Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Anayasa ve ‘Beyaz Türkler’

‘BEYAZ Türkler’ terimi günlük dilimize girdi. Demek ki toplumsal gerçekliği var. Daha rafine, daha varlıklı elit kesimleri ifade ediyor.

Marksist sosyolojideki “egemen sınıf” kavramına biraz benziyor. Akademik dilde Şerif Mardin Hoca’nın “merkez” olarak nitelediği kesim... Emre Kongar’ın “devletçi seçkinler” dediği kesim.

Peki ‘öteki Türkler’ kim?

Onlar “zenci Türkler!”

“Zenci” sözünde eşitsizliğe ve sosyal ayrımcılığa karşı bir protesto anlamı bulunduğu için ‘öteki Türkler’ kendilerini ırkçı bir toplumdaki “zenci” gibi görüyorlar!

Sosyologlar bu toplumsal kesimler için “kenar, çevre” (periferi) terimini kullanıyor. “Kenar”da kalmış olanlar... “Taşra, varoş, Anadolu, halk” gibi kavramlarla da ifade edilen ahali...

Osmanlı’dan beri

Bugün “Beyaz Türkler” dediğimiz elitler, Osmanlı döneminde devlet kesimini oluştururdu. Bunların dilindeki “etrak-i bi idrak” sözü bugünkü anlamda Türklüğün değil, “taşra”nın, “kenar”ın aşağılanmasıydı!

Cumhuriyetin Beyaz Türklerinin dilinde “etrak-i bi idrak”in adı “cahil halk” oldu; “hasolar, memolar, faso fisolar” oldu.

Elbette modernleşmeye saraylılar ve cumhuriyet elitleri öncülük etti. Hukuku ona göre oluşturdular: Toplumsal iradeyi olabildiğince vesayet altında tutan otoriter bir “başöğretmen” tavrı, bizim modernleşme tarihimizin yüzyılını doldurur.

Necip Fazıl’ın “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya” sözü, “Beyaz Türkler”in dışındaki bu kitle-lerde oluşan “zenci” duygusunun bir ifadesiydi.

1950’lerde değişim başladı. Yol, traktör, kamyon, otobüs, okul ve piyasa bütün taşları yerinden oynattı. “Kenar”daki milyonlarca vatandaş “merkez”e gelmeye başladı.

Daima da millî iradeye ve kalkınmaya öncelik veren partileri seçtiler.

1950’lerde “Yeter söz milletindir”le başlayan bu yeni süreç, modernleşme tarihimizin hâlâ devam eden, tamamlanmamış ikinci aşamasıdır.

Empati sorunu

Temizlikçi kadının okuyan kızı, annesinin kader saydığı “düşük statü”yü içine sindiremedi; kendisini “zenci” hissetmeye, itiraz etmeye başladı. Ona göre de, “vesayet”ten, “müdahale”den kurtulmuş bir demokrasi, liberal bir anayasa özlemi gelişti.

Bilinçaltındaki bu özlemi, merhum Ali Fuat Başgil’in “liberal devlet” yazılarından beri izlemek mümkündür.

Max Weber’in gösterdiği üzere; şehirleşme, ulaştırma, piyasa ve eğitim gibi modernleşme dinamikleri geleneksel “merkez” ile “kenar” arasındaki duvarları yıkar, kenardakiler de merkeze gelir, modern orta sınıf toplumu zamanla böyle oluşur. Türkiye modernleşmenin bu toplumsal sürecini yaşıyor.

Ama bu defa da elitlerde kendini “beyaz zenci” görenlerin oluşmaya başladığını gazetelerden öğreniyoruz!

Taşralılar köylerinde otururken ne iyi idi!

Ama modernleşme olacaksa onlar da okuyarak, iş güç sahibi olarak “merkez”e gelecekler! Artık vesayet altında tutulmaları mümkün mü?

Toplumda ‘Beyaz’ ve ‘Zenci’ diye ifade edilen ayrışmış duyguların derinleşerek yabancılaşmaya dönüşmesinden sakınmalıyız. Hele çatışmaya dönüşmesi felaket olur.

Sorun, karşılıklı “empati” eksikliğimizdir.

Birbirimizi anlamak, duygularımıza saygı göstermek, ‘öteki’nin kaygılarını gidermek zorundayız.

Yeni anayasa, “liberal özgürlükler”e saygısı nispetinde bunu sağlayabilir.

Milliyet, 14 Eylül 2007

Taha AKYOL

15.09.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Anayasa ve ‘Beyaz Türkler’

  Kumpasa gelmek!

  Sivil anayasa 12 Eylül’ün üzerine sünger mi çekecek?

  Sivil anayasa sivil kafalarla olur

  Olmadı Sayın Başsavcı


 Son Dakika Haberleri