13 Temmuz 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Röportaj

H. HÜSEYİN KEMAL

Ordu siyasetin göbeğinde

Genelkurmay'ın askerlerin sivil mahkemede yargılanabilmesine imkân tanıyan kanunu değerlendirirken, “Bu kışlaya siyasetin girmesine yol açacak” demesini yorumlayan Avukat Ergin Cinmen, “Asker siyasî beyan veremez, ancak zaten asker MGK ile baştan aşağı siyasetin içinde. MGK’nın tavsiye kararlarının hükümetler vasıtasıyla Meclise indiğini görüyorsunuz. Ordu siyasetin göbeğindedir” dedi.

Susurluk kazasından sonra çetelerin ortaya çıkarılması için “Sürekli aydınlık için, bir dakika karanlık” eylemi yapanların öncülerinden ve Hrant Dink ailesinin avukatlarından olan Ergin Cinmen’le Askerî Ceza Kanunu yapılan değişiklikle TCK’ya giren suçların artık sivil mahkemelerde görülecek olması üzerine başlatılan tartışmayı konuştuk. Askerin sivil alan üzerindeki etkilerini Cinmen’e sorduk. Cinmen Türkiye’de askerî yargının ötesinde küllî bir asker sorunu olduğunu belirtti.

Askerlerin Türk Ceza Kanunlarında yazılı bir suçu işlemesi halinde sivil mahkemelerde yargılanmasının yolu açıldı. Bu yasa neden tartışma meydana getirdi?

Bu bir alışkanlık, sistemin militer özellik taşımasından kaynaklanıyor. Bunu cumhuriyetin kuruluşundan başlatabilirsiniz. 27 Mayıs darbesi sisteme bazı kurumlar kazandırdı, ancak sistemin militerize olmasının da anahatlarını ortaya koydu. Meselâ bugün tartışılan geçici 15. madde özelliğini taşıyan geçici 4. madde vardı. Bu maddeye göre Millî Birlik Komitesinin çıkarmış olduğu yasaların iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmak yasaktı. Bu yasalardan biri OYAK yasasıdır. OYAK, dünyada eşi benzeri olmayan bir kuruluştur. OYAK ciddî bir ekonomik güçtür, kapitaldir. Dünyada böyle bir holding yoktur. OYAK’ın üst düzey yöneticilerini Millî Güvenlik Kurulunda Cumhurbaşkanı’nın solunda oturan genelkurmay ve kuvvet komutanları seçerler. OYAK’ın yanında Millî Güvenlik Kurulunun anayasal bir kurum olarak sisteme katılması darbelerin cuntacıklardan ziyade emir komuta zinciri içinde yapılmasına sebep oldu. 27 Mayıs’ta albayların karşısında esas duruşta bekleyen generaller vardı. Millî Güvenlik Kurulunda askerler birbirlerini görsün, sivil siyaset askerleri görsün istendi. Bu, hizaya gelmenin yol ve yöntemlerinden biriydi. Yıllar geçtikçe asker kendi köşesine çekilmeye başladı. Kendi okulları, hastahaneleri, yaşam alanları, yargısı oldu... 2003-06 yılları arasında askerin yetkilerinin bir kısmı törpülendi. Sivillerin askerî mahkemelerde yargılanmasının önüne geçildi.

OYAK kanunu 1960 anayasasında geçici 4.

maddenin içerisinde yer alıyor diyorsunuz. Şu an OYAK anayasaya aykırı mı?

OYAK kanunun anayasaya aykırılığı iddia edilebilir, aykırıdır. Bu kurum hukuk devleti, demokrasi ve kapitalizmin ilkeleriyle uyuşmaz. Öyle bir özel sektör kuruluyor ki kanuna baktığınızda yöneticilerini seçen kuvvet komutanları. OYAK menkul kıymetlerle uğraşıyor, salça yapıyor, araba yapıyor. Sonuç olarak baktığınızda yöneticileri Kuvvet komutanları atıyorsa bunun sahipleri Kuvvet komutanlarıdır. Orduyla ekonomi bu kadar iç içe girip kendine kapalı bir alan oluşturursa bu kabul edilemez...

Genelkurmay başkanı askerin sivil mahkemelerde yargılanması karşısında orduya siyasetin gireceğini söyledi. Bunu kabul ediyor musunuz?

Ceza kanununun 145. maddesine bakıldığında asker siyasetin dışında olması gerekir. Asker siyasî beyan veremez, ancak zaten asker MGK ile baştan aşağı siyasetin içinde. MGK güya tavsiye kararları alıyor. Normatif olarak tavsiye kararlarının bir önemi yok. Hayatın içinde o kararların hükümetler vasıtasıyla meclise indiğini görüyorsunuz. Ordu siyasetin göbeğindedir...

Hukuken askerin siyasî demeç verme yetkisi

yoksa bu bir psikolojik güç müdür?

Her darbeden önce toplumda kargaşa yaratılıyor ve ordu ortalama eğitimi altı yıl olan topluma kurtarıcı gibi lanse ediliyor. Bu kargaşaların ne şekilde çıkarıldığını tarih bize gösteriyor. 12 Eylül’de öğleden önce sol örgütün elinde olan silâh öğleden sonra sağ örgütün eline geçiyor. Genelkurmay ikinci başkanı Çevik Bir’in emriyle Şemdin Sakık’ın ifadeleri çarpıtılarak toplumda bazı insanların itibarlarının kaldırılması harekâtı yapıldı. Bu ‘andıç’ı hiç unutmamak lâzım. Bir de bizim bilmediklerimizi hesap edin. Ordu içinde bir sicil sorunu yaşanıyor. Askerin bir kanadı sicil sorunu yaşıyor. Sicilleri kötü...

Oral Çalışlar bir konuşmamızda ‘andıç’a maruz kalmış kişilerin mahkeme açabileceğini söylemişti. Bu mümkün müydü?

İnsanlar üstüne öyle bir korku salındı ki kimse dâvâ açamadı. O ‘andıç’ta Akın Birdal’ın ismi geçiyordu ve dört ay sonra Birdal vuruldu. Toplumda güçlü olduğu söylenen insanlar haklarını arayamadılar.

Siz zaten askerin siyaset içinde bulunduğunu

söylediniz. Peki Askerî suçlardaki son değişiklik askeri ne açıdan rahatsız etmiş olabilir?

Türkiye’de askerler kendilerine ayrı bir yer çizmiş. “Askerler ve olmayanlar” gibi bir şey. Özellikle Güneydoğudaki çatışma bu ayrımı ilerletti. Dolayısıyla “Ben kendi eğitimimi veririm, kendi hastanem olur, yargı alanım olur” diye bir tavır içine girdiler. Son değişiklik yargı alanında bir kısıtlama getiriyor.

Bazı yazarlar “Dursun Çiçek Ergenekon savcıları tarafından yargılanabiliyor. Öyleyse son değişikliğe gerek yoktu” dediler. Bu yorumlara katılıyor musunuz?

Dursun Çiçek’in iddia edilen örgütlenmesi Genelkurmay bünyesinde olsa idi bu dâvâya askerî yargı bakacaktı. 353 sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usûlü Kanunu’nun 9. maddesine göre askerî mahalde işlenmiş suçlarda askerî yargı görevlidir. Son düzenlemeyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250’nci maddesi uyarınca artık TCK’daki suçları işleyen askerler sivil mahkemelerde yargılanacak. Bence Askerî mahkemeler askerî disiplin mahkemelerine dönüştürülmelidir. Askerî mahkemeleri olan ülkelerde bile temyiz yeri sivil yargıtaydır.

Cumhurbaşkanı kanunu kabul ederken gereken düzenlemelerin gerçekleştirilmesini istedi. Nedir bu düzenlemeler?

Yüksek rütbedeki subayların sivil yargıda yargılanmasının önünü açarken bir takım teminatların getirilmesini istedi. Bu askerler tarafından bir suç işlenmişse bunu ilk derece mahkemeleri değil de Yargıtay’ın bir dairesi gibi mahkemeler yapsın demek istemiş olabilir. Büyük bir ihtimalle bu kanunu CHP Anayasa Mahkemesi’ne götürecektir. Anayasa Mahkemesi “bu yasa anayasaya uygundur, ancak bir yıl bekletilmesini istiyorum” diyebilir. Böyle bir durumda cumhurbaşkanının istediği düzenlemeler yasama organı tarafından yerine getirilebilir. Anayasa Mahkemesi CHP’nin yapacağı itirazı reddettiğinde, Şemdinli Dâvâsı Askerî Mahkeme tarafından Van Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilecektir. Türkiye’de bazı insanların yargılanamama sorunu vardı.

Kanadoğlu, askerî yargının yapılan son değişikliği dikkate almayarak direkt anayasanın 145. maddesine göre dâvâları yürütebileceğini söylüyor. Buna katılıyor musunuz?

Kanadoğlu, “Askerî Mahkeme kendini Anayasa Mahkemesi yerine koysun ve bu kanunun anayasaya aykırı olduğunu kabul etsin” diyor. Bu mahkemelerin kendi yetkilerini kendi iradesiyle açması, aşması, genişletmesidir. Böyle bir şey olamaz. Sistemin itiraz yolları bellidir. CHP’de bu itiraz yolun kullanmak istemektedir. Bunun yanında mahkemelerde defi yoluyla Anayasa Mahkemesine dâvâ açabilirler.

Sosyalist birisi olarak CHP’nin “bu kanun oldu

bittiye getirildi” demesini nasıl yorumluyorsunuz?

Son derece yanlış bir açıklama. Meclis 24 saat çalışan bir kurumdur. CHP bu kanun oluş biçimiyle iç tüzüğün ilgili maddesine aykırı dese idi haklıydı. Ancak böyle bir şey yok. Sosyal demokrat partilerin bünye itibariyle sivil yargının alanını genişletmesi lâzım. Sosyal demokrat ismi verilen bir partinin askerî yargının alanının daraltılmasına karşı çıkması çok yanlış. Bunun içindir ki CHP sosyalist enternasyonallerin büyük eleştirisine maruz kalıyor.

Sizce Türkiye’de bir askerî yargı sorunu mu var, yoksa külliyen bir asker sorunu mu var?

Türkiye’de külliyen bir asker sorunu var. Halkı kurtarıcı aramaya sevk eden düzen, militer düzendir. Siyaset zayıf olduğundan tarihî misyonu açısından belli görevi olan kurumlar geliyor ve bu boşluğu dolduruyor.

Son değişiklikle “Darbe Günlükleri” tekrar sivil

yargı tarafından incelenecek midir?

Birinci Ergenekon iddianamesinin 80, 85. sayfalarında Ay ışığı, Sarıkız, Eldiven gibi faaliyetlerin askerî mahalde ve askerlik görevi sırasında yapıldığı gerekçesiyle Beşiktaş’taki savcılık dosyayı askerî yargıya gönderdi. 353 sayılı Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usûlü Kanunu yapılan değişiklikle askerî yargı dosyayı Beşiktaş’taki savcılığa göndermesi gerekiyor. Yasanın gerekçesi bu değil ancak neticesi budur!

”Askerî yargı bağımsız olsaydı andıçların üzerine giderdi” eleştirisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Askerî Mahkemeye kendi başına bırakırsanız adil kararlar verebilir. Kanunlar sanki yargıçın üstünde etki varmış gibi yapılır. O andıçı gören savcının resen harekete geçmesi lâzımdı. Ancak Genelkurmay ikinci başkanını yargılamak zordur. Yargılanması teknik açıdan da mümkün değildir. Kendini yargılayan kişilerin kendinden üst rütbede olması gerekir. Son düzenlemeyle artık Çevik Bir gibi suç işleyen komutanları yargılayacak makam vardır.

Neşe Düzel geçen haftalarda Esat Canan’la bir röportaj yapmıştı. O röportajda, “Büyükanıt yargılansın” ifadesi vardı. Şemdinli Dâvâsında avukatlık yapmış biri olarak bunu mümkün görüyor musunuz?

Savcı Sarıkaya, iki sanığın da hareketlerini norm olarak çizdi sonunda, “Genelkurmayın emir ve talimatıyla bu işler olabilir” diyerek. Büyükanıt’la ilgili bölümü tefrik ederek Genelkurmay savcılığına gönderdi. Daha sonra dâvâyla ilgiyi kestiğim için, Genelkurmay savcılığı ne yaptı bilmiyorum. Genelkurmay savcılığında hâlâ bu dosya var ise, bunu görevsizlik kararıyla Van Savcılığına göndermesi lâzım.

Askerî Mahkemeler Yargılama Usûlü Kanununda yapılan değişiklikle Ergenekon soruşturmasında yeni alanlar açılabilir mi?

Ergenekon savcısı elindeki yetkileri kullanarak bunları soruşturmaya çalışıyor. Bu süreci destekleyen bir insanım. Ergenekon Türkiye’nin demokrasiye ulaşması için önemli bir fırsattır. Hangi makam ve mevkide olursa olsun kimse kendini yargılama dışında görmemelidir. Ergenekon soruşturmasının en önemli yanı yargılanabilir ve yargılanamaz ayrımını kaldırmış olmasıdır. Ancak Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine karşı açılan soruşturma Ergenekon Dâvâsının meşrûiyetine zarar vermiştir. 12 Eylül’den bu yana Susurluk ve Ergenekon gibi yapılanmalarla mücadele eden birisi olarak bunu böyle düşünüyorsam başkaları da böyle görüyor demektir. Ergenekon süreci desteklenmelidir diyen birçok insan ÇYDD’ye yapılanlardan sonra emniyete giderek çuvallarla getirilen belgelerin içinden burs alacak çocuklar zarar görmesin diye belge ayıklamıştır.

Susurluk’ta bir dakika karanlık eylemini

başlatanlardan birisi sizsiniz, ancak eyleminizin askerî cenah tarafından kullanılarak hükümeti devirmeye kadar varıldığı yorumlarında bulunuyor...

Doğrudur. Bu benim rahatsız olduğum bir şeydir. Bu eylem sonuna doğru manipüle edilmiştir. Bunun manipüle edilmesinin nedenlerinden biri, dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın eyleme ‘mum söndü oynuyorlar’ demesidir. Alevî vatandaşlar buna tepki duydu. Militarizm de bundan yararlandı. Ciddî bir sosyal demokrat bir yapılanma olmadığından eylemi yeniden mecrasına sokamadık. “Bu eylemi çalmayın” diye gazeteler ilânlar vermek zorunda kaldık.

Susurluk’ta kanunsuz örgütlenmelerin üzerine gidilmediği için fırsat kaçırıldığını düşünüyor musunuz?

Bunlar kaçırılan fırsat değildi. Toplumda bir şeyler birdenbire değişmiyor, zamanla birikiyor. Susurluğa karşı verilen tepki sonrası Ergenekon’a karşı olmanın temelleri atıldı. İnsanların tepkileri görüldü. İnsanlar irticaî faaliyetler diye anılan şeylerden rahatsız olduğu gibi bunlarla yasadışı yollarla mücadele edilmesine de karşı duruyordu. Ben bu mücadeleyi siyasetle yaparım. İnsanların karşısına çıkar ona değil bana oy ver derim. Bu güveni AKP dışında yapılar sağlayamadı.

Faili meçhul dosyalarının Genelkurmay

arşivlerinde bekletildiği iddia ediliyor. Yapılan son değişiklik bu noktada da bir sürecin önünü açar mı?

Siyasî iktidar Ergenekon Dâvâsında olduğu gibi Faili meçhul cinayetler dosyasına bakan savcının önünü açması lâzım. Destek vermesi lâzım. Savcıların bu konuyla ilgili Kutlu Savaş’ın raporunu önüne koyması gerekiyor. Savaş’ın raporu devletin ‘emar’ını çekmiştir. O raporu önüne koyacaksın, bunların köklerinin nerelerde olduğunu göreceksiniz. O rapora rağmen savcılık harekete geçmedi. Bunu illa Ergenekon Savcısının yapmasına gerek yok.

12 EYLÜL’DE DİYARBAKIR CEZAEVİNDE NAZİ FAALİYETİ YÜRÜTÜLMÜŞTÜR

Adnan Menderes’in isimleri bazı yol ve kuruluşlara verilerek itibarı iade edilmiştir. Bizim devletin huyu budur. Şimdi Evren ismini taşıyan kurum ve okullardan bu isimlerin kaldırılması gerekir. Arkasından Diyarbakır Cezaevi insan hakları müzesine çevirilmelidir. 12 Eylül’de Diyarbakır Cezaevi’nde bir Nazi faaliyeti yürütülmüştür. PKK’nın güçlenmesinin nedeni devletin ırkçı politikalarıdır.

İDARE MAHKEMESİ CERRAH

HAKKINDA GEREKÇESİZ ‘YARGILANAMAZ’ KARARI VERDİ

Hrant Dink Dâvâsı’nda büyük uğraşlar sonunda Trabzon Jandarma ileri gelenleri hakkında dâvâ yürütülmeye başlandı. Dink’in öldürüleceğini altı ay önceden Celalettin Cerrah ve Dönemin İstanbul İstihbarat Daire Başkanı biliyordu. Trabzon emniyet müdürlüğü de Dink’in öldürüleceğini biliyor. Otobüse binene kadar cinayeti işleyecek kişileri takip ediyorlar. Sonuçta bu insanları tutuklayabilirlerdi. Emniyetten kimse yargı önüne çıkarılamıyor. İçişleri Bakanlığı Celalettin Cerrah’ın yargılanabileceği konusunda görüş bildirmesine rağmen İstanbul İdare Mahkemesine yapılan itirazla İdare Mahkemesi gerekçesiz olarak yargılanamaz kararı verdi. Biz de bunun üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurduk. Oradan çıkacak kararı bekliyoruz. Bunun yanında İdarî Mahkeme üyelerine böyle bir karar verdikleri için şahsî tazminat dâvâsı açtık. Kararlarının gerekçesi yok. Ancak eninde sonunda bu insanlar yargı önüne çıkacaklar. Sonunda Cerrah Türk usûlü görevden alındı...

H. HÜSEYİN KEMAL

13.07.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (12.07.2009) - MAO'DAN SONRAKİ BÜYÜK DEĞİŞİM

  (07.07.2009) - Yeni Asya; her zaman rotayı düzgün tutar!

  (06.07.2009) - Başbakan yargılanıyorsa, G. Kurmay Başkanını da yargılayabilmeliyiz

  (29.06.2009) - Bediüzzaman erkeklerin kadınlar üzerindeki baskısına kızıyor

  (22.06.2009) - SADECE KÜRTLERE KARŞI DEĞİL

  (21.06.2009) - İZMİRLİ OKUYUCULARIMIZDAN FERHAT ÖĞMEN:

  (17.06.2009) - 40 YILLIK TRABZONLU OKUYUCUMUZ ADNAN GÜRSOY:Mesai arkadaşlarım da Yeni Asya’yı takdir ediyor

  (16.06.2009) - Yeni Asya’yı her gün baştan sona kadar okurum

  (15.06.2009) - BİREYİ EZMEYEN CEMAATLEŞME, İNSANLAR İÇİN BÜYÜK İHTİYAÇ

  (14.06.2009) - BULGARİSTAN DOĞUMLU, İZMİRLİ OKUYUCUMUZ MEHMET TABAK:

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.