İZMİR’DEN AHİRETE UĞURLADIĞIMIZ NUR TALEBELERİ ALBÜMÜ - 5 - HAZIRLAYAN: SALİH SÜTÇÜOĞLU
İZMİR’DEN AHİRETE UĞURLADIĞIMIZ NUR TALEBELERİ ALBÜMÜ - 4
İZMİR’DEN AHİRETE UĞURLADIĞIMIZ NUR TALEBELERİ ALBÜMÜ - 3 HAZIRLAYAN: SALİH SÜTÇÜOĞLU
NECATİ GÖRÜCÜ: YENİ ASYA’YI ÇIKTIĞI GÜNDEN BERİ TAKİP EDİYORUM. NAKLİYATÇILIK YAPTIĞIM ZAMANLARDA ARABAMIZDA BULUNDURURDUK, HERKES OKUSUN DİYE.
Ahmet Feyzi KUL 1314 yılında (1898) Isparta’nın Uluborlu kazasında doğdu. 16 Ekim 1972’de 74 yaşında ebedi aleme göçtü. Bediüzzaman Said Nursi’nin deyişiyle “Risale-i Nur’un fahri avukatı” idi.
Aşı konusunda karar sizlerin, çalışmalar tamamlanmamış olsa da riskli grupların aşı olması sanki elzem gibi duruyor. Kronik hastalığı bulunmayan sağlıklı kişilerin ise belki biraz daha bekleme şansları olabilir.
Aşılar sayesinde çok ağır hastalıklar (çocuk felci, kızamık, çiçek, tetanos, hepatitler, menenjitler, zatürre, tüberküloz, difteri, boğmaca, kabakulak, kızamıkçık gibi) ya ortadan kalkmış ya da kalkmak üzeredir. Hepimizin yaşama kalitesinde aşıların etkisi yadsınamaz.
Bugüne kadar aşılama ile elde edilen başarılar nelerdir? Aşılamadaki temel amaç, toplumda özellikle bebek ve çocuklarda aşı ile önlenebilir hastalıkların ortaya çıkışını engellemek, bu hastalıklardan oluşabilecek ölümlerin ve sakatlıkların önüne geçmektir.
Dr. Adnan Küçük: Laiklik tanımları içerisinde dinî ve siyasî çoğulculukla en uyumlu ve kapsayıcı olanın, Said NursÎ tarafından ifade edilen laiklik tanımlaması olduğu açıktır.
Köprü’nün Hürriyet sayısının tanıtım toplantısında konuşan akademisyenler: Sabırla, ısrarla, dikleşmeden, ama dik durarak hakkımızı, hürriyetimizi aramamız ve savunmamız gerekiyor.
Peygamberimiz (asm) cemaatleşmenin İlâhî rahmete vesile olduğunu bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “İnsanlar bir evde bir araya gelir, toplanır, Kur’ân’ı mübahase ve müzakerede bulunurlar, böyle insanların bulunduğu yere melekler inerler, buradaki insanları kanatları ile okşarlar, onlara Cennet yolunu kolaylaştırırlar.”
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Uzun : Bediüzzaman, Risale-i Nur hizmetinde kendi şahsını merci olarak göstermez. Risale-i Nur hizmetinin, şahıs odaklı değil, şahs-ı manevî odaklı olduğunu nazarlara sunar.
Ömer Ergün: “(Cemaatler) İstişare ile yani herkes görüşlerini direkt ve indirekt olarak ifade ederek, astlık-üstlük ilişkisi olmadan, hiyerarşik bir yapılanma olmadan yerine getirmeleri âyet-i kerimelerin bir gereğidir.”
Ömer Ergün: "Cemaat ve tarikatların sivilliğini yitirmemek için, esas işleri olan dini anlatmaları ve dinin güzelliğini ortaya çıkaracak faaliyetler içinde olmaları gerekir. Devleti yönetmek dinî cemaatlerin ve tarikatların işi değildir."
Doç. Dr. Osman Özkul: Cemaatleri devleti tehdit eden yapılar olarak görme alışkanlığından vazgeçilmesi, dini yapıların da kendi vazifelerine yönelmesi bu çatışmanın sona erdirilmesi açısından en doğru olanıdır.
Veysel Kasar: “Tarihi süreç içersinde bugüne aktarılan İslâm dünyasındaki çeşitli meselelerle birlikte bugünkü meseleleri de çözebilecek tarzı, dili, usûl ve metodu Risale-i Nur’da bulmak mümkün. Bu tür programların da buna hizmet etmesini diliyorum.”
Risale-i Nur Enstitüsü geçtiğimiz günlerde “Tarihi Süreçte Din Devlet ve Cemaat İlişkileri, Problemler/Çözümler” başlığı altında online bir panel düzenledi. Programın açış konuşmasını Yeni Asya AŞ Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Atik yaptı. Atik, "Cemaatler hem insanların ahireti için hem de dünyalarının imarı için çalışıyor" dedi.
Kovid vesilesiyle ölümden söz açtıkça, dünyanın fani, ahiretin baki olduğunu konuşur olduk. Asıl kazancımız da bu oldu. Ahireti hatırlayışımız oldu.
Doğrusu önemsemiyordun da. Başka şeyleri önemsiyordun. Duâların ve namazların resmî idi. Şimdi tam içtenlikle O’nunlasın! Başbaşa!
Hastalık, hayatının tadını acılaştırdı. Bunu kabul ediyoruz. Ama dayanılmaz acılar değil bunlar. Belki zor olmakla birlikte, dayanılır ve sabredilebilir cinsten acılar. Şükrü bırakma! DİZİ: MANEVİ DEĞERLERİMİZLE KOVİD-19 TERAPİSİ - 14 HAZIRLAYAN: SÜLEYMAN KÖSMENE
Hastalık evet bir elem veriyor. Ama ilk gününden şu ana kadar, hastalık acısıyla, elemiyle geride kalmıştır. Şu an elinde, onca ağrının ve elemin geçmiş olmasındaki manevî lezzet ile sevabındaki saadet var.
Aslında dünyamız ve hayatımız virüsten farksız belirsizlikler taşıyor. Ne dünyamızın garantisi var, ne hayatımızın!
HAYAT MUSÎBETLERLE, HASTALIKLARLA, ACI VE IZTIRAPLARLA, GAM VE GÖZYAŞLARIYLA SÂFÎLEŞİR, ARINIR, OLGUNLAŞIR, KEMÂLE ERER, KUVVET BULUR, TERAKKİ EDER, MÜKEMMELLEŞİR, YÜKSELİR, NETİCE VERİR,
“ALLAH SABREDENLERLE BERABERDİR.” “ANDOLSUN Kİ SİZİ BİRAZ KORKU VE AÇLIKLA, BİR DE MALLAR, CANLAR VE ÜRÜNLERDEN EKSİLTEREK İMTİHAN EDERİZ. SABREDENLERE MÜJDELE.”
MÜSLÜMAN, “TEDBİR DE NE OLUYOR? ALLAH İSTESEYDİ BENİ HASTA ETMEZDİ!” DEMİYOR, TEDBİRİNİ ALIYOR. TEDBİRİ DE, TEDBİR ALMA İMKÂNINI VERENİN DE, TEDBİRİN TESİRİNİ HALK EDENİN DE ALLAH OLDUĞUNU BİLİYOR
DÜNYA, İMTİHAN DÜNYASIDIR. YERLEŞME, RAHAT ETME VE KEYİF SÜRME DÜNYASI DEĞİLDİR. YERLEŞEYİM, RAHAT EDEYİM, KEYİF SÜREYİM DERSENİZ YANILIRSINIZ. ONLAR BU DÜNYAYA SIĞIŞMAZ. ONLARIN YERİ BAŞKA DİYARDIR.
SIHHATİ VE AFİYETİ VEREN YÜCE MEVLÂ’MIZ, ELBETTE ARA SIRA HASTALIKLARI DA, DERTLERİ DE VERECEKTİR. BÖYLECE SIHHATİN VE AFİYETİN DEĞERİNİ BİLMEMİZİ SAĞLAYACAKTIR.
HANGİ HASTALIK OLURSA OLSUN, İNSANA IZTIRAP VE ACI VEREN ŞEY, BİR İĞNE UCU KADAR BİLE OLSA, AHİRETTE RAHMETİN, MÜKÂFATIN VE MÜJDENİN HABERCİSİDİR.
YÜCE YARATICI, KOVİD PENCERESİNDEN, SENİN MUSÎBETE KARŞI DİRENCİNİ, SABRINI, TESLİMİYETİNİ, TEDBİR İLE TEVHİD ARASINDAKİ DENGEYİ KORUYUP KORUMADIĞINI, İNANCINI, DİRAYETİNİ ÖLÇÜYOR.
KOVİD-19 SARSICI VE HIRSLI BİR VİRÜS OLMASI İTİBARİYLE YÜZDE İKİ DE OLSA ÖLÜM GETİRİYOR. ÖLÜMÜ GÜNDEMİMİZE SOKMASI ÖNEMLİ. VİRÜS BİZE, HEPİMİZE, “LÂYEMUT DEĞİLSİN, BAŞIBOŞ DEĞİLSİN, BİR VAZİFEN VAR. GURURU BIRAK, SENİ YARATANI DÜŞÜN, KABRE GİDECEĞİNİ BİL, ÖYLE HAZIRLAN” DİYE ALDATMAZ BİÇİMDE NASİHAT EDİYOR.
İnsanoğlu olarak bizim yanlışımız, kusurumuz, hatamız, günahımız eksik olmaz. Ancak bazen günahımız boyumuzu aştığında, yanlışımız haddimizden taştığında İlâhî Kader’in ikazları da eksik olmaz. Olmamıştır.
KORONA İNSANLARA KARDEŞLİK, BARIŞ, SEVGİ, SAYGI, BİRLİK, BERABERLİK VE YARDIMLAŞMA DERSİ VERDİ. DÜNYANIN FANİ OLDUĞUNU, AHİRET ÂLEMİNİN DÜNYADAN DAHA YAKIN VE BAKİ OLDUĞUNU HATIRLATTI. ÖLÜMÜN HER AN KAPIMIZI ÇALABİLECEĞİNİ, AHİRETE HAZIRLANMAK GEREKTİĞİNİ ÖĞRETTİ. ZALİME ZULMÜN YANLIŞ OLDUĞUNU, MAZLUMA YALNIZ OLMADIĞINI, ZENGİNE VARLIĞIN FANİ OLDUĞUNU, FAKİRE SABRIN GÜZEL BİR NİMET OLDUĞUNU HATIRLATTI.
Bilim ve fennin iddialı olduğu bir çağda, bir gramın milyonda bir ağırlığında ve gözlerin göremediği bir virüsün dünyayı bu kadar sarsacağını hiç kimse tahmin edemezdi. Fakat bu da oldu! Tıp dünyası hazırlıksız yakalandı. Biz bu işin manevî boyutuyla ilgilendik. Manevî değerlerimizde bu salgının durumu nedir? Salgına yakalananlar, hasta olanlar, tedavi görenler ve ölenler bazında müjde var mı? Rahmet dini olan İslamiyet’ten bakınca durum nasıl gözüküyor?
RİSALE-İ NUR ESERLERİ, MÜSADERE EDİLMEK ŞÖYLE DURSUN, YENİ BAŞTAN ANADOLU’NUN HER KÖŞESİNE, ÂLEM-İ İSLÂM VE İNSANİYETE NEŞREDİLMELİ. GEREK MAARİF VE GEREK DİYANET DAİRELERİNDE ELE ALINIP OKUTULMALI.
MUSTAFA SUNGUR AĞABEYİ VEFAT YILDÖNÜMÜNDE RAHMETLE ANIYORUZ
Aileden, okullardan tutunuz da ticari yapılara cemaatlere tarikatlara kadar herkesin yediden yetmişe birbirine tahammül eder şekilde olması meşveret ve şura ile aralarındaki konuları müzakere ediyor olmaları, şeffaf olmaları gerekiyor.