarını, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ı ziyaretinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Çelik, ‘’Bu tamamen devlet yönetme sorumluluğu gereği olarak yapılmış bir şeydir’’ dedi. Çelik, görüşmenin amacına ulaşıp ulaşmadığı yönündeki soruya da ‘’Benim açımdan son derece faydalı ve son derece medeni, insani sıcaklığı olan bir görüşme olmuştur’’ cevabını verdi. Çelik, Genelkurmay’ın açıklamasının ardından muhalefet partilerinin tutumunu da eleştirerek, ‘’kendi saadetini başkasının felaketinde arayanların hiçbir zaman mutlu olamayacağını’’ söyledi. Memlekette bazı problemler olabileceğini, ancak bunların çözümünde herkesin demokrasiden yana bir tavır sergilemesi gerektiğini dile getiren Çelik, ‘’Muhalefet sınıfta kalmıştır bu açıdan’’ dedi.

/ ANKARA

14.05.2007


 

Kurmaca korkular

Rejimin tehlikede olmadığını vurgulayan Gazeteci Koray Düzgören, “Kemalist elit, meydanlarda toplanmış, önemli bir kesimi darbeye karşı, ama aynı zamanda AKP’ye de karşı insanları kullanıp, bunların ‘cumhuriyete sahip çıkma’ gösterisi yaptıklarını ileri sürüyor. Buna karşılık bu yığınların enjekte edilen kurmaca korkular nedeniyle demokratik taleplere yönelmelerinin önünü kesiyor” dedi.

DEMOKRASİDEN ÜRKÜYORLAR

Değişime, reformlara ve ülkenin hukuk devleti olmasına karşı çıkan Kemalist elitin, iktidarını silâh zoruyla sürdürmeye çalıştığını belirten Düzgören, “Sorunları halletmenin tek çaresinin demokrasiye yönelmek olduğu gerçeğinin ortaya çıkmasından fena halde ürküyorlar” diye konuştu. Düzgören, değişime direnemeyeceğini gören silâhlı ve silâhsız bürokrasinin son kozlarını oynadığını söyledi. RÖPORTAJ BÖLÜMÜNÜ TIKLAYIN

Hasan Hüseyin KEMAL

14.05.2007


 

14 Mayıs: “Yeter söz milletindir!”

14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan Türkiye’nin ilk demokratik seçiminde sonuç CHP açısından gerçekten tam bir şoktu. DP oyların yüzde 53.3’ünü, CHP ise yüzde 39.9’unu aldı. DP 408, CHP ise ancak 66 milletvekili çıkarabildi.

1939 yılında başlayan ve 1945’e kadar süren İkinci Dünya Savaşı, Almanya, İtalya ve Japonya’daki totaliter rejimlerin yenilgisiyle sonuçlandı. Batı âleminde ABD’nin öncülüğünde bir demokrasi rüzgârı esmeye başladı. Bu rüzgâr, savaş sırasında bazen İngiltere’ye, bazen de Almanya’ya yakın durmaya çalışan Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren yönetime hakim olan CHP’li elitler, toplumu kendi istedikleri tarzda şekillendirebilmek için, insanların hürriyet alanını önemli ölçüde daraltmışlardı. Ayrıca, bu amaçlarını gerçekleştirebilmek için, toplumsal ve siyasal muhalefete de uzun süre izin vermediler. Cumhuriyetin ilk on yılında kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Fırka zaman içerisinde toplumsal muhalefeti temsil eden bir nitelik kazanınca kapatıldı. Bu denemelerden sonra Türkiye, tek partinin Kemalist projelerinin uygulandığı uzun bir sürece girdi.

24 Nisan 1945 günü ABD’nin San Francisco şehrinde dünyayı yeniden şekillendirmek için bir kongre toplandı. Kongre aslında galip devletleri dünyayı silbaştan kendi arzuları doğrulsunda şekillendirme gayesi ile toplandı. Dışarıya yansıtılan görüntü ise “demokrasiyi geliştirmek” ve işlevini yitiren “Cemiyet-i Akvam”ın yerine “Birleşmiş Milletler” Teşkilâtını kurmak şeklindeydi. 51 devletin yer aldığı bu ülkeler arasında Türkiye de vardı. Türkiye’nin yeni kurulacak Birleşmiş Milletler (BM) Teşkilâtına üye olabilmesi için çok partili rejime geçmesi şartı masaya konuldu. Türkiye, kendisinden toprak talebinde bulunan Rusya’ya karşı güvence arayışı içindeydi. Rusya Türkiye’den Kars-Ardahan gibi doğu vilayetlerini ve İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının yönetiminin kendisine verilmesini istiyordu. Bu şartlar altında 27 yıldır tek başına Türkiye’yi idare eden Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) San Francisco Konferansında teklif edilen “çok partili rejime geç, BM’ye üye ol. Kendini güvenceye al” teklifine karşı yapabileceği pek bir şey yoktu. Yani CHP istemeye istemeye bu teklife “Evet” demek zorunda kaldı.

Yaklaşık 1.5 ay sonra CHP’nin dört milletvekili (Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan) 7 Haziran 1945’te Meclis Grubu Başkanlığı’na “Dörtlü Takrir” olarak tarihe geçen bir talep listesi sundular. Önergede özetle şöyle deniyordu: “Anayasamızda zaten varolan demokratik ruh, siyasî hayatımızda ve partimizin teşkilâtında yoktur. Artık bu ruhu hayata geçirmeliyiz.” CHP Meclis Grubu bu önergeyi reddetti. Bununla da kalınmadı; Menderes, Köprülü ve Koraltan partiden ihraç edildi. Bayar ise daha sonra istifa etti. Dört arkadaş birlikte 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’yi (DP) kurdu. Bayar, partinin programını kamuoyuna açıklamadan önce Cumhurbaşkanı İnönü’ye sunarak onayını aldı.

Bediüzzaman Demokrat Parti’yi nasıl karşıladı?

Üstad Bediüzzaman Said Nursî, Demokratlardan hürriyetçi bir rejimin tesis edilmesini istemiştir. Eski Said dönemindeki “Ahrarlar” gibi, bu dönemde de “Demokrat”lar, “istibdat-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar” diyerek DP’ye hürriyetçi bir parti olarak bakmıştır. Bediüzzaman yazdığı mektuplardaki ikazları, DP hükümetinin insanların zararına olabilecek uygulamalardan kaçınması için yapmış ve bu partinin idarecilerine hüsn-ü zanla bakmıştır. Bediüzzaman Said Nursî, DP’yi bu hürriyetçi tutumundun dolayı destekledi. Hatta CHP’nin iktidara gelmemesi için “Demokrat Partiyi, Kur’ân, vatan ve İslâmiyet namına muhafazaya çalışıyorum” diyordu. Ayrıca DP’nin yanlış icraatlarını da yapıcı ikazlarla eleştiriyor, demokratik bir partinin taşıması gereken özelliklere dikkat çekiyordu. Nur Talebeleri, Bediüzzaman’ın vefâtından sonra aynı ilkelere sahip çıkarak, DP’nin devamı niteliğindeki AP ve DYP’yi destekledi. 1950’li yıllarda Said Nursî’nin DP için yaptığı ikazların birçoğu, günümüzün partileri için de hâlâ geçerliliğini sürdürmektedir.

Ayrıca DP’nin yanlış icraatlarını da yapıcı ikazlarla eleştiriyor, demokratik bir partinin taşıması gereken özelliklere dikkat çekiyordu. “Demokrat dindar milletvekillerine bir hakikatı ihtar” başlığıyla bir mektup neşreden Bediüzzaman, demokratlara tavsiyelerde bulunmuştur.

DP’lilere Üstad’ın yaptığı uyarılar şöyle özetlenebilir: “Ezan-ı Muhammedinin neşri gibi, şeair-i İslâmiyeyi ihya yolunda yapılan çalışmaları takdir toplamıştır. Bu yoldaki çalışmaların devam ettirilmesi DP’yi millet ve âlem-i İslâm nazarında daha değerli kılacaktır. ‘Birisinin hatası ile başkası mes’ul olamaz’ hakikati gereğince suçun şahsiliği prensibine uyulmalı. Milliyetçi yaklaşımlarla ayrımcılık yapılmaması ve ‘Bütün mü’minler kardeştir’ hakikatının hayata geçirilmesi. Ayasofya’nın açılması. Risâle-i Nurların serbestliğine karar verilmesi ve ilân edilmesi. Memuriyet millete hizmetkârlıktır.”

1960’ta Demokrat Parti kapatılınca yerine kurulan Adalet Partisi onun misyonunu 1980’e kadar taşıdı. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası Adalet Partisi kapatılınca aynı siyasî akımdan beslenen iki parti doğdu. Aynı kaynaktan beslenen ve siyaset sahnesinde çeyrek asırdır mücadele eden DYP ve ANAVATAN’ın DP’nin çatısı altında birleşmesi tekrar gözleri Demokrat Parti’ye çevirdi. Yeniden siyaset sahnesine çıkan DP’den 22 Temmuz’da yeni bir “Beyaz İhtilâl” çıkar mı? Bekleyip hep birlikte göreceğiz.

DP’NİN ‘BEYAZ İHTİLAL’İ NASIL OLDU?

DP’nin Ali Fuat Cebesoy, Fahri Belen, Refet Bele gibi Millî Mücadele komutanlarını saflarına katarak gövde gösterisiyle girdiği 1950 seçimleri 14 Mayıs günü yapıldı. Türkiye’nin ilk demokratik seçiminde sonuç CHP açısından gerçekten tam bir şoktu. DP oyların yüzde 53.3’ünü, CHP ise yüzde 39.9’unu aldı. Çoğunluk sistemi yüzünden DP 408, CHP ise 66 milletvekili çıkardı. Millet Partisi yüzde 3.1 oyla bir milletvekili kazandı. Bu demokratik seçimde Meclis’e 9’da bağımsız milletvekili girmeyi başardı. 27 yıldır işbaşında olan CHP’den iktidarın alınmasını DP’liler “Beyaz İhtilâl” olarak tarihe geçirdiler.

Halk hiç kan dökmeden ihtilâlini yapmış ve 27 yıllık tek parti iktidarını al aşağı etmiştir. Bugün, Türk demokrasi tarihi bakımından önemli bir olayın 57. yıldönümü. 14 Mayıs 1950 Türkiye’de iktidarın ilk defa seçimle el değiştirdiği tarihtir.

Demokrat Parti, iktidara gelince devletin toplum üzerindeki baskısı yavaş yavaş azalmaya başladı. Partinin hürriyetçi politikaları geniş toplum kesimlerinin özellikle de dini hayatında hissedilir ölçüde bir rahatlama getirdi. Ezan-ı Muhammedi, aslına uygun okunmaya başlandı. 2002 yılında görüştüğümüz eski Adalet Partisi Milletvekili İhsan Toksarı, ezan yasağının kalkışını şöyle anlatmıştı: “1950’de İstanbul’da talebeydim. Beyazıt Meydanı’nda ikindi vakti minarelerden ezan aslî şekliyle okununca millet minarelere doğru bakıp sevincinden ağlıyordu. Ben buna şahit oldum.”

Demokrat Parti, iktidarı devralınca bir taraftan bu ülkenin kalkınması için seferberlik başlatıldı. Yollar, köprüler, barajlar, elektrik, su, okullar vs. milletin ayağına götürüldü. Yapılan büyük yatırımlarla Türkiye’nin her tarafı şantiye haline döndü. Diğer yandan DP, toplumun sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak icraatları ile de milletin gönlünde taht kurmuştu.

Türkiye bu dönemde hür dünyanın önde gelen ülkesi Amerika’ya yaklaştı. Kore Savaşı’na katıldı. NATO’ya üye oldu. Bağdat Paktı gibi önemli bir girişime öncülük etti. Kıbrıs’ta Garantör Devlet hakkını elde etti. Avrupa Topluluğu’na üyelik için ilk başvuru yapıldı. Amerikan yardımlarıyla özellikle tarımsal üretimde büyük verimlilik gerçekleştirildi. Tarımda makinalaşmayla birlikte tarımsal üretim arttı.

10 yıllık iktidar boyunca CHP ve DP arasında soğuk rüzgârlar esti. DP; 1957’den sonraki döneminde, iç bünyedeki çatışmaların önünü alamamış, bu çatışma ortamı 1960 darbesine kadar devam etmiştir.

İNÖNÜ-BAYAR NE KONUŞTU?

İnönü ve Bayar arasında geçen konuşmaların şu minval üzerine olduğu rivayet edilir.

İnönü: Terakkiperver’de olduğu gibi “dinî inanışlara riayetkârız (uyarız)” diye bir madde var mı?

Bayar: Hayır Paşam; laikliğin dinsizlik olmadığı var...

İnönü: Ziyanı yok. Köy Enstitüleriyle, ilkokul seferberliğiyle uğraşacak mısınız?

Bayar: Hayır...

İnönü: Dış politikada ayrılık var mı?..

Bayar: Yok...

İnönü: O halde tamam.

Bu konuşmalar üzerine 7 Ocak 1946’da DP’nin kuruluşuna izin verildi. Bu arada başka muhalefet partileri de kuruldu. Ancak kurucu kadronun CHP içinden çıkan tecrübeli isimler olması muhalefet arasında DP’yi öne çıkardı.

Milli Şef İnönü, CHP’yi baskın bir seçimle iktidara taşımak hesabıyla seçimleri erkene çekti. Aslında 1946’da yaşananlarla bugünkü hadiseler arasında tam bir paralellik olmasa da paralellik kurulabilecek noktalar da var. Başbakan Erdoğan “Seçimler zamanında yapılacak, bu meclis cumhurbaşkanı seçecek” demesine rağmen; seçimler öne alındı. Seçim tarihi de ilginç bir tevafuk olarak 22 Temmuz.

Tekrar 1946’ya dönersek genel seçimler muhalefet ve iktidar arasındaki itiş kakış içinde 21 Temmuz 1946’da yapıldı. DP 16 ilde seçime katılamamış, 465 yerine ancak 273 aday gösterebilmişti. Bundan daha da kötüsü demokrasinin ruhuna aykırı olarak bu seçimlerde, “oylar açık, sayım ise gizli”ydi. Bu seçim tam anlamıyla şaibeli bir seçimdi. Nisbî temsil değil, çoğunluk sistemi uygulanmıştı. Kaymakamlar, valiler halka DP’ye oy vermemeleri için baskı yapmıştı. DP’ye oy verenlerin çok olduğu yerlerde sandıklar çalınmıştı.

1946’da yeni partilerin kurulmasına izin verilince gençlik de örgütlenmeye, kurulan partilere katılmaya başlamıştır. Bu yıllarda bıyıkları yeni terleyen bir genç olan rahmetli Sadık Serbest, 2002’de yaptığımız görüşmede 1946 Temmuz’undaki seçimlerde verdikleri demokrasi mücadelesine örnek verirken, “Hastaları ve yaşlıları oy kullanmaları için sırtımızda taşıdık. Jandarma oy sandıklarının başında bekliyordu. O zaman açık oy veriliyordu. DP’ye oyunu verenleri tehdit ediyorlardı” diye özetlemişti. Yani bu dönemde gençlik büyük cesaret göstererek hakim güce karşı politik bir mücadele verdi. Bu mücadele 1950’de iktidarı değiştiren yani “Beyaz İhtilâl”i gerçekleştiren mücadeledir.

CHP’nin 395 milletvekiline karşı DP, 66 milletvekili kazanabilmişti. 1946’dan 1950 seçimlerine kadar geçen süreç son derece sancılı geçti. Meclis’teki küçük DP Grubu, yaptığı muhalefetle CHP’yi hırpalamaya başlamıştı. Taraflar birbirlerini suçlayıp duruyordu. DP’nin yaptığı demokrasi mücadelesi, CHP’yi demokratlaştırıyordu: Adayların sadece parti merkezince değil, yüzde 70 oranında yerel teşkilâtlarca belirlenmesine karar verilmişti. Valiler artık aynı zamanda parti il başkanı olamayacaktı. 16 Şubat 1950’de yeni Seçim Kanunu kabul edildi. Buna göre “oylama gizli, sayım açık” yapılacaktı. Partiler sandık başlarında temsilci bulundurabileceklerdi. Bunlar hep muhalefetin talepleriydi. Ancak nisbî temsil yerine çoğunluk sistemine devam ediliyordu ve bu sistem CHP’ye pahalıya mal oldu. Yani CHP kendi kazdığı kuyuya düştü.

Mustafa GÖKMEN

14.05.2007


 

Mumcu: “Demokrat Parti yeniden umudun adresi”

Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, “Demokrat Parti, Türk siyasetinde kutuplaşmanın kamplaşmanın, bölünmenin, ayrışmanın yeniden Türkiye’nin karşısında büyük bir tehdit olarak ortaya çıktığı bugün, yeniden bir umudun adresi olarak ortaya çıkmıştır” dedi.

Partisinin Burdur İl Kongresi’ne katılmak üzere özel uçakla Süleyman Demirel Havaalanı’na gelen Erkan Mumcu, kent girişinde ANAVATAN ve DYP’li partililer tarafından karşılandı.

Daha sonra Hüsnü Bayer Spor Salonu’na geçen Mumcu, burada yaptığı konuşmada, Türk siyasetinin yeni bir başlangıcın eşiğinde olduğunu söyledi. Bu başlangıcın sadece iki partinin bir araya gelmesinden ibaret olmadığını belirten Mumcu, “Birleştiğimiz çatı, Türk siyasetinin çok partili hayata geçişinde demokrasinin kalesi olarak kazandığı bir çatı, Demokrat Parti’dir” dedi.

Mumcu, Türk milletine yeni bir hayat sunmak istediklerini, bu beraberliğin Türkiye’de kardeşlik ruhunu geliştireceğini dile getirdi.

Türkiye’de merkez sağda yer alan bütün partilerin ana damarının Demokrat Parti olduğunu da ifade eden Mumcu, “Bu ana damardan biraz da 12 Eylül’ün zorlamasıyla ayrılan bu iki kol, DYP ve ANAVATAN, bugün okyanusa doğru bir araya geliyor, ana yatağına kavuşuyor” diye konuştu.

/ BURDUR

14.05.2007


 

Miting memnun etmedi

İzmir’de dün çeşitli sivil toplum örgütlerinin girişimleriyle Cumhuriyet mitingi düzenlendi. Miting boyunca Baykal ile Sezer biraya gelmezken "solda birleşme müjdesi" bekleyenler hayal kırıklığına uğradı.

Gündoğdu Meydanı’ndaki miting sebebiyle Alsancak Limanı’ndan Cumhuriyet Meydanı’na kadar uzanan yolda da yoğun kalabalık oluştu. Mitinge katılanlar, sabah 08.00’den itibaren Alsancak Limanı’nda toplandı. Bin 800 polisin görev yaptığı alana katılımcılar, tek tek üst araması yapılarak alındı. Türk bayraklarıyla donatılmış şehir hatları vapurları, sahil boyunca tur atarken, bazı belediyeler mitinge katılanlara bayrak, şapka ve Atatürk posterleri dağıttı. Ellerinde “Edison pişman” yazılı pankartlar taşıyan grup, hükümet aleyhine çeşitli sloganlar attı. Mitinge, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ve İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Hür Parti Genel Başkanı Yaşar Okuyan da katıldı. Miting boyunca Baykal ile Sezer biraya gelmezken "solda birleşme müjdesi" bekleyenler hayal kırıklığına uğradı.

/ İZMİR

14.05.2007


 

Demirel, yabancı basından üyelik desteği istedi

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği için son birkaç yılda gerçekleştirdiği reform paketlerinin önemine değinerek, yabancı gezetecilerden Türkiye’nin AB müzakere sürecinde destek vermelerini istedi.

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) 56. Olağan Genel Kurul Toplantısı İstanbul Hilton Otel’de gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan 9. Cumhurbaşkanı Demirel, Türkiye’nin son demokratikleşme sürecine bizzat tanıklık ettiğini dile getirdi. Türkiye’nin AB üyeliği konusunda son yıllarda yaptığı çalışmalardan ve reform paketlerinden bahseden Demirel, reform paketlerinin son yıllarda Türkiye’de demokratikleşmenin ve batılılaşmanın önünü açtığını söyledi. Salonda bulunan yerli ve yabancı medya temsilcilerinden Türkiye’nin AB müzakere sürecinde destek isteyen Demirel, şöyle konuştu:

“Çoğunuz Türkiye’nin AB’ye giriş konunda kamuouyunu etkilemede rol oynayacaksınız. Türkiye’nin katılımı konusunda lehte ve aleyhte pek çok tartışma olacaktır. Pek çok yazılar ve düşünceler AB girişi konusunda ortaya atacaktır. Bunların sonucunda Türkiye’nin AB için öneminin anlaşılacağını düşünüyorum. Hiç kimse Türkiye’nin üyeliğinin AB’ye bir maliyet getirmeyeceğini söyleyemez. Buradaki medya üyeleri inanıyorum ki Türkiye’ye destek verecek görüşleri ifade edeceklerdir.” Demirel, Türkiye’nin AB müzakere sürecinin tam üyelikle sonuçlanacağını ifade etti.

/ İSTANBUL

14.05.2007


 

Sarkozy’nin iddiaları yanlış

İsveç’in İstanbul Başkonsolosu Ingmar Karlsson, Fransa’da cumhurbaşkanı seçilen Nicolas Sarkozy’nin, Türkiye'nin AB’ye üyelik sürecinin durdurulması için öne sürdüğü argümanların yanlış olduğunu söyledi. Karlsson, “Sarkozy, Türkiye’nin Avrupa’da olmadığını söylüyor, ancak Türkiye’nin, Avrupa yakasındaki toprakları birkaç birlik ülkesinin toplam yüz ölçümünden daha büyük” dedi.

İsveç’in İstanbul Başkonsolosu Ingmar Karlsson, Fransa’da Cumhurbaşkanı seçilen Nicolas Sarkozy’nin, Türkiye AB’ye üyelik sürecinin durdurulması için öne sürdüğü argümanların yanlış olduğunu söyledi.

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), İsveç Konsolosluğu, Adıyaman Barosu, Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) iş birliğiyle ‘’AB Yolunda İl İl Türkiye’’ konulu seminer düzenlendi. Karlsson seminerde yaptığı konuşmada, İsveç’in, Türkiye’nin, AB üyeliğini en çok destekleyen ülkelerden biri olduğunu belirterek, Türkiye’nin coğrafik olarak Avrupa’da yer almadığını iddia eden Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin görüşlerine katılmadığını kaydetti.Karlsson, şöyle konuştu: ‘’AB’nin temeli Roma hukukuna dayanır, burada da ahde vefa vardır. Türkiye’nin birliğe üye olarak alınmasında yeni şartlar öne sürülmesi ahde vefaya ters düşer. Ancak, bir çok AB üyesi ülke bunu yapmıştır. Sarkozy’nin, Türkiye’nin üyelik sürecinin durdurulması için öne sürdüğü argümanlar yanlış. Sarkozy, Türkiye’nin, Avrupa’da olmadığını söylüyor, ancak Türkiye’nin, Avrupa yakasındaki toprakları birkaç birlik ülkesinin toplam yüz ölçümünden daha büyük. Ayrıca bu kısımda yaşayan nüfus da aynı şekilde üye bazı ülkelerin nüfuslarını toplamından daha fazla. Kaldı ki Sarkozy, Pasifik Okyanusu’nun güneyinde, Karayip Denizi’nde ve Kanada’nın doğusunda bulunan bazı adalardan oy alarak Cumhurbaşkanı seçildi.’’

Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Serap Yazıcı ise son dönemde Cumhurbaşkanlığı seçimi, 367 tartışması ve Anayasa Mahkemesinin aldığı kararın, Avrupa’da, Türkiye’nin birliğe üye olmasına karşı olanların eline önemli koz verdiğini söyledi.

Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Seyfettin Gürsel de Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de Türkiye’nin üyeliğinin yanlış olduğu yolundaki argümanları savunanların bulunduğunu, ancak üyelik perspektifi dışında başka bir çıkar yol olmadığını ifade etti.

Gürsel, Türkiye’nin başka seçeneği olmadığını, dış ticaretinin yüzde 50’den fazlasını AB ülkelerine yönelik olarak yapıldığını belirterek, Gümrük Birliği ile birlikte önemli bir ihracat elde edildiğini, bunun tersinin savunulmasının mümkün olmadığını kaydetti.

TESEV Koordinatörü Cem Murat Sofuoğlu ise TESEV ve bünyesinde faaliyet gösteren Demokratik Değişim Gönüllüleri’nin, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik yolunda ilerlediği bir dönemde değişik illerde seminerler düzenleyerek, ülkenin geleceğinin tayin etme noktasında sesini duyurma şansına sahip kesimleri AB hakkında bilgilendiklerini belirtti.

/ ADIYAMAN

14.05.2007


 

ATO’dan mektupla sandığa çağrı

Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, 22 Temmuz’da seçmeni sandığa yönlendirmek amacıyla yıllık izinlerin seçim gününe rastlamayacak şekilde düzenlenmesi için 1000 kamu ve özel sektör yöneticisine çağrı mektubu gönderdi.

Aygün, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, başbakan yardımcıları, bakanlar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, yüksek yargı organları başkanları, Rahmi Koç, Güler Sabancı, Aydın Doğan ve Bülent Eczacıbaşı’nın da aralarında bulunduğu 100’ü aşkın iş adamı, TOBB’a bağlı 364 oda ve borsa başkanı, sendika başkanları ve belediye başkanlarına gönderdiği mektupta seçim tarihine ilişkin kaygılarını dile getirdi.

Aygün, mektubunda, 2002 milletvekili genel seçimlerinde 9 milyon 897 bin seçmenin sandığa gitmediğini, seçime katılım oranının yüzde 79.1’de kaldığını hatırlatarak, yaz tatiline rastlaması nedeniyle önümüzdeki seçimlere katılımın da düşük olabileceğini ifade etti.

2002 yılı seçimlerinin, 1977 yılı seçimlerinden sonra en düşük katılımlı seçim olduğunu vurgulayan Aygün, mektubunda, “Türkiye’de çok partili hayata geçildikten sonra sadece bir kez, 5 Haziran 1977’de, yani bir yaz ayında seçim yapıldı. Haziran ayı olmasına rağmen o seçimde bile katılım oranı yüzde 77.4’de kaldı” ifadelerine yer verdi.

Aygün, yaptığı yazılı açıklamada da tüm iş dünyasını seçimlere yüksek katılımı sağlamak için ortak bir kampanya başlatmaya davet etti. Kampanya için “Boş Verme, Oy Ver” ismini öneren Aygün, kampanyanın seçmen iradesinin sandığa yansıması bakımından demokrasiye büyük katkı sağlayacağını vurguladı.

/ ANKARA

14.05.2007


 

Bartholomeos’un duâsı

Fener Rum Patriği Bartholomeos, Kapadokya’da bahar ayinini yönetti. Bartholomeos, Rumca ve Türkçe olarak yaptığı dua sırasında, Türkiye’de 22 Temmuz’da yapılacak seçimlerin, mutlu geçmesini diledi.

Fener-Rum Patriği Bartholomeos, beraberindeki heyet ile Nevşehir’in Gülşehir ilçesinde, St. Jean Kilisesi’nde gerçekleştirilen ve her yıl Kapadokya’da geleneksel olarak düzenlenen bahar ayinini yönetti.Ayine, Bartholomeos’la birlikte İstanbul, Yunanistan ve Rusya’dan gelen heyetlerin yanı sıra, Yunanistan’ın Makedonya ve Trakya’dan sorumlu Devlet Bakanı Yorgo Koloncis de katıldı. Bartholomeos, yaklaşık bir saat süren ayinin sonunda Rumca ve Türkçe yaptığı konuşmada, 22 Temmuz tarihinde yapılacak seçimlerin mutlu geçmesi dileğinde bulundu.

/ NEVŞEHİR

14.05.2007


 

Sorunların kaynağı 1982 Anayasası

Aralarında gazeteci, yazar, akademisyen, hukukçu, hekim ve sanatçıların da yer aldığı çeşitli mesleklerden 500 kişinin imzaladığı ‘’Yurttaş Bildirisi’’ yayınladı. Bildiride, yaşanan sorunların temelinde, 1982 Anayasası’nın var olduğu belirtildi.

Yapılan yazılı açıklamaya göre, bildiride, siyasal, ekonomik, sosyal alanda bir kriz yaşandığı ve yaşanan krizin, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle de aşılamayacak derinlikte olduğu savunularak, yeni bir genel seçimin de krizi çözmeyeceği, kısa bir süre için erteleyeceği iddia edildi.

Yaşanan sorunların temelinde, 1982 Anayasası’nın var olduğu belirtilen bildiride, şu görüşlere yer verildi:

‘’Bizler bu ülkenin sorumlu, duyarlı yurttaşlarıyız ve yaratılan bu ortamda asla mutlu değiliz. Özgür, demokratik, laik Türkiye’yi korumaya kararlı yurttaşlar olarak demokrasiyi yok etmeye yönelen her türlü müdahaleye karşı direnme hakkına sahip olduğumuzu açıkça belirtiyoruz.’’

Bildiride, demokrasinin, 27 Nisan’da yayınlanan Genelkurmay Başkanlığı bildirisinden de yara aldığı kaydedildi.

Bildiriyi imzalayanlar arasında Adalet Ağaoğlu, Ahmet Altan, Prof. Dr. Ahmet İnsel, Prof. Dr. Ali Nesin, Aydın Cıngı, Prof. Dr. Baskın Oran, Bilgesu Erenus, Celal Yıldırım, Çiğdem Mater, Ergin Cinmen, Eşber Yağmurdereli, Etyen Mahcupyan, Feride Çiçekoğlu, Genco Erkal, Işıl Kasapoğlu, İsmail Hakkı Tombul, Latife Tekin, Murat Belge, Murathan Mungan, Musa Çam, Nebahat Akkoç, Nuray Mert, Oral Çalışlar, Orhan Alkaya, Ragıp Zarakolu, Şanar Yurdatapan, Şebnem Korur Fincancı, Zafer Üskül de yer alıyor.

/ İSTANBUL

14.05.2007


 

Aydın: TÜİK rakamlarıyla eşleştirme yaptık

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Muammer Aydın, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) nüfus rakamlarıyla YSK seçmen kütükleri arasında eşleştirme yapıldığını ve yüzde 96 oranında sonuç alındığını belirterek, kalan yüzde 4 oranındaki seçmenin de oy kullanabileceğini bildirdi.

Star televizyonunun canlı yayınına telefonla katılan Aydın, soruları cevapladı. YSK’nın, her yönüyle yasaların kendilerine verdiği yetkiye dayanarak gerekli takvimi yaptığını belirten Aydın, seçimin sağlıklı yapılacağından emin olduklarını söyledi. Aydın, ‘’Ama nüfus hareketleri, seçmen hareketleri olacak. Yasada bununla ilgili ‘nüfus hareketlerine göre milletvekili sayısı şu olacak, artacak, eksilecek’ diye bir düzenleme yok, bize böyle bir yetki vermemiş yasa’’ dedi.

TÜİK’in nüfus rakamlarıyla YSK seçmen kütükleri arasında eşleştirme yapıldığını ve yüzde 96 oranında sonuç alındığını belirten Aydın, kalan yüzde 4 oranındaki seçmenin de oy kullanabileceğini bildirdi. Aydın, şunları kaydetti:

‘’Kalan yüzde 4 oranı, zaten listemizde kayıtlı kişiler. Yüzde 4’lük kesim de oy kullanabilecek. Gelip ‘ben buyum’ derse oy kullanabilecek. Türkiye’de istatistiki olarak yüzde 96 oranında eşleştirme yapılmıştır. Bu duruma biz getirdik. Kalan kişiler, nüfus cüzdanıyla, evlenme cüzdanıyla, pasaportuyla gelir, ‘bu kişi benim’ derse veya yanında kimliği olmasa bile oradaki iki kişi, ‘bu adam, budur’ derse yine oy kullanabilecek.

YSK’yı suçlamayın. Yaptığımız işlemlerin tamamı yasaya uygundur. Seçmen kütüklerimiz sağlıklıdır. Çok sağlıklı bir kütük oluşmuştur. Kesinlikle kütük açısından endişe yok. Gerçekleri bilmek lazım. YSK’da 11 yüksek yargıç var. Ne yapmamız gerektiğini biliyoruz.’’

/ ANKARA

14.05.2007


 

Taciz ateşinde 2 er yaralandı

Bingöl’ün Genç ilçesinde bir grup teröristin açtığı taciz ateşinde 2 er yaralandı.

Edinilen bilgiye göre, Genç ilçesinde polis merkezi, askerlik şubesi, emniyet müdürlüğü ve jandarma karakolunun bulunduğu bölgeye, gece bir grup terörist taciz ateşi açtı. Teröristlerin açtığı taciz ateşinde jandarma karakolu önünde nöbet tutan 2 erin yaralandığı, taciz ateşine karşılık verildiği bildirildi. Bingöl Devlet Hastanesi ile Genç Devlet Hastanesinde tedavi altına alınan askerlerin sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.

/ BİNGÖL

14.05.2007


 

Çıkarma gemisi geliyor

Savunma Sanayi Müsteşarlığı, bu yıl içinde programına aldığı önemli bir savunma projesinde ilk adımı attı.

Müsteşarlıkça geçen ay içinde ihale süreci başlatılarak bilgi istek dokümanı (BİD) çağrısı yapılan 1 adet LPD, 4 adet çıkarma aracı (LCM), 27 adet Amfibi Zırhlı Hücum Aracı (AAV), 2 adet araç ve personel çıkarma aracı-LCVP (Landing Craft Vehicle Personel), 1 adet komutan vasıtası ve 1 adet de RHIB (Rigged Hull Inflatable Boat) Bot tedarikini öngören Havuzlu Çıkarma Gemisi tedarikine ilişkin ihalede, bilgi istek dokümanı başvurusu yapan firmalar belirlendi. İhaleye ilgi duyarak Savunma Sanayii Müsteşarlığı’ndan yerli ve yabancı savunma sanayii alanında faaliyet gösteren toplam 82 firma bilgi istek dokümanı aldı. Firmalar, teklif ve önerilerini en geç 2 Temmuz 2007 tarihine kadar Savunma Sanayii Müsteşarlığına iletecekler. Bu yıl içinde projenin tedarikine ilişkin programın tamamlanması planlanan havuzlu çıkarma gemisi tedariki ile Ege, Akdeniz ve Karadeniz’de asgari 1 tabur büyüklüğündeki bir kuvvet (yaklaşık 800 ile 900 askerin), ana üs desteği gerektirmeksizin kendi lojistik desteği ile kriz bölgesine intikal ettirilebilmesi mümkün olabilecek.

/ ANKARA

14.05.2007


 

WP: AKP kapitalist politikaları benimsiyor

ABD’de yayınlanan Washington Post gazetesi, gelenekçi kökenden gelmesine karşılık iktidardaki AKP’nin liberal reformlar yaptığını, kapitalist politikalar benimsediğini ve Türkiye’yi dünya ekonomisiyle bütünleştirmeye çalıştığını yazdı.

Gazetede, Türkiye’deki yeni politikaların bir laboratuvarı olarak nitelendirilen Kayseri’deki gelişmelere ilişkin bir yorum haber yayınlandı. Haberde, Kayseri’nin muhafazakar yapısına karşın sanayi ve mali açıdan girişimciliğe önderlik ettiği anlatıldı. Gazeteye konuşan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün babası Ahmet Hamdi Gül, hükümetin ve yerel yönetimin Kayseri’de başarılı işler yaptığını söyledi. Haberde, “Ahmet Hamdi Gül’ün sözleri, AKP’nin bu şehirde modernizasyon yanlısı, halkçı ve fakirlerin koruyucusu olarak ortaya çıkan görüntüsü hakkında fikir veriyor” denildi.

/ WASHINGTON

14.05.2007


 

10 bin cami imam bekliyor

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, “Türkiye genelinde 10 binin üzerinde camide imam kadromuz yok. Din görevlisinin olmaması bazen önemli sorunlara yol açıyor” dedi.

Muğla’da bilgilendirme ve değerlendirme toplantısı yapacak olan Prof. Dr. Bardakoğlu ilk olarak Muğla Valisi Temel Koçaklar’ı makamında ziyaret etti. Gazetecilerin sorularını da cevaplayan Bardakoğlu, “Teşkilâtınızın kadro sorunu devam ediyor mu’’ şeklindeki soruya şu cevabı verdi: ‘’Yaklaşık 3 bin imam kadromuz boş idi. Bu kadrolara bu sene atama yapacağız. Türkiye genelinde 10 binin üzerinde camide imam kadromuz yok. Din görevlisinin olmaması bazen önemli sorunlara yol açıyor. Bu kadro sorunu ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili sorunlar siyasî her türlü mülâhazanın dışında, ortak oy birliği ile çözülüyor. Bizi ilgilendiren konularda her türlü siyasî desteği bütün siyasilerden görüyoruz.’’

Kadın din görevlisi sayısını imkân bulurlarsa artıracaklarına da işaret eden Prof. Dr. Bardakoğlu, ‘’Türkiye’de bu konuda yeterli personelimiz yok. Bu personelin bir bölümünü Avrupa’da görevlendirdik’’ dedi.

Bardakoğlu, seçim sürecinde Diyanet İşleri Başkanlığının siyasetten uzak durma konusunda çok dikkatli olduğunu belirterek, ‘’Bizde bu konuda bir gelenek oluştu. Siyasetten uzak durmaya dikkat ediyoruz. Bu konuda arkadaşlarımıza ayrı bir uyarı yapma gereği duymadım’’ diye konuştu.

ALEVİ-BEKTAŞİ KLASİKLERİ

Konuşmasının ardından Muğla Valisi Temel Koçaklar’a 4 ciltten oluşan “Alevi-Bektaşi Klasikleri’’ setini hediye eden Bardakoğlu, şunları söyledi: “Alevi kültürü bizim öz kültürümüz. Kendi kültürel zenginliğimizdir. Bu kültürü de orijinal kaynakları ile halkımıza ve din görevlilerimize tanıtmak istiyoruz. Bu eserlerde orijinal metinler ve tercümeleri yer alıyor. Günümüzde ortaya çıkan her türlü dini gelişmeleri din görevlilerimizin yakından takip etmesi lâzım. Bugüne kadar 4 cildi yayınlanan klasiklerin sayısını 20’ye çıkarmayı planlıyoruz.’’ Muğla Valisi Temel Koçaklar ise Bardakoğlu’na bir kahve fincanı seti hediye etti.

/ MUĞLA

14.05.2007


 

Demir yolu, ulaşıma açıldı

Sivas’ın Kangal ilçesinde yük treninin devrilmesi sonucu 1 kişinin öldüğü, 4 kişinin yaralandığı kaza sebebiyle kapanan demir yolu, ulaşıma yeniden açıldı.

Alınan bilgiye göre, Divriği-Kayseri istikametinde cevher taşıyan yük treninin Kabakçevriği mevkisi Karamehmetli köyü yakınlarında devrilmesi sonucu ulaşıma kapanan demir yolundaki devrilen vagonlar kaldırıldı. Sivas’ı Malatya’ya bağlayan demir yolu, kurtarma ekipleri tarafından bölgede yapılan çalışmaların ardından tekrar ulaşıma açıldı.

/ SİVAS

14.05.2007


 

DENETDE ‘dürüst aday’ istedi

Devlet Denetim Elemanları Derneği (DENETDE) Genel Başkanı Atılay Ergüven, ‘’Siyasi parti yöneticilerini, milletvekili adaylarını belirlerken yolsuzluğa bulaşmamış, şaibeden uzak, hüküm giymemiş, dürüst, ilkeli, nitelikli olanları seçmeye davet ediyoruz’’ dedi.

Ergüven, dernek genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, temiz siyaset, temiz yönetim ve temiz toplum olgusunun halkın ortak özlemi olmaya devam ettiğini, gelişen şartlar sebebiyle ülkenin seçim sürecine girdiğini ifade etti. Seçimlerin demokrasinin kilometre taşı olduğunu belirten Ergüven, 2002 seçimleri öncesinde yolsuzlukların çok kullanılan belirleyici rol biçilen bir argüman olarak kullanılmasına rağmen, şu günlerde gündeme getirilmediğini, oysa yolsuzluk ekonomisinin ülkede hala gücünü koruduğunu kaydetti.

Kamu kurumlarının merkez birimlerinin bilinçli olarak denetim dışında tutulduğunu, denetim kapsamından çıkarılan kurum ve alanların gittikçe arttığını ileri süren Ergüven, şu görüşleri dile getirdi:

‘’Siyasi partilerimizin yöneticilerini milletvekili adaylarını belirlerken, adayların yolsuzluğa bulaşmamış, şaibeden uzak, affa uğramış olsalar bile geçmişte yolsuzluk kapsamındaki suçlardan hüküm giymemiş, dürüst, ilkeli, nitelikli olanları seçmeye; Dokunulmazlığın sınırlandırılarak, yolsuzluğa bulaştığı anlaşılan milletvekillerinin yargılanmalarının önündeki engellerin kaldırılacağını seçim beyannamelerine taahhüt olarak koymaya davet ediyoruz.’’

DENETDE Genel Başkanı Ergüven, derneğin yolsuzluk ihbar hattı oluşturduğunu, milletvekili aday adaylığı için başvuranların bulaştıkları yolsuzluk ya da şaibeler konusunda vatandaşlardan duyarlılık beklediklerini söyledi.

/ ANKARA

14.05.2007


 

Pilot rotayı şaşırdı

Yunanistan’dan İstanbul’a gitmek üzere havalandıktan sonra, pilotun rotayı şaşırması ve yakıtın bitmesi sonucu önceki gece Bursa Yenişehir Havaalanı’na inmek zorunda kaldığı belirtilen uçağın gerekli işlemlerin yapılmasının ardından havalandığı bildirildi.

Yenişehir Kaymakamı Yücel Yavuz, yaptığı açıklamada, eğitim uçağının pilotun rotayı şaşırması ve yakıtının bitmesi sonucu Yenişehir Havaalanı’na acil iniş yapmak zorunda kaldığını belirtti. Uçağa yakıt ikmali yapıldığını bildiren Yavuz, gerekli yasal prosedürlerin de tamamlanmasının ardından uçağın Sabiha Gökçen Havaalanı’na gitmek üzere saat 14.50’de havalandığını kaydetti.

/ YENİŞEHİR

14.05.2007


 

13.7 milyar yıllık yıldız keşfedildi

Uluslararası gök bilimcilerden oluşan bir ekip, 13.7 milyar yıl yaşındaki kâinat kadar eski bir “fosil” yıldız keşfettiklerini bildirdi.

Astronomik Araştırma Kuruluşundan yapılan açıklamada, “gerçek bir fosil” olduğu ifade edilen yıldızın 13,2 milyar yaşında olduğu, VTL teleskobuyla keşfedilen bu yıldıza HE 1523-0901 adının verildiği kaydedildi. Açıklamada, nispeten parlak olan bu yıldızın, Samanyolu galaksisinde yer aldığı belirtildi.

/ PARİS

14.05.2007


 

Everest’ten cep telefonuyla görüşecek

İngiliz dağcı Rod Baber, en yüksekten cep telefonu konuşması rekorunu kırabilmek için Everest dağının zirvesine tırmanıyor.

Nisan ayının ortalarından bu yana yaklaşık 7 bin 500 metre tırmanan Baber ve ekibi, Salı günü başlayacakları son tırmanışla Everest’in doruğuna tırmandıktan sonra kuzey sırtından cep telefonuyla konuşarak rekor kırmayı deneyecek. Çin’in dağın kuzeyini gören tarafa bir baz istasyonu yerleştirmesiyle Everest’ten telefonla konuşmak mümkün hale gelirken, sinyal kalitesi de zamanla arttı.

/ ANKARA

14.05.2007


 

Yolunu şaşıran penguen 5 bin km yaptı

Anayurdu Şili’nin güneyindeki soğuk diyarlar olan bir Macellan pengueni, yolunu şaşırınca Peru’ya kadar gitti.

Bilim insanları, Şili’nin Macellan Boğazında yaşamakta olan penguenin yalnız başına Peru’nun Paracas Millî Parkına kadar yüzerek yaklaşık 5 bin km yol katettiğini belirttiler. Şaşkın penguenin yolculuğuna ekvatorun yalnızca 14 derece güneyinde “tabiî olarak” son vermek zorunda kaldığını belirten bilim adamları, bölgede yaşamakta olan 4 bin Humblodt pengueninin yalnız Macellan penguenini aralarına kabul etmeyebileceğinden endişelendiklerini dile getirdi.

/ ANKARA

14.05.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004