Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 16 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Adalet için anayasa şart

Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş, ülkenin yeniden inşası için sivil bir anayasaya ihtiyaç olduğunu söyledi. Ortaş, adaletin ve hukukun üstünlüğü için yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu belirterek, “Türkiye’nin artık mevcut 1982 yılı anayasası ile gitmediği ortada. Yeni anayasa geleceğin nitelikli insanına yatırım yaparak, üreterek, toplumu ileriye götürmek için hazırlanırsa başarılı olur. Aksi takdirde birbirimizi kandırmış oluruz” şeklinde konuştu.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş, ülkenin yeniden inşaası için sivil bir anayasa ihtiyaç oyduğunu söyledi.

Prof. Dr. Ortaş, yaptığ yazılı açıklamada, adaletin ve hukukun üstünlüğü için yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu belirterek, “Türkiye’nin artık mevcut 1982 yılı anayasası ile gitmediği ortada. Yeni anayasa geleceğin nitelikli insanına yatırım yaparak, üreterek, toplumu ileriye götürmek için hazırlanırsa başarılı olur. Aksi takdirde birbirimizi kandırmış oluruz” dedi.

Anayasa denilince, toplumsal mutabakat sözü hatırlandığına dikkat çeken Ortaş, “İnsan, sorumluluğunun bilinci ile hareket ederse anayasaya hiç ihtiyaç yok. Ancak birileri her şeyi kendine yontuyorsa, insanı kandırıyorsa, insanın yaşam hakkına doğrudan ve dolaylı yoldan tecavüz ediyorsa o zaman insana karşı insanı korumak için bir sözleşme senedine ve bu senedin uygulanması için kolluk kuvvetlerine ihtiyaç bulunmaktadır” ifadelerini kullandı.

Anayasayı toplumsal sözleşme olarak nitelendiren Ortaş, anayasanın bireyin hakkına tecavüz etmesinin engellemesi için yapılan bir anlaşma olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Ortaş, “İnsanın insanla çıkar çatışması ancak sosyal varlık olarak da birlikte yaşama ihtiyacı zorunlu olarak belirli konularda anlaşmayı da getirmiştir. İnsanın, karşısındakinin yaşam haklarını ihlâl etmesinin önüne geçilmesi için konulmuş kurallarıdır. Anayasa insana karşı insanın yaşama güvencesi belgesidir. Yoksa diğer canlılardan korunmak için geliştirilmiş zırhlı kalkanlar değildir” açıklamasında bulundu.

Herkese fırsat eşitliği sağlanmalı

Prof. Dr. Ortaş, Anayasada toplumun genel yaşam standardını koruyan bir yapılanma olması gerektiğine dikkat çekerek, şöyle devam etti:

“Herkese fırsat eşitliği sağlamalıdır. Sözleşelim, fikir birliği yapalım, herkesin eşit ölçüde temsil edildiği ve yatay boyutta insana yakışır, doğayı koruyan, insanın mutluluğu ve gelişimini sağlayan bir toplumsal sözleşme yapalım. Bu sözleşmede birbirimizi muhatap alalım. İnsana insan gibi davranmak yakışır. Ne birbirini ezen, ne de ezdirten özgür, onurlu ve insanca yaşamak yakışır. Toplumsal sözleşme insanın birbirini kabul etmesi, muhatap alması nedeniyle biraz da insanın medenileşmesi süreci olarak da kabul edilebilir.”

Anayasanın aç, susuz, yoksul bırakmayacak şekilde herkesin yaşamdan pay almasını sağlaması gerektiğini hatırlatan Prof. Dr. Ortaş, ancak çalışan, çabalayan, emek harcayanın da çabasının karşılığını verecek düzenlemelerin de getirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Ortaş, Anayasa haklının, doğrunun işini kolaylaştıran, haksızın, yanlışın, sahtekarın işini zorlaştıran veya caydıran nitelikte olması gerektiğini kaydederek, “Anayasa yurttaşların mutlu ve güvenli yaşamasını sağlamalı, güvenilmez ve insana baskı kuran ve çıkarı için ortak yaşam kurallarını delenlere de zorluk çıkarmalıdır. Anayasa taraf olmalıdır. Ancak kimden yana? İnsan, doğa, hukuk, adaletten yana olmalıdır.” dedi.

1982 anayasasının devleti bireye karşı koruyan bir anlayışla hazırlandığını kaydeden Ortaş, yeni anayasada devletin korunması gerektiğini ancak birey hak ve özgürlüklerini güvence altına alınması ve insan hakkı ihlâlini engellemesi gerektiğini aktardı. Ortaş, şöyle devam etti:

“Çağdaş bir toplum olma yolunda ilerleyen ülkemizde yeni anayasanın ülkenin doğusu ile batısı arasındaki gelir ve insani gelişmişlik farkını minimize etmeyi, ülkemizi geleceğe taşıyacak olan özgür düşünce farklılıklarının, eğitim ve bilimin önünü açacak, yaşamı kolaylaştıracak ve bütün yurttaşları ülkesine sahip çıkaracak bir bakış açısına sahip olmalıdır.”

/ ADANA

16.09.2007


 

Halk kabul etse bile...

Direnişin “öncü” ismi, Yargıtay eski Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, “Anayasanın değiştirilemez maddeleri engelini aşma çabası meşru görülemez. Sonradan yapılacak halkoylaması da bu sonuca meşruiyet kazandıramaz” iddiasını tekrarlarken, “Anayasanın başlangıç maddesi, bu anayasayı Türk evlâtlarına emanet etmiştir. Eğer çizgi aşılırsa bu emaneti savunmak her Türk vatandaşının ve anayasanın ortaya çıkardığı kurumların görevidir” dedi.

Rektörler de sıraya girdi

Cumhuriyet’e konuşan Kanadoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu görev nasıl ifa edilir, o bilinen bir olay. Yani anayasayı nasıl savunacaksınız? Bunun içine meşru müdafaa girer, bunun içine olağanüstü bir olaya karşı koyma girer, hepsi girer...” Kanadoğlu’nun sözleri yeni bir tehdit ve tahrik olarak yorumlanırken, sivil anayasayı içine sindiremediğini söyleyen İstanbul Üniversitesi Rektöründen sonra diğer rektörlerin de tepkilerini dile getirmeye başlamaları dikkat çekti.

16.09.2007


 

Şemdinli askerî mahkemede

Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Şemdinli dâvâsı duruşmasında mahkeme heyeti, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak, görevsizlik kararı verdi ve dosyayı Askerî Mahkemeye gönderdi. Mahkeme, sanıkların tutukluluk hallerinin ise devamına karar verdi.

Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde 9 Kasım 2005’te Seferi Yılmaz’a ait Umut Kitabevi’nin bombalanması olayına karıştıkları gerekçesiyle tutuklu bulunan astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş’in yargılandığı dâvânın önceki günkü duruşmasında mahkeme heyeti, Başkan Mehmet Ekinci ile üye yargıçlar Müslüm Uzun ve Serdar Ergül’den oluştu. Cumhuriyet Savcısı Selçuk Kocaman da iddia makamında görev aldı.

Savcı Kocaman, mütalâasında Yargıtay 9. Ceza Dairesinin verdiği karara uyularak dâvânın askeri mahkemeye gönderilmesini ve sanıklar Ali Kaya ile Özcan İldeniz ve Veysel Ateş’in tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini talep etti.

Sanık avukatları da iddia makamının verdiği mütalaya katıldıklarını belirterek, dosyanın askeri mahkemeye gönderilmesini ve müvekkillerinin tahliyesini talep ettiler.

Mahkeme heyeti ise, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin bozma ilamına uyulmasına, Van Cumhuriyet Başsavcılığının 3 Mart 2006 tarihindeki iddianamesiyle Sanıklar Ali Kaya ile Özcan İldeniz ve Veysel Ateş hakkında, ‘’Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik eylemde bulunmak, adam öldürmek, adam öldürmeye teşebbüs etmek, suç işlemek için anlaşmak’’ suçlarından dolayı açılan kamu dâvâsında Van 3. ağır Ceza Mahkemesi’nin görevsiz olduğuna, sanıklar Ali Kaya, Özcan İldeniz ve Veysel Ateş’in yargılanmaları için dosyanın Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’ne gönderilmesine, suçun vasıf ve mahiyeti ile mevcut delil durumu dikkate alınarak sanıkların tutukluluk hallerinin devamına oy birliğiyle karar verdi.

/ VAN

16.09.2007


 

ABD: Başörtüsü yasağı sürüyor

ABD Dışişleri Bakanlığının Uluslararası Dini Özgürlükler raporunda, Türkiye’de hükümetin genel olarak dini özgürlüklere saygılı olduğu ve bu özgürlüklerin anayasayla korunduğu belirtilirken, Müslümanlar ve diğer dinlere mensup kişiler için üniversiteler ve devlet kurumlarında belli kısıtlamaların devam ettiği görüşüne yer verildi.

Raporun Türkiye bölümünde, toplumda genel olarak dinler arasında hoşgörünün mevcut olduğu ve bunun da din özgürlüğüne katkıda bulunduğu ifade edildi, bununla birlikte ülkede laikliğin tanımı, dinin toplumdaki yeri ve ‘’İslamcı’’ kesimin muhtemel etkisine ilişkin ‘’keskin tartışmaların’’ devam ettiği belirtildi.

Kendi dinlerini yaymaya çalışan bazı grupların engellemelerle karşılaştıkları ve tacize maruz kaldıkları öne sürülen raporda, başörtüsü konusuna atıfta bulunularak, kamu kuruluşları, üniversiteler ve diğer okullarda ‘’dini kıyafete ilişkin geniş yasağın’’ devam ettiği kaydedildi.

Raporda ‘’İslâmcılar’’ diye nitelendirilen kesimin laiklik yanlıları tarafından, başörtüsünü ‘’siyasî bir araç’’ olarak kullanmakla suçlandığı ve laiklik yanlılarının başörtüsü yasağının kaldırılması halinde bütün kadınların başını örtme yönünde baskı altına girecekleri endişesini taşıdıkları görüşü savunuldu.

ABD Dışişleri Bakanlığının raporunda, ‘’Genel algılamaya göre Türk kimliği, Türk dili ve İslâm dinine dayanıyor’’ görüşüne ve ‘’dini azınlık mensuplarının üst görevlere gelmesinin engellendiği’’ iddiasına yer verildi.

Amerikan hükümetinin Türkiye ile sık sık dinî özgürlükler konusunu, insan haklarını geliştirme yönündeki genel politika çerçevesinde ele aldığı belirtilen raporda, Türkiye’de 65 bin Ermeni Ortodoks Hristiyan, 23 bin Yahudi ve 2 bin 500’den az Rum Ortodoks Hristiyan bulunduğu şeklinde rakamlara yer verildi.

Gayri Müslim azınlıkların 1923 Lozan Antlaşmasıyla tanındığı, ancak bu tanımanın ABD tarafından ‘’Ekümenik’’ (Evrensel) olarak kabul edilen Fener Rum Patriği ile Ermeni Patriğinin yasal statüsünü kapsamadığı ifade edilen raporda, Fener Rum Patrikhanesinin Heybeliada Ruhban Okulunun yeniden açılması çabalarının ‘’sonuçsuz kaldığı’’ görüşü dile getirildi.

Türkiye’de yaklaşık bin 100 Hristiyan misyonerin bulunduğu kaydedilen raporda, Şubat 2006’da Katolik rahip Andrea Santaro’nun Trabzon’da bir kilisede öldürülmesine yer verildi ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile diğer hükümet yetkililerinin bu cinayeti kınadığı hatırlatıldı.

/ WASHINGTON

16.09.2007


 

Yakış: AB’de Türkiye ile ilgili hava olumlu

TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış, Avrupa Birliği’nde (AB) Türkiye ile ilgili olumlu havanın hakim olduğunu söyledi.

Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) temaslarda bulunan AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış, AP Dış İlişkiler Komisyonu’ndaki Türkiye tartışmasını izledi. ABHaber’e konuşan Yakış, “Bugüne kadar AP’de Türkiye açısından en olumlu toplantıya katıldım. Bunu da Türkiye’nin son seçimlerde iyi bir demokrasi sınavı vermesine bağlıyorum” dedi.

Yakış, AP’deki Türkiye karar taslağının tartışıldığı toplantıda Rum milletvekili Matsakis’in bile Türkiye ile ilgili olumlu ifadeler kullandığına işaret ederek, “Pek tabiki bu gelişmeler Türkiye’yi AB’de daha olumlu hale getiriyor’’ diye konuştu.

Yaşar Yakış, şöyle devam etti:

‘’Türkiye AB ile ilişkilerinde kendisine bir yol haritası belirledi.Türkiye kendi öncelik verdiği konuları AB müktesebatına uyumu çerçevesinde yapacak. Böylece AB’nin Türkiye üzerindeki baskısı da azalacak. AB şunu bunu istiyor diye değil. Biz kendi yol haritamıza göre hareket edip reformları 2013-2014 aralığına kadar sonuçlandıracagız (AB mevzuatına uyum sağlanması). Türkiye’nin AB ile ilgili değişiklikleri kendi ajendasına göre ne zaman neyi yapacağını bilen bir yol haritası ile yapacak olması önemli.

Düşünce ve ifade özgürlüğü ile ilgili TCK’nın 301. madde konusundaki değişiklik Türkiye’de tartışılıyor. Türkiye’de bu maddenin tamamen değişmesini savunanlar var. Avrupa Komisyonu raporuna yetiştirme telâşı olmadan, 301 ile ilgili rezervli bir değişiklik olabilir. 301 konusunda AB normlarına uygun ancak Komisyon’un beklentilerini tam olarak karşılamayan bir değişiklik yapılabilir.

Türkiye bugüne kadar AB’de sürdürülebilir bir tanıtım yapamadı. Bunu yapamamanın bence bunun 2 boyutu var. 1- Türkiye’nin siyasî tanıtımını yapan makamlar yeterli değil. 2- Bu faaliyetleri yürütenlerin kalıcı yöntem belirlediğini düşünmüyorum. Aslında Türkiye’nin AB’de tanıtım stratejisinin bir alt yapısı ve böyle bir geleneği yok.’’

/ BRÜKSEL

16.09.2007


 

WT: Terörle savaş için AB üyeliği önemli

Amerikan Washington Times gazetesi terörle mücadele için Türkiye’nin AB üyeliğinin öneminin altını çizdi.

Gazetenin konuyla ilgili haberinde şu ifadelere yer verildi:

“11 Eylül saldırılarının altıncı yıldönümünde Ankara’da büyük bir bomba bulunurken, İtalya Dışişleri Bakanı, teröre verilecek ‘en iyi cevabın’ Türkiye’yi Avrupa Birliği üyesi yapmak olduğunu belirtti.

Massimo D’Alema, İtalya’nın güneyindeki Bari’de gerçekleşen bir seminerde, ‘Bazıları tarafından dinler savaşı olarak nitelendirilen savaşa en iyi cevap Türkiye gibi büyük, demokratik bir Müslüman ülkenin Avrupa’nın merkezinde olmasıdır.’ dedi.

D’Alema, Ankara’nın Avrupa Birliği’ne girmesinin, ‘ortak demokratik değerlerin kabulü ile insan haklarına bağlı olma ve geliştirmeyi amaçlayan ortak projeler çerçevesinde medeniyetlerin, farklı dinlerin paylaşım imkanlarını’ ortaya koyacağını ifade etti.”

/ WASHINGTON

16.09.2007


 

Kızılırmak suyunda sona doğru

Ankara Büyükşehir Belediyesince sürdürülen çalışmalar çerçevesinde Kızılırmak’tan suyun taşınmasında kullanılacak 3 boru hattından 2’sinde çalışmalar yüzde 97 oranında tamamlandı.

Üçüncü hatta da boru döşeme çalışmaları başladı. Yetkililer, hat üzerinde yer alan depoların inşa çalışmalarının da sürdüğünü hatrılatarak, hattın bir an önce tamamlanması için gece gündüz çalışıldığını ifade ettiler. Boru hattında kullanılacak pompa ve vanalar ise Almanya’da Siemens fabrikası ile Erhard ve VAG fabrikalarında imal ediliyor.

Ankara Büyükşehir Belediyesinden bir süre önce yapılan açıklamada, yıl sonuna kadar Kızılırmak’tan su getirilmesinin tamamlanacağı ve Ankara’daki su sorununun tamamen çözüleceği bildirilmişti.

/ ANKARA

16.09.2007


 

Pervari’de patlayıcı düzeneği imha edildi

Siirt’in Pervari ilçesinde dağlık arazide, teröristlerce yerleştirilen patlayıcı düzeneğinin imha edildiği bildirildi.

Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan terörle mücadeleye ilişkin duyuruya göre, Diyarbakır’ın Dicle ilçesinin dağlık arazi kesiminde, güvenlik güçlerince yapılan arama tarama faaliyeti sırasında, teröristlerce tuzaklanan 1 adet patlayıcı madde düzeneği patladı. Olayda herhangi bir zayiat meydana gelmedi. Siirt’in Pervari ilçesi dağlık kesiminde, güvenlik güçlerinin arama tarama faaliyeti sırasında, terör örgütü mensuplarınca bir kutu içinde yerleştirilen patlayıcı madde düzeneği bulunarak, imha edildi.

Bu arada, Ağrı’nın merkez ilçesinin dağlık kesiminde, terör örgütü mensuplarına ait muhtelif yaşam malzemesi; Mardin’in merkez ilçesi dağlık kesiminde ise teröristlere ait bir mağarada 1 adet el bombası ile muhtelif yaşam malzemesi ele geçirildi. Bulunan el bombası ve diğer malzemeler yerinde imha edildi.

/ ANKARA

16.09.2007


 

Eğitimin tek sorunu öğretmen açığı değil

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Şuayip Özcan, eğitim dünyasında tek sorunu öğretmen açığı olmadığını söyledi.

Şuayip Özcan, 2007–2008 Eğitim-Öğretim yılının açılması sebebiyle düzenledği basın toplatısında, eğitim dünyasında tek sorunun öğretmen açığı olmadığını belirterek, şunları kaydetti:

“Eğitimde tek sorun öğretmen açığıymış gibi kamuoyu tek noktaya odaklanmıştır. Özellikle fizikî mekânların yetersizliği, okulların araç-gereç donanımı yetersizliğinden dolayı teknolojiden tam mânâsıyla yararlanamamaları, eğitime ayrılan payın ve eğitim çalışanlarının ücretlerinin düşük olması, sorunların başında yer almaktadır.” Ayrıca e-kayıt sisteminin daha kararlı bir şekilde işletilmesi gerektiğini savunan Özcan, okullardaki kayıt için velilerden istenilen paraların önüne geçmek için, okulların ihtiyaçlarının karşılanmasında eğitime daha fazla ödenek ayrılması gerektiğini söyledi.

Cemil YÜZER / ANKARA

16.09.2007


 

Hekimlere tam gün mesai geliyor

Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sabahattin Aydın, kamudaki hekimlerin tam gün çalışmasına ilişkin düzenlemeyle hekimlerin bütün emeklerini sarf ettikleri, zihinlerini odakladıkları, hasta memnuniyetini hedefledikleri bir yapının tasarlandığını belirterek, “Dolayısıyla tam gün çalışma böyle bir dönemin yolunu açacaktır” dedi.

Aydın, bakanlığının ikinci dönem projeleri içinde hekimlerin hastanelerde tam gün çalışmasının da bulunduğunu bildirdi. Aydın, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın uygulandığı geçen 4,5 yıllık dönemde performansa dayalı ücretlendirme sistemi, kamu hastanelerindeki iyileştirmeler, özel hastanelerin bütün vatandaşlara açılması gibi yeniliklerin birçok klinisyen hekimin tam gün çalışmasını cazip hale getirdiğini söyledi. Bunun sonucunda klinisyen hekimlerin yüzde 62’sinin gönüllü olarak tam gün kamuda çalışır duruma geldiklerini ifade eden Aydın, “Hekim arkadaşlarımızın bütün emeklerini sarf ettikleri, zihinlerini odakladıkları, hasta memnuniyetini hedefledikleri bir yapı tasarlanıyor. Dolayısıyla tam gün çalışmak böyle bir dönemin yolunu açacaktır” dedi.

“YA KAMU, YA DA ÖZEL HAYAT”

Aynı amaçla daha önce başhekimler için de bütün gün çalışma getirildiğini, bunun olumlu sonuçlarının da alındığını bildiren Aydın, “Şimdi aslında bu uygulama yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Bu yasada bir düzenleme yapıldığında, hem üniversitedeki öğretim üyeleri hem de devlet hastanesindeki doktorlar ya kamuyu ya da serbest hayatı seçme durumunda kalacak” diye konuştu.

/ ANKARA

16.09.2007


 

Bakan Atalay'dan halk oylaması genelgesi

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini de kapsayan Anayasa değişikliği için 21 Ekimde yapılacak halk oylamasının huzur ve güven içinde yapılması için gerekli tedbirlerin alınması konusunda genelge yayınladı.

Genelgede, halk oylaması işlemlerini düzen içinde yapma ve yaptırma görevinin Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) denetiminde il ve ilçe seçim kurullarına ait olduğu belirtilerek, bu kurulların kararlarının titizlikle takip edilmesi gerektiği ifade edildi.

Halk oylaması gününde, öncesinde ve sonrasında, kamu görevlileri ve güvenlik güçlerinin, idarenin tarafsızlığını zedeleyici tutum ve davranışlardan kaçınacakları ve tam bir tarafsızlık içinde hareket edecekleri anlatılan genelgede, propaganda faaliyetlerinin kanunlar çerçevesinde ve herhangi bir kısıtlamaya maruz kalınmadan yapılabilmesi, vatandaşların oylarını serbestçe kullanabilmesi için gerekli tedbirlerin alınacağı kaydedildi.

Genelgede, halk oylaması döneminde halkı suç işlemeye tahrik ve teşvik etmeyi, huzur ortamını bozmayı amaçlayan kişi ve grupların faaliyetlerinin önlenmesine yönelik olarak ve baskı yoluyla vatandaşların kararlarını değiştirme, boykot, zorlama, engelleme, oy sandıklarını kaçırma ya da yakma, psikolojik baskı amacıyla kitlesel eylemlere başvurma gibi faaliyetlere karşı elde edilecek istihbari bilgiler ışığında gerekli tedbirlerin alınacağı da vurgulandı. İlgili mevzuat ve YSK kararıyla belirlenen yerler dışında afiş, pankart gibi malzemelerin asılmasına izin verilmeyeceği belirtilen genelgede, çevre kirliliğine sebep olmayacak tedbirlerin alınması da istendi.

/ ANKARA

16.09.2007


 

Okulların alt yapısı yetersiz

İlköğretim ve liselerde 15 milyon öğrencinin eğitim göreceği 2007-2008 eğitim-öğretim yılı 17 Eylül Pazartesi başlarken, her iki okuldan birinde fizikî altyapı sorunu bulunduğu bildirildi.

Eğitim-Sen, Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Felsefe Grubu Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Gümüş’ün danışmanlığında, 30 ilde Türkiye taraması yaptı. Araştırmada, 7 ayrı bölgeden 30 il merkezindeki toplam 278 ilköğretim okulu ve 207 liseden bilgi toplandı. Araştırmaya göre, okulların yüzde 46’sının bahçesi dar, yüzde 49’u kalabalık, yüzde 52’si derslik sıkıntısı çekiyor. Yüzde 50’sinin sıra, masa, tahta türü donanımlarında eksikleri var, yüzde 65’i ders araç gereci bulamıyor. Okulların yüzde 66’sının tuvaletleri bakımsız, yüzde 70’inin laboratuvar atölye eksiği bulunuyor, yüzde 72’si ise hijyen sorunları yaşıyor.

İlköğretim okullarının yüzde 82’sinde okula yeni başlayan çocuklarla ikili kademe öğrencilerin aynı binada ders gördüğü, ilköğretimlerin yüzde 70’inin, normal liselerin yüzde 68’inin ikili öğretim yaptığı kaydedildi. Derslik başına ilköğretimde 60, liselerde 53 öğrencinin düştüğü, okullarda müzik odası ve dil laboratuvarının neredeyse hiç bulunmadığı, spor salonu başına ilköğretimde 5 bin 412, normal liselerde 3 bin 334 kişinin düştüğü ifade edildi. Bir tuvaleti ilköğretimde 117, liselerde ise 145 öğrencinin ortak kullandığı belirtildi.

Ayrıca, her 4 okuldan 3’ünün (yüzde 74) ödenek sıkıntısı çektiği, okulların dönem başlarında veli ve öğrencilerden toplanan yardımlarla (harçlarla, katkı paylarıyla) ayakta durabildikleri bildirildi. Her iki okuldan birinde (yüzde 49) öğretmen eksiğine, her 5 okuldan 4’ünde ise (yüzde 82) hizmetli personel eksiğine rastlanıyor. Prof. Dr. Gümüş, araştırma sonuçlarına göre, okullarda hijyenik bir ortamın ve kaliteli bir eğitimin sağlanmasının mümkün görünmediğini ifade etti.

/ ADANA

16.09.2007


 

Öğrencilere ücretsiz ders kitabı

İlköğretim ve lise öğrencilerine, 156 milyon 625 bin 45 adet ders kitabı ücretsiz dağıtılacak. Ders kitapları, okulların açıldığı gün sıraların üzerinde hazır bulundurulacak.

Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) ücretsiz ders kitabı dağıtım işlemlerini tamamlama çalışmalarını sürdürüyor. Bakanlık, ilköğretim okulları için 121 milyon 722 bin 181, ortaöğretim okulları için de 34 milyon 902 bin 864 olmak üzere toplam 156 milyon 625 bin 45 kitap dağıtacak. Ders kitapları, genel liselerin yanı sıra bütün meslek liseleri ile Anadolu, fen ve sosyal bilimler liselerinin öğrencilerine de dağıtılacak. Buna hazırlık sınıfı kitapları da dahil olacak. Ücretsiz ders kitabı dağıtımı projesi özel okulları kapsamıyor.

/ ANKARA

16.09.2007


 

Hatipoğlu: İnsanımız dinini yeniden keşfediyor

İlahiyatçı ve gazeteci Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu, son yıllarda iftar ve sahur programlarında bir yoğunluk olduğunu vurgulayarak, “İnsanımız dinini yeniden keşfetme ve diniyle yeniden kucaklaşma aşamasında” dedi.

Sarıyer Belediyesi’nin Ramazan etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen sohbet programına konuk olan Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu, tövbe kapılarının aralandığı Ramazan ayının herkes için bir fırsat olduğunu, bu ayda kötü alışkanlıklardan kurtulmak ve hayatını bu yönde devam ettirebilmek için mutlaka bir adım atılması gerektiğini söyledi. Firavun’un ölmek üzereyken Allah’a ve Hz. Musa’ya iman etmek istediğini ancak bunun kabul olmadığını anlatan Hatipoğlu, “ Ordaki tövbe kabul edilmez. Allah bizi kapılar kapandığında tövbe edenlerden etmesin. Kapı kapanmadan aralamak lâzım. Ramazan bir karar dönemidir. Bu fırsatı kaçırmayın. Kimsenin bir daha bu zamanlarda burada olacağı belli değil. Bu zaman iyi alışkanlıklar edinme, kötü alışkanlıklardan kurtulma zamanıdır. Neyle meşgul olursan Allah da seni onunla meşgul eder. Allah bize temiz yaşamayı ve temiz bir şekilde ölmeyi nasip eylesin” dedi.

Son yıllarda iftar ve sahur programlarından bir yoğunluk yaşandığını, bu yoğunluğun seyircilerden gelen istekler doğrultusunda bütün televizyon kanalların buna mecbur kalmasına bağlayan Hatipoğlu, “İnsanımız dinini yeniden keşfediyor, diniyle yeniden kucaklaşıyor” dedi.

Yeni Asya / İSTANBUL

16.09.2007


 

Bereket Konvoyu, Mostar’da

Bayrampaşa Belediyesi; “Balkanlardan Avrupa’ya Bayrampaşa’da Ramazan projesi” ile Ramazan ayının bereketini Balkan ve Avrupa halklarıyla paylaşıyor. Proje kapsamında hazırlanan, Bereket Konvoyu’nun ilk durağı Bosna-Hersek’te Mostar şehri oldu.

Neratva nehrinin kıyısına, Mostar Köprüsü’nün ayağının dibine konuşlanan Bereket Konvoyu tarafından kurulan sofralarda yüzlerce insan orucunu açtı.

Bayrampaşa Belediye Başkanı Hüseyin Bürge, yaptığı konuşmada; “Bugün ilk iftarımızı siz Mostar’lı halkımızla birlikte açmanın mutluluğu içerisindeyim. Savaşlar görmüş, acılar çekmiş, büyük sıkıntılar yaşamış soydaşlarımıza sadece iftar sofrası açmak için gelmedik. Bayrampaşa’dan sevgi ve dostluk getirdik” dedi. Mostar Müftüsü, Ramiz Ef Smaykiç de, “Bu topraklara yeniden kardeşlik duygusu ve paylaşma neşesini getirdiğiniz için başta Hüseyin Bürge ve ekibine teşekkür ederim” diyerek halkı selâmladı. Yemeğin ardından önce Konya Büyükşehir Belediyesinin Sema ekibinin yaptığı gösteri ilgiyle izlendi.

Bereket Konvoyu, Balkanlar’da 8 ülke 19 şehirde daha iftar ve gönül sofrası açacak.

/ MOSTAR

16.09.2007


 

Maraş’ta deprem

Kahramanmaraş’ın Süleymanlı beldesinde, orta şiddette deprem meydana geldi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünden alınan bilgiye göre, saat 08.26’da, merkez üssü Kahramanmaraş’a bağlı Süleymanlı beldesinde 4.4 büyüklüğünde deprem oldu. Depremde can ve mal kaybı olmadı.

/ KAHRAMANMARAŞ

16.09.2007


 

Bakan Eker, Portekiz'e gidecek

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Porto’da yapılacak ‘’AB Tarım Bakanları Gayrıresmi Toplantısı’’na katılmak üzere bugün Portekiz’e gidecek.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, 27 AB üyesi ülkenin tarım bakanlarıyla birlikte 3 aday ülkenin tarım bakanlarının da katılacağı toplantının konusu, ‘’Sürdürülebilir Bir Kırsal Kalkınma İçin Tarım-Gıda Sektörünün Önemi ve Etkisi’’ olarak belirlendi.

Toplantıda, son 2 dönem başkanı olan Finlandiya ve Almanya’da yapılan AB Tarım Bakanları toplantılarında ele alınan ‘’Avrupa Tarım Modelinin Geleceği’’ üzerindeki tartışmalar da sürdürülecek.

AB Komisyonunun Kasım ayında sunmayı planladığı, ‘’AB Ortak Tarım Politikasının Gözden Geçirilmesi’’ne ilişkin dosyasının hazırlanmasına ışık tutacak tartışmaların, 2013 sonrası AB tarımının şekillenmesine de katkı sağlaması bekleniyor.

/ ANKARA

16.09.2007


 

Arnavutluk’ta ilk Türk üniversitesi açılıyor

Çeşitli şehirlerinde toplam 8 Türk okulunun bulunduğu Arnavutluk’ta bu ders yılı, bir Türk üniversitesi de faaliyete başlıyor.

Türk okullarından mezun olan Arnavutların Türkiye’deki üniversitelere gitmek zorunda kalmalarından ötürü, ülkedeki Türk kolejlerinin girişimiyle “Epoka Üniversitesi”nin açılması kararlaştırıldı. Türk okullarında toplam 2710 öğrenci eğitim görüyor. İnşaat Mühendisliği, İşletme, Ekonomi ve Uluslararası İlişkiler alanlarında öğretim verecek üniversitede Türkiye, Arnavutluk ve ABD’den öğretim üyeleri görev yapacak.

/ TİRAN

16.09.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri