Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 06 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Teröre karşı önce eğitim, sonra istihdam

Mardin Valisi Mehmet Kılıçlar, işadamlarına ve sivil toplum örgütü temsilcilerine bölgenin huzuru için yatırım yapma çağrısında bulundu. Kılıçlar, bölgenin huzuru ve güveni için eğitime ve işsizliğe yönelik yatırım yapanlara gereken kolaylıklar sağlanacağını belirtti.

Mardin Valisi Mehmet Kılıçlar, işadamlarını ve sivil toplum örgütü temsilcilerini bölgenin huzuru için yatırım yapma çağrısında bulundu.

Kılıçlar, bölgenin huzuru ve güveni için eğitime ve işsizliğe yönelik yatırım yapanlara gereken kolaylık sağlanacağını belirtti. Mardin Valisi Mehmet Kılıçlar, bölgenin huzurunu terörün bozduğunu terörün önüne geçmek için de önce eğitim sonrada işsiz gençleri istihdam etmeleri gerektiğini söyledi. Güneydoğu’da terör olayları yüzünden bölge halkı olarak büyük sıkıntılar yaşadıklarını ifade eden Kılıçlar, “Güneydoğu’nun ekonomisini canlandırması ve işsizliği önlemesi için acil olarak ekonomik tedbir paketlerini hayata geçirmesi için iş adamlarımızı bölgeye yatırım yapmalarını davet ediyoruz. Bölgeye yatırım yapacak olan iş adamlarına ve özel müteşebbislere gereken kolaylık sağlanacaktır. Terör olayları yüzünden son 20 yılda 40 bin insan hayatını kaybetti. Bu süre zarfında bölgede yaşanan olaylar yüzünden yatırımlara gereken ağırlık verilmedi. Kurulan fabrikalar terör yüzünden kapatıldı. İşlevliğini yitirdi. Bugün Güneydoğu’da yüzlerce fabrika bulunmaktadır. Terör olayları ve yüzünden bunlar da kapatıldı. İnsanlar işsiz ve aç durumda. Bir yandan terör bir yandan işsizlik bölgenin ekonomisinin kalkınmasını engelliyor. Millet işi gücüyle uğraşıp başka şeylerle uğraşmaması için bu bölgeye en kısa zamanda bir yatırım hamlesinin gerçekleşmesi lazım. Bütün bunları yaptığınızda Güneydoğu’yu yeniden kazanırsınız. Birlik ve beraberlik sağlanır. Terör ortadan kalkar, huzur ve barış sağlanır” diye konuştu.

Son yıllarda Mardin’de eğitim alanında önemli hamlelerin atıldığını ve devlet millet işbirliği ile Mardin’e yaklaşık 40 trilyonluk bir eğitim hamlesi yatırımı yapıldığını belirten Kılıçlar, “Sadece 2006- 2007 yılında Mardin’e 600 derslik okul yapıldı. Bu da devletin ve hayırsever iş adamlarının desteği ile sağlandı. Üniversitenin kurulması ve faaliyete geçmesiyle Mardin’in eğitim düzeyi daha da yükselecektir. Mardin Güneydoğu’nun en huzurlu ve sakin kentlerden bir tanesidir. Özellikle turizm alanında son yıllarda yaşanan önemli gelişmelerle birlikte özel müteşebbislerinde büyük ilgisini çekmeye başladı. Turizm alanında önemli yatırımlar yapmaya başladılar. Bu da Mardin’in ne kadar huzurlu bir kent olduğunu gösteriyor. Bu nedenle iş adamlarımız, yatırımcılarımız rahatlıkla buraya gelip yatırımlarını yapabilirler. Bizde üzerimize düşen görevi yerine getirip gereken kolaylığı sağlarız. Yeter ki bölgenin eğitim ve refah düzeyini yükseltelim. Bunu başardığımızda terörün önünü keseriz.” şeklinde konuştu.

/ MARDİN

06.12.2007


 

Kanunun içeriğini kabul etmiyoruz

Hak-İş Başkanı Salim Uslu, sosyal güvenlik reformunun tüm vatandaşları kapsaması, norm ve standart birliği içinde herkese eşit hizmet sunan tek bir sistem olarak hayata geçirilmesi gerektiğini belirterek, “Aksi halde bu bir reform değil, sosyal hakların geriletilmesi ve ötelenmesidir” dedi. Uslu 1 Temmuz 2008’de yürürlüğe girmesi kararlaştırılan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun hazırlanış şekli ve içeriğini kabul etmediklerini, bazı maddelerine itirazları olduğunu söyledi.

Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu, Sosyal Güvenlik reformunun, tüm vatandaşları kapsaması, norm ve standart birliği sağlayarak, herkese eşit hizmetler sunan tek bir sistem olarak hayata geçirilmesi gerektiğini belirterek, ‘’Aksi takdirde bu bir reform değil, sosyal konsolidasyondur, sosyal hakların geriletilmesi ve ötelenmesidir’’ dedi.

Uslu, konfederasyon genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, 1 Temmuz 2008 tarihinde yürürlüğe girmesi kararlaştırılan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun hazırlanış şekli ve içeriğini kabul etmediklerini, bazı maddelerine yönelik itirazları ulunduğunu söyledi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, Üçlü Danışma Kurulunu Sosyal Güvenlik Reformu gündemiyle toplamasının iyi bir başlangıç olduğunu belirten Uslu, reformun maddelerini onayladıkları için değil, itiraz ettikleri maddelerin nasıl düzeltilebileceğine ilişkin yolları aramak amacıyla sürece katkıda bulunacaklarını ifade etti.

Sosyal Güvenlik reformuna tepki olarak eylemsel örgütlenme içine giren sendikaların toplantılarının sadece bir sendika tarafından yürütüldüğünü kaydeden Uslu, toplantıların, diğer sendikalara dikte edilir mahiyette, sadece haber verildiğini savundu.

Toplantıları örgütleyen DİSK’in, iş birliği ve dayanışma sürecini zedelediğini öne süren Uslu, DİSK’in ‘’konuyu siyasi bir zemine taşıdığını ve cin gözlülükle hiçbir zaman bir yere varamayacağını bilmesi gerektiğini’’ söyledi.

Kanun ile ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının öngördüğü takvime karşı çıkmadıklarını anlatan Uslu, ancak yeterli tartışma ortamı oluşmadan tasarının TBMM’ye sevk edilmesini eleştirdiklerini söyledi.

Hak-İş’in konuya ilişkin somut önerileri bulunduğunu da anlatan Uslu, Sosyal Güvenlik reformundan önce Kamu Personel reformunun gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi. Uslu, ‘’Sosyal Güvenlik reformu, tüm vatandaşları kapsamalı, norm ve standart birliği sağlayarak, herkese eşit hizmetler sunan tek bir sistem olarak hayata geçirilmelidir. Aksi takdirde bu bir reform değil, sosyal konsolidasyondur, sosyal hakların geriletilmesi ve ötelenmesidir’’ diye konuştu.

Asgari Ücret Tespit Komisyonunun yapısını demokratik bulmadıklarını da söyleyen Uslu, asgari ücretin hükümet ve işveren tarafından belirlendiğini, Türk-İş’in de belirlenen rakama muhalefet şerhi koyduğunu belirtti. Uslu, komisyonun yapısı değişmediği sürece bu sistemin de değişmeyeceğini söyledi. TBMM Genel Kurulunda görüşülen 2008 bütçesine de değinen Uslu, bütçenin borç ödemeye yönelik özelliğini bu yıl da devam ettirdiğini sözlerine ekledi.

/ ANKARA

06.12.2007


 

Öğretmen adayları en çok dine güveniyor

ODTÜ Eğitim Fakültesince, Türkiye’deki eğitim fakültelerinin birinci sınıflarında okuyan 18 bin civarında öğrenci arasında yapılan araştırmada, öğrencilerin büyük bölümünün “dini toplum hayatında önemli bir faktör olarak gördükleri” belirlendi.

Araştırma sonuçlarına göre, öğrencilerin yüzde 53.4’ü, bilimin güncel hayatta karşılaşılan sorunlara cevap vermede yetersiz kaldığı durumlarda, ‘’din’’i ‘’en güvenilir kaynak’’ olarak görüyor

ODTÜ Eğitim Fakültesinden Prof. Dr. Meral Aksu, Doç. Dr. Ayşegül Daloğlu, Doç. Dr. Soner Yaldırım, Doç. Dr. Ercan Kiraz ve Yrd. Doç. Dr. Cennet Engin Demir’den oluşan araştırma ekibi, ‘’Eğitim Fakülteleri Öğrenci Profili’’ başlıklı araştırmanın sonuçlarını, ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen basın toplantısıyla açıkladı.

Araştırmanın amacına ilişkin bilgi veren Prof. Dr. Meral Aksu, araştırmanın 2007 Mayıs ayında Türkiye’deki 65 eğitim fakültesine kayıt yaptıran yaklaşık 30 bin öğretmen adayına uygulanmak üzere postayla gönderildiğini, anketlerin 51 eğitim fakültesinden 18 bin 226 birinci sınıf öğrencisi tarafından doldurulduğunu kaydetti.

Aksu, ankette, kişisel bilgiler ile toplumsal alana ve eğitime ilişkin görüşler konusunda toplam 55 soru yöneltildiğini kaydetti.

KİŞİSEL DURUMLARI

Araştırmaya katılanların yüzde 75.1’i 19-21, yüzde 12.2’si 16-18, yüzde 11’i 22-24 yaş aralığında bulunuyor. Yüzde 97.1’i devlet, yüzde 2.9’u özel lise mezunu. Devlet liselerinde okuyanların yüzde 60’ı genel lise, yüzde 27’si Anadolu öğretmen lisesi, yüzde 3.9’u mesleki ve teknik liseler, yüzde 3’ü güzel sanatlar liseleri, yüzde 2.5’i çok programlı liseler, yüzde 1.5’i imam hatip liseleri, yüzde 0.8’i açıköğretim lisesi, yüzde 1.3’ü de diğer liselerden mezun. Öğrencilerin yüzde 34.’ü nüfusu 1 milyonun üstündeki büyükşehirlerden, yüzde 24.9’u küçük şehirlerden, yüzde 28’i ilçelerden, yüzde 4.1’i kasabalardan, yüzde 8.1’i de köylerden geliyor. Öğrencilerin anne-babalarının eğitim durumuna bakıldığında yarıdan fazlasının velisinin ilkokul mezunu olduğu veya okuma yazma bilmediği görülüyor. Öğrencilerin yüzde 82.4’ünün annesi ev hanımı, yüzde 30.6’sının babası emekli.

Öğrencilerin yüzde 51.2’si bulundukları bölümü öğretmen olmak istedikleri için seçtiklerini, yüzde 28.5’i ÖSS puanı o bölüme yettiği için seçtiğini belirtiyor. Öğrencilerin 54.3’ü mezun olduktan sonra öğretmenlik yapmayı ‘’kesinlikle düşünüyor’’, yüzde 9.7’si başka iş fırsatlarını öğretmenliğe tercih ediyor.

KURUMLARA GÜVEN

Öğrencilerin kurumlara duydukları güveni belirlemeye yönelik sorunun da yer aldığı araştırmaya göre, öğrencilerin yüzde 64.4’ü Silahlı Kuvvetlere, yüzde 37.5’i Anayasa Mahkemesine, yüzde 37.3’ü Emniyete, yüzde 32.8’i Diyanet İşleri’ne, yüzde 30.9’u Cumhurbaşkanlığı’na, yüzde 29.4’ü TBMM’ye ‘’tam’’ olarak güvendiğini belirtti.

Öğrencilerin en az güven duydukları kurumlar ise siyasi partiler (yüzde 1.3), medya (yüzde 1.6) ve Avrupa Birliği (yüzde 3.0) şeklinde sıralandı.

Öğrencilerin yüzde 36’sı Avrupa Birliğine (AB) girmenin yararlı olmayacağını, yüzde 48.1’i ise kısmen yararlı olacağını dile getiriyor. Öğrencilerin yüzde 78.8’i Türkiye’nin AB’ye girebileceğine inanmıyor.

DİN VE İNANÇ

‘’Bilimin güncel hayatta karşılaşılan sorunlara veya olgulara cevap vermede yetersiz kaldığı durumlarda sağladığı bilgi ya da cevap bakımından güvenilir olduğu düşünülen kaynaklar’’ sorusunu öğrencilerin yüzde 53.4’ü ‘’Teoloji-Din’’, yüzde 8.3’ü ‘’metafizik’’, yüzde 3.3 ‘’parapsikoloji’’, yüzde 35.1’i ise ‘’Hiçbiri’’ olarak yanıtladı.

‘’Günümüz dünyasında din hangi unsurlara yeterli cevap verebilir’’ sorusuna seçenekler sıralayan öğrencilerin yüzde 72.5’i ‘’insanların manevi ihtiyaçları’’, yüzde 54.4’ü ‘’kişilerin ahlaki sorunları’’, yüzde 28.5’i ‘’ailevi sorunlar’’, yüzde 22’si ‘’toplumun karşılaştığı sosyal ve ekonomik sorunlar’’ cevabını verdi.

Ders kitapları dışında okunan kitap türlerini belirlemeye yönelik soruya öğrencilerin yüzde 77.2’si ‘’roman’’, yüzde 36.4’ü ‘’tarih’’, yüzde 28.7’si ‘’dini kitaplar’’ karşılığını verdi. Prof. Dr. Meral Aksu, araştırmanın bu öğrencilerin 4. sınıfa gelecekleri 2010 yılında da tekrarlanacağını, elde edilen bulguların bir kısmının 2010 yılında toplanacak bilgilerle karşılaştırıldığında anlam kazanacağını vurguladı.

/ ANKARA

06.12.2007


 

Babacan: K. Irak’tan PKK’ya karşı adım yok

Devlet Bakanı Ali Babacan, Kuzey Irak yönetiminin PKK’ya yönelik mücadelesi konusunda sorulan bir soruya karşılık, “Kuzey Irak’ta irade beyanı konusunda çok net tatmin edici açıklamalar yok. Birşeyler belki yapılıyor, bir gayret görülüyor, dünyaya gösteriliyor, ama örgütle mücadelede güveni kazanacak somut adımlar bu zamana kadar gördük mü? Bunun cevabı hayır” dedi.

Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, “kuzey Irak’taki Kürt yönetiminden, terör örgütü PKK ile mücadele konusunda tatmin edici net açıklamalar duyamadıklarını” söyledi.

Babacan, resmi ziyaret için bulunduğu Atina’da Türk basın mensuplarıyla sohbet toplantısı düzenledi. Dışişleri Bakanı Babacan, terör örgütünü izole etme konusunda çok önemli mesafe katettiklerini ifade ederek, Irak merkezi yönetimi ile de önemli ölçüde bunu sağladıklarını ve merkezi hükümetin de bu konuda açık beyanatları bulunduğunu belirtti.

Babacan, kuzey Irak’taki Kürt yönetiminin konuya bakışı konusunda ise şunları kaydetti: “Kuzey Irak’taki irade beyanı konusunda tatmin edici net açıklamalar duyamadık. Evet belki bazı hareketler gördük, ama terör örgütüyle mücadele konusunda güvenimizi kazanacak somut adımlar bugüne kadar gördük mü diye soracak olursanız, bunun yanıtı hayır.” Kuzey Irak’taki Kürt yönetiminden somut beklentileri bulunduğunu belirten Babacan, bundan ne kastettiğinin sorulması üzerine, kuzey Irak’taki yetkililerin bunun ne anlama geldiğini bildiğini söyledi.

Kuzey Irak’taki Kürt yetkililerle temas kurulduğuna dair haberlerin hatırlatılması üzerine Babacan, kuzey Irak’takilerin eğer kendilerine bir şey söylemek isterlerse bunun yollarını bildiklerini ifade ederek, Türk yetkililerinin söylediklerinin de onlar tarafından duyulup anlaşıldığını kaydetti.

Atina’da bulunduğu sırada TSK’nın terör örgütüne yönelik operasyonlarda bulunduğunun hatırlatılması üzerine Babacan, hükümetin bu konuyla ilgili yetkiyi geçen hafta TSK’ya verdiğini anımsatarak, bu yetkinin birkaç gün ya da birkaç hafta ile sınırlı olmayıp, bütün tezkere süresini yani bir yılı kapsadığını söyledi. Babacan, bu süre zarfında TSK’nın kendisine verilen yetkiyi kullanacağını belirterek, bu sürecin sadece birkaç operasyondan ibaret olmadığını ve içinde pek çok unsuru barındırdığını bildirdi.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni ile yaptığı görüşmelere de değinen Babacan, Bakoyanni ile ilişkilerde yeni bir işbirliği sürecine girme ve sorunları çözme konusunda irade göstermeye kararlı olduklarını söyledi. Babacan, AB sürecinde Yunanistan’ın desteğini çok önemsediklerini kaydetti. Babacan’ın Atina ziyaretine Yunan basın- yayın organları geniş yer verdi.

/ ATİNA

06.12.2007


 

ABD, terörle mücadelede her zaman Türkiye'nin yanında

ABD’nin Adana Konsolosu Eric Green, ‘’ABD, terörle mücadelede her zaman Türkiye’nin yanında oldu. Özellikle Bush-Erdoğan görüşmesinin ardından bu daha net bir şekilde görülmeye başlandı’’ dedi.

Konsolosluğun Siyasi ve Ekonomik İşler Müdürü Leyla Ones’le birlikte Anadolu Ajansı Adana Bölge Müdürü Ercan Halıcı’yı ziyaret eden Green, ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin Osmanlı dönemine kadar uzandığını, yıllardır da askeri ve stratejik işbirliğinin devam ettiğini, bu ilişkilerin her geçen gün daha iyi boyut kazandığını ifade etti.

‘’Türkiye’de bazı çevrelerin iddiasının aksine ABD’nin hiçbir zaman terör örgütünün yanında olmadığını, terörle mücadelede her zaman Türkiye’nin yanında olduğunu’’ savunan Green, şunları söyledi: ’’Özellikle Bush-Erdoğan görüşmesinin ardından bu daha net bir şekilde görülmeye başlandı. Ben inanıyorum ki, bu son gelişmelerden sonra ABD hakkındaki olumsuz görüşler sona ermiştir. Türkiye ve ABD iki dost ülkedir, bundan sonra da sorunların çözümünde işbirliği elbette olacaktır.’’

/ ADANA

06.12.2007


 

Sayıştay'da seçim heyecanı

Meclis, bütçe görüşmelerinin ardından Sayıştayın boş bulunan üyelikleri için seçim yapacak.

Alınan bilgiye göre, Sayıştay’ın yaklaşık 2 yıldır boş bulunan 7 üyeliği, emeklilik ve vefat nedeniyle boşalan 5 üyelikle birlikte 12’ye ulaşırken, uzun süredir yapılamayan üye seçimi de gündeme alındı.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, 2008 yılı bütçe görüşmelerinin tamamlanmasının ardından Sayıştay’ın boş bulunan 12 üyeliği için kendisine bildirilen 48 adayın sayısını 24’e indirecek. TBMM Genel Kurulu, 24 aday arasından 12’sini üyeliğe seçecek. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile görev alanı genişleyen Sayıştay, Başkan ve Genel Sekreter hariç, 56 üyeli Genel Kurulunda 12 kadronun boş olması nedeniyle sıkıntı yaşıyor. Sayıştay Genel Sekreteri Ali Karamazakcadik, konuyu son olarak kurumun 2008 yılı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda dile getirerek, ‘’Kurumun günden güne artan ve karmaşıklaşan iş hacmini karşılayabilmesi, yeni üyelerimizin bir an önce görevlerine başlayabilmesine bağlıdır’’ diye konuşmuştu.

Öte yandan, 22. Dönemde verilen ancak kadük kalan Sayıştay Yasasında değişiklik öngören düzenlemenin de yılbaşından sonra yasalaştırılacağı bildirildi.

/ ANKARA

06.12.2007


 

Onlarca kişinin ölmesini mi bekleseydi?

Türk Hava Yolları (THY) Konya Müdürü Ahmet Postallı’nın Konya Havaalanı’ndaki ILS (uçakların kapalı havalarda piste inişinde yardımcı olan Aletli İniş Sistemi) cihazına yönelik açıklamaları nedeniyle hakkında soruşturma açılmasına Tüketiciler Birliği tepki gösterdi.

Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı Kemal Özer, yaptığı yazılı açıklamada, Konya Havaalanı’na takılması gereken ILS cihazının 3 yıldır depoda beklediği yönünde açıklamada bulunduğu gerekçesiyle hakkında soruşturma açılan THY Konya Müdürü Postallı’nın zorunlu izne ayrıldığını öğrendiklerini belirtti.

Postallı’nın doğruları açıkladığını ve hakkında soruşturma açılmasını hak etmediğini savunan Özer, şunları kaydetti: ‘’Postallı’nın hakkında soruşturma açılması ‘Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar’ atasözünü adeta doğrularcasına bir yaklaşım oldu. Doğru söylediği için cezalandırılmak istenen bürokrat yurttaşın gözünde kahraman olurken ne siyasetçi ne de odalar bu kişiye sahip çıkabildi. Doğru söyledi soruşturma açıldı. Yalan söyleyip onlarca kişinin ölmesini mi bekleseydi?”

Türk Hava Yolları (THY) Genel Müdürlüğü de Postallı hakkında, ‘’basın müşavirliğinin bilgisi ve onayı olmadan demeç verdiği’’, ‘’kendi sahası ve bilgi alanı dışında doğru olmayan ifadelerle açıklama yaptığı’’ gerekçeleriyle soruşturma açmıştı.

/ KONYA

06.12.2007


 

Bakan Atalay: Hata yapan cezasını çeker

İçişleri Bakanı Beşir Atalay,“Emniyet güçleri can korumak için çalışırlar, can almak için değil. Bu konuda hata yapan, görevini kötüye kullanan polis memurları mutlaka cezasını çekecektir" dedi.

İçişleri Bakanlığı binasında “Trafik güvenliği, yeni açılımlar, hedefler ve çözüm projeleri” konulu bir basın toplantısı düzenlenen toplantıya katılan Bakan Atalay, projenin sunumunu izledi. Karayollarında trafik düzenini sağlamak, trafik kazaları ve kayıpları azaltmaya yönelik tedbirleri belirlemek, yol kullanıcılarını trafik kuralları ve riskler konusunda bilinçlendirmek amacıyla oluşturulan proje, "Yollarda güvenli bir trafik ortamı oluşturularak trafik kazalarını önlemek.Trafik iş ve işlemlerinde süreci basitleştirmek ve hızlandırmak" gibi hedefleri içeriyor.

Sunumun ardından söz alan Beşir Atalay, trafiğin tüm boyutlarını ele alarak bir proje hazırladıklarını belirterek şöyle konuştu: “Yaptığımız araştırmalar, trafikteki vahameti bizlere göstermiştir. Trafik kazaları neticesinde, günde ortalama 14 kişi hayatını kaybetmektedir. Biz de trafik kazalarının üzerine kararlılıkla gitmek için bu projeyi başlattık. Bu proje vesilesiyle trafik kazalarını önleme konusunda kararlıyız. Trafik konusunda halkı ve medyayı bizlere desteğe çağırıyorum.”

Toplantı sonunda, son günlerde polis mensuplarının karıştığı şiddet olayları hakkındaki soru üzerine Atalay: “Emniyet güçleri can korumak için çalışırlar, can almak için değil. Bu konuda hata yapan, görevini kötüye kullanan polis memurları mutlaka cezasını çekecektir. Bazı polisler için de şuan yargı süreci devam etmektedir” cevabını verdi.

Cemil YÜZER / ANKARA

06.12.2007


 

Muhalefet AB için yeterli çaba göstermiyor

Genç Yönetici ve İşadamları Derneği (GYİAD), Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye ile ilgili konularda etkin rol oynayan parlamenterlerle görüştü. Brüksel’de GYİAD yetkilileri ile görüşen Sosyalist Grubu Başkan Yardımcısı ve Türkiye politikası sorumlusu Jan Marinus Wiersma, Türkiye’deki muhalefetin AB’ye karşı tutumu yüzünden sadece hükümet yetkilileri ile görüşebildiklerini söyleyerek, sivil toplumun bu süreçte daha etkin rol oynamasını istedi.

Türkiye’nin önde gelen sivil toplum örgütlerinden GYİAD, Brüksel’de bulunan Avrupa Parlamentosu’nda parlamenterlerle bir araya gelerek Türkiye’nin üyelik süreciyle ilgili görüşmelerde bulundu.

Türkiye ile ilgili kararlara imza atan parlamenterleri ziyaret eden GYİAD heyetinde; GYİAD Başkanı Pınar Eczacıbaşı, Yönetim Kurulu Üyesi ve Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Kerim Alain Bertrand ve GYİAD’ın Hollanda’da yaşayan üyesi Ambro Van Oosterhout yer aldı. AB Parlamenterleri, müzakere sürecinde, Türkiye’deki muhalefetin tavrı sebebiyle, sadece Hükümet ile görüşebildikleri belirterek, tüm partilerin Türkiye’nin üyelik sürecinde etkin rol oynaması gerektiğini de vurguladılar. Sosyalist Grubu Başkan Yardımcısı ve Türkiye politikası sorumlusu Jan Marinus Wiersma, “AKP’ye karşı sempati duyduğumuzdan değil, Hükümetin çalışkan tutumu nedeniyle AKP ile sıkı bir iş birliği içindeyiz. Avrupa Birliği Parlamentosu’nda önemli güce sahip olan Sosyalist Parti’nin, Ankara ziyaretinde Türkiye’deki muhatabı partilerle bile görüşememesi öncelikli olarak Sosyalist Parti grubunu ve diğer tüm Avrupa Parlamenterlerini üzen bir durum” şeklinde konuştu.

Hıristiyan Demokrat Parlamenter Corien Wortmann’da GYİAD yetkililerine yaptığı yorumda, “Biz Türkiye’nin üyelik sürecinde Türk toplumunun tüm kesimleri ile görüşmek, onların düşüncelerini öğrenmek isityoruz. Ancak bizi anlamaya çalışan ve bizimle iş birliğinde olmak isteyenlerle, üyelik sürecinde mesafe katedebiliriz” dedi. Görüşmelerde AB üye ülkelerin bazı liderlerinin zaman zaman dile getirdiği, Türkiye’nin üyeliğine karşıt açıklamalara Avrupalı parlementerlerin önemli bir kısmının katılmadığı, tam üyelik şartları yerine getirildiği ve reformlar devam ettiği sürece, Türkiye’nin AB’ye girmemesi için bir neden olmadığı vurgulandı.

GYİAD Başkanı Pınar Eczacıbaşı ziyaret ile ilgili yaptığı açıklamada “Gerçekleştirmiş olduğumuz ziyarette Avrupa Parlamentosu üyelerinin Türkiye’deki gelişmeleri çok yakından takip ettiklerini gözlemledik” dedi.

GYİAD delegasyonunu kabul eden parlamenterler arasında Sosyalist Grubu Başkan Yardımcısı ve Türkiye politikası sorumlusu Jan Marinus Wiersma, Hristiyan Demokrat Parlamenter Corien Wortmann; Türkiye Kadın Hakları Raportörü ve Hollanda Sosyalist Grubu Parlamenteri Emine Bozkurt yeraldı. GYİAD heyeti, ayrıca, Enformasyon Dairesi Başkanı Andre De Munter ile de görüştü.

Yeni Asya / İSTANBUL

06.12.2007


 

AB, Türkiye’de eğitim için 550 milyon avro ayırdı

Avrupa Birliği (AB) Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanı Fatih Hasdemir, ‘’2013 yılında sona erecek 3. dönem için, AB tarafından eğitim ve gençlik programlarına 7 milyar avroluk kaynak tahsis edilmiştir. Türkiye için, bu rakam 550 milyon avrodur’’ dedi.

Hasdemir, AB Eğitim ve Gençlik Programları’nın yeni dönemi dolayısıyla Dedeman Oteli’nde düzenlenen törende konuştu. Türkiye’nin 30 Avrupa ülkesi ile birlikte söz konusu programa katıldığını belirten Hasdemir, programın temel amacının; eğitim ve gençlik sektörünün desteklenmesi olduğunu söyledi.

/ ANKARA

06.12.2007


 

Sınıra asker sevkiyatı arttı

Şırnak'ta Gabar Dağı ve Küpeli Dağı Bölgesinde PKK'ya yönelik operasyonlar hava destekli devam ederken birlikler arası hareketlilik de arttı.

Gabar, Cudi, Küpeli Dağları bölgelerine helikopterlerle asker sevkiyatı yapılırken İkizce Taburundan çıkan 50’ye yakın askerî araç da Cizre şehir merkezinden geçerek Mardin güzergâhına doğru hareket etti. Mehmetçik ağır kış şartlarına rağmen bölgede operasyonlarını ve güvenlik tedbirlerini arttırdı.

/ ŞIRNAK

06.12.2007


 

Terörle mücadele kurulu toplandı

Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek başkanlığında toplandı.

Başbakanlık Merkez Bina’da dün saat 14.05’te başlayan toplantıya, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, MİT Müsteşarı Emre Taner, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Osman Güneş, Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kaan Köksal, Terörle Mücadele Özel Temsilcisi Rafet Akgünay ve diğer yetkililer katıldı.

/ ANKARA

06.12.2007


 

Sınır ötesi bayramlaşma on binleri buluşturdu

Sınır ötesi bayramlaşma uygulaması kapsamında, Ceylanpınar sınır kapısından 7 yılda 56 bin 47 kişi geçerek, sınırın ötesindeki yakınlarıyla bayramlaştı. Bu dönemde Ramazan ve Kurban Bayramlarında Türkiye’den toplam 30 bin 887 kişi Suriye’ye geçiş yaparken, Suriye’den ülkemize 25 bin 160 kişi giriş yaptı.

Ceylanpınar İlçe Kaymakamlığının verilerinden derlenen bilgiye göre, Şanlıurfa Valiliği ve Suriye’nin Haseki Valiliği arasında 1999 yılında imzalanan protokol sayesinde, sınırın iki tarafında bulunan ve daha önce dini bayramlarda tel örgülerin arkasından birbirlerini görme imkanı bulan akrabaların, idari mektupla 48 saatliğine birbirlerinin evine konuk olmasına izin verildi. Aradan geçen sürede Şanlıurfa’nın Ceylanpınar İlçe Kaymakamlığı ile Suriye’nin Haseki Vilayetine bağlı Resulayn Mıntıka Müdürlüğüne idari mektup için 7 yılda, 60 bin civarında başvuru yapıldı. Yapılan değerlendirmede, herhangi bir sorunu bulunmayan 56 bin 47 başvuru kabul edildi. Bu dönemde Ramazan ve Kurban Bayramlarında Türkiye’den toplam 30 bin 887 kişi Suriye’ye geçiş yaparken, Suriye’den ülkemize 25 bin 160 kişi giriş yaptı.

79 YIL BEKLEDİLER

Türkiye ile Suriye arasında 1921 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile sınırların belirlenmesi üzerine, akrabalar birbirinden ayrılmak zorunda kaldı. Tel örgülerle ikiye bölünen bölgede akrabaların bir kısmı Türkiye, diğer kısmı ise Suriye topraklarında yaşamaya başladı. Güvenlik gerekçesiyle dini bayramlarda yalnızca tel örgülerin arkasından birbirlerini görmelerine ve bayramlaşmalarına izin verilen akrabaların bu hasreti 79 yıl sürdü. Şanlıurfa ve Mardin ile Suriye’nin Haseki valilikleri arasında 27 Aralık 1999 tarihinde imzalanan protokolle, akrabaların idari mektupla sınırı geçerek, 48 saatliğine bayramlaşmalarına izin verildi.

/ CEYLANPINAR

06.12.2007


 

Erdoğan: Kadınların statüsünün yükseltilmesi öncelikli hedefimiz

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hükümet olarak, öncelikli hedeflerinden birinin kadınların toplumsal statüsünün yükseltilmesi, ‘’sosyal ve ekonomik hayatta maruz kaldıkları ayrımcılığın ve kadınlara yönelik şiddetin ortadan kaldırılması’’ olduğunu bildirdi

Erdoğan, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 73. yıldönümü nedeniyle bir mesaj yayınladı.

Milletçe tarih boyunca her zaman kadınları baş tacı eden, onlara büyük değer veren bir medeniyetin mirasçısı olunduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, demokrasinin gerçek anlamda işlerliği için kadın, erkek bütün vatandaşların hak ve özgürlüklerinden eşit şekilde yararlanmasının şart olduğunu kaydetti.

Erdoğan, mesajında şunları kaydetti: ‘’Kadınların sosyal ve ekonomik hayata daha çok katılımını gerçekleştirmek için en temel sorun olarak ele aldığımız eğitim konusunun üzerinde hassasiyetle duruyoruz.

Gerek devlet, gerekse medya, sivil toplum örgütleri ve tek tek vatandaşlar olarak öncelikle kız çocuklarımızın eğitiminden, eğitimli kadınlarımızı toplumsal hayattan dışlayan anlayışlara karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz.

Hükümet olarak öncelikli hedeflerimizden biri de kadınların toplumsal statüsünün yükseltilmesi, sosyal ve ekonomik hayatta maruz kaldıkları ayrımcılığın ve kadınlara yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasıdır.’’

/ ANKARA

06.12.2007


 

Gazeteciler yıpranma hakkı yürüyüşü düzenledi

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Tasarısıyla yıpranma hakları kaldırılan kaldırılan gazeteciler, Mersin’de haklarının korunması amacıyla yürüyüş düzenledi.

Mersin Gazeteciler Cemiyeti (MGC) önünde toplanan ve bazılarının göğüslerinde çeşitli olaylarda yaralanan meslektaşlarının bulunduğu fotoğrafları asan gazeteciler, Atatürk Caddesi boyunca slogan ve alkışlar eşliğinde yürüyüş yaptı. Büyükşehir Belediyesi binası önüne gelen gruba, burada toplanan Mersin Merkez Gazeteciler Derneği üyeleri de destek verdi. Gruptakiler, daha sonra Cumhuriyet Alanı’na geldi.

MGC Genel Sekreteri Mustafa Özgür, geçmişte medya patronlarının gazetecilere çeşitli baskılar yaptığını, ancak kararlılıkla direnilmesi sonucu basın emekçilerinin bu mücadeleyi kazandığını söyledi. Şimdi aynı baskıyı hükümetin yaptığını belirten Özgür, bu hakkın birlik olunduğu sürece yok edilemeyeceğini bildirdi.

Mersin Merkez Gazeteciler Derneği Başkanı Hamdi Yurdakul da Türkiye’nin dört bir yanında eylemler yapıldığını, haklarının ortadan kaldırılmasına yönelik girişimleri protesto etmek amacıyla meslektaşlarına destek verdiklerini söyledi. Gazetecilerin zor şartlar altında çalıştığını vurgulayan Yurdakul, gazetecinin mesai sınırı bulunmadığını kaydetti. Gruptakiler, konuşmaların ardından dağıldı.

/ MERSİN

06.12.2007


 

Burdur, organ bağışında önde

Burdur, 2007 yılı içinde yapılan organ bağış rakamlarına göre, nüfus olarak kendisinden büyük birçok ili geride bıraktı. Burdur’da önceki yıllarda 15-20 civarında olan organ bağışı 2007’de 491 olarak gerçekleşti.

İlçe, belde ve köyleri ile birlikte toplam 250 bin nüfusa sahip olan kentte yapılan bağışlar, kendisinden nüfus bakımından 4 kat büyük Kahramanmaraş’ı 30’a katladı. Toplam nüfusu 800 bini aşan Afyonkarahisar’daki bağış rakamı da Burdur’un çok gerisinde kaldı. Burdur tarihinin en yüksek bağış oranının yakalanması, kentte sevinç yaşattı. Daha önceki yıllarda 15-20’yi geçmeyen organ bağış rakamı, 2007’nin başında Vali Valisi Rasih Özbek’in eşi Zehra Özbek’in başkanlığında başlatılan kampanya ile rekor seviyeye ulaştı.

/ BURDUR

06.12.2007


 

Afrika’da sömürgecilik devam ediyor

Afrika kıtası Avrupa Birliğinden esinlenerek Afrika Birliğini kurdu ve gelişmeye başladı. Ancak yıllarca sömürgecilik yüzünden kanayan Afrika’nın bu tehlikeden tam anlamıyla kurtulmuş olduğu söylenemez.

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM’ın düzenlediği III. Uluslararası Türk-Afrika Kongresi’nin ilk gün oturumlarında Küresel ve Siyasal Gelişmeler Işığında Afrika Birliği başlığı altında çeşitli konuşmalar yapıldı. Oturumun başkanlığını Kocaeli Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hasret Çomak gerçekleştirdi. Oturumda sırasıyla Dr. Ben Hadj Abdüllatif, Türk Büyükelçi Can Altan ve Ekonomist-Politeknisyen Mamadou Lamine Diallo tebliğlerini sundular.

Dr. Ben Hadj Abdüllatif, 25 Mayıs 1963’te kurulan Afrika Birliği’nin temel amacının birlik, dayanışma ve sömürgeciliğin bitmesi, her türlü sömürgüye karşı politikaların koordine edilmesi olduğunu belirtti.

Türkiye’ye güveniyorlar

Daha sonra sözü alan Addis Ababa Büyükelçisi Can Altan Türkiye ve Afrika Birliği ilişkileri konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Aynı zamanda Afrika Birliği’nin daimi elçisi de olan Altan, Afrika Birliği’nin kuruluşundan bu yana sömürgeciliğe ve aparteid uygulamalara son verilmesi konusunda önemli başarılar elde ettiğini belirtti. 2000’li yıllarda ortaya çıkan yeni perspektifte Afrika Birliği’nin temel amacının kıtada politik ve ekonomik bütünlüğün tesisi, kalıcı barış ve istikrarın sağlanması ve demokratik yönetimler tesis etme olarak açıkladı. Bunda nihai hedeflerden birinin Afrika Birleşik Devletleri (Union Government) olduğunu da belirten Büyükelçi Altan, Afrika Birliği Komisyonu’nun kendisine model olarak Avrupa Birliğini aldığını ve Afrika Parlamentosu, İnsan Hakları Divanı ve NEPAD (Afrika Gelişimi için Yeni Ortaklık) gibi kuruluşlarıyla Avrupa Birliği benzeri bir birlik olma yolunda ilerlediğinin altını çizdi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 1990’ların sonunda özellikle Sahra’nın güneyindeki ülkelerle ilişkilerdeki zayıf noktaları gidermek adına ilk olarak 1998’de Afrika’ya açılım eylem planı belirlediğini ifade eden Altan, önceliğin ekonomik ve sosyal ilişkilere verildiğini ve politik gelişimlerin de sonradan doğal olarak gelişiminin hedeflendiğini belirtti. Bu açılımdan sonra oldukça olumlu ilerleme ve gelişmeler kaydedildiğinin altını çizen Altan, buna somut örnek olarak da Afrika ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin 2006 itibariyle 600 milyon dolar seviyelerinden 4 milyar dolarlara kadar yükselmesini gösterdi. Sosyal ve iktisadi ilişkilerin sonucunda gelişen politik ilişkilerin neticesinde de Afrika’da 10’un üzerinde fahri elçilik açıldığı ve büyükelçilik sayısının 2008 itibariyle arttırılmasının planlandığını vurgulayan Büyükelçi Altan, “Türkiye Afrika ile çalışmak için Afrika Birliği ile çalışılması gerektiğini biliyor. Ülkemiz zorlukların aşılmasında sonuna kadar Birliğin yanındadır. Afrikalı liderler de Türkiye’deki teknolojinin ülkelerine çok uygun olduğu düşünüyor ve ülkemizle birlikte çalışmayı uygun görüyor” dedi.

Gelecek masasında kimler olacak?

Türkiye’nin sömürgeci ve kolonici bir geçmişi olmamasının büyük avantajlar sağladığını belirten Büyükelçi Altan, “Afrika liderleri Türkiye’ye ciddi bir ortak gözüyle bakıyor çünkü Türkiye’nin kolonici bir tarihi yok.” dedi.

Türkiye’nin Afrika Birliği’nde gözlemci statüsü alan ilk ülkelerden biri olduğunu hatırlatan Büyükelçi Altan, 2008 yılında İstanbul’da yapılması planlanan Afrika Zirvesi’nin büyük önem taşıdığını belirtti. Altan, 17-18 Aralık’ta Afrika Birliği’nden 20 üyenin Ankara’ya bir ziyaret düzenleyerek hem Afrika Zirvesi hem de ilişkilerin güçlendirilmesi konularında bir dizi temasta bulunacaklarını da hatırlattı.

Daha sonra sözü alan Senegalli ekonomist-politeknisyen Mamadou Lamine Diallo ise Afrika’nın geleceği için siyasi bağımsızlık, ekonomik entegrasyon ve globalizasyonun olmazsa olmazlar arasında olduğunu ifade etti. Diallo konuşmasında Afrika’daki fakirliğin ve siyasi istikrarsızlığın en büyük sorunlar olduğunu belirterek sözü Fukuyama’nın tarihin sonu teorisine getirdi. Tek kutuplu bir dünyada barış ve huzurun sağlanacağına inanmadığını belirten Diallo, “Gelecek masasında kimlerin olacağı çok önemli. Bu anlamda Afrika Birliği’nin insanlık ve dünya dengeleri adına bir gereklilik olduğuna inanıyorum” dedi.

Sömürge etkisi devam ediyor

Oturumun ardından sorularımızı yönelttiğimiz konuşmacılar özellikle küreselleşme, sömürgecilik ve Afrika Birliği ile ilgili sorumuza cevap verdiler. Sömürgeciliğin bitmediği ancak şekil değiştirdiği ve bu anlamda kolonici ülkelere karşı Afrika Birliği’nin ne gibi stratejiler geliştirdiği yönündeki sorumuza Emekli Büyükelçi Can Altan, “Sömürgecilik elbette bitmemiştir. Ticari gelişmeler hep bizim aleyhimize işliyor. Bu konuda Afrika’ya yeterince destek verilmiyor. Avrupa ekonomik olarak Afrika’ya sadece tarım perspektifinden bakıyor. Afrika bu sebeple Çin, Hindistan, Brezilya ve ABD gibi ortaklar arayışına giriyor. Bazı büyükelçiler bu arayışlardan bahsediyorlar” ifadelerini kullandı. Mamadou Lamine Diallo ise, “Avrupa Birliği’nin Afrika ile ilgili çeşitli stratejileri elbette vardır. Ancak Afrika sadece Avrupa’ya kanalize olmuş değildir. Dünya dengeleri bizden yana dönecektir. Genç nüfusumuza güveniyoruz” dedi. Dr. Ben Hadj Abdüllatif ise Afrika’da ne yazık ki koloniciliğin ve sömürgeciliğin etkisinin devam ettiğini ifade etti. Uzun yıllar Afrika’nın belini büken sömürgeci zihniyetin kıtayı terk ettiğini söylemenin mümkün olmadığını ifade eden Abdüllatif, “Afrika’da üç ülke lideri bir araya gelip bir karar almaya çalıştıklarında Fransa’nın, İngiltere’nin konu ile ilgili onayı ve rızası aranmakta. Bu halihazırda sömürgeci zihniyetin bitmediğine işarettir” dedi. Türkiye’nin bu konuda en güvenilir partner olduğunun altını çizen Abdüllatif, “Bütün ülkeler samimiyetlerini ve sömürgeci olmadıklarını söylerler ancak önemli olan icraatler ve kapalı kapılar ardında dönenlerdir. Bu anlamda biz Türkiye’nin Afrika’ya yaklaşımına güveniyor ve güvenilir bir ortak olarak görüyoruz.” dedi.

Umut YAVUZ / İSTANBUL

06.12.2007


 

Nobelli yazarlardan liderlere açık mektup

Nobel ödüllü yazarlar Günter Grass ve Nadine Gordimer ile Vaclav Havel’in de aralarında bulunduğu 17 yazar, Avrupa ve Afrika liderlerini “siyasi korkaklıkla” suçladıkları bir açık mektup yayınladı.

Yazarlar, Portekiz’de gelecek hafta yapılacak AB-Afrika zirvesinin gündemine “Zimbabve ve Darfur”daki insani krizlerin alınmamasını ağır bir dille eleştirdi.

17 yazarın imza attığı açık mektupta, milyonlarca Avrupalı ve Afrikalı’nın, Darfur ve Zimbabve sorunlarının, zirvenin gündeminin üst sıralarına konulmasını beklediği ve bunun için çok geç olmadığı belirtildi.

Avrupa ve Afrika’daki gazetelerde yayınlanan mektupta, bu iki sorunun “resmi ya da gayrı resmi” biçimde görüşülmesine zaman ayrılmadığı belirtilerek, “Bu siyasi korkaklık için ne söyleyebiliriz? Liderlerimizin rehber olmasını, ahlaki cesaretleriyle rehberlik etmesini bekliyoruz. Onlar bunu yapmadıkları zaman, hepimizi ahlaki yoksulluk içinde bırakıyorlar” ifadeleri yer aldı.

Açık mektubu, Roddy Doyle, Tom Stoppard, Jose Gil, Colm Toibin, Wole Soyinka, Mia Couto, Chimamanda Ngozi Adichie, Gillian Slovo, Ben Okri, JM Coetzee gibi önemli Avrupalı ve Afrikalı yazarlar imzaladı.

Portekiz’de 2000 yılından beri ilk kez yapılacak zirveye, “ülkesini ekonomik olarak dibe çekmek ve muhalefeti katı biçimde bastırmakla” suçlanan Zimbabve Devlet Başkanı Robert Mugabe’nin davet edilmesi liderler arasında tartışmaya sebep oldu.

53 üyeli Afrika Birliği, Mugabe’nin zirveye katılması yolundaki taleplerinde ısrar ederken, AB hükümetleri buna şiddetle karşı çıkıyor.

/ ANKARA

06.12.2007


 

Sanal âlemde hepatit eğitimi

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyelerince oluşturulan internet sitesinde, hepatit hastalığıyla ilgili çeşitli bilgilere yer veriliyor.

Edinilen bilgiye göre, OMÜ’de görevli bir grup öğretim üyesi tarafından bir süre önce hepatit hastalığıyla ilgili çeşitli bilgiler vermek ve konuyla ilgili soruları yanıtlamak amacıyla ‘’www.hepatitmiyim.com’’ adresli bir internet sitesi kuruldu.

Hazırlanan web sitesini sadece Türkiye’den değil Avrupa’dan da birçok insanın ziyaret ederek konuyla ilgili çeşitli sorular yönelttiği belirtiliyor.

/ SAMSUN

06.12.2007


 

Hırsızın 15 yıl sonra gelen pişmanlığı

Kırıkkale’de bir kişi, 15 yıl önce çaldığı otomobil teyplerinin parasını bir mektupla İl Emniyet Müdürlüğüne gönderdi.

Kırıkkale Emniyet Müdürü Salim Akça, yaptığı açıklamada, içerisinde 400 avro bulunan ve 1992 yılında Kırıkkale’de işlenen 4 hırsızlık olayından dolayı pişmanlık ifadelerinin yer aldığı bir mektubun ellerine ulaştığını bildirdi. Mektubun içeriğinde gönderene ait bir bilgi olmadığını belirten Akça, ancak söz konusu kişinin hırsızlık yaptığı tarih ve yerleri mektubunda tek tek yazdığını söyledi.

Akça, mektubu gönderen kişinin ayrıca teypleri çaldığı kişilere 100’er avro verilmesini, onlardan helallik istenmesini de kendilerinden talep ettiğini kaydetti.

Mektupta belirtilen mağdurlardan 3’ünü bulduklarını ve bu kişilere 100’er avro verdiklerini ifade eden Akça, diğer bir mağdurun evini ise bulamadıklarını, bu nedenle kendisine parayı ulaştıramadıklarını söyledi. Akça, ellerinde kalan 100 avroyu, 3 fakir öğrenciye verilmek üzere kent merkezindeki çeşitli okulların müdürlerine teslim ettiklerini bildirdi.

‘’Umarım bu olay hırsızlara, kötü niyetli insanlara, suç işleyenlere örnek olur’’ diyen Akça, meslek hayatında ilk kez böyle bir olayla karşılaştığını da vurguladı.

/ KIRIKKALE

06.12.2007


 

Uludağ’da kar sevinci

Türkiye’nin önemli kış turizm merkezlerinden Uludağ’da başlayan kar yağışıyla birlikte kar kalınlığının önceki gün yapılan ölçümlerde 33 santimetre olduğu bildirildi.

Uludağ Meteoroloji İstasyonu yetkilileri, halen kar yağışının devam ettiği Uludağ’da hava sıcaklığının ‘0’ derece olduğunu belirtti. Yetkililer, kar yağışının devam edeceğini, 100 metre olan görüş mesafesinin kar yağışı ve rüzgarla birlikte zaman zaman kapandığını kaydetti. 15 Aralık’ta yeni sezonun açılmasının beklendiği Uludağ’da dün sabah yapılan ölçümlerde kar kalınlığının 33 santimetreye ulaşması otelcileri sevindirdi. Otel işletmecileri, halen Kurban Bayramı için rezarvasyonların sürdüğünü açıkladı.

/ BURSA

06.12.2007


 

Berbere bedava traş cezası

İzmir’in Karaburun ilçesinde bir berbere alacak meselesi yüzünden tartıştığı kişiye hakaret ettiği gerekçesiyle 5 ay süreyle yoksul 10 çocuğun saçını ücretsiz tıraş etme cezası verildi.

Karaburun Sulh Mahkemesi’nde yargılanan Ramazan Kaplan’a Denetimli Serbestlik Yasası kapsamında maddi durumu iyi olmayan 10 öğrencinin saç tıraşlarını 5 ay süreyle ücretsiz yapma cezası verildi. Cezasını tamamlayan Kaplan, ‘’Verilen karara saygılıyım. Sürem doldu ama öğrencilerin saç tıraşlarını, bu eğitim yılı bitinceye kadar yapmaya devam edeceğim’’ dedi.

/ KARABURUN

06.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri