Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

AYET

O gün insanlar kabirlerinden çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah'tan gizli kalmaz. Allah onlara sorar: "Bugün hâkimiyet kimindir?" Yine Kendisi cevap verir: "Bir olan ve mutlak kudret sahibi olan Allah'ındır."

Mü'min Sûresi: 15 / Âyet-i Kerime Meâli

25.04.2008


Medeniyet-i Kur’ân zuhura yakındır

(Millet Meclisine hitabe-2)

şadisen: Hasmınız ve İslâmiyet düşmanı olan frenkler, dindeki lâkaytlığınızdan pek fazla istifade ettiler ve ediyorlar. Hattâ diyebilirim ki, hasmınız kadar İslâma zarar veren, dinde ihmalinizden istifade eden insanlardır. Maslahat-ı İslâmiye ve selâmet-i millet namına, bu ihmali a’mâle tebdil etmeniz gerektir. Görülmüyor mu ki, İttihatçılar o kadar harika azim ve sebat ve fedakârlıklarıyla, hattâ İslâmın şu intibâhına da bir sebep oldukları halde, bir derece dinde lâübâlilik tavrını gösterdikleri için, dahildeki milletten nefret ve tezyif gördüler. Hariçteki İslâmlar dindeki ihmallerini görmedikleri için hürmeti verdiler.

Sabian: Âlem-i küfür, bütün vesaitiyle, medeniyetiyle, felsefesiyle, fünunuyla, misyonerleriyle âlem-i İslâma hücum ve maddeten uzun zamandan beri galebe ettiği halde, âlem-i İslâma dinen galebe edemedi. Ve dahilî bütün fırak-ı dâlle-i İslâmiye de, birer kemmiye-i kalile-i muzırra suretinde mahkûm kaldığı; ve İslâmiyet metanetini ve salâbetini sünnet ve cemaatle muhafaza eylediği bir zamanda, lâübâliyâne, Avrupa medeniyet-i habise kısmından süzülen bir cereyan-ı bid’atkârâne, sinesinde yer tutamaz. Demek, âlem-i İslâm içinde mühim ve inkılâbvârî bir iş görmek, İslâmiyetin desâtirini inkıyadla olabilir, başka olamaz. Hem olmamış, olmuşsa da çabuk ölüp sönmüş.

Sâminen: Zaaf-ı dine sebep olan Avrupa medeniyet-i sefihanesi yırtılmaya yüz tuttuğu bir zamanda ve medeniyet-i Kur’ân’ın zuhura yakın geldiği bir anda, lâkaydâne ve ihmalkârâne, müsbet bir iş görülmez. Menfîce, tahripkârâne iş ise, bu kadar rahnelere mâruz kalan İslâm zaten muhtaç değildir.

Tâsian: Sizin bu İstiklâl Harbindeki muzafferiyetinizi ve âli hizmetinizi takdir eden ve sizi can ü dilden seven cumhur-u mü’minîndir. Ve bilhassa tabaka-i avâmdır ki, sağlam Müslümanlardır. Sizi ciddî sever ve sizi tutar ve size minnettardır ve fedakârlığınızı takdir ederler. Ve intibaha gelmiş en cesim ve müthiş bir kuvveti size takdim ederler. Siz dahi, evâmir-i Kur’âniyeyi imtisalle onlara ittisal ve istinad etmeniz, maslahat-ı İslâm namına zarurîdir. Yoksa, İslâmiyetten tecerrüt eden, bedbaht, milliyetsiz, Avrupa meftunu frenk mukallitleri avâm-ı Müslimîne tercih etmek maslahat-ı İslâma münâfi olduğundan, âlem-i İslâm nazarını başka tarafa çevirecek ve başkasından istimdat edecek.

Mesnevî-i Nûriye, s. 86; Tarihçe-i Hayat,

s. 126 (yeni baskılarda, s. 222)

frenk: Avrupalı.

maslahat-ı İslâmiye: İslamın faydası, menfaati.

a’mâl: Ameller.

vesait: Vasıtalar.

fünun: Fenler.

fırak-ı dâlle-i İslâmiye: İslamdan sapmış gruplar.

kemmiye-i kalile-i muzırra: Az miktarda zarar veren.

salâbet: Sağlamlık, kuvvetli bağlılık.

medeniyet-i habise: Pis medeniyet.

cereyan-ı bid’atkârâne: Dinin aslında olmayan, sonradan ihdas edilen adetleri dine sokuşturmaya çalışarak, dine zarar verme hareketi.

inkılâbvâri: İnkılâba benzer değişim, inkilâb gibi.

desâtir: Düsturlar.

inkıyad: Boyun eğme.

zaaf-ı din: Dinî zayıflık.

medeniyet-i sefihane: Sefahate düşkün medeniyet.

rahne: Gedik, yarık, yıkık ve bozuk yer.

cumhur-u mü’minîn: Mü’minlerin umumu.

evâmir-i Kur’âniye: Kur’ân’ın emirleri.

ittisal: Ulaşma, bitişme, birleşme.

Bediüzzaman Said NURSÎ

25.04.2008


Havada gül kokusu…

Gül kokuyor, şu sıralar havalar. Çiçek açıyor duâlar. Kutlu bir bahar yaşanıyor. Gül kokuyor nevbahar. “Kutlu bir doğumun” sevincini yaşıyor ve yaşatıyor, bahar. On sekiz bin âlem tebessüm ediyor, o kutlu sultanın teşrifine.

Kararan kalpleri, nûru ile aydınlatan, Resûlullah’ın (asm) doğumunu kutluyoruz. Zira zifirî bir karanlık çağa, nûr gibi doğmuştu Efendimiz (asm). Hayâlen o döneme gittiğimizde daha iyi anlayabiliriz, zamanın rengini. Halkın ahvâlini...

O vakitler, cahiliye döneminde her türlü haksızlık almış başını gidiyordu. Güçlü olan, zayıfa üstünlük taslıyordu. Menfaat, sefahat önde gidiyordu. Ne fakirin, ne de kadının hakkı, hukuku vardı. Kalpler ağlıyordu; ama kimin umurunda... Bülbül suskun; güller solgun… Mevcudat durgun…

Nasıl ki karanlık bir odada iken gözlerimizi sonuna kadar açarız ya; küçük bir ışık görmek için... O ışığı görmek mutlu eder bizi. Hemen ışığa yöneliriz, bütün hislerimizle.

Cahiliye dönemi, mânen kararmış bir zaman dilimi gibiydi. Masum halk, kalp gözünü sonuna kadar açmış bir ışık, bir kurtuluş beklemekteydi. Çaresizler duâya durmuş; gelecek olan Nûru bekliyordu. Eğer o (asm) gelecekse, beklemek de güzeldi. Fakat sanki durmuştu zaman. İyice kararmıştı geceler. Çok kararan gecelerin sabahı yakın olur ya. Yaklaşmıştı sabah.

Kutlu Peygamberin gelmesiyle gül kokuları sardı dört bir yanı. Bülbüller aşka geldi. Bu nasıl bir hâldi? Bütün âlem bir hoşâmedi yaptı Resûle. Allah’ın Habibinin (asm) dünyamıza teşrif etmesiyle geceler, gündüzler rahmetin rengi ile boyandı. Çünkü o (asm), rahmetin mücessem bir hâli idi. Her halinden rahmet okunuyordu. Ondan evvel ve ondan sonraki Arap yarımadasını incelediğimizde daha iyi anlarız; nasıl bir rahmetin dünyamızı ışıklandırdığını.

Onu sevmek sevgilerin en güzeli. Çünkü onu seven onun gibi olmak ister. Nasiplenir onun (asm) şefkatli sinesinden. İncitemez kimsecikleri. Eğer erdiysen bu sevgiye derinden... Etme kendini, bu sevginin mânâlı yerinden…

Anlamak, sevebilmek için tanımalı Kutlu Nebîyi. Tanıdıkça seveceksin. Çünkü çok şey öğretti bize… Çok güzel davranışlar ekledi; hayatımızın kıyısına, köşesine. Hoşgörüyü öğretti bize. Sevmeyi öğretti. Sevdiğimizi, sevdiğimiz dostumuza söylemenin; aramızdaki sevgi bağını arttıracağını öğretti. Bir tebessümün ne kadar kıymetli bir davranış olduğunu öğretti. Yardımlaşmayı öğretti. Allah’a yakın olmayı öğretti bize. Aklımıza takılan soruları tek tek izah etti usanmadan…

Yemenin, içmenin, konuşmanın, yürümenin adâbını öğretti bize. Efendimiz (asm), bunları bize on dört asır evvel öğretti, Şu asrımız doğruluyor seni Ey Resûl! Çünkü senin anlattıklarını anlatıyorlar; senin öğrettiklerini tavsiye ediyorlar. Alanında uzman insanlar sıhhat için şunu yapın, şöyle yemek yeyin vs. diyorlar; bakıyorum da karşıma senin öğrettiklerin çıkıyor. Sosyal açıdan, diyalog, aile içi iletişim… Her açıdan senin öğrettiklerini anlatıyorlar.

Geçenlerde yabancı uyruklu uzman bir kadından dinlediklerim, yine senin sünnet-i seniyyeni getirdi aklıma. Yabancı, Hıristiyan bir yazarın çok satan bir kitabını okuyorum. Senin anlattıklarını anlatıyor adeta.

Fark ettim de sana sen diyebiliyorum, sıkılmadan. Biz ümmetine, nasıl bir yakınlık gösterdin ki sana “sen” deme bahtiyarlığına eriyoruz. Bu (inşaallah) sana olan sevgimizden kaynaklanıyordur. Çünkü gül misâl yüreğine, yakın olmak isteyen öyle çok ki…

Havada gül kokusu… İçine çekebildiğin kadar çek; bu, onun (asm) kokusu. Bir mevsimi yaşıyoruz, cümle âlemle birlikte. Gül kokulu bir nevbahar mevsimini… Sana sevdalı gönüllerin bülbül olduğu mevsimi…

Fatma ALTUNER

25.04.2008


Öyle bir Peygamber ki...

Öyle bir Peygamber ki o (asm)

Bütün sözleri insanlığa hep güldü.

Anlayan mü’minlerin yüzleri güldü.

Yüzüne bakanlar ‘Yalan olmaz bu yüzde’ dediler.

Ve koşarak o sevgilinin safına girdiler.

Levlâke hitabına mazhar ilk ve tek şahsiyettir.

Âlemlere rahmet, kalplere mahzâ hidayettir.

Kendini taşlayanlara kızıp, öfkelenmeyip,

Affedendir, ‘Onlar bilmiyorlar Ya Rab’ deyip.

Doğarken bile düşündü, andı ümmetini,

Ahirette esirgemeyecektir, ümmetine şefaatini.

Keşşafıdır, künûz-u esmâ-ı İlahiyenin,

Muallimidir, iman ve Kur’an hakikatlerinin.

Hz. Âdem’e icmalen talim edilen isimlere,

Tafsilen, mazhardır bütün mertebelerine.

Yukarıya kaldırıp parmağını, ayı ikiye ayırır.

Aşağıya indirdiğinde parmağını, ballı kevseri akıtır.

Ağuşunu açmış bekliyor ümmetini.

Kavuşacaktır uygulayanlar sünnetini.

Yaratılmışlar arasında bir incidir,

İnsanların ahirette tek sevincidir.

M. Fahri UTKAN

25.04.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri