Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Hukuk üstünlüğü sağlanmalı

Antalya Barosu Başkanı Zeki Durmaz, ‘Sivil anayasa tartışmaları gündemde. Türkiye’nin bunu bir şans bilerek yeni, sivil, demokratik, insan haklarından yana bir anayasayı gerçekleştireceğine inancımız sonsuz’’ diye konuştu. Hatay Barosu Genel Sekreteri Cihat Açıkalın da, “Yargının tam bağımsız işleyişi ve hukukun üstünlüğü ilkesinin hayat bulması için zorunlu düzenlemeler yapılmalı’’ dedi.

Adli yılın başlaması dolayısıyla yurdun çeşitli yerlerinde törenler düzenledi.

Antalya Barosu Başkanı Zeki Durmaz, gazetecilere yaptığı açıklamada, TBMM’nin yenilendiğini belirterek, ‘’Hukukçular yeni adli yıldan çok şey bekliyor’’ dedi. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in Antalya milletvekili olmasının büyük şans olduğunu belirten Durmaz, yeni adliye binasının tamamlanmak üzere olduğunu vurguladı. Durmaz, kadro takviyeleriyle birlikte yargının daha hızlı işleyeceğini umut ettiklerini söyledi.

Anayasa tartışmalarına da dikkati çeken Durmaz, ‘’Sivil Anayasa tartışmaları gündemde. Türkiye’nin bunu bir şans bilerek yeni, sivil, demokratik, insan haklarından yana bir Anayasayı gerçekleştireceğine inancımız sonsuz’’ diye konuştu.

TOPLUMDA HUKUK BİLİNCİ YERLEŞMELİ

Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Selami Hatipoğlu, bireylerin birbirlerini anlamaya çalışması, demokratik tahammül ile uzlaşı kültürünün ülkede egemen olması ve hukukun üstünlüğü fikrinin toplumda yerleştirilmeye çalışılması konularında belirsizliğin devam ettiğini söyledi.

Denizli Valiliği önünde düzenlenen törende yaptığı konuşmada, toplumlarda, hukukun üstünlüğünün her zaman ön planda olması gerektiğini vurgulayan Hatipoğlu, ‘’Hukukun üstünlüğü fikrine inanmayan toplumların ilerlemesi mümkün değildir. İnsan hakları ve demokratikleşmeyi içermeyen yasaların yapılması da toplumları yeni yüzyıla taşıyamayacaktır’’ dedi.

Denizli Baro Başkanı Adil Demir de hukukun üstün ve egemen kılınması, yargının bağımsızlığının sağlanması ve toplumda hukuk bilincinin yerleştirilmesinin hukukçulara düşen en önemli görev olduğunu ifade etti. Demir, sadece hukuk bilgisiyle değil, hukuk bilinciyle demokratik, sivil bir anayasa konusunda uzlaşılması gerektiğini kaydetti.

YENİ ANAYASA MİLLET İRADESİNE DAYANMALI

Sivas’ta yeni adli yılın başlaması dolayısıyla Atatürk Anıtı’nda düzenlenen törene, Sivas Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Alkan, Baro Başkanı Mustafa Coşkun, Sivas Adalet Komisyonu Başkanı Bekir Akkale, Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Muhittin Işıka, 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Atilla Rahman, hakimler, savcılar, avukatlar ve yargı personeli katıldı. Başsavcı İsmail Alkan, burada yaptığı konuşmada, yeni adli yılda tüm yargı mensuplarına görevlerinde başarılar diledi.

Baro Başkanı Coşkun da yaptığı açıklamada, adli yılda en önemli gündem maddesinin yeni anayasa çalışmaları olduğunu belirtti.

Çoşkun, ‘’Yeni anayasa çalışmaları sonucunda katılımcı, millet iradesine dayalı, demokratik bir anayasa hazırlanacaktır’’ dedi.

ADLİ TATİL KALDIRILMALI

Kayseri Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Siyami Başok, ‘’İnsanlarımızın hizmete ihtiyaçlarının olduğu bir dönemde adli tatil kaldırılmalı’’ dedi.

Adli tatilin kaldırılmasını istediklerini ifade eden Başok, şöyle konuştu: ‘’Bizim ve kürsülerdeki meslektaşlarımızın arzusu, insanlarımızın hizmete ihtiyaçlarının olduğu bir dönemde bu adli tatilin kaldırılması. Tatil süresi kısaltıldı, ancak hakim ve savcılar olarak düşüncemiz tamamen kaldırılması.’’

YARGI ORGANLARI BAĞIMSIZ OLMALI

Bursa Cumhuriyet Başsavcı Vekili Kenan Sağlam, hukukun üstünlüğünü esas alan adaletin gerçekleşmesini geç kalmadan sağlamayı amaçladıklarını söyledi.

Bursa Barosu Başkanı Asude Şenol ise yargının mutlak olarak bağımsız olması gerektiğini belirterek, şöyle dedi: ‘’Mutlak bağımsızlık hukuk devleti için ön koşuldur. Kararları veren savcı, kamu adına takibat yapan yargıç ve tüm bu örgütlü güçler karşısında bireyi savunan avukat, tamamen bağımsız olmalıdır. Yargı organı, yürütme ve yasama organlarından ve kamuoyu kanaatinden bağımsız olmalıdır. Ancak elbette ki bağımsızlık bilinci öncelikle o görevi yapanın kendi şuurunda yer almalıdır.’’

/ ANKARA

07.09.2007


 

Atatürkçülük çağdaşlık mı demek?

Yargıtay Başkanı Osman Arslan, 2007-2008 Adlî Yılı açılış töreninde yaptığı konuşmada, cumhuriyetin temel niteliklerine herkesin sahip çıkması gerektiğini ileri sürerek, “Cumhuriyeti, Atatürk ilke ve inkılâpları ile cumhuriyetin kazanımlarını korumak konusunda her kurum ve her yurttaş kendisini görevli saymalıdır. Çağdaşlığın ve uygar dünyada saygın bir yer almanın gereği budur” dedi. Yargı kararlarına yönelik eleştirilere de değinen Arslan, eleştirilerin bilimsel ve hukukî olması, kararı verenlerin değil, kararın eleştirilmesi gerektiğini savundu.

Yargıtay Başkanı Osman Arslan, yargıya yönelik eleştirilerin, bilimsel ve hukuki olması, kararı verenlerin değil, kararın eleştirilmesi gerektiğini belirterek, ‘’Münferit kararlar gündeme getirilerek, toplumda yargı sürekli yanlış karar veriyor endişesi yaratılmamalıdır’’ dedi. Arslan, ‘’Unutulmamalıdır ki, yargı herkese lazımdır. Yıpratılmış bir yargı görevini ve işlevini tam olarak yerine getiremez. Kuşkusuz bundan en büyük zararı ülke görür’’ diye konuştu.

Hukuk kurallarının ve bu arada temel kanunların, zaman içinde değiştirilmelerinin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Arslan, 1982 Anayasasının pek çok hükmü değiştirildiği halde yargı bölümüne ilişkin esaslı bir değişiklik yapılmadığını kaydetti.

Arslan, 2005 yılı adli yıl açış konuşmasında Anayasa’nın yargı bölümüyle ilgili görüşlerini ayrıntılı açıkladığını anımsatarak, bu görüşleri tekrar ederek, değişikliklerin en kısa zamanda gerçekleşmesini diledi.

“HAKİMLER KAMU AJANI DEĞİLDİR”

Yargılama yapan, karar ve hüküm verenin hakimler olduğunu ifade eden Arslan, Anayasa’da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde hakimlerin bağımsızlığı, tarafsızlığı ve teminatıyla ilgili hükümlerin yer aldığını anımsattı. Bu hükümlerin gerek Türkiye’de ve gerekse dünyada hakimlerin özel yeri ve konumunu gösterdiğini belirten Arslan, şöyle konuştu:

‘’Hakim bağımsızlığı ve teminatı, hakimler için bir ayrıcalık olmayıp, yargılananlar için adil yargılanmanın gereğidir. Hakim teminatı, hakimlerin her türlü dış baskı, tehdit, teşvik, tavsiye, telkin ve yönlendirmeye karsı korunmasıdır. Hakim teminatı ile bağımsızlığı aynı sey değildir. Hakim teminatı bağımsızlığın en önemli unsuru olup, teminat olmadan bağımsızlıktan söz edilemez. Hakim teminatının zayıflatılması veya kaldırılması, hakimi bağımlı hale getirir. Kişilerin, hakimlerin bağımsız ve teminatlı olduğunu bilmeleri yargıya olan güveni artırır. Bağımsız olmayan ve teminatı bulunmayan hakim, yargıladığı taraflara güven veremez.

Hakimler, devlet memuru ya da kamu ajanı değildir. Hakimler özel statüsü olan, kendine özgü kamu görevlileridir. Hakimlerin yargısal faaliyetleri idari eylem ve işlem niteliğinde olmayıp, yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkindir. Bağımsız hakimler tarafından kullanılan yargı yetkisinin, idari yetki ile karıştırılmaması gerekir.’’

“YARGI HERKESE LÂZIM”

Yargıya güven konusunda, adalet dağıtanlardan başka; basına, politikacılara, kurum ve kuruluşlara da görevler düştüğünü belirten Arslan, yargı tarafından verilen her kararın her kesim tarafından beğenilmesi ve kabul edilmesinin beklenemeyeceğini kaydetti.

Kesinleşen kararların eleştirilmesi ve değerlendirilmesinin doğal olduğunu söyleyen Arslan, şöyle devam etti: ‘’Ancak, yargıya yönelik eleştiriler, bilimsel ve hukuki olmalı, kararı verenler değil, karar eleştirilmelidir. Münferit kararlar gündeme getirilerek, toplumda yargı sürekli yanlış karar veriyor endişesi yaratılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki, yargı herkese lazımdır. Yıpratılmış bir yargı görevini ve işlevini tam olarak yerine getiremez. Kuşkusuz bundan en büyük zararı ülke görür.’’

/ ANKARA

07.09.2007


 

‘Hukuk’ ve ‘adalet’ özlemi çekiyoruz

Tüm Yargı Mensupları Derneği Genel Başkanı Salim Çoruk, ‘’Bugün ülkemizde gerçek anlamda özlemi çekilen ‘hukuk’ ve ‘adalet’ kavramlarıdır’’ dedi.

Çoruk, yaptığı yazılı açıklamada, yeni adlî yılın bütün yargı mensupları için başarılı, Türk halkı için adaletli, huzurlu ve güvenli geçmesini diledi.

Türkiye’de bugün ‘’Hukuk’’ ve ‘’Adalet’’ kavramlarının özleminin çekildiğini ifade eden Çoruk, toplumun her kesiminde hiçbir dönemde olmadığı kadar ‘’Hukuk’’ ve ‘’Adalet’’ kavramlarının yaşama geçirilme isteği ve iradesini gördüklerini kaydetti.

Çoruk açıklamasında şu görüşlere yer verdi: ‘’Tüm siyasal iktidarlar, geçmişten günümüze ‘Hukuk’ ve ‘Adalet’ kavramlarına işlerlik kazandıracak, yargı erkini önemine uygun bir konuma getirecek reformlardan kaçınmışlardır. Yargının yapısal ve yaşamsal sorunlarına hep uzak durmuşlar, güçlü bir yargı erkinin oluşması için gerekli siyasi kararlılığı göstermemişlerdir.

Oysa son zamanlarda sivil demokratik Anayasa söyleminde bulunanların, beraberinde yargı reformundan da bahsetmeleri siyasi iktidarın hukuk dışı girişimlerine engel olarak gördüğü Türk yargısını by-pass etme girişimlerinin reform adı altında kamuoyuna sunulmasıdır. Her platformda ve her yerde güçlü bir biçimde seslendirdiğimiz demokrasiye, laik cumhuriyete, bağımsız yargıya ve hukuk devletine inanan yargı mensupları olarak, eksiksiz demokrasi, gerçek hukuk devleti, bağımsız yargı hedefinde eylem ve söylemlerimizi azim ve kararlılıkla sürdüreceğiz.’’

/ ANKARA

07.09.2007


 

Yeni anayasa şart

Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV) Başkanı Necati Ceylan, Türkiye’de yaşanan sorunların hukukî ve siyasî sorunlar olmadığını, tamamen anayasa sorunu olduğunu savunarak, ‘’Yeni anayasa yapmak zorunlu hale gelmiştir’’ dedi.

Ceylan, Hak-İş Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, hukukun üstünlüğü temelinde gelişen ve ona dayanan bir anayasanın Türkiye için zorunlu olduğunu bildirdi. Demokratik devletin resmî ideolojisi olamayacağını iddia eden Ceylan, ‘’İnsanlar belirli ideolojik kalıplara sokulmaya çalışılmamalıdır. Devlet hukuku kendi düşüncesi ve inancı doğrultusunda kullanmamalıdır. Devlet düşünceler karşısında eşit mesafede ve tarafsız olmalıdır. Anayasa bu ilkeler üzerine inşa edilmelidir’’ dedi. Siyasal sistemin bürokratik vesayetten kurtarılarak demokratikleştirilmesi gerektiğini kaydeden Ceylan, cumhurbaşkanının konumunun ve yetkilerinin sınırlandırılarak yeniden düzenlenmesi gerektiğini ifade etti.Anayasa Mahkemesi’nin siyasal alanı yargısallaştırdığını ve daraltılmasına yol açtığını ileri süren Ceylan, Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yapılandırılması gerektiğini savundu. Anayasanın dilinin de herkesin anlayacağı şekilde düzenlenmesini isteyen Ceylan, şu görüşlere yer verdi:

‘’Türkiye’de yaşanan sorunlar hukukî ve siyasî sorunlar değildir. Tamamen anayasa sorunudur. Yeni anayasa yapmak zorunlu hale gelmiştir. Toplumdaki gelişmeyi ve değişmeyi engelleyen, gelecek kuşakların önünü tıkayan maddeler anayasada yer almamalıdır. Egemenlik kayıtsız şartsız millete ait ise anayasa gibi, toplumun ve insanın yaşam tarzını düzenleyen temel bir kanunda millet hür iradesi ile kendi karar vermelidir.’’Necati Ceylan, TGTV’nin 100’ü aşkın sivil toplum kuruluşundan oluştuğunu ifade ederek, yeni anayasa düzenlemesinde vakıf olarak üzerlerine düşen görevi yerine getireceklerini, demokratik, özgürlükçü bir anayasa için mücadele edeceklerini bildirdi.

/ ANKARA

07.09.2007


 

Türkiye kilit rolde

İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband, Türkiye’nin, son 3-4 ayda içinden geçtiği tartışmalı dönemden çok daha güçlü bir şekilde çıktığını belirterek, ‘’Çağdaş Türkiye, demokratik değerlerin ve laik bir demokratik devletin, Müslüman çoğunluk ile uyumlu olmadığı yönündeki savunmaları yalancı çıkarmaktadır’’ dedi.

Resmi temaslar için Türkiye’de bulunan İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband, İstanbul Bahçeşehir Üniversitesinde ‘’Ortak Değerler ve Ortak Gelecek: Türkiye’nin Ortak Geleceğimiz Açısından Önemi’’ konulu bir konuşma yaptı.

Türkiye ve İngiltere’nin kısa süre önce yeni hükümetler kurduğunu hatırlatan Miliband, konuşmasının başlangıç noktasını, iki ülke açısından ortak bir nokta olarak, Avrupa ile Asya arasındaki boşluğun bir köprü ile doldurulması fırsatının oluşturacağını kaydetti.

Miliband, 19. yüzyıldaki gelişimiyle insanlar arasında büyük eşitsizlikler yaratan küreselleşmenin, aynı zamanda ülkeleri daha da yakınlaştıran güçlü erklere sahip olduğunu vurgulayarak, ‘’Eğer doğu ile batı arasındaki bu büyük güç, refah ve fırsat yakınsamasını sürdürebilirsek, çıkarlar ve değerler, hak ve sorumluluklar, kurumlar ve faaliyetler açısından paylaştıklarımızın bizi birbirimizden ayıran olgulardan çok daha ağır basacağı bir dünya oluşturabilirsek ve insanî değerlerimizin, çeşitliliğimiz sayesinde daha da yükseldiğini fark edebilirsek, inanıyorum ki, emniyetsizlikle mücadele edip bir refah ortamı oluşturmamızı sağlayacak şartları oluşturabiliriz. Avrupa ve Asya, doğu ve batı arasında köprü kurulması alanında ise Türkiye’den daha kilit bir rolde bulunan bir ülke yoktur’’ diye konuştu. Bu dönmede, çeşitli küresel risk ve fırsatların ortaya çıktığına dikkati çeken Miliband, İngiltere, Türkiye ve Avrupa’nın diğer ülkelerinin dışa açılması ve fırsatları kullanıma açacak ortak projelere ve ortak kurumlara yatırım yapması gerektiğini dile getirdi.

Miliband, ortak değerler üzerinde fikir birliğine varılmasının, insanlık onuru, insan hakları gibi evrensel değerler ile demokratik açıdan hesap verilebilirlik ve ihtiyari takdir yetkisinin kontrol edilebilmesiyle başladığını belirtti. ‘’Çağdaş Türkiye, demokratik değerlerin ve laik bir demokratik devletin, Müslüman çoğunluk ile uyumlu olmadığı yönündeki savunmaları yalancı çıkarmaktadır” diyen Miliband, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün seçilmesinin ardından yaptığı konuşmada geçen ‘’Tek bir vatandaşı bile din, dil ya da etnik veya ekonomik durumundan ötürü ayrımcılığa maruz kalan bir ülke, çağdaş bir ülke olduğunu iddia edemez’’ sözlerinden alıntı yaptı.

’’TARTIŞMALARDAN GÜÇLÜ ÇIKTINIZ’’

Miliband, Türkiye’de, ülkeyi çağdaş kılmayı amaçlayan Müslüman çoğunluk, demokratik sistem ve kamu alanının laik değerler tarafından tanımlanması ilkelerinin bir arada bulunmasının önemine işaret ederek, ‘’Türkiye, son 3-4 ayda içinden geçtiği tartışmalı dönemden çok daha güçlü bir şekilde çıkmıştır’’ dedi. Miliband, artık tehditlerin Avrupa dışından geldiğinin ve nükleer yayılım, iklim değişikliği, enerji ve doğal gaz kaynakları üzerindeki çatışmalar gibi sebepleri bulunduğunun altını çizerek, bu durumun, Avrupa’nın geleceği açısından Türkiye’nin AB ile ilişkisini çok merkezi bir noktaya taşıdığını dile getirdi.

’’AB ÜYELİĞİNİ İSTEMEK’’

AB’nin kapalı bir Hristiyan kulübü olarak tanımlanmasının yanlış olduğunu söyleyen Miliband, ‘’Dışa dönük bir AB projesinin, Türkiye’nin tam ve eşit üyeliği gibi açık ve net bir hedefe ihtiyacı vardır. Türkiye ve Avrupa’nın geri kalan bölümü birbirine ortak demokrasi inancı ve ortak çıkarlarla bağlanmıştır. Türkiye’nin AB üyeliği, bu ortak çıkarların ve değerlerin daha da ileriye götürülmesine yardımcı olacak ve aradaki farklılıklarda uzlaşma sağlayacaktır’’ diye konuştu.

Türkiye’nin AB ile yakın ilişkisini sürekli devam ettirmesini istediğini kaydeden Miliband, ziyareti öncesinde kendisine hazırlanan raporlarda yer alan Türkçe bir deyimi kullanarak, ‘’AB üyeliğini istemek bazen sizin için ‘iğneyle kuyu kazmaya’ benziyor olabilir. AB’ye üye olmak için uzun zaman harcayan bir ülkeden gelen biri olarak şunu söyleyebilirim ki, önemli olan ısrar etmek’’ dedi.

Miliband, mevcut tüm AB üyelerinin sözünde durması ve müzakerelerin devamı için süreci teşvik etmesi gerektiğini, tüm taraflara sorumluluk düştüğünü belirterek, şöyle devam etti: ‘’İfade özgürlüğünü çevreleyen sorunlu konuların bir kez daha ele alınması da, Kıbrıs konusunda mesafe kaydedilmesi de kritik bir öneme sahiptir. Bugün Kıbrıs Türk ve Rum kesimlerinin liderleri arasında yapılan görüşmeyi büyük bir memnuniyetle karşılıyorum. Bu çalışmayı daha da ileriye götürmeli ve önümüzdeki aylarda kapsamlı ve kalıcı bir Birleşmiş Milletler (BM) çözümü fırsatını yakalayabilmek için hızla çalışmalarını sürdürmelidirler.’’

’’GÜVENLİK VE DEMOKRASİ BİR ARADA’’

Toplantı sonunda katılımcıların sorularını cevaplayan Miliband, İngiliz ordularının Basra’dan çekilmesine ilişkin bir soru üzerine, Irak’ın güneydoğusundaki 4 eyaletin 3’ünde sorumluluğun geçen yıl Iraklı güvenlik güçlerine devredildiğini, şimdi Basra’da bu sürecin yaşandığını belirtti.

/ İSTANBUL

07.09.2007


 

‘İşkence yok’ diyemiyoruz

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Mazlumder, Türkiye’de ‘’işkence ve kötü muamelenin devam ettiğini’’ iddia etti.

İHD Genel Başkan Yardımcısı İsmail Boyraz, Mazlum-Der Yönetim Kurulu Üyesi Emrullah Beytar ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’de insan hakları örgütlerinin yaptığı izlemelerin, ‘’Türkiye’de işkencenin sayısal olarak azaldığını, ancak hala devam etmekte olduğunu’’ gösterdiğini öne sürdü. Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmesi Hakkındaki Kanun’da değişiklik yapılmasına da eleştiren Boyraz, ‘’(İşkenceye sıfır tolerans) söylemi, işkencenin varlığı üzerine kurulmuştur ve önemlidir. Ancak, ‘Bugün ülkemde işkence yok’ denilebilecek göstergeler henüz mevcut değil’’ görüşünü savundu.

Boyraz, İHD’nin 2007 yılının ilk 6 aylık dönemine ilişkin hazırladığı, ‘’toplumsal gösterilerde dövülen ve yaralananlar’’, ‘’özel güvenlik görevlileri tarafından işkence ve kötü muameleye maruz kalanlar’’ ile ‘’okulda şiddet’’ iddialarının da dahil edildiği rapora göre, ‘’376 kişinin işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını’’ öne sürdü.

/ ANKARA

07.09.2007


 

Ortaöğretim kayıtları başladı

Ortaöğretim kurumlarına kesin kayıtlar dün başladı. Sınavsız öğrenci alan ortaöğretim kurumlarına aday kayıt başvuruları 1-31 Ağustos 2007 tarihleri arasında alınmıştı.

Aday kayıtları kabul edilen öğrencilerin kesin kayıt işlemleri okul müdürlüklerince dün başladı. Kesin kayıtlar, 14 Eylül 2007 tarihinde sona erecek.

/ ANKARA

07.09.2007


 

İmamlar da ikna turunda

Millî Eğitim Bakanlığı ve UNICEF işbirliğiyle ülke genelinde düzenlenen “Haydi Kızlar Okula” kampanyası kapsamında Adana’da, kız çocuklarını okula göndermeyen aileler, aralarında mahalle imamının da bulunduğu proje ekibi tarafından ikna ediliyor.

Türkiye genelinde bugüne kadar 250 bin kız çocuğunun okula kazandırılmasını sağlayan projenin Adana’daki pilot okulu olan Gülbahçesi Mahallesi’ndeki Orgeneral Bedrettin Demirel ilköğretim Okulu’nda, yaklaşan yeni eğitim öğretim yılıyla birlikte ev ziyaretlerine başlandı. Tamamına yakını Güneydoğu Anadolu’dan göç eden vatandaşlardan oluşan mahallede, anne ve babaları çocuklarını okula göndermeye ikna edebilmek için aralarında mahalle camisinin imamının da bulunduğu proje ekibi kapı kapı geziyor.

Güneydoğulu imam Kemal Işık, ev ziyaretlerinde, hemşehrilerine, kız çocuklarını okutmamanın cehalete sebep olacağını belirtirken, okul müdürü Bahri Bahadırlı, yöneticiler ve mahalle muhtarı Mehmet Erdoğan ise çeşitli vaatlerde bulunarak, çocukları okullu yapmaya çalışıyorlar.

/ ADANA

07.09.2007


 

Doğu’nun en büyük camii açılıyor

Bitlis’in Tatvan ilçesinde, yapımına 6 yıl önce başlanan İbadullah Camisi’nin yapımı tamamlandı. Caminin açılışı, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu tarafından yapılacak.

Caminin mimari projesini hazırlayan Erciyes Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mustafa Şahin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, İbadullah Camisi’ni örnek cami ilan ettiğini söyledi. Caminin Sabancı, Kocatepe, Sultanahmet, Selimiye ve Süleymaniye’den sonra Türkiye’deki en büyük camilerden biri olduğunu belirten Şahin, “Caminin içi 8 bin kişiyi alacak kapasitede. Avlusu 2 bin kişi alabiliyor. 10 bin metrekare inşaat alanı var. Alt katı kültür merkezi, üstü cami olarak düşünüldü. 10 milyon dolara gerçekleştirilen bir eser” dedi. Şahin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin en büyük camisi olan İbadullah Camisi’nin bütün işlemeleri, kapısı, minberi, mihrabının Mimar Sinan’ın eserlerinin prototipi gibi olduğunu dile getirerek, “Çağdaş iyi bir şey yapamıyoruz. Hiç değilse Sinan’ın kopyasını becerelim” diye konuştu.

/ TATVAN

07.09.2007


 

Cep telefonları Meclis’te sussun mu?

TBMM Genel Kurulunda, cep telefonlarıyla konuşulmasının engellenmesine milletvekilleri genelde olumlu yaklaşırken, CHP’li Ahmet Ersin bu durumun haberleşme özgürlüğüne aykırı olduğunu öne sürdü.

AKP Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam, TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın talimatıyla, TBMM Genel Kurul Salonunda cep telefonlarının kullanılmasını engelleyen bir sistem kurulmasının iyi bir uygulama olduğunu belirtti.

Cep telefonlarının dikkatleri dağıttığını ifade eden Sarıçam, geçen önem, kürsüye çıkan bir milletvekilinin, konuşması sırasında Fenerbahçe melodili cep telefonun çaldığını anlattı.

Salonda cep telefonuyla konuşulamamasının dezavantajı da olabileceğini belirten Sarıçam, ‘’Milletvekili cep telefonuyla konuşmak için sık sık Genel Kuruldan kulise çıkabilir’’ dedi. MHP Ankara Milletvekili Deniz Bölükbaşı da telefonla konuşmak istediğinde, kulise çıktığını ifade ederek, “Arayan nasıl olsa bir şekilde ulaşıyor’’ diye konuştu.

MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı da TBMM Başkanlığının getirdiği bu uygulamayı doğru bulduğunu vurguladı.

CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ise uygulamaya karşı çıkarak, Anayasa’da haberleşme özgürlüğünün yer aldığını hatırlattı. Ersin, Genel Kurulda telefonların bloke edilmesinin haberleşme özgürlüğüne bir engel olduğunu savundu.

/ ANKARA

07.09.2007


 

Babacan Portekiz'e gidiyor

Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, AB gayriresmî dışişleri bakanları toplantısına katılmak üzere bu akşam Portekiz’e gidiyor.

Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Babacan’ın AB dönem başkanı Portekiz tarafından 7-8 Eylül günlerinde Viana do Castelo şehrinde düzenlenen “Gymnich” tipi AB Gayriresmî Dışişleri Bakanları toplantılarının ikinci gününde aday ülkelerle yapılacak çalışma yemeğine katılacağı belirtildi.

Açıklamada, ilkinin yapıldığı yer olan Almanya’daki Gymnich şatosu adıyla anılan bu formattaki toplantıların her dönem başkanı tarafından bir kez düzenlendiği hatırlatılarak, toplantılarda AB’nin genel ve dış ilişkileri bağlamında bir dizi güncel konunun gayriresmi çerçevede ele alındığı kaydedildi. Babacan’ın da katılacağı çalışma yemeğinin gündemini Orta Doğu Barış Sürecinin oluşturduğu ifade edilen açıklamada, Türkiye’nin AB ile katılım müzakerelerini yürüten bir ülke olarak bölgesel ve uluslararası konularda AB üyesi ülkelerle belirli vesilelerle görüş alışverişinde bulunduğu hatırlatıldı.

Dışişleri Bakanlığı, bölgesinde önemli bir konuma sahip olan Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası konulara ilişkin olarak görüş ve yaklaşımlarının üye ülkelere aktarılması bakımından bu tarz toplantıların yararlı olduğuna işaret etti.

Ali Babacan’ın 8 Eylül Cumartesi günü düzenlenecek yemeğe katılmasının ardından Türkiye’ye dönmesi bekleniyor.

/ ANKARA -

07.09.2007


 

Kaçaklar açlık grevinde

Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı Küçükkuyu beldesinde, Yunanistan’ın Midilli Adası’na yasa dışı yollardan kaçmak isterken jandarma tarafından yakalanan 95 yabancı uyruklu, kaldıkları yeri beğenmedikleri gerekçesiyle açlık grevi başlattı.

Değişik zamanlarda Yunanistan’ın Midilli Adasına yasa dışı yollardan kaçmak isterken jandarmanın yaptığı operasyonlarda yakalanan Afganistan, Moritanya ve Eritre uyruklu 95 kaçak, sınır dışı edilmek için İlçe Jandarma Komutanlığında bekletilmeye başlandı.

Kaçaklar, kaldıkları yeri ve yaşam şartlarını beğenmedikleri gerekçesiyle açlık grevi başlattı. Bünyelerinin zayıf düşmesi sebebiyle rahatsızlanan ve jandarma ekipleri tarafından Ayvacık Devlet Hastanesi’ne götürülen 13 kaçak, tedavilerinin tamamlanmasının ardından taburcu edildi.

/ KÜÇÜKKUYU

07.09.2007


 

İşçi kamyonu trafikten men edildi

Konya’da, Gaziantep’ten gelen ve kapalı kasasında aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu 25 kişiyi taşıdığı belirlenen kamyon trafikten men edildi.

Alınan bilgiye göre, kamyon kasasında işçi taşındığı ihbarı üzerine polis, İstanbul Yolu Yeni Otogar yakınlarında 27 BZ 677 plakalı kamyonu durdurdu. Kamyonun kapalı olan kasası açıldığında çocuk ve kadınların da aralarında bulunduğu 25 kişinin olduğu belirlendi. Bunun üzerine Yeni Otogar parkına çekilen kamyon, trafikten men edildi.

/ KONYA

07.09.2007


 

Eczacılar iflasın eşiğinde

Hazırladığı mektupla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı tebrik eden Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Başkanı Nurten Saydan, eczacıların geciken ödemeler sebebiyle iflas yolunda olduğuna dikkat çekti.

Mektubunda 60. Hükümet’ten en önemli taleplerinin, Sosyal Güvenlik Reformu’nun kurumların birleşmesiyle ilgili bölümünün hızla işler hale getirilmesi olduğunu belirtilen Saydan, SSK’nın serbest eczanelerden ilaç alması uygulamasının altyapı planlaması yapılmadan hayata geçirildiğini ve bu sebeple ilk sorunun başladığını kaydeti.

Eczanelerde kullanılan provizyon sisteminde sürekli çıkan aksaklıkların giderilmesini isteyen Nurten Saydan, 3 kurum için 3 ayrı fatura kesildiğini, her birinden 3 suret daha çıktı alındığını, bunun da kağıt israfına sebep olduğunu dile getirdi.

Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur ödemelerinde 45 günde ödeme taahhüt edilmesine rağmen halen ödemelerin gecikmeli olarak yapıldığını da hatırlatan Saydan, “Ödemeleri ellerine geçmeyen eczacılarımız depoların uyguladığı yüksek faiz ve bankalardan aldıkları kredi borcu sarmalının içerisinde boğulmuş durumdadır. Ecza depoları ödeme güçlüğü içine düşen meslektaşlarımıza herhangi bir yasal düzenleme olmadığı için yıllık yüzde 60’lara varan gecikme faizi uygulamaktadırlar” dedi. Saydan, bu konularda hiçbir önlem alınmayışı sebebiyle eczacıların eczaneleri iflas yoluyla kapatmaya başladıklarını vurguladı.

Saydan, 59. Hükümetin İlaç Fiyat Kararnamesi ile eczacıların yüzünü güldürdüğünü, bu düzenlemenin ilaç fiyatlarındaki düşüşten meydana gelen eczacı kayıplarının önlenmesi adına doğru bir girişim olduğunu kaydederken, 1953 yılından beri değiştirilmeyen ve güncellenmeyen Eczacılık Yasası’nın yeniden düzenlenmeni de talep etti.

/ ANKARA

07.09.2007


 

İzmir müftüsünden davul fetvası

İzmir İl Müftüsü İbrahim Acar, “İnsanları uyandırma amacıyla Ramazanda geceleri çalınan davul artık bu işlevini yitirmiştir, gürültü kirliliği oluşturmaktadır. Artık insanlar cep telefonuyla uyanma yoluna gidiyor” dedi.

İslâm’da Ramazan davuluyla sahura kalkmak diye bir mecburiyetin olmadığını belirten Acar, saat kullanımının çok yaygın olmadığı dönemlerde başlayan ve öteden beri devam eden bir gelenek olduğunu belirtti.

Kendisinin “Ramazanda sahura kalkmak için davula gerek olmadığı kanısında” olduğunu kaydeden Acar, davulun gece zamanlı zamansız çalınarak insanları rahatsız ettiğini ve istirahatini bozduğunu düşündüğünü aktardı.

/ İZMİR

07.09.2007


 

Hızlı tren 226 km hıza ulaştı

Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesi’nin ilk etabını oluşturan Ankara-Eskişehir hattında gerçekleştirilen deneme seferlerinde saatte 226 kilometre hıza ulaşıldı.

Ankara-Eskişehir hızlı tren hattında, 23 Nisan 2007’de başlayan test sürüşlerine, İtalya’dan kiralanan 3 vagon ve 2 makineden oluşan setle devam ediliyor. Esenkent-Hasanbey arasında önceki gün yapılan test sürüşlerinde, Esenkent-Beylikköprü arasındaki 67 kilometrelik bölümde 226 kilometre hıza ulaşıldı. Başlangıçta 70-80 kilometre hızla başlanılan test sürüşlerinde, saatte 270 kilometre test hızına ulaşılması hedefleniyor.

TCDD Genel Müdürlüğü, Ankara-Eskişehir arasında, yıl sonuna kadar, hızlı trenle yolculuk deneme seferlerine başlamayı hedefliyor. Hızlı tren ile ticarî taşımanın başlamasının ise 2008’in ikinci yarısını bulabileceği belirtiliyor.

/ ANKARA

07.09.2007


 

İyi duymayan çocuklar okulda başarılı olamıyor

Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Opr.Dr. Cevdet İzmirli, duyma bozukluğu yaşayan öğrencinin öğrenme güçlüğü yaşayabileceğini ve başarısız olabileceğini söyledi. İzmirli, duymayan çocuğun okul ve arkadaş çevresine uyumda zorlanabildiğini ve kendisini ifade edemediğine dikkat çekti.

Uzman doktor İzmirli, çocuklarda işitme kaybının eğitim ve öğretimde çok önemli sıkıntılar meydana getireceği uyarısında bulundu. İyi duymayan öğrencinin dersleri anlayamayacağını, öğrenme zorluğu çekeceğini ifade eden İzmirli, bu durumun evde ve okulda küçük dikkatle anlaşılabileceğini dile getirdi. İzmirli’ye göre, çocuk öğretmenini iyi dinlemiyor, başka şeylerle ilgileniyor ve dikkat eksikliği yaşıyorsa, bu iyi duymadığının bir işareti olabilir. Öğretmen çocuğun yanına gidip bir şeyler sorduğu takdirde, çocuk normalden daha yüksek sesle cevap veriyorsa, bu duyma kaybı yaşadığının açık bir delili sayılıyor. Evde televizyonu ve müziği yüksek sesle dinliyorsa anne-baba çocuğunun duyma bozukluğu yaşadığını anlayabilir.

Duyma kaybına üst solunum yolları enfeksiyonları sebep oluyor. Bu enfeksiyonlar orta kulakta iltihaplanma meydana getiriyor. Dr. İzmirli, orta kulakta oluşan sıvı birikintisinin (sakız kulak) ciddî duyma kayıplarına yol açabileceğini ifade ederek, zamanında tedâvi edilmediği takdirde kulak zarında sorunlara yol açtığını ve ciddi duyma kayıpları yaşandığını vurguladı. Orta kulak iltihaplarının çocuklarda daha sık görüldüğünün altını çizen İzmirli, bunun yanında dış kulak temizliğinin de önemli olduğunu belirtti. Dış kulağın kendini dış etkenlerden korumak için sıvı salgıladığını, bu sıvının zamanla kulak yoluyla atıldığını, bazı durumlarda bu sıvının kulak içinde biriktiğini anlatan İzmirli, şu bilgileri verdi: “Bu durum işitme kaybına neden olur. Bu sıvının temizlenmesinde büyük hata yapılıyor. Temizlik çubukları kullanılarak kir çıkartılmaya çalışıyor. Bu çok tehlikeli bir fiil. Temizlik çubukları kiri daha da içeri itiyor, kulağın zarı zedelenebiliyor. Kalıcı sorunlar oluşabiliyor. Mutlaka bu durumda bir hekime başvurulmalı.”

KABAKULAĞA DİKKAT

Kabakulak enfeksiyonu da tedavi edilmediği takdirde ciddî duyma kaybına sebep oluyor. Okullar gibi toplu mekânlarda sık görülebilen ve yayılan kabakulak enfeksiyonunun mutlak suretle hekim kontrolüne alınması gerekiyor.

Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Opr. Dr. Cevdet İzmirli, kabakulak enfeksiyonun 24 saat içinde teşhis edilip tedaviye başlanmadığı takdirde ani ve kalıcı duyma kaybının oluşabileceği uyarısı yaptı. İzmirli, bulaşıcı olan kabakulak enfeksiyonunun tedavi edilinceye kadar öğrencinin okuldan uzak tutulması gerektiğini kaydetti.

/ SAKARYA

07.09.2007


 

104 yaşında nüfus cüzdanını yeniledi

Sivas’ın Şarkışla ilçesinde yaşayan 104 yaşındaki Zilfi Gündoğan, nüfus cüzdanını yeniledi.

İlçeye bağlı Emlak Mezere köyünde yaşayan 104 yaşındaki Zilfi Gündoğan, nüfus cüzdanını yenilemek için torunu Deniz ile birlikte ilçeye geldi.

6’sı sağ toplam 8 çocuk annesi olan ve 30 torunu bulunan Zilfi Nine, cüzdan yenileme işlemlerinde kullanılmak üzere vesikalık fotoğraf için ilçedeki bir fotoğrafçıda objektif karşısına geçti.

Torunundan yardım almadan rahat bir şekilde yürüyen Zilfi Nine, ‘’Hafızam ve sağlığım yerinde. Hastalık bilmem. Nüfus cüzdanım eskidi, ben hala eskimedim. Bu dinçliğimi Allah’a borçluyum. Allah herkese uzun ve sağlıklı ömür versin’’ dedi.

07.09.2007


 

Karadeniz, kıymete bindi

Giresun Kültür ve Turizm İl Müdürü Emin Yılmaz, küresel ısınmanın Karadeniz sahil ve yaylalarını kıymete bindirdiğini söyledi. Giresun’daki yaylaları aktif hale getirmek için şu an bir faaliyet gerekmediğini ifade eden Giresun Kültür Turizm İl Müdürü Emin Yılmaz, küresel ısınma sebebiyle yaylaların kendiliğinden aktif hale geldiğini kaydetti.

Yaylaların altyapı sorununun giderilmesi gerektiğini belirten Yılmaz, “Yerli ve yabancı turist için alt yapı sorunu gerçekten önemli. Altyapı dediğimizde akla ilk olarak yol, kanalizasyon ve konaklama geliyor. Şu anda tüm yaylalarımızda özellikle turizm merkezi ilan edilen Kümbet, Kulakkaya ve Bektaş yaylalarında altyapı çalışmaları devam etmekle birlikte sona yaklaşıldı” diye konuştu.

Çalışmaların KÖYDES kapsamında devam ettiğini söyleyen Yılmaz, 2007 sonuna kadar bu çalışmaları bitirmeyi hedeflediklerini belirtti. Giresun’daki tüm yaylaların kısmi kadastrodan geçtiğini ifade eden Yılmaz, yaylaların bir yekün teşkil etmesi açısından destekleyici, dış turizmi açısından ise değerlendirmeye alındığını ve bu yönde çalışmalar olduğunu söyledi.

Doğu Karadeniz’deki yaylaların tek bir yolla birleştirilmesi projesinden de bahseden Kültür Müdürü Yılmaz, “Şu an yaylalar arasında birleştirici bir yol var. Ancak bu yollar istenilen düzeyde değil o sebeple yapılacak yeni yol ile yaylalar büyük bir hareketlilik içerisine girecektir. Bu yönde çalışmalar şu an proje aşamasında devam etmektedir” şeklinde konuştu.

/ GİRESUN

07.09.2007


 

Kuyudan su yerine gaz fışkırdı

Konya’nın Cihanbeyli’de su kuyusu sondajı sırasında 90 metre derinlikten yanıcı gaz çıktı.

Edinilen bilgiye göre, Cihanbeyli’nin Ahirigüzel Mahallesi’nde su bulmak için Behçet Geredeli’ye ait tarlada yapılan sondaj çalışmalarında, 90 metre derinlikte su yerine gaza rastlandı.

Tarla sahiplerinden Eyyüb Geredeli, kuraklıktan kurtulmak için tarlaya su kuyusu açmaya karar verdiklerini belirterek olayı şöyle anlattı: ‘’90 metre derinliğe geldiğimizde, biz suya kavuşmayı beklerken ortalığı yoğun bir koku sardı. Bunun yanıcı bir gaz olup olmadığını öğrenmek için kuyunun ağzında çakmağı yaktık. Buradan çıkan gaz alev alev yandı. Biz de ne yapacağımızı bilemiyoruz’’ dedi. Geredeli, olayla ilgili Kaymakamlığa bilgi verdiklerini, tarlaya gönderilecek yetkililerin konuyla ilgilenmesini istediklerini sözlerine ekledi.

Kuyudan gaz çıktığını ve durmadan yandığını duyan bazı vatandaşlar, tarlayı görmeye geliyorlar.

07.09.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri