"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gözyaşı üzerine

İsmail Hakkı AVCI
12 Şubat 2017, Pazar
İnsan çeşitli sebeplerle gözyaşı döker. Canı yandığı için veya halledemediği bir meseleye tahammül edemediği için… Aşk derdine düşen de ağlar. Zaten, ”bütün âşıkların ah-u enini sıksan elemkârane bir feryad damlar.”

Yağmur da gözyaşları gibi damla damla, tane tane akar, rahmet olur. Ağlayan insan da ferahlar ve rahatlar. Gözyaşı insandaki zehiri de dışarı atar. Gözleri dezenfekte eder, temizler.

Ağlayanlar, gözyaşı dökenler çoktur ve bunların sebepleri de vardır. Mal ve para için, herhangi bir makam için ağlayanlar, Allah ve din için ağlayanlar… Bir de sahte gözyaşları da vardır. İstediğini elde etmek için veya karşısındakini kandırmak için gözyaşı dökmeyi becerenler de bulunur. Çocuk annesinden istediğini gözyaşlarıyla alır. Günümüzde ağlamanın bile taklidini yapanlar mevcuttur. 

Yaratıcıdan da böyle samimâne gözyaşlarıyla çok şey istenebilir ve ‘ihlâsla her kim ne isterse verilir.’

Kuru dudaklara ve susuz kalan ağaçlara yağmur damlaları -İlâhî bir şefkatle- rahmet olur akar. Yeryüzü, Rahmet damlaları olan semânın bu gözyaşlarıyla sulanır. Nebatat, çiçekler, dallar neşv-ü nemâ bulur.  Rahmet damlaları bazen dere, çay, nehir olur akar gider. Uzaktaki susuz yerlere ve suya hasret kimselere de rahmet olur.

Vedalaşmalarda da gözyaşları sel olur, mendiller ıslanır. Bu gözyaşları yeni başlayan bir ayrılığa ve sevgiye işaret eder,  aynı zamanda bir çeşit duâdır da…

Mutluluktan da gözyaşları akıtılabilir. Sevinçler, yaşaran gözlerle tecessüm eder. Bazen hisler ve duygular gözyaşlarıyla bir mana bulur. Gözyaşları bir anlatış şekli olarak da gözlerimiz önündedir. Bazen de gözyaşları ‘melodi giydirilmiş cümleler’le ifâde edilir. Seher vaktinde sessizce ağlayanı da Allah (cc) görür ve duyar. “Kalbi güzel olanın gözünden yaş eksik olmazmış” da denir. Evet, ‘başkasının günahına ağlayan adam’ da vardır, gülen de…

Birini üzerek mutlu olunabilir mi? Mutluluk mutsuzluğun üzerine kurulabilir mi? Yani başkasına gözyaşı döktürerek mutlu olunabilir mi?  Bazı insanlar, bir diğeri için akıttıkları gözyaşlarını âhirette kul hakkı olarak talep edeceğini de söylerler.

İnsanlar ölülerine ağlarlar. Hâlbuki ölen –iyi biri ise- gittiği yerde dünyadakinden daha mesuttur belki de… Ağlamak merhamettendir, amma bu durumda çok gözyaşı dökülür mü? 

Gözyaşları bazen safiyetini kaybederek sömürü vasıtası olarak da kişinin menfaatine kullanılır. Gözyaşları acıdan, mutluluktan, sevgiden ve öfkeden de gelebilir. Böylece ağlamanın da çeşitleri olduğu ve birbirine benzemediği görülür. Bazen hayvanlar da gözyaşı dökerler, bir dertleri için ağlarlar.

Öğrencilerden bazıları kendince bir olumsuzluktan dolayı iki gözü iki çeşme velisine şikâyette bulunur. Çocuğun anası-babası bu ağlamaklı feryadı görünce öğretmene çıkışır, üzerine yürür.

Gözyaşları tuzludur diye biliriz, ama laboratuvarda yapılan incelemelerde gözyaşında şekerin de olduğu tesbit edilmiştir.

Âkif dedemiz, İstiklâl Marşı’nı ve ‘Çanakkale Şehidlerine’ destanını ağlayarak yazmıştır. O elim vaziyetleri ve Çanakkale’de yaşananları âdeta görmüş, hissetmiş ve ağlamıştır.

Yavuz Sultan Selim Han, kendisine devamlı gözyaşı döktüren, İslâm içerisine sokulan fitneleri temizlemek ve ‘ittihad’ı sağlamak için önce Doğu’ya sefer eylemiştir.

İslâm büyüklerinden Şems-i Tebrizî, Hz. Peygamber’in (asm) muhabbet ve aşkı uğruna çektiği çile ve ıztırapları, ‘Aşkın göz yaşları’yla dile getirmiştir.

Peygamber Efendimiz (asm); “Benim bildiğimi bilseydiniz. Çok ağlar az gülerdiniz” demiştir.

Bir de ’Gözyaşı medeniyeti’ vardır: Tarihten günümüze kadar gelen eski medeniyetler; kan, ter ve gözyaşıyla –binlerce insanın da telef olarak ölmeleriyle- meydana getirilmiştir. Ziggurat, piramitler vb.

Çocuk ağlar, anne bilhassa yavrusuna ağlar, gökyüzü rahmet şeklinde ağlar. Yalnız taş kalpliler, insan müsveddeleri ağlamazlar. Bunlar insanların âdi mahlûk nevindendirler. Bu nevi insan mukallidleri ağlamanın ne olduğunu da bilmezler. Başkasının derdine, acısına gülerler. Ağlayanların gözyaşlarına da bir mana veremezler.

Hâsılı, gözyaşlarına sebep olan hususları tesbit etmek ve bunlara çare bulmak gerektir, vesselâm. 

Okunma Sayısı: 7630
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Garib Doğu

    12.2.2017 12:24:52

    İlginç bir yazı.Belki gözyaşı üzerine çok yazılmıştır.Kimler bu konu da ne kadar yazı yazmış bilemiyorum.Bu ayrı bir araştırma konusu. Enteresendir,insan dünyaya geldiği anda ağlar.Bu dünyadan giderken de üstüne ağlarlar. Belki de kimse fahri kâinat kadar ağlamamıştır. Neye mi?ağlamış? ilk aklıma gelen ümmetinin durumuna...Sonra Cenab-ı hakkın muhabbet ve korkusuyla.. Gönüller sultanı Üstadımız, Eskişehir hapishanesinin üst katlarındaki ağlamaları ta aşağı katlarda işitilecek derecede sesli ağlamıştır. Neye mi ağlamış? Hapishane karşısında ki lise kızlarının istikbal da başlarına gelecek elim halleri izni ilahi ile gördüğü için ağlamış. Ağlamak kalp ve ruhtaki acib bir kimyevi muameledir. Bir iksirdir.Bir macundur.Bir ilahi tecellidir. Rabbimizin muhabbetiyle yanan bir kalp ve ruhun aldığı manevi vaziyeti biliyor muyuz? Veya Cenab-ı Hakkın nihayetsiz kemal ve cemalinin muhabbetiyle yanıp,göz yaşı dökmeyen bir kalp neye yarar? Konu önemli,tebrikler sevgili yazar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı