"Gerçekten" haber verir 01 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Faruk ÇAKIR

Makina yapmak için görmesi yetiyor

Mesleği marangozluk olan ve hiçbir teknik eğitim almamış Yahya Sayın'ın bir makinayı yapması için, o makinayı görmesi yetiyor. Sayın, istenilen makinayı daha da geliştirerek hiçbir yardım görmeden yapabiliyor. Üstelik çok daha ucuza.

Önce sizi tanıyabilir miyiz? İşinizden ve

kendinizden bahseder misiniz?

Ben Çayeli Ormancık Köyü’nden Yahya Sayın. Baba mesleği marangozluk olduğu için, biz de marangozluk yaparak iş hayatına atıldık. Ondan sonra inşaat işleriyle uğraştık. Derken bir şekilde makina imalat işine girdik. Bu işe ilk olarak ‘kömür makineleri’ imalatıyla başladık. Yine Allah’ın yardımı ile, ilk işimizi Rusya’ya, Sibirya’ya yaptık. Makina imalatımızı gören yeni siparişler verdi. Bir oraya, bir buraya derken bu iş bayağı ilerledi. Bir başka müşteri, bir gün geldi kâğıt makinası istedi. Ona da el attık, derken kâğıt makinası imalatı, kömür makinası işini geçti. Kâğıt makinaları şu anda çok daha popüler. Cenâb-ı Allah’ın yardımı işte. Kim derdi ki bu marangozluktan döner dolaşır, olursun makinacı. Makinacılıkta da uluslar arası makinacı. İngiltere’ye, Hollanda’ya, Fransa’ya, Bulgaristan’a, Moldova’ya, Tacikistan’a, Kırgızistan’a, Azerbeycan’a, Arnavutluk’a, Ukrayna’ya, Rusya’ya, kısaca dünyanın her yerine makina sattık. Satmadığımız yer kalmadı desek abartı olmaz.

Siz de ifade ettiniz. Mesleğiniz makinacılık değil,bu işi yaparken zorlanmadınız mı? Makina imalatı yapmak çok mu kolay? Herkes yapabilir mi?

Ben bu işleri yaparken hiçbir teknik destek almadım. Herhangi bir makina mühendisinden v.s. yardım almadım. Ben ilk makinayı kendime yaptım. Kâğıthane’de kum kurutma fırını yaptım. Bu da şöyle oldu: Kum kurutma işi yapacaktık, inşaat sektörüne girmiştim. (Bu arada inşaat sektöründe battığımı da hatırlatayım. 1999’da Marmara Depremi sebep oldu ve battık.) O esnada, iş değiştirelim dedik. Bir kum kurutma tesisi kuralım istedik. Bunun için bir fırın lâzım oldu. Gittik bu makinayı satan vatandaşa sorduk, 55 bin dolar istedi bir tane fırına. Gittim makinayı gördüm, dedim ki ‘Ben bu makinayı yaparım.’ Bana bunun maliyeti 5-10 bin doları geçmez. Gittim, aldım malzemesini. Başladım yapmaya. Daha sonra kurutulan bu kumu, fayans yapıştırıcı imalatçılarının da kullandığını öğrendik. Böyle bir firmaya mal vermeye başladık. Bu defa işi yetiştiremez hale geldik. O zaman baktık ki bu iş iyi gidiyor, kendimiz fayans yapıştırıcı işini yapalım dedik. Ne de olsa kumu kendimiz kurutuyoruz, üretiyoruz. Ee, bunun makinası lâzım oldu. Gittim onu da gördüm, 35 bin dolar istediler. ‘Ben bunu da yaparım’ dedim ve hakikaten o makinayı da yaptım. Yaptığımız o makinadan bir müşteri, bir tane de kendisi için istedi. Biri, biri daha derken dedim ki ‘Ben bu kum/yapıştırıcı tesisini komple satayım, başlayayım makina imalat işine.’ Derken öylece bu işe girmiş olduk. Dükkânı kurduk, makina aldık derken, bugün Allah’ıma şükürler olsun mahcup olmadık.

Şimdi geldiğiniz nokta nedir? Bu tesiste ne çeşit makina imalatı yapıyorsunuz?

Bu tesiste her türlü makina, aklına gelebilecek her türlü makinayı yaparım. Taş kırma, kömür eleme, kâğıt makinası v.s. hepsi var. Bilmediğim bir makinayı da; diyelim ki adam benden herhangi bir makina istedi. Biliyorsam, yaparım; bilmiyorsam, derim ki ‘bunun makinasını bana bir göster.’ Gider o makinayı görür, biraz incelerim. Ondan sonra evvel Allah o makinayı yaparım.

Peki bu şekilde yaptığınız orijinal, sürpriz makinalar var mı?

Zaten ben şu an Türkiye’de pek yapılmayan makinaları yaparım. Kimsenin yapmadığı, yapmaya cesaret edemediği makinaları yaparım. Bir makina var meselâ, bundan 3 sene evvel Türkiye’de ilk defa ben yaptım. Bir tek İtalya’dan geliyor Türkiye’ye ve değeri de 250-260 bin euro. ‘Ben bunu yaparım’ dediğim zaman bütün makinacılar, bütün kâğıtcılar bana güldü. Aşağı yukarı iki üç ay uğraştım, ama yaptım. Ve şu anda en çok sattığım makina bu makinadır. Ve İtalya’dan 250 bin euroya ithal edilen makinayı ben, 50 bin YTL’ye satıyorum.

Peki bu makinaların patenti v.s. yok mu? Neye göre yapıyorsunuz? Yani bir isim hakkı v.s.

Benim yaptığım mevcut makinalarda zaten patent hakkı diye bir şey yok. Ama makinanın teknik özelliğine herhangi birşey ilâve edersen onun patent hakkı oluyor. Ben şu an yeni bir makina yapıyorum ve bu Türkiye’de bir ilk olan makinadır. Bu makinanın patentini alıyorum. Piyasada olan benzer makinalar günde 100 koli mal üretir, 4-5 kişi başında çalışır. Benim yaptığım makina günde 600 koli mal çıkartır ve başında kimse çalışmaz. Bu durum, patent özelliğine giriyor. Bu tamamen benim projem.

Peki ‘meşhur’ müşterilerin var mı?

Herkes geliyor, meşhur olan da var, olmayan da. Bu kâğıt işine girmek isteyen herkes geliyor. Meselâ şimdi Rize Çayeli’nde Senoz Vadisi yolu üzerindeki sanayi sitesinde yeni bir tesis kuruyoruz, Tuvalet kâğıdı ve peçete imal edecek bir fabrika kuruyoruz.

Niçin Çayeli?

O bölgede böyle bir fabrika yok. O bölgeye mal, İstanbul ya da Ankara’dan gider. Ama şimdi, orada üretilince nakliye masrafı olmayacak ve Gürcistan’a da mal satma imkânı olacak. Çünkü İstanbul’da Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçer gibi Çayeli’nden Gürcistan’a geçip mal ihraç etme imkânı var.

Yaptığınız bu işler sebebiyle biz de övünüyoruz. Ancak bu işi daha tertipli, düzenli, sistemli yapma imkânı yok mu? Daha ‘entegre’ bir tesis kurma planınız var mı?

Düşünüyoruz, ama hepsi birden olmuyor. Bu işe 2004 yılında sıfır sermaye ile girdim. Mesleği marangozlu olan bir kişinin, makina konusunda çevresi olur mu? Olmaz. Bir de bu iş öyle bir iş ki, ‘yaparım’ demekle olmuyor. Sipariş vermek isteyen kişi buraya geldiğinde, ‘şu makina var mı?’ diye soruyor. ‘Var, şurada çalışır vaziyette’ diye yerini göstermek lâzım. Çünkü hazırda, depoda makinamız olmaz. Sipariş üzerine yapıyoruz. Çalışan bir makina göstermeden sipariş almak, imkânsız. Sadece ‘yaparım’ demekle sana niçin inansın? Öbür tarafta hazır makina var, pahalı da olsa hazır. Ben de olsam aynısını yaparım.

Bu defa ne yaptım ben? Anlaşmayı yaptım ve makinayı sipariş veren kişinin tesisinde kurup çalıştırdıktan sonra parasını aldım. Ne oldu? Başka müşterilere gösterebileceğim bir makinam oldu. Bu şekide bir makinayı çözdük, ama sırada 50 ayrı makina var meselâ.

Türkiye genelinde; bu sektör üzerinde kime giderseniz gidin “YİM Makina” ismi bilinir. Çünkü her yerde makinalarımız var. Şimdi biliniyoruz. Arayanlara, çalışan makinalarımızın yerini bildiriyoruz, gidip görüyorlar sonra da sipariş veriyorlar.

Çocuk bezi makinaları da yapıyor musunuz?

Onun da teklifi geldi. Hatta bir çocuk bezi fabrikasını bu sebeple gezdim. O makinalar 2 milyon euro. Ben, Rusya’daki bir müşterime bu fiyatın yarısını teklif ettim. Siparişin kesinleşmesini bekliyoruz. Olursa yaparız.

Talebi karşılayabiliyor musunuz?

Karşılayamıyoruz. Piyasada kalifiye eleman da bulamıyoruz. Sermayemiz de sınırlı. Benim, iş yapmak için aldığım bir makina 150 bin euro. Demire şekil veren CNS makinası...

Peki, ‘makina yapan makina’yı da yapabilir misin?

Yapılır da, daha pahalıya mal olur. Seri üretim yapamadıktan sonra daha pahalıya mal olur...

Peki, YİM MAKİNA’nın hedefinde ne var?

Hedefim büyük, ama Allah ne kısmet ederse... Gökdelenin başındaki bayrak direğine bakıyor gibiyim. 60 metre kare yerde başladık. Şimdi bu imkânlara kavuştuk. Yeni yer bakıyorum, 1000 metre kare gibi. İmkân olursa öyle bir yere geçip seri üretim düşünüyorum. Şu an onu da yapamıyoruz, ancak siparişlere cevap vermeye çalışıyoruz.

Piyasanın durumu sizi nasıl etkiliyor?

İşten sıkıntımız yok. Ama para akışında sıkıntı var. Ödemesinde hiç teklemeyen, sıkıntıya girmeyen insanlar bugün tekliyor, ödeme yapamıyor. Sonra piyasa büzüştü, zora girdi...

İhracatınız da var mı?

Evet, ihracat da yapıyoruz. Başlangıçta ben üretiyordum, başkası ihraç ediyordu. Şimdi bu imkânlarımız var. Doğrudan kendimiz ihracat yapıyoruz. Gerekli belgelere sahibiz...

Faruk ÇAKIR / İstanbul

01.08.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (28.07.2008) - Cübbeli devrim muhafızları var

  (27.07.2008) - Litvanya’dan AB tavsiyeleri

  (21.07.2008) - Demokrasiyi kabul etmek laikler için yenilgi

  (18.07.2008) - Herkes kendi memleketine yatırım yaparsa, işsizlik problemi çözülür

  (15.07.2008) - Avrupa'ya ne zaman gitsem, daima Bediüzzaman'ın müjdesini görüyorum

  (14.07.2008) - İslâmî şuuru Risâle-i Nur'la kazandım

  (13.07.2008) - Ziya Şark Sofrası dünyaya açılıyor

  (02.07.2008) - Hedefimiz Karadeniz’e 10 milyon turist çekmek

  (30.06.2008) - Başörtüsünü siyasî simge olarak göstermek büyük hata

  (26.06.2008) - Yasak travma meydana getirdi

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün haberler

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır